Geri Dön
Gündem TBMM Başkanı Şentop: Türkiye'nin dostluğu kıymetlidir düşmanlığı da çok tehlikelidir

TBMM Başkanı Şentop: Türkiye'nin dostluğu kıymetlidir düşmanlığı da çok tehlikelidir

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, son dönemde Yunanistan'da Türkiye karşı tutumun ve düşmanlığın pik yaptığının görüldüğünü, bunun ne Yunanistan'a ne de orada yaşayan insanlara faydası olmadığını kaydetti. Yunanistan'ın Türkiye düşmanlığı üzerinden millet olma esası getirmeye çalıştığını ifade eden Şentop, "Türkiye'nin de böyle bir devleti ciddiye alması, böyle bir ligde yarışan, devam eden, sürdüren, varlığını sürdüren bir devleti ciddiye alması mümkün değil. Bu açıdan söylüyoruz ki; Türkiye'nin dostluğu çok kıymetlidir ama Türkiye'nin düşmanlığı da çok tehlikelidir. Dolayısıyla Türkiye'ye karşı herkesin harekete geçerken, konuşurken, hesap yaparken çok dikkatli olması lazım" dedi.

TBMM Başkanı Şentop: Türkiye'nin dostluğu kıymetlidir düşmanlığı da çok tehlikelidir

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Edirne'nin Keşan ilçesinde, İstasyon Mahallesi'nde Batı Trakya Türklerin liderlerinden Dr. Sadık Ahmet'in adının verildiği köprülü kavşağın açılış törenine katıldı. Tören öncesinde düzenlenen Dr. Sadık Ahmet Paneli'ne, Şentop'un yanı sıra Edirne Valisi Hüseyin Kürşat Kırbıyık, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Dr. Sadık Ahmet'in eşi Işık Sadık Ahmet ve çok sayıda davetli katıldı.

Panelde konuşan Şentop, Doktor Sadık Ahmet'in Batı Trakya'daki mücadelesiyle sembol bir isim olduğunu belirterek, "Doktor Sadık Ahmet'e onun şahsındaki Türk mücadelesine biz sadece bir siyasi parti olarak veya bir siyasi partinin temsilcisi, milletvekilleri olarak veya bürokrat arkadaşlarımız olarak sahip çıkıyor değiliz. Biz bütün bir Türkiye olarak, Türkiye'de yaşayan 85 milyon insan olarak Batı Trakya'da yaşayan kardeşlerimizin yanındayız. Onların davasının arkasındayız. Türkiye'de hükümetlerle veya dönemsel olarak bir sahip çıkma meselesi değildir. Türkiye var olduğu müddetçe, 85 milyon insanımız var olduğu müddetçe Batı Trakya Türklerinin yanındayız. Bu davanın yanındayız. Bunu gösteren sembolik bir toplantı ve buraya katılan arkadaşlarımızın varlığı bunu ifade eden bir mana taşıyor" dedi.

'YUNANİSTAN TAAHHÜT ETTİĞİ ULUSLARASI ANLAŞMALARA UYMALI'

Batı Trakya Türklerinin mücadelesinde, Yunanistan'ın uluslararası hukuka ve altına imza attığı taahhütlere uyması gerektiğini söyleyen Şentop, "Lozan malum, Lozan Anlaşması'yla Batı Trakya'da kalan Türk Müslüman azınlık bazı hukuki teminatlar altına alınmıştı. Onun mukabili olarak Türkiye'de de İstanbul'da, özellikle Adalar'da, İstanbul'un farklı ilçelerinde bulunan Yunan kökenli daha önceki Osmanlı tebaası olan kişilerin de şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan kişilerin de benzer teminatları var. Arzu edilen, talep edilen şey, mücadelesi yürütülen şey; ilave bir hak, bir lütuf değil. Yunanistan'dan talep edilen kendisinin taahhüt etmiş olduğu uluslararası anlaşmalara uyması. Tabii daha sonra başka hukuki gelişmeler de oldu. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi imzalandı, kabul edildi. Buradaki hükümlere de burada kendisinin taahhüt etmiş olduğu, tanıması gereken haklara da hukuka da uyması talep ediliyor. Fakat tabii başından itibaren, daha 1923'ten itibaren 100 yıldır çeşitli dönemlerde, farklı şekillerde, Yunanistan'ın hukuk tanımazlığını her olayda, her dönemde müşahede ettik. Özellikle darbeden sonra 1967'de albaylar cuntasının gelişinden itibaren başlayan süreçteki tutumlar, o bizim Türkiye'nin Kıbrıs Harekatı sonrasında bu darbe yönetiminin uzaklaşmasından sonra da onun politikalarının devam ettiğini, sürdürüldüğünü görüyoruz" diye konuştu.

'DOKTOR SADIK AHMET'İN UNUTULMAMASI İÇİN GAYRET GÖSTERİYORUZ' 

Doktor Sadık Ahmet gibi sembol isimlerin unutulmaması için gayret gösterildiğini ifade eden Şentop, "Doktor Sadık Ahmet burada bir hukuk mücadelesi yürüttü ve bu mücadeleyi de dediğim gibi sadece Yunanistan sınırları içinde değil, Türkiye'ye, Türk dünyasına ve bilhassa uluslararası Avrupa platformlarına da taşıyan sembol bir isimdi. Bu mücadeleyi önce fert olarak, daha sonra sivil toplum kuruluşlarıyla bir toplu kolektif bir mücadele olarak ve daha sonra da bir siyasi mücadele olarak, siyasi parti olarak yürütmüş oldu. Allah rahmet eylesin. Bu tür sembol isimleri biz unutmadığımız gibi unutulmaması için de gayret gösteriyoruz. Birçok arkadaşımız bahsettiler. İşte onların son adımı olarak da bugün Türkiye'den Yunanistan'a çıkıştaki son köprülü kavşak olan yere Doktor Sadık Ahmet ismi de verilmiş olacak. Herkes görsün, hatırlasın ve bu davanın sembol ismini unutulmasın diye" ifadelerini kullandı:

'TÜRKİYE'NİN DOSTLUĞU KIYMETLİ, DÜŞMANLIĞI DA ÇOK TEHLİKELİDİR' 

TBMM Başkanı Şentop, son dönemde Yunanistan'da Türkiye karşı tutumun ve düşmanlığın pik yaptığının görüldüğünü belirterek, şunları söyledi:

"Çok yakın bir yerde, son zamanlarda bilhassa Yunanistan'da Türkiye karşıtı bir tutumun sesini yükselttiğini, belki de biraz seçimlerle alakalı olarak bunun gündeme taşındığını, Türkiye düşmanlığının pik yaptığını, yükseldiğini görüyoruz. Öncelikle şunu ifade edeyim; değerli arkadaşlar, bir toplum, bir halk, bir millet varlığını kendi tarihine, kendi kültürüne, kendi değerleri üzerine oturtarak ortaya koyabilir, açıklayabilir, izah edebilir. Bir başka ülkeye olan düşmanlık üzerine, kendi milli varlığını izah etmeye çalışan bir ülkenin bu milli varlığını koruyabilmesi, sürdürebilmesi mümkün değildir. Yunanistan'ın yapmış olduğu budur. Yunanistan kendi tarihi değerleri, kültürü üzerine değil, Türkiye düşmanlığı üzerine bir millet olma esası getirmeye çalışıyor. Bu sürdürülebilir, korunabilir, savunulabilir bir şey değildir. Bir başka husus şudur; bir ülke, bir devlet komşularına karşı zaman zaman uluslararası alanda bazı ülkelere dayanarak o ülkelerin kucağına oturarak efelenmeye kalkarsa bunun başarılı olmadığını, tarihin her döneminde gördük. En son yüzyıl önce bunu gördük. O zamanki İngiltere'nin birtakım stratejik hesapları üzerine Türkiye'ye Anadolu'nun batı kısmına asker çıkartan Yunanistan'ın nasıl perişan olduğunu onlarca yıl altından kalkamayacağı zorluklar içerisine girdiğini gördük. Benzer bir şey şimdi Amerika Birleşik Devletleri'nin belki 51'inci eyaleti olmayı da göze alacak şekilde, ekonomik ve askeri bakımdan kendi bağımsızlığını risk ve tehdit altına sokacak şekilde gözü kara bir Türkiye düşmanlığıyla sürdürmeye çalışıyorlar. Bunun öncelikle Yunanistan'a faydası yok. Yunanistan'da yaşayan insanlara kendi halkına faydası yok. Ama Türkiye'nin de böyle bir devleti ciddiye alması, böyle bir ligde yarışan, devam eden, sürdüren, varlığını sürdüren bir devleti ciddiye alması mümkün değil. Bu açıdan söylüyoruz ki; Türkiye'nin dostluğu çok kıymetlidir. Ama Türkiye'nin düşmanlığı da çok tehlikelidir. Dolayısıyla Türkiye'ye karşı herkesin harekete geçerken, konuşurken, hesap yaparken çok dikkatli olması lazım."

'TÜRKİYE ULUSLARARASI HUKUKTEN KAYNAKLANAN HAKLARINI SAVUNMA KUDRETİNE SAHİP BİR ÜLKEDİR'

Adalar'da, Doğu Akdeniz'de meydana gelen olaylarla ilgili olarak hukuki durumların doğru bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğinin de altını çizen Şentop, "Başta Lozan Anlaşması. Lozan Anlaşması'nın atıf yapmış olduğu başka anlaşmalar bir arada değerlendirildiğinde bilhassa Adalar Denizi'ndeki bazı adalar üzerinde hakimiyet meselesinin tartışmalı bir mesele olduğunu, bilhassa hukuki statü itibarıyla tartışmalı bir mesele olduğunu da ifade etmek isterim. Bu konuların gündeme geleceği, konuşulacağı bir ortamı Yunanistan'ın ateşlememesi, tetiklememesi gerekir. Yoksa hukuken de uluslararası hukuk bakımından da bazı sürprizlere hazır olması icap eder. Biz Türkiye olarak hem çevremizde hem bütün dünyada barış istiyoruz, istikrar istiyoruz, huzur istiyoruz. Onun için de elimizden gelen gayreti gösteriyoruz, Ukrayna- Rusya Savaşı'nda olduğu gibi. Ancak Türkiye uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarını ve menfaatlerini savunmayı her zaman ve her vasıtayla gerçekleştirebilecek bir güce, kudrete sahip bir ülkedir. Bu vesileyle bunu ifade edelim ve bir daha Doktor Sadık Ahmet'in şahsında sembolleşen Batı Trakya'daki Türk kardeşleri mücadelesinin yanında olduğumuzu, 85 milyon Türkiye olarak yanında olduğumuzu, burada tekrarlayalım" dedi.

IŞIK SADIK AHMET: BU KÖPRÜ, GÖNÜL KÖPRÜSÜDÜR

Doktor Sadık Ahmet'in eşi DEB Partisi Onursal Başkanı Işık Sadık Ahmet de, açılıştaki konuşmasında eşinin Batı Trakya'daki mücadelesine vurgu yaptı. Işık Sadık Ahmet, "Kazanımları ve yaptıkları saymakla bitmez. Kısacası 100 yılda yapılacakları 10 yılda gerçekleştirebilendir. Doktor olarak girmediği ev yoktu. Her soydaşın sağlığıyla ilgilenirdi. Siyasetçi olarak da ezilen halkın her daim yanındaydı. Tabii her başarılı erkeğin yanında bir de kadın vardır, ben de eşime her zaman destek oldum. Sendelediğinde ona omuz verdim, hayat arkadaşlığı yanında yol arkadaşlığı da yaptım. O da ömrünü toplumuna adadı. Lozan'ın 72’nci yıl dönümü olan 24 Temmuz 1995 tarihinde, içinde tüm ailemizin bulunduğu şüpheli bir kazada, onu bizden ve toplumdan kopardılar. Doktor Sadık Ahmet, bıraktığı eserleriyle, fikirleriyle yaşamaya devam ediyor. Toplum onu hiçbir zaman unutmadı, kalplerinde yaşatıyorlar. Bugün burada da ismi bir kez daha ölümsüzleşecektir. Bu köprü, gönül köprüsüdür. Keşan'ı Batı Trakya'ya, Balkanlar'a, gönül coğrafyamıza bağlayacak olan köprüdür. Öte yandan her yıl İpsala Gümrük Kapısı'ndan Türkiye ve Yunanistan'a giriş-çıkış yapan yüz binlerce insanın altından geçtiği köprüdür. Bu köprülü kavşak, Doktor Sadık Ahmet'in isminin ve onun mücadelesinin bilinmesi için farkındalık oluşturacaktır" dedi.

DESTİCİ: BATI TRAKYA TÜRKİYE'NİN AYRILMAZ BİR PARÇASIDIR 

Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici ise Balkanlar'ın Türkleşmesi ve Müslümanlaşmasında çok ağır bedeller ödendiğini dile getirdi. Destici, "Yüz binlercesi sırf Türk ve Müslüman oldukları için katledilmişler, şehit edilmişler. Ama ona rağmen; 'Biz buradayız Türk'üz ve Müslümanız ve buradan da bir yere gitmeyeceğiz. Bizim vatanımızdır burası' demişler. Onun için de biz Türk milleti adına da onlara şükranlarımızı sunuyoruz. Ama bilinmelidir ki tıpkı Türkmeneli bölgesi gibi Batı Trakya da Türkiye Cumhuriyeti devletinin ve büyük Türk milletinin ayrılmaz bir parçasıdır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti daha güçlüdür. Çok güçlüdür. Ve bundan sonra geçmişte yaşanan zulümleri ya da katliamları bir kere daha yaşanmasına, yaşatılmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti müsaade etmez ve etmeyecektir. Bunu da herkesin bilmesi gerekir" diye konuştu.

'EDİRNE, BUGÜNDEN İTİBAREN MÜZELER KENTİ OLARAK ANILACAK'

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Keşan'ın ardından il merkezine geçerek, Vali H.Kürşat Kırbıyık'ı makamında ziyaret edip, restorasyonu süren Selimiye Camisi'nde incelemelerde bulundu. Şentop, daha sonra Ekmekçizade Kervansarayı'nda, 'Tarihte Kurulmuş Türk Devletleri Müzesi', 'Osmanlı Padişahları Müzesi', 'Padişah Çadırı Müzesi' ve 'Balkanlarda Osmanlı Eserleri Müzesi'nin açılışını gerçekleştirdi. Edirne'yi Türkiye'nin kültür baş şehirlerinden biri olarak mühürlemeye geldiklerin söyleyen Şentop, "Hem Bulgaristan'a hem Yunanistan'a olan sınır bağlantısı sebebiyle Avrupa'ya açılan kapımız olan Edirne, bugünden itibaren 'Müzeler Kenti' olarak anılacak ve Balkanlar için de kültürel bir merkez olacaktır, inşallah. 1363'ten 1453'e yani İstanbul'un kutlu fethine kadar Osmanlı devletinin başkenti, Sinan'ın ustalık eseri ve zarafetin timsali Selimiye'nin mekanı Edirne'mize çok yakışacak dört müzenin açılışında bulunmanın mutluluğunu yaşıyorum. Bugün ayrıca Doğa Tarihi Müzesi'ne de kavuşacak olan Edirne’miz, toplamda 12 müzesi olan bir kültür havzası olacak ve Trakya Bölgesi'nin en önemli turizm beldesi unvanını koruyacaktır" dedi.

'CUMHURİYETİMİZİN 100'ÜNCÜ YILINA ÇOK YAKIŞAN ÇALIŞMALARDAN BİRİ OLMUŞTUR'

Şentop, Ekmekçizade Kervansarayı'nın 1600'lü yılların hemen başından bugüne kadar gelen büyük ve kadim bir tarihin diriliğini muhafaza ettiğini belirterek, "Ekmekçizade Kervansarayı'nın restorasyonuyla 'kökü mazide olan atinin' mümessili olacaktır. Müzeler şehri Edirne'miz, Trakya'nın canlı yüzü aynı zamanda Balkanların da cazibe merkezi olacaktır. Son teknolojiyle inşa edilen 'Tarihte Kurulmuş Türk Devletleri Müzesi' 'Osmanlı Padişahları Müzesi', 'Padişah Çadırı Müzesi' ve 'Balkanlarda Osmanlı Eserleri Müzesi' temalarıyla tasarlanan toplam dört farklı müzeyi hayata geçiren büyük Türkiye devleti, kültür ve sanatın koruyucusudur. Ekmekçizade Kervansarayı'nı şanlı Türk tarihinin binlerce yıllık hafızasını canlandırmak üzere dört müzeyle ve yepyeni bir görünümle tasarlayan; fikir aşamasından yapım aşamasına kadar emek veren, alın teri döken bütün kardeşlerime canı gönülden şükranlarımı sunuyorum. Edirne'mizi kültürel turizmin şahikasına taşıyacak müzelerin; ülkemize, Edirnelilere, sanat severlere hayırlar getirmesini Cenabı Hak'tan niyaz ediyorum. Doğrusu, Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına çok yakışan çalışmalardan biri olmuştur. İftihar ediyoruz" diye konuştu.

'MÜZEDE T TARİHTEKİ 16 TÜRK DEVLETİNİN VE ATATÜRK'ÜN HEYKELLERİ BULUNUYOR'

Dört müzeden birincisi olan 'Tarihte Kurulmuş Türk Devletleri Müzesi' bölümünde, tarihimize ait; hükümdarlık sembolleri, Türk Kağanları ve kültürel miras öğeleriyle tarihteki 16 Türk devletinin ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün silikon heykellerinin yer aldığını ifade eden Şentop, "Osmanlı Padişahları Müzesi"nde, 36 Osmanlı padişahına ait silikon heykeller, Osmanlı dönemine ait bilgi panoları, 'Padişah Çadırı Müzesi'nde, Otağ-ı Hümayun'un yani Osmanlı padişahlarının saray dışındaki ikamet mekanları canlandırılmıştır. Dördüncü ve son kısımda ise 'Balkanlardaki Osmanlı Eserleri Müzesi' bölümünde, Balkanlarda Osmanlı dönemine ait 32 eserin minyatür boyutunda kopyalarının sergisi mevcuttur. Evladı Fatihan dediğimiz, benim de soy köklerimin kaynağı olan ecdat yadigarı Balkanlardaki kıymetli Osmanlı eserleri, bu müzeyi gezen kardeşlerimiz için yeni merakların başlangıcı olabilir. Zira her Anadolu Türk'ü Balkanlardaki soydaşlarını ve Osmanlı'nın at izlerini sürmeyi arzu eder. Rumeli Türklerinin gönlü de Anadolu'da atar. Rumeli ve Anadolu inşallah Edirne'de buluşacaktır" şeklinde konuştu,.

"Dünya tarihi; binyıllara dayanan Türk tarihi dinamik milletimizin yazılı ve sözlü maceraları ele alınmadan yazılamaz" diyen Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kadim bir tarihin varisleri olduğumuzun idrakiyle ve bilinciyle bunu ifade etmeyi bu hususa bir mim koymayı önemsiyorum. Sizlerle hemen bu noktada tarihi bir anekdot paylaşmak isterim. 19'uncu yüzyıl başlarında Rusya sınırlarına yakın Moğolistan civarında, tesadüfen bulunan Göktürk Kitabelerimiz, bulunduğu dönemde, Batılı araştırmacıların oluşturduğu bilim heyeti tarafından uzun yıllar hangi millete ait olduğu tespit edilememiştir. Heyette bulunan temsilci bilim insanları kitabelerin kendilerine ait olduğunu ispat çabasına ve arzusuna sahiptirler. Gece gündüz çalışan Rus, Kuzey Avrupa ve Batılı pek çok bilim insanı, kitabelerin sahibi olma arzusu bir yana, her milleti düşünmüşler ancak Türkleri hiç akıllarına bile getirmemişlerdir. Zira Türklere önyargılı bir tutum içindedirler. Danimarkalı bilim insanı Thomsen tesadüfen Göktürk Kitabelerindeki 'Türk' kelimesini deşifre edince bu kitabelerin Türklere ait olduğu ortaya çıkar. Batı dünyası uzun bir süre suskunluk yaşar. Hani derler ya Türkler tarih yapmış ancak yazmaya zamanları olmamıştır diye. Atalarımız, dünya tarihine katkı yapmış hatta Göktürk Kitabeleriyle ve kendi alfabeleriyle gelişmiş bir edebi dilleri olduğunu da göstermiş böylelikle dünya kültür medeniyetine de katkı yaptıklarını deklare etmişlerdir. Bu kitabeler Türk tarihini on beş asır öncesine kadar çekince atalarımızın tarihlerini de kayıt altına aldığını öğrenmiş olduk. İşte Orta Asya steplerinden Avrupa'ya, Anadolu'ya ve Afrika'ya uzanan; merhum Demirel'in ifadesiyle 'Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Türklerin serüveni, kıtalar arasına yayılan milletimizin tarihi, kültürel ve mimari detaylarıyla çağdaş bir tasarımla ele alınan dört farklı müzeden mürekkep, müze kompleksimizde, tarih 'resmi geçidi' yapmaktadır. Ayrıca içinde Edirne Devlet Tiyatrosu Sahnesi'ni de barındırmaktadır."

'EMEKÇİZADE KERVANSARAYI İPEKYOLU'NDAN GELEN MİSAFİRLERİ AĞIRLADI'

Ekmekçizade Kervansarayı'nın tarihçesini anlatan Şentop, "Dört asır önce İpekyolu'ndan gelen misafirlerini bu coğrafyada ağırlayan kervansaray, bu tarihi mekânda günümüz modern insanına eskinin ruhuyla köprü vazifesi görecek ve yeni ilhamlar bahşedecektir. Çünkü müzeler, insanlığın kimliklerini keşfettikleri, geliştirdikleri ve bir topluma ait olma duygusuyla ruhlarını, manevi benliklerini güzelleştirdikleri hafıza kaynaklarıdır. Müzeler çok önemli öğrenme merkezleri ve her yaştaki insanlar için düzenli ya da düzensiz eğitim kaynağı, yaşam kalitesini artıran mekanlardır. Bu dört müzeyi gözlemleyen; ilkokul, orta okul ve lise seviyesindeki öğrencilerimiz, kitaplarında ve derslerinde öğretilenleri canlıymış gibi müşahede edecek, tarihi dönemleri karşılaştıracak ve yekpare bir tarihi zihinlerinde canlandıracaklardır. Görsel öğrenmenin unutmayı engellediği gerçeğinden hareket edersek okulda öğrenilen bilgilerin müzede pratik şekilde pekişmesi sağlanacaktır. Eğitim ortamı olarak yapısında imkanlar barındıran Edirne müzelerinin özellikle her okul seviyesinde öğretmenlerimizin eğitim iş birliği aracı olacağına inanıyorum. Müzeler; kültür, sanat, tarih, bilim ve diğer alanların eğitimi için bir uygulama okulu gibi etkin bir biçimde kullanılmalıdır.  Toplumların hafızalarını mekanlara aktaran müzeler, geleceğimizin emanetçisi evlatlarımıza bırakacağımız en önemli kültür miraslarıdır" dedi.

TRAKYA ÜNİVERSİTESİ DOĞA TARİHİ MUZESİ'NİN AÇILIŞINA KATILDI

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, daha sonra Karaağaç Mahallesi'nde bulunan Trakya Üniversitesi Karaağaç Yerleşkesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde, 'Trakya Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi'nin açılışını gerçekleştirdi. Şentop, "1363 yılından İstanbul'un fethine kadar yaklaşık yüz yıl Osmanlı İmparatorluğu'na başkentlik yapmış olan bayındır Edirne şehrimizin bilim yüzü olan Trakya Üniversitesi, Edirne'nin coğrafi konumunu dikkate alarak kendisine istikamet belirleyen ve titizlikle hareket eden eğitim kurumlarımızdandır. Balkanların komşusu, Avrupa'ya çıkış kapımız olarak bu idrakle yol alan Trakya Üniversitesiyle iftihar ediyoruz. Az evvel 16'ncı yüzyıl başında inşa edilen Ekmekçizade Kervansarayı'nın tamamlanan yeni restorasyonuyla farklı temada dört ayrı müzenin açılışını gerçekleştirdik. Şu an 'Doğa Tarihi Müzesi' ile bir günde beşinci müze açılışını gerçekleştirdiğimiz Edirne’miz, toplamda 12 müzesi olan bir kültür havzası olmuştur. Rahatlıkla Edirne için 'müzeler şehri' diyebiliriz, artık. Cumhuriyeti'mizin 100'üncü yılına çok yakışan kültürel faaliyetlerle Edirne'yi anılır kılmak, Avrupa'ya açılan sınır kapımız Edirne, iç ve dış turizmin gözde şehirlerinden biri olmaya devam edecektir" dedi.

"Malumunuz tabiat ve tabiata ait bütün unsurlar değişen doğa koşulları sebebiyle evrimsel bir döngüye sahiptir" diyen Şentop, "Türler yok olabilir, yeni türler keşfedilebilir. İklim değişikliklerinin etkilerinin çok hızlı değişimlere sebep olduğunu düşünürsek doğal varlıkları korumak ve bilimsel çalışmalara malzeme olmak bakımından da bu tarz müzelerin başka bir işlevi ortaya çıkmaktadır. Bu noktayı nazardan bakarsak doğa müzeleri türleri koruma altına alması bakımından ayrı bir değer taşıyor. Müzelerin görerek eğitim-öğretime katkı sağladığı ve her yaştan insanı geliştirdiği, ufkunu açtığı çerçeveden düşündüğümüzde bu tarz müzeler; eğitimler, dersler hatta bilim insanlarının bulunacağı konferanslar için önemli mekanlardır. Doğa Tarihi Müzesi; ilkokul, orta okul ve lise seviyesindeki öğrencilerimiz için kitaplarda gördükleri, belgesellerde seyrettikleri ve derslerde öğrendikleri varlıkların, gerçeğini burada bire bir gözleriyle görebilecekleri yerlerdir. Öğrenmede görsellik pekiştiricidir. Okulda öğrenilen bilgilerin müzede pratik şekilde, elde incelenerek hafızada kalıcı olmasını sağlayacaktır. Sadece Doğa Tarihi Müzesi'nin değil Edirne'deki bütün müzelerin aynı bilinçle eğitim ortamı olarak her seviyede öğretmenlerimiz için eğitim iş birliği aracı olacağına yürekten inanıyorum. 12 adet müzeye sahip olan Edirne'miz; kültür, sanat, tarih, bilim ve diğer alanların eğitimi için bir uygulama okulu gibi etkin bir biçimde kullanılmak için çok özel bir şehirdir" dedi. 

TBMM Başkanı Şentop müzede neler sergileneceği ile ilgili de "Trakya Üniversitesi Doğa Tarihi Müzesi Trakya bölgemizin biyolojik zenginliğini yansıtan çeşitli omurgasızlar-böcekler, yumuşakçalar, bitkiler, balıklar, iki yaşamlılar, sürüngenler, kuşlar ve memelilere ait toplam 754 türe ait 1923 örneği ihtiva etmektedir. 'Doğa Tarihi Müze'sinde ülkemizin farklı bölgelerinden toplanan türler de yer almaktadır. Uluslararası araştırmacılara hizmet sunmak ve yaşayan müze içeriğini desteklemek amacıyla Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü depolarında; binlerce böcek materyali, böcek türü, iskelet ve doldurulmuş omurgalı örneklerle uluslararası kurutulmuş bitki örneklerinin saklanabileceği ortamalar mevcuttur" diye konuştu.

'ESKİ DÜNYA ARTIK MÜMKÜN DEĞİL'

TBMM Başkanı Şentop, Edirne'deki son programı kapsamında kentteki sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldi. Şentop buradaki konuşmasında, artık eski dünyanın kurallarının geçerli olmadığını belirtti. Rusya-Ukrayna savaşına dikkat çeken Şentop, "En yakınımızda başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı. Çok basit bir şekilde bize artık eski dünyanın mümkün olmadığını gösteriyor. Eski dünya neydi? Birleşmiş Milletler vardı, iki blok vardı ve bunlar arasında bir denge içerisinde devam ediyordu. Artık denge politikaları ortadan kalktı. Birleşmiş Milletler bir işe yaramıyor çünkü daimi üyelerinden, 5 üyeden birisi de Rusya. Kendisi aleyhine çıkacak bir kararı veto ediyor. Bu 5 üyeden biri kararı veto ederse o sistem çalışmıyor, kalıyor. Sistem 1945'e göre, ikinci dünya savaşına göre kurulmuş ve bu savaşın galibi olan 5 ülke daimi olmuş" dedi.

'20 SENEDİR TÜRKİYE'DE İSTİKRAR VAR'

Türkiye'nin son 20 yılda istikrarı sağladığını belirten Şentop, "Türkiye bu dönemde ne yapıyor? Aslında bir kaç şey yaptı. Bir kere bir istikrar sağladı. 20 senedir Türkiye'de bir istikrar var. 20 sene öncesi yani 2002'den 1961'e kadar gittiğinizde Türkiye'deki hükümetlerin ömrü ortalama 1 buçuk sene. Bu ne anlama geliyor? Hükümet bir program, plan getiriyor, sonra başlıyor ve sonra hükümet gidiyor. Yerine başka bir hükümet geliyor, başka planlar yapıyor. Halbuki bu dünyada şimdi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi geldi, bunun sebebi Türkiye'de istikrarı kalıcı hale getirmek. Türkiye bunu bunun için sağladı. Yani bu yüzyılda, böyle bir dinamik, olayların birbirini süratle takip ettiği dönemde, etkin ve hızlı kararlar alabilmesi ve bunların arkasında durabilecek derecede güçlü hükümetlerle yönetilmesi için bir adım" diye konuştu.  




'20'NCİ YÜZYILDA EN ÇOK İNSAN ÖLDÜREN AVRUPALILARDIR'

20'nci yüzyılın insanlık tarihinin en kanlı yüzyılı olduğuna değinen Şentop, "20'nci yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı yüzyılı olmuş. Bakıyorum şimdi Ortadoğu'da terör örgütleri falan anlatıyorlar da, dünyada en çok insan öldüren Avrupalılardır 20'nci yüzyılda. İki tane büyük dünya savaşı yapmışlardır. Birinci dünya savaşında 20 milyonun üzerinde insan öldürmüşler, ikinci dünya savaşında asgari söyleyenlere göre 75 milyon insan öldürmüşler. 100 milyondan fazla olduğunu söyleyen de var. Basına yansıdı, bakalım daha kitap çıkmadığı için kesin değil ama bir farklı bakış açısını gösteriyor. Bu İngiltere'de bir prens ayrıldı ya kraliyet ailesinden, bir biyografi yazmış kendi hayat hikayesini. Orada diyor ki; 'Afganistan'da askerlik yaptım, 25 tane Afganlı öldürdüm' diyor. Tabii iyi insanlar, kötü insanlar savaşı, kendisi iyi insan, onlar kötü insan. Bir de diyor ki; 'Onları insan olarak görürseniz öldüremezsiniz' diyor. Avrupalı beyaz çocuk. Sen kimsin karşındakinin insan olup olmadığına karar veriyorsun? Bir kere orada ne arıyorsun sen Afganistan'da? İnsan öldürmek için orada ne arıyorsun?" ifadelerini kullandı.

'TÜRKİYE YENİ DÜNYA'YA ÖNCÜLÜK EDİYOR'

Avrupa'nın insanları ötekileştirdiğinin de altını çizen Şentop, "İşte bu bakış açısı var. Artık Avrupalı beyaz insan dışındakileri ötekileştiren, dünyanın bütün imkanlarını kullanan ama başka ülkenin insanlarını da sömüren, dünyada adalet, refah olduğu zaman sadece kendisini düşünen bakış açılarından artık dünya rahatsız. Dünya artık insanı esas alan, insani yaklaşımlara muhtaç ve bunları bekliyor. Onun için ne diyoruz? Yeni bir dünya, farklı bir dünya peşinde, Türkiye öncülük ediyor. Dünyadaki gelişmeler de bizi böyle bir dünyaya yönlendiriyor. Türkiye bu anlamda bir öncü ülke haline geldi" şeklinde konuştu. 

Olgay GÜLER- Uğur AKAGÜNDÜZ/EDİRNE, (DHA)