Geri Dön
Politika Sözcü Çelik: Arınç'ın değerlendirilmelerine katılınmadığı açık bir şekilde ifade edildi

Sözcü Çelik: Arınç'ın değerlendirilmelerine katılınmadığı açık bir şekilde ifade edildi

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, eski Meclis Başkanı AK Parti'li Bülent Arınç'ın katıldığı canlı yayındaki sözlerine ilişkin, "Belli polemik konular öne çıktı röportaj ile ilgili olarak. Bununla ilgili değerlendirme yapıldı. Bu değerlendirmelere katılınmadığı açık bir şekilde ifade edildi. Kendileri de istifalarını sundular, Cumhurbaşkanımız da kabul etti" dedi.

Sözcü Çelik: Arınç'ın değerlendirilmelerine katılınmadığı açık bir şekilde ifade edildi

AK Parti Sözcüsü Çelik, Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen MYK toplantısı sonrası açıklamada bulundu. Çelik, Diyabakır annelerinin evlat nöbetine ilişkin, "Diyarbakır anneleri ve Şırnak annelerinin mücadelesinin tarihe geçecek iki boyutu var. Bir tanesi annelerin vicdan mücadelesi, evlatlarına kavuşma çığlığı ile bu eylemleri yapmaları, ikincisi de ana akım pek çok yer tarafından, gerek yabancı basın, gerek bazı siyasi partiler tarafından sistematik bir şekilde görmezden gelinmesi. Bu kadar anne terör örgütü tarafından dağa kaçırılan evlatlarını tekrar görmek için büyük bir mücadele veriyor ama maalesef görmezden gelinmeye devam ediliyor. Ne kadar görmezden gelinirse gelinsin, o annelerin çığlıkları evlatlarına ulaşıyor ve evlatlarına kavuşmaya devam ediyorlar" ifadelerini kullandı.

'KES KOPYALA YAPIŞTIR SİYASETİDİR'

Çelik, CHP Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Emekli Büyükelçi Ünal Çeviköz'ün, katıldığı panelde, partisinin ABD Başkanlığı'na seçilen Joe Biden'dan olan taleplerini şu şekilde eleştirdi:

"Sosyal medya aracılığıyla açıklama da yaptım. Sayın Çeviköz'ün bazı açıklamaları oldu. Seçilmiş bir başkandan demokrasi talep etmek, yanlış bir şeydir dedik. Türkiye demokrasi için bedel ödemiş başbakanını, bakanlarını şehit vermiş bir ülkedir. Milletimiz en son 15 Temmuz darbe girişiminde demokrasisine nasıl sahip çıktığını, demokrasi konusunda, milli irade konusunda ne kadar kıskanç olduğunu bütün dünyaya göstermiştir. Sadece bununla kalmıyor mesele. Aynı zamanda, S- 400'leri iptal edeceklerini söylüyorlar, iktidara geldikleri zaman. Türkiye’nin S- 400'leri niye aldığı belli. Suriye, PKK/PYD, DEAŞ kaynaklı terör tehdidi kaşsında hava savunma sistemimizin pekişmesi lazım. Bunun için ihtiyaç duyduğumuzda müttefiklerimizden Patriot almak istedik satmadılar. Geçici olarak buraya yerleştirilen patriotları ise daha sonra aldılar, gittiler. Türkiye'nin hava savunma sistemi için bu ihtiyacı acilen tedarik etmesi gerekiyordu. Uygun şartlar Rusya tarafından verilince bu gerçekleşti. Halen de söylüyoruz, 'Patriot verilirse hala almaya hazırız' diye. Ama Türkiye'nin içinde bir parti çıkıyor CHP, 'Biz iktidara gelirsek S- 400'leri iptal edeceğiz' diyor. Peki, Türkiye'nin hava savunma sistemi ne olacak? Türkiye'nin güvenlik ihtiyaçları ne olacak? Tüm bunlarla ilgili ortaya çıkan tablo şu: Bu bir kes kopyala yapıştır siyasetidir. Bu bir tercüme siyasetidir. İthal ikameci bir demokrasi anlayışıdır. Demokrasiyi bir mal gibi görüp bir yerden bir yere ithal edebileceklerini düşünüyorlar. Kendi vesayetlerini de aynı şekilde yurt dışına ihraç kararı almışlar."

'DÜZELTMELERİNİ BEKLERDİK'

Türkiye'nin uluslararası politikasına CHP'nin eleştirilerinin kabul edilemez olduğunu vurgulayan Çelik, "Niçin Türkiye'nin hava savunma ihtiyacı için elde ettiği tedarik ettiği sistemleri iade edeceksiniz? Ya da Libya'da meşru çıkarlarını korumak için giriştiği mücadeleyi niye eleştiriyorsunuz? Türkiye oradaki meşru yönetime destek vermezse, Libya'da yaptığımız anlaşmayı berhava edecek, milli çıkarlarımızı halel getirmek isteyen bir Hafter yönetimi orada söz konusu. Ayrıca Suriye'den asker çekmemizi istiyorlar. Suriye'den asker çekilince ne olacak? Bütün bu tablonun içinde demokrasi talebini Biden'e dönük olarak, 'Demokrasi vurgusu yapacağız' sözü, bunun siyasi bilinçten yoksun ve ahlaki olarak asla kabul edilemeyecek bir söz olduğunu ifade ediyoruz. Bunu düzeltmelerini beklerdik. Bir siyasi partinin tarihine böyle bir bilinçsizlik, demokratik açıdan saygısızlık, ahlaki açıdan kabul edilemezlik keşke geçmeseydi. Ama geçti uyarmamıza rağmen. Bu eleştiriyi yapan arkadaşımız, geçmişte kendisine büyükelçi olarak tanıyoruz. Bunu düzeltmek yerine çıktı, bizim eleştirilerimizin kötücül bir değerlendirme olduğunu söyledi. Bu mantıktan ve kendini ifade etme yeteneğinden yoksun bir yaklaşım. Kuşkusuz demokrasilerin birbiri ile danışması diye bir kavram vardır. Demokrasilerin geliştirilmesini tüm dünya ile konuşabiliriz. Demokrasinin evrensel niteliğine dönük olarak bir dayanışma meselesinden bahsetmiyoruz. Tam tersine bir başka odaktan demokrasi talebi ithal ikameci bir anlayışla bir yaklaşımdan bahsediyoruz" şeklinde konuştu.

Çeviköz'ün Biden'e seslenirken geçmişte Trump yönetiminin hatalarını tekrarlamaması talebinde bulunması gerektiğine işaret eden Sözcü Ömer Çelik, "Şunun söylenmesi gerekiyor, yeni ABD yönetimine: Geçmişte yapılan hataları yapmayın. Demokrasimizi tehdit eden unsurlar başka, yeni yönetime şunu söylemek lazım. Trump döneminde PKK/PYD'ye TIR'lar dolusu silahlar verdiniz. Üstelik bir NATO müttefikine karşı. Yeni yönetimden en büyük beklentimiz bize sunulması gereken en önemli politik yaklaşım PYD/PKK terör örgütüne verilen silahların toplanması PKK/PYD'ye yönelik olarak eğitim çalışmalarının sonlandırılması ve terör örgütü olarak yaklaşılmasıdır. Bunun yerine demokrasi vurgusu diye dayanışma olmayan, tamamen ithalata dayanan bir yaklaşımdan söz ediliyor. Diğer bir husus da şudur; Türkiye'nin, milli iradenin yegâne temsilcisi olan TBMM'nin, milli iradenin tecellisi ile seçilmiş Cumhurbaşkanlığı makamının bombalanmasında fail olan FETÖ'nün aynı DEAŞ'a yapılan muameleye tabi tutulması. DEAŞ'a ne yapılıyorsa FETÖ'ye de aynısı yapılması gerektiği ifade edilmeliydi ama bunun yerine 'Biz iktidara gelirsek S- 400'leri iptal edeceğiz' gibi karşı tarafın yapması gerekenleri hatırlatmayıp, kendi kendisine karşı tarafa taviz veren bir yaklaşım ortaya koyuyorlar" açıklamasında bulundu.

"Kapalı Maraş'ın açılmasından rahatsız oluyorlar. Ne yapacağız peki karşımızdaki Rum tarafı, KKTC'yi eşit muhatap kabul etmiyor. KKTC'ye herhangi bir şekilde siyasi hak vermek istemiyor" diyen Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"En son gelinen noktada Doğu Akdeniz'deki gaz meselesinde, 'Bunlar bir mekanizmaya bağlansın, bölünsün. Çözüm olduktan sonra bu çerçevede bunlar paylaşılır’ denildi. Bunu kabul etmiyor. Onun yerine, 'Ben bunları alırım, bir gün çözüm olursa da Türk tarafına veririm' gibisinden, Türk tarafına saygısızlık yapan bir yaklaşım içine giriyor. Ne yapacağız, herhangi bir şekilde Kapalı Maraş'ın açılmasının gayri meşru ne tarafı var ki? Rum tarafındaki siyasilerle yarışacak bir dil kullanıp, Türkiye'nin ana muhalefet partisi Kapalı Maraş'ın açılmasına karşı çıkıyor. Dolayısıyla bunlar demokratik açıdan dayanışma anlamına gelmeyen sözlerdir. Demokratik açıdan karşılıklı olarak bir güç, değer dayanışması, siyasi dayanışma anlamına gelmeyen sözlerdir. Bir de kendisini demokratik bir irade yerine koyup kendi ülkesini başka ülkeye şikâyet edip, bir demokrasi talebinde bulunuyor. Başkalarından demokrasi talep etmeden önce nasıl demokrat olunur özeleştirilerine girmeleri kendileri için ve ülke için faydalı olacaktır."

'BU ARAMALAR HUKUK DIŞI, KORSAN ARAMALARDIR'

Doğu Akdeniz'de Libya'nın 200 kilometre kuzeyinde Rosaline A isimli bir Türk kargo gemisinin Alman Hamburg fırkateyni tarafından durdurulması ve uluslararası hukuka aykırı bir şekilde Alman askerlerinin arama yapmasını kınayan Çelik, "AB tarafından yürütülen İrini Harekatı çerçevesinde bir gemimize çıkılarak Alman savaş gemisi tarafından yapılan aramayı şiddetle protesto ediyoruz. 22 Kasım’da Hamburg isimli Alman savaş gemisi burada hiçbir nezaketi gözetmeksizin Ambarlı Limanı’ndan Misurata’ya boya ve insani yardım malzemesi taşıyan gemiye müdahale etmiştir. Çeşitli şekillerde bu müdahaleyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. Fakat şu net bir durumdur. Burada herhangi bir şekilde bu ambargoyu delen taraf Türkiye değildir. Tam tersine Türkiye BM’nin destek verdiği meşru yönetime destek veriyor. Hafter yönetimine destek verenler, onların kimler olduğu bellidir, oradaki İrini Harekatı çerçevesinde faaliyet icra eden gemilerin o ülkelerin gemilerini arama konusunda son derece hassas olması gerekir. Almanya ile bu konularda yakın bir istişaremiz var. Bütün bunları dikkate alarak bu tip eylemlerde bulunmamaları gerektiğinin altını çiziyoruz. Bu aramalar hukuk dışı, korsan aramalardır. Ülkemizin itirazı üzerine sonlandırdılar. İrini Harekatı, orada meşru yönetimi desteklemek konusundaki girişimleri engellemeye dönük taraflı bir operasyona dönüşmüştür. AB kendi üyesi olan bazı ülkelerin bu gayrimeşru girişimlerinin peşinden gitmemeli, AB’ye leke sürmemeli ve İrini Harekatı sonlandırılmalıdır diyoruz" dedi.

'KENDİLERİ İSTİFALARINI SUNDU, CUMHURBAŞKANIMIZ DA KABUL ETTİ'

Bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyeliğinden istifasının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildiğini belirten Çelik, "MYK'da bu konu değerlendirildi. Arınç'ın kamuoyunda çok öne çıkan görüşlerinin, yaklaşımlarının MYK tarafından kabul edilmediği, doğru bulunmadığı yönünde mutabakata sahiptir. Belli polemik konular öne çıktı, röportaj ile ilgili olarak. Bununla ilgili değerlendirme yapıldı. Bu değerlendirmelere katılınmadığı açık bir şekilde ifade edildi. Kendileri de istifalarını sundular, Cumhurbaşkanımız da kabul etti" şeklinde konuştu.

REFORM ÇALIŞMALARI

Ekonomi ve hukuk konularında yapılacak reform çalışmalarında gelinen noktaya ilişkin bilgi veren Çelik, "Bakanlıklarımızın ilgili çalışmaları var, bunlar değerlendirilecek aşamaya geldi. Partide yürüttüğümü çalışmalar var. Gelinen noktada arkadaşlarımızın çalışmaları olgunlaşmış görünüyor. Siyasi parti olarak biz de kendi çalışmalarımızı yapıyoruz. Aynı şekilde bakanlıklarımızın da çalışmaları var. Her biri yeterli düzeye ulaştığında Cumhurbaşkanımıza sunularak son kararlar verilecektir. Bu meselede yaklaşımımız, vatandaşımızın taleplerinin, arzularının devlet hayatına daha çok yansıması. Demokrasi, devlet hayatı bunun için var. Görev yapan her kurum ve kişi meşruiyetini vatandaşımızın verdiği iradeden alıyor. Ne kadar çok yansırsa devlet hayatına devlet o kadar güçlü oluyor. Toplumun çeşitli kesimin sorunlarının çözülmesi o kadar hızlı hale geliyor. Bu çerçevede yürütülecek bir şey" açıklamasını yaptı.