Geri Dön
Dünya TBMM Başkanı Şentop, EİTPA konferansında konuştu

TBMM Başkanı Şentop, EİTPA konferansında konuştu

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi’nin (EİTPA) Azerbaycan Millî Meclisi'nde gerçekleştirilen, “Salgın Sonrası Dönemde İşbirliği: İyileşme Sürecindeki Zorluklar ve Fırsatlar" konulu 3. Genel Konferansı'nda katılımcılara seslendi.

TBMM Başkanı Şentop, EİTPA konferansında konuştu

Şentop, Azerbaycan topraklarının Ermenistan tarafından işgali döneminde yaşananların anlattıklarına örnek olduğunu söyleyerek, "Ermenistan'ın Azerbaycan toprağı Karabağ'da işgalci olduğu birçok uluslararası platformda kabul ve tescil edilmiştir. BMGK, AKPM, AGİT bir çok defa Ermenistan'ın işgalci olduğunu kabul eden kararlar almıştır. İşgalin sona erdirilmesi için AGİT Minsk Grubu oluşturulmuş, ABD, Rusya ve Fransa'nın eş başkanı olduğu bu kurum çalışmalar yapmıştır. 1992'de kuruldu. Tam 30 yıl dünyanın etkili devletlerinin oluşturduğu bir mekanizma Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarıyla alakalı olarak Ermenistan'la yaşadığı sorunu çözmemiştir. Bu sorunun 30 yıl çözülmemesi ve hala sözüm ona çözüm ekibinin görev başında olması ortada esasen bir çözüm iradesinin olmadığını göstermektedir. Uluslararası kurumların, bölge dışı ülkelerin bölgemizdeki ülkelerle ilgili yaklaşımları sorun çözmek yerine sorunları kullanma ve derinleştirme, kendi çıkarlarına alet etme niyetlerinin en güzel göstergesi Azerbaycan'ın 30 yıldır yaşadığı sorundur" diye kaydetti.

'KOMŞU ÜLKELERDEKİ BARIŞ GÖRÜŞMELERİNİ DAİMA DESTEKLEDİK'

Azerbaycan'ın nihayet işgal altındaki topraklarını bizzat kendisinin kurtardığını hatırlatan Şentop, "Kahraman kardeş Azerbaycan halkını ve değerli lideri Cumhurbaşkanı Aliyev'in tekrar tebrik ediyorum. Bu süreçte Türkiye olarak her şart altında kardeş Azerbaycan'ın yanında yer aldık, daima haklı davasında destekçi olduk, bundan sonra da destekçi olmaya devam edeceğiz. Karabağ Azerbaycan'dır. Türkiye olarak Azerbaycan'ın sadece dost ve kardeş ülke olduğu için değil Azerbaycan tarihen ve hukuken haklı olduğu için destekledik. Haklı bir dava için mücadele ediyorlardı. Ama bir mesele daha var. Bu konu sadece iki ülke arasındaki bir mesele olmaktan çıkmış ve bölge barışını tehdit eder hale gelmişti. Barış ve istikrardan yana olmak bu sorunun çözümüyle yetinilmemeyi icap ettiriyor. Bölge barışı için makul, insaflı, adil bir anlaşma sağlanması ve barış için birlikte çalışılmasını da gerekli kılıyor. Komşu ve bölge ülkeler arasındaki barış görüşmelerini daima destekledik" dedi.

'EMPERYALİST SÖMÜRÜ ZİHNİYETİYLE MÜDAHALE HİÇ KİMSEYE, HİÇBİR BÖLGEYE HERHANGİ BİR FAYDASI OLMADI'

Küresel tehditlerle etkin, dengeli, çok boyutlu ve kapsayıcı bir mücadele yürütülmesinin büyük önem taşıdığını belirten Şentop, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu noktada, mevcut uluslararası kuruluşların demokratik, çoğulcu, dönemin gerekliliklerine uygun ve karşı karşıya olduğumuz sorunlara çözüm üretebilecek bir reforma tabi tutularak sağlam bir yapıya kavuşturulmalarına duyulan ihtiyaç açık bir şekilde karşımızda durmaktadır. Dünün paradigmalarıyla kurulan, çifte standartları rutin haline getiren ve belli ülkelerin menfaatlerini merkeze alarak inşa edilen uluslararası kurum ve kuruluşların mevcut yapısıyla, insanlığın günümüzde karşı karşıya kaldığı krizleri anlaması ve bu krizlere insani, vicdani, adil ve sürdürülebilir çözümler üretmesi mümkün değildir. Yeni dünyanın, herkesi kucaklayan, herkesi anlayabilen ve herkesin derdiyle hemhal olabilecek anlayışa ve donanıma sahip kurumlara ve politikalara ihtiyacı vardır. Bu noktada, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesi üyeleri olarak bizim de yakın bir diyalog ve eşgüdüm halinde hareket ederek uluslararası sistemin ve kuruluşların günümüz meselelerine daha adil ve insani bir perspektiften yaklaşabilmesi için mücadele etmeliyiz. Bunun için öncelikle kendi aramızdaki istişare mekanizmalarını ve iş birliği platformlarını daha etkin, kapsayıcı ve güçlü bir yapıya kavuşturmalıyız. Bölgemizdeki sorunlarla mücadele etmenin yolu, bu meseleleri küresel aktörlerin müdahalelerine terk etmekten ziyade, bölgesel kuruluşları etkin hale getirmekten geçiyor. Yirminci ve yirmi birinci yüzyılda, küresel aktörlerin insani değerlerden, erdemden, adaletten, hakkaniyetten, samimiyetten yoksun, tamamen kendi çıkarlarını maksimize etme güdüsüyle ve emperyalist sömürü zihniyetiyle yaptıkları müdahalelerin hiç kimseye, hiçbir bölgeye herhangi bir faydası olmadı. Bu müdahaleler hiçbir yere, hiçbir ülkeye istikrarı, barışı ve huzuru getirmedi. Tam da bu nedenle, bölgemizdeki sorunları bölgenin gerçeklerine ve sahip olduğumuz ortak inanç ve kültürün değerlerine uygun olarak, sömürü kültürü ve zihniyetine karşı durarak hakkaniyet ilkesine göre kalıcı bir şekilde çözmemiz ve bunun için mücadele etmemiz hepimizin öncelikli vazifesidir.”;