Geri Dön
Politika “Libya’nın geleceğini kapasite inşası kurtaracak”

“Libya’nın geleceğini kapasite inşası kurtaracak”

İstanbul Aydın Üniversitesi’nde düzenlenen “Çatışma Sonrası Libya’da Geçmişten Geleceğe Kapasite İnşası” konulu çevrimiçi seminer dizisinin sonuç raporu yayımlandı. Raporda Türkiye’nin Libya’da kapasite inşasına en üst düzeyde destek verebileceğine değinildi.

“Libya’nın geleceğini kapasite inşası kurtaracak”

İstanbul Aydın Üniversitesi (İAÜ) Afrika Uygulama ve Araştırma Merkezi (AFRİKAM) tarafından düzenlenen ve toplam dokuz oturum halinde gerçekleştirilen “Çatışma Sonrası Libya’da Geçmişten Geleceğe Kapasite İnşası” çevrimiçi seminer (webinar) serisinin sonuç raporu yayımlandı. 23 Haziran-27 Temmuz 2020 tarihleri arasında gerçekleştirilen webinarlar kapsamında hazırlanan ve Libya’da kapasite inşası için bir dizi önerinin sıralandığı raporda, Türkiye’nin Libya’ya verebileceği desteğin “en üst standartlarda” olduğuna dikkat çekildi.

TOPLAM 9 OTURUM

Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan İAÜ AFRİKAM Müdürü Prof. Dr. Ahmet Sedat Aybar şunları söyledi: “İstanbul Aydın Üniversitesi, Afrika Araştırma ve Uygulama Merkezi, Libya’daki gelişmeler üzerine 23 Haziran-27 Temmuz 2020 arasında, toplam 9 oturumdan oluşan bir webinar serisi düzenledi. Webinarların ana konusu Çatışma Sonrası Libya’da Kapasite İnşası idi. Libya’da bugün askeri alanda bir güç dengesi kuruldu. Dolayısıyla askeri alan dışındaki alanlarda da bazı dinamiklerin harekete geçirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Libya’da kapasite inşası alanında ileri adım atabilen ötekine üstünlük de sağlar, askeri başarıları da bir adım öteye taşır. İstanbul Aydın Üniversitesi, Afrika Araştırmaları Merkezi bu gerçekliğe katkı yapmak için harekete geçti.”

“BİZİM İÇİN DE BİR ÖĞRENME SÜRECİ OLDU”

Webinar dizisiyle ilgili çalışmalar yaparken başka kuruluşların da benzer çalışmalarda bulunduğunu tespit ettiklerini belirten Prof. Dr. Aybar, “Örneğin İstanbul Aydın Üniversitesi olarak bizim de üye olduğumuz UNIMED’in, Libya ile ilgili bir rapor üstünde çalıştığını öğrendik. Buna benzer olarak İngiltere’nin ve AB’nin farklı kurumlarının benzeri çalışmalar yaptığını tespit ettik. Bunun üzerine çalışmamızı uluslararası boyuta taşımaya karar verdik. Çalışmamız, süreç esnasında da gelişti. Bu bizim için de bir öğrenme süreci oldu. Bir anlamda “Kervan yolda dizilir” durumu da oluştu. Biz ilk başta çatışma sonrası Libya konusunu ele alıyorduk. Daha sonra ise gelecek ve kapasite inşası vurgusu ön plana çıkmaya başladı. Süreç ilerledikçe ayakları daha yere basar bir hale geldi” diye konuştu.

“ARAP BAHARI EN ÇOK LİBYA’YI VURDU”

Libya’nın, “Arap Baharı” olarak adlandırılan süreçten en olumsuz etkilenen ülke olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Aybar, “Üstelik çatışma sürecinde bu duruma yeterince eğilen de olmadı. Bu dönemde Türkiye’nin 2019’da, BM tarafından meşru Libya hükümeti olarak tanınan Serraj hükümetiyle imzaladığı Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması ve Libya’nın Türkiye’den askeri “know-how” desteği istemesi ortamı hareketlendirdi. Türkiye’nin desteğiyle ülkede denge Serraj lehine değişti. Bugün Libya’daki gelişmeler, karşılaşılan ana meydan okumanın artık bir yeniden inşa süreci olduğunu ortaya koyuyor. İAÜ olarak biz de bu sürecin ana yol haritasını ortaya koymak ve işi bilimsel zeminde incelemek üzere bu webinar serisini başlattık” ifadelerini kullandı.

“TÜRKİYE’YE ÇOK İŞ DÜŞECEK”

“Çatışma sonrası Libya’da kapasite inşası konusunda Türkiye’ye çok iş düşecek” diyen Prof. Dr. Aybar, şöyle devam etti: “Türkiye’nin verebileceği kapasite inşası yardımı en üst standartlardadır. Çünkü Türkiye, diğer ülkelerden farklı olarak, sömürgeciliğe karşı olan duruşuyla, zengin Libya kaynaklarını kendi çıkarı için değil, Libya halkının çıkarı için değerlendirilmesine katkı sunacak bir yaklaşıma sahip. Serraj’ın elinin güçlenmesi Türkiye için önemli. Çünkü Libya ile yapılan anlaşma, aynı zamanda Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi by-pass etmek isteyen hareketlere karşı bir ‘oyunbozan’ niteliğini taşıyor. Bu yüzden İstanbul Aydın Üniversitesi Afrika Araştırma ve Uygulama Merkezi olarak çatışma sonrası Libya toplantıları gerçekleştirdik. Son derece yoğun ve tempolu geçen çalışmalardan sonra Libya’nın kapasite inşasının gerekliliği bir kez daha vurgulandı. Bizim webinarlarımız ilerledikçe, Libya’da ve diğer çatışma sonrası ülkelerde asıl yapılması gerekenin bir gelecek tahayyülünün geçmiş koşullar üzerine inşa edilmesi, devir alınan toplumsal, kültürel, tarihi durumun değerlendirildiği yeni bir kurgu etrafında, koordineli ve planlı bir kapasite inşası planının oluşturulması gerekliliği ortaya çıktı. Benzeri bir yaklaşım ve uygulama İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve Japonya’nın inşasında da kullanılmıştı.”


İŞTE LİBYA’DA YAPILMASI GEREKENLER!

Prof. Dr. Aybar, webinar serisi sonunda varılan sonuçları da şöyle sıraladı:

"Libya’da merkezi hükümet güçlendirilmelidir. Bunun sağlanması aşiretlerin merkezi etkileme gücü kırılarak yapılmalıdır. Kolay taraf değiştiren aşiretlerin geleneksel sömürgeci politikalara açık olması Libya’yı kolaylıkla istikrarsızlaştırabilmektedir. Bu yüzden aşiret yapıları merkezi etkileyemeyecek düzeyde zayıflatılmalıdır.

Libya’nın toprak bütünlüğü her şart altında savunulmalıdır. Doğu ve Batı bölünmesi kabul edilemez. Kurumsal olarak bu durumun gerçekçi olmadığı da açıktır. Örneğin Bingazi’deki üniversiteler, Trablus’taki üniversitelerle iş birliklerini kesmeden devam ettirmişler, Doğu-Batı ayrımı yapmamışlardır.

Öncelikli olarak geçmiş durumun tespiti için çalışmalar yapılmalıdır ve bu çalışmalar kademe kademe ilerletilmelidir. Bu yüzden proje temelli vaka çalışmaları ayrıca önemlidir.

Alt-yapı çalışmaları ve alt-yapının eski seviyesine getirilmesi acil derecesinde önemlidir. Yollar, limanlar, havaalanları, elektrik, su, enerji gibi tahrip edilmiş alt-yapı hizmetleri en kısa zamanda onarılmalıdır.

Kültür, sanat, müzik, arkeoloji ve müze çalışmaları ivedilikle hareketlendirilmeli ve uluslararası alana açılmalıdır. Millet olmak ve milli devlet inşa etmenin en önemli unsurları olarak görülen alanlardır bunlar.

Libya’nın özgün konumu vurgulanmalı, Libya’ya özgü özellikler ön plana çıkarılmalıdır.

Geçmiş dönemde uluslararası standartlar bakımından sağlanan sağlık hizmetleri ivedilikle inşa edilmelidir.

Eğitim sistemi geçmişten gelen koşullarla bağlantılı olarak yeniden normalleşmeli, üniversiteler uluslararası alana açılmalı ve eğitim – araştırma faaliyetleri bağlamında şeffaf, iyi yönetişim pratikleri uygulayarak kademeli olarak canlandırılmalıdır.

İletişim kanalları açılmalı, toplumun bağımsız, doğru ve doğrudan haber alma hakkı yerine getirilmelidir. İletişim ve enformasyonun geniş halk kesimlerine ulaşması kapasite inşası bakımından son derece önemlidir."