Geri Dön
Politika Bahçeli: Türkçülük ırkçılık değildir

Bahçeli: Türkçülük ırkçılık değildir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ‘Öğrenci Andı’ tartışmalarına ilişkin, "Türkçülük, ırkçılık değildir. Andımızı okumak, okunmasını istemek, haşa ve kat'a ezanın Türkçe okunmasına çanak tutmak hiç değildir. Vesayete umut bağlamak, statükoya yaslanmak bizim harcımız olamayacaktır. Ne ezan sussun, ne vatan bölünsün, ne Türklüğümüz budansın, ne de Türkçülüğümüz buruşsun" dedi.

Bahçeli: Türkçülük ırkçılık değildir

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'deki grup toplantısında konuştu. Devlet Bahçeli, Cumhuriyet'in kuruluşunun 95'inci yıldönümünün kutlandığını anımsatarak, Atatürk'ün ölüm yıldönümü 10 Kasım'ı anımsattı. Devlet Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Atatürk, zorluğu yenmiş, zorbalara direnmiştir. Esaretin perdesini yırtıp atmış, ekalliyetlerin tertiplerini, entrikacıların senaryolarını boşa çıkarmıştır. İmanın işgali def edeceğini bir kez daha göstermiştir. Bize göre, 10 Kasım ağıt, matem döneminden ziyade, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün daha iyi anlaşılması, daha iyi tanınması için bir fırsat, bir imkan, bir eşik olmalıdır. Çünkü hala Atatürk'ü idrak edemeyen, etse bile ifade edemeyen, üstelik hakkını teslimden imtina eden yeminli Cumhuriyet hasımları, yozlaşmış millet ve milliyet muhalifleri vardır, her türlü tezgâhları açıktır, alenidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin ortak değeridir, Cumhuriyet'in banisidir, Türkiye'nin iftiharıdır. Atatürk düşmanlığı işgalcileri, ihanete teşne odakları zımnen aklama ve temize çıkarma gayretkeşliğidir. Fikir, emanet ve mirasına tahammülsüzlük Türkiye'ye kurulmuş, üzeri de çiçeklerle örtülmüş vandal ve vahşi bir tuzaktır. Bu tuzağa düşemeyiz, Allah'ın izniyle de düşmeyeceğiz. Atatürk demek, ‘Ne Mutlu Türküm diyene’ sözüne sadakattir. Bu düşüncelerle, ebediyete irtihalinin 80'inci yıldönümünde ilk Cumhurbaşkanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle, minnetle, şükranla anıyorum. Manevi hatırası önünde tazimle eğiliyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun diyorum."


'FABRİKA YANGINLARI, SORU İŞARETLERİNE NEDEN OLMAKTA'

Devlet Bahçeli, Türkiye'nin sosyal ve toplumsal bunalımın kıyısında olduğunu söyleyerek, şöyle konuştu: "Konkordato ilanları sanki otomatiğe bağlanmıştır. Arkası önü mutlaka aydınlatılıp araştırılması gereken fabrika yangınları, büyük soru işaretlerine neden olmaktadır. Ekonomik teröre, küresel operasyonlara karşı aslanlar gibi mücadele etmiş Türkiye'nin kasten ve kundaklama yöntemleriyle istihdam meşalesini söndürmek, istikbal yürüyüşünü sekteye uğratmak, bu bahaneyle fırsatçılık ve simsarlık yapmak rezilliktir, gayri milliliğin karanlık resmidir. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Fabrika yakmak, yanmasına müsaade etmek Türkiye'yi dinamitlemektir, ekonomik tetikçilere silah ve mühimmat vermektir. Yani sosyal ve ekonomik yıkıma hizmet etmektir. Türkiye ekonomisi içine çekildiği kur savaşından ağır hasar almıştır. Fakat ülke bizimdir, vatan bizimdir, devlet bizimdir, tesisler, fabrikalar, kurumlar milletimizindir, ekonomideki derin yaraları tedavi edip iyileştirmek milli bekamızın gereğidir. Türkiye ekonomisinde beliren risklerden istifadeye çalışmak, en ufak sallantıda, en küçük esintide korkakça gemiyi terk etmek millete haksızlık ve hakarettir. Peki ekonomik mağduriyet ve muhtaçlığın pençesine düşen vatandaşlarımız neyini yaksın, nelerini ateşe versin, nerelere gitsin?"


'DİLEĞİMİZ, EKONOMİNİN HAREKETLENMESİ, PİYASALARIN CANLANMASI’

Devlet Bahçeli, enflasyonla mücadele için yapılan indirimlerinin etkisinin sınırlı olduğunu söyleyerek, şöyle devam etti:

Gıda enflasyonu yüzde 30'a yaklaşmıştır. Anlaşılan enflasyonla mücadele kapsamında binlerce firmanın yaptığı yüzde 10'luk fiyat indirimlerinin etkisi sınırlı olmuştur. Geçen hafta ilan edilen, yıl sonuna kadar süreceği söylenen ve altı ana başlıkta düzenlenen KDV ve ÖTV indirimlerinin nasıl bir sonuca kapı aralayacağını kısa sürede görmemiz mümkündür. Dileğimiz ekonominin hareketlenmesi, piyasaların canlanması, artan maliyet baskısının, TL'deki değer kaybının süratle telafi ve tamir edilmesidir. Kaldı ki; iç ve dış gelişmelerden dolayı kurdaki gerilim hafiflemekte, Türk lirası günbegün değer kazanmaktadır. Dövizin yükselişinden fiyatları artıranlar, inince geri almazlarsa kazandıkları her lira haramdır, zıkkımdır, burunlarından gelecektir. Hem güçlü, hem de suçlulara karşı milletimizin yanındayız. Vatandaşlarımız nimette en arkada, külfette en önde olmamalıdır. Bu işleyiş, bu haksız süreç mutlaka değişmeli, dönüşmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi ekonomik sorunlardan siyasal çıkar devşirmeye niyet etmeyen, buna tenezzülü dahi zül addeden milli asalet ve milli ahlaka sahiptir. İyiye iyi, kötüye de kötü demeye devam edeceğiz. Vatandaşlarımızın hakkını hukukunu savunmak, milletimize tercüman olmak en temel, en bariz, en öncelikli hedefimizdir, aynı zamanda da ertelenemez görevimizdir. Bu onurlu görevden kaçmayacağız, doğru bildiklerimizi söylemekten kralı gelse korkmayacağız, çekinmeyeceğiz."


'ABD AYNI ANDA HEM TÜRKİYE'Yİ İDARE ETMEKTE, HEM DE PKK/YPG'Yİ KULLANMAKTA’

Bahçeli, ABD ve Türkiye'nin Menbiç'te ortak devriye başlattığını anımsatarak şu ifadeleri kullandı: TSK ile ABD askerleri Menbiç'in çevresinde 1 Kasım'dan itibaren ortak devriye faaliyetine başlamışlardır. Türkiye ile ABD arasında varılan ortak mutabakat gereğince 18 Haziran 2018'de başlayan devriye turları ortak icraya dönüşmüştür. Bunun nasıl bir gelişmeye sahne olacağı yakında belli olacaktır. Ne var ki; Türkiye'nin Menbiç'e obüs atışlarından sonra ABD ile YPG'nin Türkiye sınırında ortak devriyeye başladıkları da ortaya çıkmıştır. Görünüşe bakılırsa, ABD aynı anda hem Türkiye'yi idare etmekte, hem de PKK/YPG'yi kullanmakta, daha doğru bir ifadeyle korumaktadır. Bu yanlıştır, çifte standarttır, ikirciklidir, samimiyetsizliktir. Güçlü ihtimaldir ki; ABD 6 Kasım seçimleri öncesi yeni bir aldatma ve oyalama sürecini devreye almıştır. PKK ile YPG'nin birbirinden ayrılacağı, YPG'nin Suriye örgütü haline getirileceği, sonra da YPG'nin diğer gruplar içinde eritilerek tedavülden kaldırılacağı iddiaları dillendirilmektedir. ABD'nin Türkiye'yi meşgul ederek stratejik amaçlarını gerçekleştirmek, Suriye'nin kuzeyinde terör devleti tesis etmek için her yol ve yönteme müracaat ettiği açıktır, aşikardır. PKK, YPG'den nasıl ayrılacaktır? Dahası PKK, PKK'dan nasıl ayrıştırılacaktır? Böylesi bir hezeyana, böylesi muhal bir hayale hangi mantıkla inanmamız beklenmektedir?"


'ABD İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ GERGİNLİKTEN HİÇ KİMSE KAZANÇLI ÇIKMAYACAKTIR'

Devlet Bahçeli, ABD ile Türkiye arasında telefon diplomasisi kurulmasının anlamlı olduğunu bildirerek, şöyle konuştu: "ABD'nin İran'a başlattığı ve bu ülkeyi zora sokacak yeni ambargo sürecinden geçici de olsa Türkiye'yi muaf tutması değerlidir. Buna diyecek bir şeyimiz yoktur. Ayrıca iki bakanımızla ilgili alınan haksız yaptırım kararının kaldırılması, Halk Bankası ile ilgili müspet gelişmelerin olacağı iddiaları yerindedir, hatta gecikmiş bir adımlardır. Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan ile Trump arasındaki telefon diplomasisi, diyalogların yeniden kurulmasından dolayı anlamlıdır. ABD ile Türkiye arasındaki gerginlikten hiç kimse kazançlı çıkmayacaktır. Bu gerçeği ABD'nin görüp, dostluk ve müttefiklik ilişkilerini soğumaya bırakmaması, dürüstlüğün çizgisinden sapmaması iki ülkenin menfaatleri gereğidir. Türkiye'yi kurnazca ve kurulan tuzaklarla yeni bir çözüm sürecine çekme, yeni bir çözülme fırtınasına sokma arayış ve çabaları varsa, bilinmelidir ki; Türk milleti altın kase içinde servisi yapılan öldürücü zehri asla içmeyecek, bu oyuna kesinlikle gelmeyecektir. Terörle masa kurulmaz, teröristlerle müzakere yapılmaz, aman dileyerek, seri tavizler vererek akan kan durmaz, cinayetler son bulmaz. Geçmişte yaşananlar tecrübedir ve hamd olsun Türkiye badireli günleri atlatmıştır. Terörizmin bitişi konuşmayla olmaz, hainleri yok etmeden milli huzur ve sükûnet gerçekleşemez. Kürt kökenli kardeşlerimizin terör örgütleriyle herhangi bir illiyet bağı, herhangi bir açık veya örtülü bağlantısı yoktur, bugüne kadar da olmamıştır. Teröristlerle Kürt kökenli kardeşlerimizi eşitlemek şerefsizliktir, buna da hiç kimse cüret etmemelidir. Kürt kökenli kardeşlerimiz canımızdır, hepsiyle birlikte anımız birdir, acımız birdir, adımız birdir, nitekim hepimiz Türk milletiyiz."


'ANDIMIZI OKUMAK, EZANIN TÜRKÇE OKUNMASINA ÇANAK TUTMAK DEĞİLDİR'

Devlet Bahçeli, Öğrenci Andı tartışmalarını anımsatarak şunları söyledi:"

Andımız bahanesiyle ölçüsü kaçan polemikler yaşanıyor. Nerede kimliksizliğin tutsağı olan varsa, nerede soyu sopu karışık kişi bulunuyorsa ekranlara geçip ahkam kesiyor veya buldukları gazete sayfalarında yazıp çiziyor. Bu zevat hele bir cevap versin, her şeyi bitirdiniz, her konuyu çözüme kavuşturtunuz da geriye sadece 'Türk milleti kimdir' sorusuna cevap aramak mı kaldı? Milliyetçi-Ülkücü hareket gönderinde bekleyen al bayrağın rüzgarı, dost için kadife elli, düşman için de çelik bileklidir. Biz Türklüğümüzle övünürüz, çünkü Türk oğlu Türküz. Türkçülüğümüzle onur duyarız, çünkü kendimizi bildik bileli Türkçülüğün Orhun kaynağından kana kana içtik, inanç ve imanla dolarak bugünlere geldik. Türk'üz, Türkçüyüz, Türk milleti için sadece yaşamayı değil, gerekiyorsa koşa koşa ölmesini de biliriz. Türkçülük, ırkçılık değildir. Andımızı okumak, okunmasını istemek, haşa ve kat'a ezanın Türkçe okunmasına çanak tutmak hiç değildir. Vesayete umut bağlamak, statükoya yaslanmak bizim harcımız olamayacaktır. Ne ezan sussun, ne vatan bölünsün, ne Türklüğümüz budansın, ne de Türkçülüğümüz buruşsun."