Geri Dön
Gündem Cumhurbaşkanı Erdoğan: Uğur Şahin ve Özlem Türeci hocalarımız insanımızın neler yapabileceğini göstermiştir

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Uğur Şahin ve Özlem Türeci hocalarımız insanımızın neler yapabileceğini göstermiştir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Uğur Şahin ve Özlem Türeci hocalarımızın kovid-19 aşısını geliştirmede yakaladıkları başarı, kendilerine destek olunması ve fırsat verilmesi halinde insanımızın neler yapabileceğini açıkça göstermiştir. Bu tür iyi örnekler sadece Avrupalı Türkleri değil, aynı zamanda diğer göçmen topluluklara da özgüven ve cesaret aşılamaktadır" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Uğur Şahin ve Özlem Türeci hocalarımız insanımızın neler yapabileceğini göstermiştir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Uluslararası Demokratlar Birliği(UID) Kadın Kolları ve Gençlik Kolları MKYK Üyelerini Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde kabul etti. Burada konuşan Erdoğan, “Koronavirüs de, dünya sisteminde kırılmalara sebep olacak, birçok alanda yeni bir dönemin kapılarını da aralayacaktır. Anavatanınız Türkiye bu yeni sürece en hazırlıklı giren ülkelerden biridir. Dünya ekonomilerinin ciddi daralmalar yaşadığı böyle bir dönem içerisinde, 2020 yılında elde ettiğimiz yüzde 1,8'lik büyüme oranı bunun en önemli işaretidir. Son 1 yıldaki tecrübelerimizin bizim sık sık vurguladığımız eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkı açıkça ortaya koyduğuna inanıyorum. Ülkemizin salgınla mücadeledeki örnek başarısı bilhassa yurt dışındaki vatandaşlarımız tarafından çok daha iyi görülüyor, daha fazla takdir ediliyor. Türkiye'nin hiçbir ücret almadan, en ileri standartlarda sunduğu hizmetlere, Avrupa'nın birçok ülkesinde ciddi meblağalar ödenerek ancak ulaşılabiliyor" ifadelerini kullandı.


“SALGIN DALGALAR HALİNDE YAYILMAYI SÜRDÜRÜYOR"

"Özellikle sizlerle, çok anlamlı bir dönemin öncesinde bir araya gelmekten duyduğum memnuniyeti ifade etmek istiyorum" diyen Erdoğan, şunları söyledi:

"2 ay önce Uluslararası Demokratlar Birliği'nin yeni yönetimi ile İstanbul'da bir araya gelmiş, verimli görüşmeler gerçekleştirmiştik. Bugün de birliğin kadın kolları ve gençlik kolları merkez karar yönetim kurullarında görev yapan siz değerli kardeşlerimle buluşmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Her birinize Türkiye'ye, anavatanınıza hoş geldiniz diyorum. Sözlerimin hemen başında sizlerin şahsında uluslararası Demokratlar Birliği çatısı altında, Avrupa'daki vatandaşlarımıza hizmet eden tüm kardeşlerimizi tamamlıyor. Kendilerine emekleri, gayretleri için şükranlarımı sunuyorum. Bu vesileyle, inşallah salı günü kavuşacağımız Ramazan-ı Şerif'iniz tebrik ediyor, bu mübarek ayın milletimiz İslam alemi ve tüm insanlık için rahmete, berekete, huzura ve barışa vesile olmasını diliyorum. Son 1 yıldır koronavirüs salgını sebebiyle insanlık olarak sancılı, sıkıntılı günler geçiriyoruz. Şimdiye kadar dünya genelinde yaklaşık 3 milyon insanın hayatına mal olan salgın dalgalar halinde yayılmayı sürdürüyor. Hemen her gün bir sevdiğimizin, mesai arkadaşımızın, komşumuzun veya yakın bir dostumuzun vefat haberi ile yüreğimiz dağlanıyor."


"TÜRKİYE BU SALGIN SÜRECİNDEN ÇOK DAHA GÜÇLENEREK ÇIKACAKTIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dünya hayatının bir imtihan olduğu ki, bunu hepimiz zaten gayet iyi biliyoruz. Bunu gayet iyi bilen insanlar olarak, kaybettiklerimizin acısı içimizi yaksa da sabrediyor, Allah'tan bizi ve tüm insanlığı salgın musibetinden en kısa sürede kurtarmasını niyaz ediyoruz. Yurt içinde ve yurtdışında koronavirüse kurban verdiğimiz vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, hastalarımıza acil şifalar diliyorum. Tamam diyerek sloganlaştırdığımız 'temizlik, maske, mesafe' kurallarına riayet ederek, inşallah bu hastalığın üstesinden hep birlikte geleceğiz. Rabbimiz mukaddes kitabımız Kur'an-ı Kerim'de bizlere, her zorlukla beraber muhakkak bir kolaylığın olduğunu müjdeliyor. Koronavirüs salını sebebiyle yaşadığımız zorlukların özellikle ülkemiz ve milletimiz için yeni müjdelere kapı aralayacağına inanıyoruz. Ümidimiz ve beklentimiz odur ki, Allah'ın izni ve inayetiyle Türkiye bu salgın sürecinden çok daha güçlenerek çıkacaktır. Hazreti Mevlana'nın hikmet dolu sözlerinden ilhamla ifade edecek olursak, 'Karanlığın ardındaki güneşler, çok yakında doğacaktır.' Milletin sıkıntısını siyasi ikbal kapısı olarak gören muhterislere aldırmadan, tedbire sarılıp takdire teslim olarak, salgınla mücadelemize devam edeceğiz. Diğer yandan dünya tarihine baktığımızda bu tür önemli hadiselerin küresel ölçekte değişimlere de yol açtığını görüyoruz. Koronavirüs de, dünya sisteminde kırılmalara sebep olacak, birçok alanda yeni bir dönemin kapılarını da aralayacaktır. Anavatanınız Türkiye bu yeni sürece en hazırlıklı giren ülkelerden biridir. Dünya ekonomilerinin ciddi daralmalar yaşadığı böyle bir dönem içerisinde, 2020 yılında elde ettiğimiz yüzde 1,8'lik büyüme oranı bunun en önemli işaretidir. Son 1 yıldaki tecrübelerimizin bizim sık sık vurguladığımız eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkı açıkça ortaya koyduğuna inanıyorum. Ülkemizin salgınla mücadeledeki örnek başarısı bilhassa yurt dışındaki vatandaşlarımız tarafından çok daha iyi görülüyor, daha fazla takdir ediliyor. Türkiye'nin hiçbir ücret almadan, en ileri standartlarda sunduğu hizmetlere, Avrupa'nın birçok ülkesinde ciddi meblağalar ödenerek ancak ulaşılabiliyor. Avrupa'da günlerce test sırası bekleyen, ilaca erişemeyen, ambulans bulamadığı için evde vefat eden, hastane kapılarında geri çevrilen nice vatandaşlarımızın olduğunu da biliyoruz. Hamdolsun Türkiye olarak, ne sınırlarımız içinde, ne de elimizin uzanabildiği bölgelerde, böyle manzaraların yaşanmasına müsaade etmedik. Krizin başından bu yana 142 ülkeden, 100 bini aşkın vatandaşımızı Türkiye'ye getirdik. Yine 380'in üzerinde insanımızı yurt dışından ambulans uçaklarımızla ülkemiz hastanelerine naklettik. Paylaşmanın bereketine, dayanışmanın gücüne inanan bir millet olarak en zor günlerinde ihtiyaç sahiplerine de sırtımızı dönmedik. Bugüne kadar 157 ülke ve 12 uluslararası kuruluşa yardım göndererek, Türkiye'nin ve Türk milletini Alicenaplığını tüm dünyaya gösterdik. İnşallah, bundan sonra da nerede yaşarsa yaşasın, tüm insanlarımıza ulaşmaya onların dertleriyle, sıkıntılarıyla hemhal olmaya devam edeceğiz."


“TÜM DÜNYADA YAŞAYAN VATANDAŞLARIMIZIN OY KULLANMA HAKKINI, KENDİLERİNE KAZANDIRAN BİZ OLDUK"

“Avrupalı Türkler, 1960'lı yıllardaki misafir işçi kimliğini uzun bir zaman önce ne yaptılar? Geri bıraktılar. O iş bitti" ifadelerini kullanan Erdoğan,

“Bugün Avrupa genelinde yaklaşık 6 milyon insanımız var. Bir dönem sadece işçi, emekçi olarak çalışan kardeşlerimiz, hamdolsun artık iş dünyasından ticarete, eğitimden akademiye, sivil toplumdan siyasete, geniş bir yelpazede varlık gösteriyorlar. Avrupalı Türklerin yaşadıkları ülkelerin siyasi, kültürel, ekonomik ve sosyal hayatına daha fazla katkıda bulunduklarını görmekten gurur duyuyoruz. Özellikle kadınlarımızın ve gençlerimizin hayatın farklı kulvarlarında en ön safta yer aldığını şahit oluyoruz. Türklerin ötelendiği, hor, hakir görüldüğü, dışlandığı, sadece belirli mesleklere belli sektörlere hapsedildiği günler artık geride kaldı. O iş bitti. Her zaman söylediğimiz gibi, sizlerin başarısı, bizim başarımızdır. Milletimizin başarısıdır. Bunu böyle bilin. 84 milyonun her bir ferdinin iftihar kaynağıdır. Hatırlayın çok ciddi mücadeleler verdik. Adalet ve Kalkınma Partisi olarak tüm dünyada yaşayan vatandaşlarımızın oy kullanma hakkını, kendilerine kazandıran biz olduk. Bizden öncekiler lafını yaptı ama biz icraatını yaptık ve oy kullanma hakkını sağladık. Şimdi uluslararası camiada benim vatandaşım, Türkiye'de artık bir seçmen olarak orada oyunu kullanabiliyor mu? Kullanabiliyor. Artık milletvekili de olabiliyor mu? Olabiliyor. Bak nereden nereye geldik. İnşallah bu daha da ileriye ulaşacak. Bakın bu arada Uğur Şahin ve Özlem Türeci hocalarımızın kovid-19 aşısını geliştirmede yakaladıkları başarı, kendilerine destek olunması ve fırsat verilmesi halinde insanımızın neler yapabileceğini açıkça göstermiştir. Bu tür iyi örnekler sadece Avrupalı Türkleri değil, aynı zamanda diğer göçmen topluluklara da özgüven ve cesaret aşılamaktadır. Yarının Avrupa'sında Türklerin ve Müslümanların hakkettikleri biçimde, çok daha görünür bir şekilde yer alacaklarından asla şüphe duymuyoruz" diye konuştu.


"AVRUPA'DA EN ÇOK VATANDAŞIMIZIN YAŞADIĞI 3 ÜLKEDE, GÖÇMENLERE YÖNELİK SALDIRILARIN SAYISI 3 BİNİ GEÇİYOR"

Erdoğan şöyle devam etti:

"Elbette bu durum bize nasıl umut aşılıyorsa, birilerinin de kabusu oluyor. Avrupalı Türkleri hala 1960'ların dar kalıplarına sıkıştırmaya çalışanlar, büyüyen ve güçlenen bir diaspora gerçeğini kabullenmek istemiyor. Son dönemde vahim boyutlara ulaşan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığı işte bu hazımsızlığın tedahüllerinden yalnızca biridir. Avrupa ülkelerinde farklı isimler altında dayatılan, haşa İslam modelleri de bu hastalıklı bakış açısının yansımalarından biridir. İslam düşmanlığı, Batılı siyasetçilerin başarısızlıklarını örtmek, çapsızlıklarını gizlemek için, istismar ettikleri en önemli araçlardan birine dönüşmüştür. Daha evvel marjinal kesimlerin başvurduğu bu popülist yönteme artık ana akım medya organları, akademisyenler, yazarlar, bakan, başbakan seviyesinde siyasetçiler de tevessül etmeye başlamıştır. Dış politikada başarısızlığa uğrayan, içeride sıkışan, kişisel rekabetlerini bulundukları makamların önüne geçiren siyasetçiler bu kifayetsizliklerini şahsıma ve Müslümanlara saldırarak kamufle etme çabasındadır. Birkaç gündür hararetlenen tartışmalar, Avrupa medyası ve siyasetindeki bu histerinin en son örneğidir. Irkçı dalgadan sadece Türkler değil, etnik kimliği, görünüşü, dini aidiyeti farklı diğer toplum kesimleri de mağdur oluyor. Yurt dışında hayatını sürdüren siz kardeşlerimiz bu acı gerçekle zaten yüzleşiyorsunuz. İstatistikler buzdağının yalnızca görünen yüzü olsalar bile Avrupa'da yükselen kültürel ırkçılığı açıkça ortaya koyuyor. Geçtiğimiz yıl, önceki senelere göre nefret suçları iki kat artmıştır. Avrupa'da en çok vatandaşımızın yaşadığı 3 ülkede, göçmenlere yönelik saldırıların sayısı 3 bini geçiyor. Sadece 2020 yılında Almanya'da 400'ü bizim insanlarımıza yönelik olmak üzere, toplam 900'ün üzerinde ırkçı saldırı kaydedilmiştir. Yine geçen yıl, koronavirüs salgınının getirdiği kısıtlamalara rağmen cami ve cami derneklerimize yönelik 121 eylem düzenlenmiştir. Bir dönem ülkemizde olduğu gibi, Avrupa'da da kamusal alan, özel alan kurnazlığı üzerinden Müslüman kadınların hakları gasp edilmektedir. Bugün ne yazık ki birçok Avrupa ülkesinde bilhassa başörtülü kadınların, istihdama katılabilmesi, iş bulabilmesi, sosyal hayatta özgürce var olabilmesi hatta bazı yerlerde eğitim imkanları ciddi biçimde sınırlandırılmıştır. Meselenin asıl vahim tarafı ise, bize demokrasi ve insan hakları konusunda ders verenlerin, kendi ülkelerinde en temel insan haklarının çiğnenmesine alkış tutması bu ayrımcılığa ses çıkarmamasıdır."

"Bu tablo karşısında bize düşen, mücadelemizi hukuk, demokrasi ve meşruiyet zemininde, kararlılıkla sürdürmektir" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunun yolu da örgütlü olmaktan, sivil toplum kuruluşları etrafında güç birliği yapmaktan geçiyor. Uluslararası Demokratlar Birliği'ni işte bu kutlu ve zor mücadelenin en önemli vasıtası olarak görüyoruz. Yani göreviniz, sıradan bir görev değil. Hem çok çok anlamlı, hem de bulunduğunuz ülkede özellikle dayanışmanın ruhunu iyi kavrayarak, oradaki haklarınızı almak ve bu hakları en ileri derecede savunmaktır. Şu anda birlik hamdolsun, kuruluşundan bu yana geçen süre zarfında Avrupa'daki kardeşlerimizin soydaşlarımızın hukukunu savunma noktasında çok önemli bir sivil toplum örgütü konumuna yükseldi. Yeterli mi? değil. Ben çok daha iyi bir konuma geleceğinize inanıyorum. Ancak önümüzde hala kat etmemiz gereken ciddi bir mesafe bulunuyor. Uluslararası Demokratlar Birliği'nin yeni yönetiminin çok daha kuşatıcı ve kucaklayıcı bir şekilde çalışmalarını hızlandıracağına inanıyorum. Bu süreçte özellikle siz kadınlarımızın ve gençlerimizin üzerinde önemli görevler vardır. Sizlerin sahiplenmediği bir mücadelenin başarı şansı olmaz" şeklinde konuştu.


"DÜNYADA SAVAŞ PARADİGMASINI DEĞİŞTİREN BİR ÜLKENİN EVLATLARISINIZ"

"Türkiye'nin rekorlar ve başarılarla dolu son 19 yılına kadınlarımız ve gençlerimiz ile birlikte damgamızı vurdu" şeklinde konuşan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Şu anda bizim Türkiye genelinde yaklaşık 11 milyon 500 bin üyemiz var. Ve bunun içinde 1 milyon zaten yaş sebebi ile 30 yaşa kadar gençlik teşkilatında kalıyor, 30 yaşı aştıktan sonra, malum bir üst kademeye yani ana kademeye geçiyor. Fakat kadınlarımız, 5 milyon 300 bin. Şu anda kadınlarımızın üye sayısı Türkiye'de sadece AKP'de 5 milyon 300 bin. Diğer partilerin hepsini toplayın, bu rakama ulaşamazlar. 6,5 milyonun üstü, demek ki 5 milyon civarında da şu anda ana kademenin diğer bölümleri. Ve bütün illerimizde bu üye kayıt kampanyaları devam ediyor. İnşallah 2023'e kadar, bu kampanyalarımız yoğun bir şekilde devam edecek. Eğer bu kovid meselesi önümüzde bir engel olarak bulunmamış olsaydı, şu anda bizim bu kampanyalarımız çok daha farklı bir yere gelmiş olurdu. Cumhuriyetimizin 100'üncü yılını kutlayacağımız 2023'e de yine biz sizlerle beraber yürüyoruz. Avrupalı Türklerin köklerinden, dilinden, kültüründen ve dininden kopmadan huzur içinde ve müreffeh bir şekilde yaşayabilmesi, sizin vereceğiniz mücadeleye bağlıdır. Çok önemli bir misyon yükselmiş, önemli bir sorumluluğu omuzlanmış durumdasınız. Sizlerden ülke ve millet olarak bizim de Avrupa'daki vatandaş ve soydaşlarımızın da beklentisi büyük. Binlerce yıllık tarihi şanlı zaferlerle ve çetin mücadelelerle dolu büyük bir milletin evlatları olduğunuzu asla unutmamalısınız. Sizler politikalarını belirlerken, kimi devletlerin gözünün içine bakan değil, Birleşmiş Milletler kürsüsünden 'dünya 5'ten büyüktür' diyerek tüm insanlık için hak ve adalet talep eden bir ülkenin evlatlarısınız. Şu anda Savunma Sanayii'nde, terörle mücadelede, diplomaside destanlar yazan, geleceğin teknolojilerine imza atmaya başlayan, ürettiği İnsansız Hava Araçları(İHA), Silahlı İnsansız Hava Araçları(SİHA) ile, dünyada savaş paradigmasını değiştiren bir ülkenin evlatlarısınız. Her birinizden mensubu olduğunuz milletinizden, dilinizden, kültürünüzden, en önemlisi de bağımsızlığımızın timsali ay yıldızlı al bayrağınızdan iftihar etmenizi istiyorum."


"MEDENİYETİMİZİN YÜKSELİŞİNİ HAZMEDEMEYENLERİN SALDIRILARINA GÖĞÜS GERİYORUZ"

Sizler yurt dışında kendiniz, aileniz, ülkeniz ve milletiniz adına tarihi bir duruş sergilerken, biz de içeride benzer bir mücadele yürütüyoruz" diyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

“Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızın temsil nöbetini yeniden devralmayı hedeflediğimiz, medeniyetimizin yükselişini hazmedemeyenlerin saldırılarına göğüs geriyoruz. Böylesine kutlu bir mücadelenin sancaktarlığını yapmaktan da şeref duyuyoruz. Ancak, güya bize muhalefet yapmak adına Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimliğine sahip olduğu halde, gavurun kılıcını sallayarak üzerimize gelenleri gördükçe de üzülüyoruz. Proje ürünü olduğu açıkça belli olan şahsiyetlerin, konuların, kampanyaların, bizim ve ülkemizin dikkatini asıl hedeflerimizden uzaklaştırılmak gayesiyle ortaya sürüldüğünün farkındayız. Türkiye'nin son 8 yıldır yaşadığı her hadise bu sinsi oyunun bir parçasıdır. Hiçbiri kendi dinamiklerimizin tabi üreni olamayan bunca siyasi, sosyal, ekonomik, psikolojik saldırının hepsinin de üstesinden Allah'ın yardımı ve milletimizin desteği ile şimdiye kadar gelmeyi başardık."


"CHP'NİN GÜNDEMİNDEKİ KONU BAŞLIKLARINA BAKMAK BİLE, ARADAKİ UFUK FARKINI GÖSTERMEYE YETERLİ OLACAKTIR"

"Sınırlarımızın tacizinden, terör örgütlerinin harekete geçirilmesine, darbecilerden, ekonomik tetikçilere tüm yöntemler kullanılarak Türkiye'nin sinir uçlarıyla oynamaya çalışanlara aradıkları fırsatı vermedik" diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son dönemde gerçekte ne olduğu, nasıl olduğu, niçin olduğu gayet iyi bilinen kimi konular üzerinden başlatılan kirli kampanyaları da bu sürecin yeni bir dalgası olarak görüyoruz. Özellikle CHP, Türkiye karşıtı her senaryonun içerisinde yer alarak, yalan, yanlış ve iftira ürünü iddiaları sürekli tekrarlamak suretiyle, kendisine yeni bir misyon oluşturmaktadır. Geçmişte bu parti asla tasvip etmesek de, kendince bir duruşa, tarza, söyleme sahipti. Bugün, CHP, kime ne duymak istiyorsa onu söyleyen, seviyesizliği, değersizliği, lümpenliği siyasetin merkezine yerleştirmiş bir yapı haline dönüşmüştür. Esasen bu çukur ve bataklık siyasetinden, kendimizi mümkün olduğunca uzak tutmaya çalışıyoruz ancak yalanın ve iftiranın dozu bazen öylesine artıyor ki, milletimize olan saygımız gereği bunlara cevap vermek mecburiyetinde kalabiliyoruz. Böyle durumlar haricinde biz kendi programımızı uyguluyor, kendi işimize bakıyor, ülkemizi hedeflerine doğru adım adım yaklaştırmanın mücadelesini veriyoruz" şeklinde konuştu .

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sadece son birkaç gün içinde bizim gündemimizi oluşturan konu başlıkları ile, CHP'nin gündemindeki konu başlıklarına bakmak bile, aradaki ufuk farkını göstermeye yeterli olacaktır. Dün Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelenkskiy'le, İstanbul'da bir araya gelerek Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızı yaptık. önce ikili bir görüşme oldu. Ondan sonra, bakanlarımız ile heyetler arası bir görüşmeye geçtik. Aramızdaki ilişkileri, hem de Rusya ile giderek tırmanan Donbass krizini değerlendirdik. Aynı mesele, bir önceki gün de Rusya Devlet başkanı sayın Putin ile yaptığımız telefon görüşmesinde ele aldığımız önemli konulardan biriydi. Bölgemizin huzuru ve güvenli geleceği için, her iki ülkenin de aralarındaki anlaşmazlıkları biran önce müzakere ve barış yoluyla çözmesini istiyor, bu yönde gayret gösteriyoruz. Sayın Putin ile ayrıca yeni turizm sezonu hazırlıklarından Suriye krizine kadar Karabağ olaylarına kadar, bütün bunları geniş bir yelpazede ele alarak, görüş alışverişinde bulunduk. Yine önceki gün, ülkemizin önemli sanat hazinelerinden biri olduğuna inandığım Beykoz Cam ve Billur Müzesi'nin restorasyonu sonrası açılışını gerçekleştirdik. Öyle dünyada filan eşi benzeri olan eserler değil bunlar. Bu tür müzeler nadidedir. Ve adeta ebru gibidir. Her bir obje, bir ikincisi olmayan… Böyle bir müze. Fırsat olsa da sizleri bu gelişte, orayı gezdiriversek. Şu an itibarıyla bin 500 obje var. Açılışını daha yeni yaptık, fakat burası harabe bir yerdi. Bu harabe yeri ele aldık, renovasyonunu, restorasyonunu, her şeyini hallettik, bitirdik ve bu mekanı aldığımız gibi… Bu mekanı aldığımız zaman burası da öyleydi, rezaletti burası. Ve şu gördüğünüz yeri maalesef, bir müddet Beşiktaş Kaymakamlığı olarak kullanmışlardı. Kaymakamlıktan başka her şeye benziyordu tabii. Sonra biz burayı bu hale getirdik. Hemen karşı taraftaki yeri yine aynı şekilde, sol tarafta ofis olarak kullandığım yeri bu mevcut hale getirdik. Niye? Çünkü bize düşen, neyi biz tarihten aldıysak, onu günümüze çok çok farklı taşımak ve geleceğe de onu ideal bir şekilde emanet etmektir. Tabii bu programın ardından da, durmadık. Biz ne diyoruz 'Durmak yok, yola devam.' Bayan voleybolcularımızı kabul ettim. Bunların içinde bir tane de Küba'dan artık Türk vatandaşlığına geçen bir voleybolcumuz vardı, 21 yaşında. Tabii çok çok övgüyle bahsettiler ve kendisinin pasaportunu, kimliğini teslim ettik. Hayırlı olsun dedik ve başarılarından olayı da tebriklerimizi bildirdik. Voleybol takımımızın baş antrenörü benim sporculuk dönemimden aynı zamanda arkadaşımdı. İspanya'da geçirdiği bir rahatsızlığın ardından talimatımızla gönderilen bir ambulans uçakla ülkemize getirilip burada tedavi edilmişti. Görüşmemizde kendisine bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi sunduk" diye konuştu.


"DEPOLARDA BEKLEYEN PATATES VE SOĞANLAR SATIN ALINIP, İHTİYAÇ SAHİPLERİNE HİBE OLARAK DAĞITILACAK"

“Diğer yandan salgın sebebiyle, satışları azaldığı için depolarda bekleyen patates ve soğanları toprak mahsulleri ofisi üzerinden satın alarak ihtiyaç sahiplerine hibe olarak bu ramazan öncesinde dağıtmayı kararlaştırdık" ifadelerini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:

“1 milyon 250 bin ton patates ve yaklaşık 300 bin ton soğan… Bunların hepsini biz dedik ki, devlet olarak alalım ve hibe olarak da vatandaşlarımıza, fakir fukaraya, garip gurabaya dağıtalım. Tabii bununla kalmadık, ayrıca Çeltik ile ilgili, yani pirinç noktasında da sorun vardı. Ve bu da, çiftçimizin elinde kalmasın dedik. Toprak mahsulleri ofisimize talimatı verdik ve ofisimizin bunu çiftçimizden almak suretiyle bizim silolarımızda stoklayıp, uygun fiyatlarla alımını da yapıp, böylece ramazan öncesi çiftçilerimiz huzur içerisinde yola devam etsinler dedik. Bu tabii çok çok mutluluk meydana getirdi ve geri dönüşlerini de hamdolsun olumlu bir şekilde alınca biz de mutlu olduk. Şimdi Ramazan öncesi, 81 il valiliklerimiz vasıtasıyla bu konuyu yakından takip edip neticelendirerek, hem üreticilerimizi sıkıntıdan kurtaracak hem de vatandaşlarımıza destek olacağız. Ve bu haberin duyulması sonrası çiftçilerimizden, üreticilerimizden çok sayıda samimi teşekkür mesajı aldım. Hep söylediğim gibi, bizim için en büyük şeref milletimize efendi olmak değil, hizmetkar olmaktır. Bizim için en büyük mutluluğu da bu hizmetler karşılığında insanlarımızdan şöyle kalpten gelen bir 'Allah razı olsun' sözünü duymaktır. Bu duyguyu dünyanın tüm hazinelerine değişmeyiz."


"İKRAMİYELERİN RAMAZANDAKİ İLK ÖDEMESİNİ MAYIS BAŞINDA, KURBAN BAYRAMI ÖDEMESİNİ DE, TEMMUZ ORTASINA DOĞRU GERÇEKLEŞTİRECEĞİZ"

"Biliyorsunuz, yaklaşık 3 yıl önce emeklilerimize bayramda 1000'er lira ikramiye ödeme sözü vermiş ve bu uygulamayı hemen başlatmıştık" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Enflasyon oranında artış yapılan bayram ikramiyelerinin Ramazan'daki ilk ödemesini mayıs başında, Kurban Bayramı ödemesini de, temmuz ortasına doğru gerçekleştireceğiz. Ayrıca salgın döneminde alacağımız tedbirler kapsamında en düşük emekli maaşını bin 500 liraya çıkartarak hiçbir vatandaşımızın mağdur duruma düşmemesini sağladık. Bu vesileyle biz göreve geldiğimizde, emekli maaşlarının 66 liradan başladığını hatırlatmak isterim. Emeklilerimiz bugün tarihlerinin en iyi gelir seviyesine sahiptir. Biz bunu da yeterli görmüyor, ülkemizin imkanlarının genişlemesine paralel olarak, emeklilerimizin şartlarını daha da iyileştirmeye hazırlanıyoruz" dedi.