Geri Dön
Sağlık-Yaşam'Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar salgına karşı ekstra korunmalı'

'Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklar salgına karşı ekstra korunmalı'

İstanbul Mehmet Akif Ersoy Göğüs Kalp Ve Damar Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Kardiyoloji Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Alper Güzeltaş, basit bir gribin doğuştan kalp hastalığı olan çocuklarda hayati tehlike yaratabildiğini kaydederken, “Normal bir bireyde ayakta geçirilebilecek gribal enfeksiyon bu bireylerde yoğun bakım tedavisi dahi gerektirebiliyor. Dolayısıyla bu çocukların tüm aşılarının tam olması ve geç kalmadan da mevsimsel aşılarının yaptırılması hayati önem taşıyor” dedi.

Kış dönemiyle birlikte artan grip vakalarıyla ilgili DHA'ya konuşan Prof. Dr. Alper Güzeltaş, özellikle bu mevsimlerde Türkiye’de virüs salgınlarının zirveye ulaştığını söyledi. Güzeltaş “Kalp hastalığı ile doğan bebekler hayatları boyunca takip altında olmalı. Örneğin sağlıklı bir bireyde hafif geçirilebilecek bir enfeksiyon, bu çocuklarda yoğun bakım yatışlarına varana kadar ciddi tablolara yol açabilir. Çocukluk çağı aşılarının ihmal edilmemesi, gribal enfeksiyonlara en çok yol açan virüslerden RSV’ye karşı aşı ve immünglobin tedavilerinin Eylül-Ekim ayından başlayıp Mart ayına kadarki süreçte yaptırılması çocukları bu enfeksiyonlardan korumak açısından önemli. Bunun dışında, doğuştan kalp hastalığı bulunan çocuklar salgın mevsimlerinde kalabalık ortamlardan uzak tutulmalı, aile bireylerinden birinde enfeksiyon varsa evde maske kullanılmalı ve el hijyenine çok dikkat edilmeli” dedi.

‘HER YIL 15 BİN BEBEK KALP HASTALIĞI İLE DOĞUYOR’

Her yıl 7-14 Şubat tarihlerinin 'Doğuştan Kalp Hastalıkları Farkındalık Haftası' olarak çeşitli etkinliklerle kutlandığını hatırlatan Prof. Dr. Güzeltaş, “Bu haftanın amacı doğuştan gelen kalp hastalıkları konusunda aileleri bilgilendirmek. Doğuştan kalp hastalığı, her 100 canlı doğumdan yaklaşık birinde görülüyor. Ülkemizde yılda ortalama 13 ila 15 bin bebek, kalp hastalığı ile doğuyor. Bu bebeklerin de en az dörtte birinin yenidoğan döneminde acil girişim ihtiyacı oluyor. En az yarısının ise ilerleyen dönemlerde kateter anjiyo ya da ameliyat gibi çeşitli tıbbi tedaviler geçirmesi gerekiyor” diye konuştu. Doğuştan görülen kalp hastalıkları arasında en sık, Ventriküler Septal Defekt (VSD) olarak bilinen kalbin karıncıkları arasındaki delik ile Atriyal Septal Defekt (ASD) olarak bilinen kalbin kulakçıkları arasındaki deliklere rastlandığını anlatan Prof. Dr. Alper Güzeltaş, “Ağır seyreden grupta ise siyanotik hastalıklar dediğimiz morarma ile seyredenler geliyor. Bunların başında Fallot Tetralojisi dediğimiz ve 4 ayrı anomalinin bir arada görüldüğü hastalık geliyor. Bir de Pulmoner Atrezi dediğimiz akciğer atardamarı kapağının bulunmamasına bağlı hastalıklar çok karşımıza çıkıyor” dedi.

MORARMA İLE SEYREDENLER BİRAZ DAHA RİSKLİ

Bu hastalıkların yeni doğan döneminden itibaren morarma atakları kendini belli ettiğine değinen Prof. Dr. Güzeltaş, şu bilgileri verdi: “Burada dikkat etmemiz gereken bir nokta şu: Bazı kalp hastası bebekler doğumdan sonra hiçbir bulgu vermediği için de iyi diye taburcu edilebilir. Ama annelerin evde çok dikkat etmesi gerekiyor. Özellikle bebek hızlı nefes alıp veriyorsa, dudak çevresinde ve dilinde morarma varsa, beslenme zorluğu yaşıyorsa mutlaka bir çocuk doktoruna gidilmeli. Çocuk doktorları tamamen sağlıklı gibi görünen bu çocuklarda kalpte üfürüm duyulması ya da ek sesler duyulmasıyla hastayı çocuk kardiyoloğuna yönlendirir. Bir diğer önemli nokta da tanı aşamasında ekokardiyografi (EKO) dediğimiz bebek henüz anne karnındayken yapılacak ultrasonla, kalp hastalığının daha doğmadan teşhis edilmesidir. Eğer bu aşamada teşhis koyabilirsek bebeğin doğumunun hemen ardından yapılacak tedaviyi çok daha iyi planlayabiliriz.”

‘UYGAR 20 YILDIR MÜCADELE EDİYORDU ŞİMDİ İYİ’

Doğuştan kalp hastalıklarının tedavisinin her merkezde yapılamadığını da vurgulayan Prof. Dr. Alper Güzeltaş, “Her ameliyat her yerde yapılamıyor. Bebekte çok ağır bir kalp hastalığı varsa, en uygun transport şekli; henüz anne karnındayken bebeğin ilgili merkeze nakledilmesi ve annenin doğumunu buraya yakın bir yerde gerçekleştirmesinin sağlanmasıdır. Böylece bebeğe vakit kaybetmeden müdahale edilebilir” dedi. Özyeğin Üniversitesi Mimarlık Fakültesi son sınıf öğrencisi Uygar Korkmaz’ın da doğuştan kalp hastası olarak dünyaya geldiğini anlatan Prof. Dr. Alper Güzeltaş, sözlerini şöyle noktaladı:

"Ailelerin kalp hastası bebeği olduğunda hemen paniklememesi gerekiyor. Bu çocuklar iyi takip edilip uygun tedavileri aldıklarında normal bir hayata kavuşabiliyor. Uygar bunun en güzel örneği. Şu anda 23 yaşında. Kötü seyreden hastalıklardan Fallot Tetralojisi ile doğdu. Daha önce kalp ameliyatı da geçirdi. Sonraki dönemlerde ciddi kapak yetmezliği ortaya çıkınca kasıktan anjiyo ile girip çalışmaya pulmoner kapağının yerine yapay bir kalp kapağı taktık. Uygar şimdi tamamen normale döndü. Doğuştan kalp hastası çocuklar kaç yaşına gelirse gelsin ömür boyu çocuk kardiyologları tarafından takip edilmelidir.”

‘ÇOCUKLUĞUMDA ÇOK KISITLI BİR HAYATIM OLDU’

Kalp hastalığı ile dünyaya gelen ve tüm zorluklara rağmen eğitim hayatını da sürdüren Uygar Korkmaz (23) ise şunları söyledi:

“Çocukluğumda çok kısıtlı bir hayatım oldu hastalığım nedeniyle. Normal bir çocuğa göre enfeksiyon kapma olasılığım çok daha fazla idi. Sağlığımın elverdiği kadar sosyal hayatımı ve eğitim hayatımı devam ettirebildim. Zor bir süreç. Ailelerin de hastanın da sabırlı olması gerekiyor. 9 ayda bir kontrole gidiyordum. 1,5 yıl önce de bir kapakçık takıldı bana. Kalbimdeki sorunların neredeyse tamamı çözüldü sayılır.”