Geri Dön
Politika İbrahim Kalın: Sokak kısıtlamaları başka sesleri duyma imkanı verdi

İbrahim Kalın: Sokak kısıtlamaları başka sesleri duyma imkanı verdi

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Covid-19 salgınıyla başlayan sokağa çıkma kısıtlamalarının insanlara başka sesleri duyma imkanı verdiğini belirterek, "Rüzgarın sesini başka duyduk. Kuşların sesini duymaya başladık. Kuşların birbiriyle sohbet ettiğini duyduk. Şehrin o dinginlik içerisinde daha insani, daha yumuşak, daha latif sesler çıkartma imkanına sahip olduğunu gördük. Ve bu dinginlik, bize başka seslerin mümkün olduğunu hatırlattı" dedi.

İbrahim Kalın: Sokak kısıtlamaları başka sesleri duyma imkanı verdi

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, YouTube kanalında katıldığı programda değerlendirmelerde bulundu. Programın videosunu sosyal medya hesaplarında paylaşan Kalın, muazzam bir gürültü çağında yaşayan insanların dinlemeyi unuttuğunu, Covid-19 salgınıyla başlayan sokağa çıkma kısıtlamalarının insanlara başka sesleri duyma imkanı verdiğini belirtti. Kalın, "Sokağa çıkma kısıtlamalarının olduğu günlerde, şehirlerimize bir dinginlik ve sessizlik çöktü. Sabah kalktığımızda bir anda şehirde araba gürültüsü yok, mekanik gürültü yok. Ve zannediyorum tecrübe edenler etmiştir bunu, rüzgarın sesini başka duyduk. Kuşların sesini duymaya başladık. Kuşların birbiriyle sohbet ettiğini duyduk. Şehrin o dinginlik içerisinde daha insani, daha yumuşak, daha latif sesler çıkartma imkanına sahip olduğunu gördük. Ve bu dinginlik, bize başka seslerin mümkün olduğunu hatırlattı. Keşke mesela bu tecrübeyi, bu dersi sürekli hale getirsek şimdi hayatımızda. Ve sessizliği dinlemenin, sessizliğin senfonisine kulak kabartmanın hem aklımızla hem duyu organlarımızla hem kalbimizle hem hissiyatımızla hem muhayyilemizle birlikte yapıldığı zaman insanı nasıl zenginleştirdiğini nasıl doyurduğunu keşke hissedebilsek" dedi.

'FARKLI GÖRÜŞLERE TAHAMMÜL MÜMKÜN HALE GELECEK'

Kalın, kalplerin birbirinden uzaklaşması durumunda daha yüksek sesle konuşulduğuna dikkat çekerek, şöyle dedi:

"Kalpler yakınsa fısıltıyla konuşmaya başlarsınız, hatta artık kelimeler olmadan konuşmaya başlarsınız. Birlikte susarak konuşursunuz. Gerçek sohbet ehli olan insanlar, birbirinin sohbetini dinleyen insanlar, kelimelerle konuştukları gibi sessizlikle de konuşurlar, susarak sükut ile de konuşurlar. Bir toplum olarak, bir millet olarak kalplerimiz ne kadar yakınsa, birbirimizle o kadar sakin dingin, birbirimize güvenerek konuşma şansımız olur. Kalplerimiz koptuğunda, parçalandığında, duygularımız çok başka dünyalara gittiğinde bağırma kaçınılmaz hale gelir. İster bireysel hayatımızda, ister kolektif manada toplum olarak, millet olarak bu duygudaşlığı ne kadar güçlendirirsek birbirimizi dinlemek, farklı görüşlere tahammül edebilmek, onlardan bir şeyler öğrenebilmek, bir şeyler çıkartabilmek de mümkün hale gelecek. Aynı şekilde insan başkasıyla konuşurken de kavramlar kelimeleri birlikte inşa eder. Bu tecrübe ne kadar yakın olursa, sürekli olursa bizim birbirimizle konuşma, bu farklılıkları ortaya çıkartıp onları bir zenginliğe dönüştürme şansımız da, imkanımız da o kadar fazla olur. Bu farklılıkları görebildiğimiz kabullenebildiğimiz oranda oradan büyük bir zenginlik çıkar."

'HAKİKAT HİÇBİRİMİZİN GÖRDÜĞÜNDEN İBARET DEĞİL'

Kalın, dünyayı farklı perspektiflerden okuyanların, bu perspektifleri birleştirebildikleri oranda zenginleştiklerini vurgulayarak, "Yani 'hakikat benim gördüğümden ibarettir' dediğiniz anda, hakikate de zulmediyorsunuz. Hakikat hiçbirimizin gördüğünden ibaret değil. Hakikat hepimizin birlikte tecrübe ettiği zaman bütün mehabetiyle, bütün ihtişamıyla, heyecanıyla duygusuyla ortaya çıkan bir şey. O yüzden hakikati inşa süreci hepimizin ortak sorumluluğu, sadece tek bir egonun, tek bir kişinin, tek bir ekolün, tek bir grubun, tek bir kurumun inşa edebileceği bir şey değil. Bu kibrin haza bir örneği olur, Allah korusun. 'Hakikatin tamamı bendedir' diyebilecek tek bir varlık var alemde, o da alemi var eden hakikatin kendisi, asla biz kendimizi orada görmemeliyiz" mesajını verdi.