Geri Dön
Gündem 'Siyanürle ölümler intihar değil, cinayettir'

'Siyanürle ölümler intihar değil, cinayettir'

Siyanürle ölümleri değerlendiren uzmanlar,  "Bunlar intihar değil, cinayettir" dedi. Fatih, Bakırköy ve Antalya’da siyanürle ölümlerle ilgili hukukçu ve sosyologlar  değerlendirmede bulundu.

'Siyanürle ölümler intihar değil, cinayettir'

Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, “Bunlar intihar değil cinayettir. Basına ve topluma büyük görev düşüyor. Bu tür olaylar özendirilmemeli” dedi. Avukat Ümit Karadağ ise, “Bu bir toplu intihar gibi görünse de değildir. Çünkü tasarlanarak gerçekleşen bir olay var. Öncesinde siyanür alınıyor. Hazırlanıyor ve ailedeki diğer bireylerin yaşam haklarını elinden alınıyor. Her 3 olayda da bu eylemi yapan kişi kurtulmuş olsaydı 'Kasten Adam Öldürme' fiilinden yargılanacaktı” diye konuştu. Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Dr. Kemal Er de, “Bu olayları toplu intihar olayları olarak değerlendirmemiz doğru değil” ifadesini kullandı.

İstanbul ve Antalya’da 3 ailenin siyanürle ölümlerinin ardından toplu intihar mı cinayet mi soruları tartışılmaya başladı. Hukukçu ve sosyologların ortak görüşü, “Bu bir toplu intihar değil, kesinlikle cinayettir” şeklinde.

İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Celal Erbay, “Toplu intihar olarak adlandırmak bunları bir kere maksadını aşan bir değerlendirmedir. Bunlar Türk ceza kanunun 81. Maddesi doğrultusunda kasten adam öldürme kapsamında değerlendirilmesi gereken olaylardır. İnsan çok değerli bir varlıktır. Bütün kainat onun emrindedir onun mutluluğu, huzuru için yaratılmıştır. İnsanın kendi canına kıyması kadar insanın kendi kendini yok etmesi kadar aklın ve mantığın kabul edemeyeceği hiçbir olayı düşünmek mümkün değildir. Biliyorsunuz basın kanunun 20. Maddesi vardır. Bizim örfümüz de böyledir. Sosyolojik varlığımız değerlendirildiği takdirde kötülüklerin üstü örtülür. Biz bu olanlar üzerinde konuşurken, siyanür vasıtasıyla insanların önce yakınlarını sonra kendilerini devre dışında bırakmasını teşvik etmiş olmamalıyız. Olayı haberleştirirken olayı kınar bir tarzda dile alıp ortaya koymak lazım. Bu işin arkası gelmemek için" dedi.

“SONUÇTA BU BİR CİNAYETTİR”

"İntiharın bir haklı sebebi olamaz" diyen Erbay, "Ne diye bir sebep bulacağız biz buna. Bir insan kendi kendini bir varlığını sona erdirmesi. Fatih'teki olay cinayettir. Hukukta da hangi profesöre giderseniz gidin 'benim görüşüm budur' der. Fazla hareket kabiliyetimiz de yok. Ya diyeceğiz ki TCK’nın 81. Maddesi doğrultusunda kasten adam öldürmektir veya da 84. 85. Maddesi doğrultusunda taksirle adam öldürmektir veya 84’e göre intihara teşviktir. Bizim Ceza kanunda toplu intiharın tarifi pek yapılmamıştır. Psikoloji açısından yapılmış olabilir. Tarifi ne olursa olsun hukukta dil mantığında bir olgu iki kişiyi aşmış 3 kişi arasında meydana gelmişse biz buna çoğul diyoruz. Eski tabirle cem diyoruz. Hadi diyelim toplu intihardır. Diyemeyiz. Bu olayı intihar olarak diyemeyiz, cinayettir bu olay" ifadelerini kullandı.

“FATİH’TEKİ OLAY CESARET VERDİ”

Celal Erbay, "Fatih'teki olay bunlara cesaret vermiştir. Basın kanunundaki 20. maddede bu tür etkilenmeleri önlemek içindir. Hiç ağrı sızı yok. Bir insanın evladını yok etmesi düşünülebilir mi? Çocuğun bir itirazı yok nasıl su içirildiği zaman, süt içirildiği zaman veya su içirilirken hangi dikkati gözetiyorsa siyanürlü suyu verip çocuğunu öldürüyor. Buna cinayet demek mecburiyetindeyiz. Diyeceksiniz ki kimi yargılayacaksınız? Çocuk gitti, çocuğa siyanürlü suyu veren baba da gitti. Kimi yargılayacaksınız? Bu siyanürü nereden aldı bu? Ben bakkaldan ekmek alır gibi herhangi bir yerden dinamit alabilir miyim? Siyanürü nereden aldı? Kim verdi buna? Siyanürü bulunduran kanunun belli ilkeleri, düzenlemeleri vardır. Bunlar doğrultusunda kimyevi belirli maddeleri elde etmek için bulundurulması gereken bir şey. Bu hususta kanunun o maddeyi elinde bulunduranlara yüklemiş olduğu dikkat ve özeni onlar göstermemişseler, kim elinde bulundurabiliyorsa hangi yetkiye dayanarak bulundurabiliyorsa kanun ona bir takım dikkat ve özeni gösterme mecburiyeti göstermiştir. O dikkat ve özeni göstermemişse o tamamen taksirle adam öldürme suçunu işlemiştir. TCK’nın 85. Maddesi doğrultusunda hakkında işlem yapılmalıdır. Burada çok dikkatli konuşmak lazım. Bize yakışan, kamuoyuna ışık tutmaktır. TCK mevzuatı yeni bir düzenlemeye ihtiyaç kalmayacak şekilde bu tehlikeli maddeleri kimlerin bulundurması gerektiğini, kimlerin bulunduracağını, bunları elinde bulunduracak şahısların hangi dikkat ve özeni göstermeleri gerektiğini düzenlemiştir. Dolayısıyla bir açık yoktur. Buna rağmen niye bunlar oluyor? (Türk Trafik Mevzuatından örnek veriyor) bu problem insan problemidir. Her birimiz üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek mecburiyetindeyiz. Fatih’te önce kardeşini sonra kendisini öldüren kişileri bu noktaya getirmemek mecburiyetindeyiz. Toplum olarak bir birimize sahip çıkmak mecburiyetindeyiz. Bir birimizi takip etmek, ilgilenmek mecburiyetindeyiz” diye konuştu.

"ÇOCUĞUN İDRAK KARAR VERME DURUMU YOK"

Avukat Ümit Karadağ ise, “Maalesef olay toplu intihar gözükmüyor. Kadının kapıyı açıp tam o sırada cesedinin bulunması muhtemelen yardım isteyecekti yada siyanürden kurtulmak için kendini dışarı atacaktı diye düşünüyorum. Toplu intiharların bu şekilde olmayacağı aşikardır. Son bir ayda 3’ncü vaka bu. Bu vakalarda kurtulan olmadı. Kadın da aynı mantıkla kabul etti diyelim ama 6 yaşında bir çocuk var. Çocuğun idrak durumu yok. Bunu bilecek durumu yok. Kasten öldürme halini almıştır. Bur da çocuğun bu anlam ve sonucunu bilmemesi. Yani kişi kurtulsaydı cinayetle yargılanacaktı. Kanunumuz bu şekilde gayet net. Birey ailesinin rızasını almamıştır. Cinnet dense de cinayetle arasında fark var. Cinnet aniden ortaya çıkar. Bur da ise daha önceden siyanür almış hazırlamış ve eyleme geçmiş. Yaşam hakkını elden almıştır. Kasten adam öldürme fiilinden yargılanırdı eğer bu siyanürü alıp hazırlayıp içiren kişi” şeklinde konuştu.

Gelişim Üniversitesi Öğretim Üyesi Sosyolog Dr. Kemal Er de, “Bu olayları toplu intihar olayları olarak değerlendirmemiz doğru değil. Toplu intihar olarak değerlendirebilmemiz için elimizde yeterli bilgi, belge, veri olması gerekir. Oysa bu olaylarda böyle bir durum söz konusu değil. Hatta son Bakırköy’deki olayda işin içinde bir de çocuk var ki çocuğun böyle bir karar vermiş olması hiç mümkün değil. Dolayısıyla bilgi, belge olmadan böyle bir şey söyleyemeyiz. Toplu intihar olabilmesi için ortak bir karar verilmiş olması gerekir. Oysa burada böyle bir durum söz konusu değil. Yani tarikatların gerçekleştirmiş olduğu toplu intiharlar vardır. Orada belli bir kapalı kültür ve bu kültür içindeki bireylerin toplu kararı olmuş olabilir ama burada böyle bir durum söz konusu değil. Toplu intiharla ilgili şöyle bir şey söylememiz mümkün, örnek olarak bireysel intiharı ele alalım. Bireysel intiharda nasıl ki bir kişi bilinçli olarak intihara karar verme durumundaysa toplu intiharda da intihara katılan kişilerin aynı şekilde birlikte, beraber, bilinçli bir şekilde karar vermiş olmaları gerekir. Burada böyle bir durumun olduğuna dair elimizde yeterli bilgi, belge olmadığı için böyle bir şey söyleyemeyiz" şeklinde konuştu.

“SOSYOLOJİK VE PSİKOLOJİK SEBEPLERİN İYİ ARAŞTIRILMASI GEREKİR”

İnsanların çok büyük baskılar altında kalıp be baskı ile nasıl başa çıkacaklarını bulmayınca bu tür kararlar alabildiklerini söyleyen Dr. Er sözlerine şöyle devam etti; "İntiharı değerlendirmek anlamında tabi toplu intiharı kastediyoruz burada, intihar olarak değerlendirmek haklı hale getirmez. İntihar olayı özellikle üstünde durulması gereken bir durumdur. Bu intiharların sebepleri neler olabilir diye bir araştırma yapmak gerekebilir. Bunun sosyolojik ve psikolojik sebepleri olabilir. Sosyolojik sebep olarak örneğin toplumsal kötüye gidiş olabilir. Bir insanın, bir ailenin durumunun kötüye gitmesi olabilir. Yoksulluk durumu, yokluk durumu sebebiyet verebilir. Aşırı gelenek baskıları gibi sebepler olabilir. Ama bunu genelleme yapmak mümkün değildir. Çünkü her aynı durumda kalan insanlar bu şekilde eylemlere girişmezler. Örnek olarak nasıl ki bir birey intihar kararı verdiğinde çok büyük baskılar sonucunda karar vermiş olabilir. Bir depresyon geçiriyor olma durumu söz konusu olabilir. Aynı durumu yaşayan milyonlarca insan olabilir ama herkes aynı intihar yolunu seçmez. Dolayısıyla işin sosyolojik ve psikolojik boyutlarının incelenmesi gerekmektedir. Sosyologların bu konudaki araştırmalarını arttırmaları önemli. Yine psikologların bu konularda çalışmalar yaparak ya da psikolojik yardım durumu söz konusu olabilir. Mümkünse de bu tür yardımların ücretsiz yapılması gerekir. Bunu yapan kurumlarımız da var ve bu kurumlar vasıtasıyla bu durumdaki kişilere yardım edilmesi gerekir."

“BOZULAN YAŞAM STANDARDI SEBEP OLABİLİR”

Dr. Kemal Er, yaşam standardı bir anda bozulan insanların böyle kararlar alabileceklerini belirterek, "Yaşam standartları ile ilgili intihar durumu söz konusu olabilir. Zaten yoksulluk ve belli sıkıntılar içerisinde yaşayan bu şartlara zaten alışmış olduğu için böyle insanların intihar etmesi durumu pek de fazla olan bir durum değil. Ancak bir anda hayat standardı değişen ve yoksulluk çekmeye başlayan, elektrik faturasını ödeyemez hale gelenler, ev sahibiyle sürekli tartışmak durumunda kalan, açlık çeken bir duruma düşenler böyle bir duruma alışık olmadığı için ve bu durumun üstesinden gelemeyenler aşırı bir baskı durumundan dolayı böyle kararlar alması durumu olabilir. Ancak burada altı çizilmesi gereken bir durum var. Anladığımız kadarıyla aileden bir kişinin, özellikle ailenin bütün sorumluluğunu taşıyan kişinin bu baskılara dayanamayıp, bir çıkış yolu bulamaması sonucu böyle şeyler olabilir" şeklinde konuştu.

“CİNNET DİYEMEYİZ”

Yaşanan olayları cinnet olarak değerlendiremeyiz çünkü burada bir planlama söz konusu diyen Er, "Burada bir suç söz konusu mudur? Cinayet söz konusu mudur? Onunda detaylı olarak araştırılması gerekir. Burada iddia edilen bir kişinin buna karar vermesi ve diğerlerini siyanür ile zehirlemesi ve ondan sonra kendisinin intihar etmesi durumu söz konusu. Ama bunun bir cinayet olarak tanımlanabilmesi ve özellikle kasten bir cinayet olarak tanımlanabilmesi için olayın yine psikolojik boyutunun da değerlendirilmesi gerekir. Yani yaşanan olayın detaylı olarak incelenmesi gerekir, elimizde yeterli bilgi, belge yok şu anda. Cinnet olarak nitelendirilemez. Çünkü cinnet vakalarında gördüğümüz gibi bir kişi silahla örneğin bir anda o andaki psikolojik baskı durumundan kaynaklı olarak en yakınlarını öldürmesi durumu söz konusudur. Burada bir anda olan bir olaydan bahsedemeyiz çünkü anlaşıldığına göre siyanürle öldürme durumu söz konusu. Kişinin bunu araştırdığı bu durumda çok belli. Yani bu siyanürü araştırmış, nereden bulacağını araştırmış, planlamış işin içinden çıkamamış ve bu şekilde bir kararla bunu gerçekleştirdiği anlaşılıyor" ifadelerini kullandı.