“Anadolu’nun toprağına kul, insanına can, mirasına sahip kardeşime” diye imzalamış “Uygarlık Anadolu’dan doğdu” kitabını Prof.Dr.Fahri Işık hocam. Onu tanıyalı tam 26 yıl oldu. O dönemde Patara antik kentini yağmacılardan kurtarmakla meşguldü. 1988 yılında başladığı arkeolojik kazılarla bir kentin kurtuluşunu sağladı. Otel yapmak düşüncesiyle ağzını açmış aç kurtlar gibi saldıran ranta karşı, eşi Prof.Dr.Havva İşkan Işık ile birlikte dimdik durdu. Tehdit edildi, bürokrasinin ve siyasetin hışmına uğradı, lakin yılmadı. Bugün Patara kumsalı, Patara antik kenti varsa, Anadolu toprağına kul, insanına can, mirasına sahip bu iki yiğit sayesinde var.

DÜĞÜNLERİNDE HALAY ÇEKTİM
O günlerden kalma kulağımda bir ses hala yankılanır. Patara’nın dibinde kurulan Gelemiş köylülerini gösterip demişti ki hoca, “Yaptığımız işi bu köylüye anlatamaz, onları bu kutsal davaya entegre edemez isek, bu kenti asırlarca korumamız mümkün olmaz.” Nasıl, demiştim?
“Evlat altınımı alıp onların düğünlerine geliyorum. Halay çekiyorum omuz omuza. Cenazelerine gidip yaslarını tutuyorum. Onlardan biri olduğumuzu, farklı olmadığımızı gösteriyorum. Yaptığımız işi onlara bıkmadan, usanmadan anlatıyorum. Akademik bir dille, yukardan bakan bir edayla değil. Beraber, kum dağlarının altındaki efsane şehri arayarak. Eğer bu yerler otel olursa sizi barındırmazlar. Ya terk edersiniz ya da onlara hizmetçi olursunuz diyorum.” İşte Fahri hoca köylülerle birlikte korudu yıllarca antik kenti bu zihniyetiyle.
SUSKUNLUKLARI ASALET DEĞİL PLANIN PARÇASI
Hoca o gün köylüleri aydınlatıyordu şimdi tüm ülkeye adı gibi ışık saçıyor. Öyle bir kitap ortaya koydu ki, tüm batı medeniyeti sustu. Çünkü verecek cevapları yoktu. Bilimle irfanla yazdı kitabını. Ve dedi ki, “Uygarlık Anadolu’dan Doğdu.” Yıllarca Anadolu’ya uygarlık Yunan’ dan geldi safsatasını yerle bir etti. Sustular, eleştiri bile getirmekten çekindiler. Yok saymayı kendilerine daha eftal buldular. Konuşsalar batacaklar hocanın ispatları karşısında, bırakın kendi kendine konuşsuna getirdiler. Suskunlukları asaletlerinden değil yok etme planlarıydı. Ama göremedikleri gerçek şuydu, mızrak artık çuvala sığmıyor.
İYİSİNİ BATI BİLİR GÜVENSİZLİĞİ
Prof. Fahri Işık “Uygarlık Anadolu’dan Doğdu” adlı kitabında “Önyargıları parçalamanın atomu parçalamaktan zor olduğunu” bilerek bu yola çıktığının altını çizidi. Özellikle de kraldan çok kralcı geçinen içimizdeki batı hayranlarına seslenerek; “ ... çünkü insanımız kendi bilimcisine güvensizdi, acıdır ki Batı inanmadan inanması zordu.” Tıpkı batıya kaçırılan Anadolu kökenli eserler için “onları bize padişah verdi” yalanında olduğu gibi burada da sorgusuz sualsiz kabullenişe isyandı hocanın kitabı. Batı ne diyorsa doğru anlayışı, gerek Osmanlı arşivlerinde çalışan tarihçilerimiz, gerekse Anadolu’yu karış karış kazan arkeologlarımız tarafından, teker teker kırıldı.
MİLLİ EĞİTİME ŞİDDETLE TAVSİYE OLUNUR
Bu kitapta Troya’nın Anadolu olduğunu, Bizans’ın İstanbul’u Helenleştirmek için uydurulduğunu, Rumlar’ın Yunan olmadığını ve Anadolu halkı olan Rumlar’ı sadece bizim Yunan olarak nitelendirdiğimizi, Anadolu’da Helence yazıtların olması, halkının da Helence konuşur sonucu çıkarılmaması gerektiğini, bilimsel ispatlarıyla bulacaksınız. Batıdan Ege sahillerine göç eden Helenlerin gelirken uygarlık getirdikleri safsatası, bilime dayanmayan bir uydurma olduğunu, günümüz bilimsel arkeolojik kazı sonuçlarının ortaya koyduğunu belgeledi. Prof. Işık’ın sonuçları “silkelen ve kendine gel” cinsten. Bu sonuçlar her ne kadar batılı kazıcılar tarafından yok sayılsa da -bilinçli görmezlik- bizim tarih kitaplarımız ve müfredatımıza girmesi kaçınılmaz olmuştur. Üzerimizdeki kendi bilim insanına güvensizlik ataletini de atmak ve gelecekteki genç bilim insanlarına cesaret vermesi açısından da elzemdir. Bazıları için bu cümle rahatsızlık verecek olsa da “Arkeolojinin de millileştirilmesi” -millileştirmedeki kasıt Anadolu halklarının tamamı için kullanılmıştır – ‘’ebed müddet’’ için zorunludur.

