Geri Dön
Ferizli Havai fişek fabrikası patlaması davasında karar duruşmasının 2'nci günü (2)

Havai fişek fabrikası patlaması davasında karar duruşmasının 2'nci günü (2)

Havai fişek fabrikası patlaması davasında karar duruşmasının 2'nci günü (2)

Havai fişek fabrikası patlaması davasında karar duruşmasının 2'nci günü (2)

‘DIŞARIDA OLSAYDIM HERKESİN ÖDEMELERİNİ YAPARDIM’
Tutuklu yargılanan fabrika sahibi Yaşar Coşkun savunmasında tutuksuz yargılanması isteyerek, “Buraya bu kadar milletvekili, sendika başkanı geliyor. Bir kişiye iş bulmuşlar mı? Buraya gelip provokatörlük yapmakla olmuyor. Ben ilk günden beri söylüyorum, burada bizi yargılayın ama tutuksuz yargılayın. Biz işlerimizi halledip bu insanların tazminatlarını ödeyelim dedim ama dinlemediniz. Geçen günlerde 30 kişinin tazminatlarını ödedik, bunlar rüşvet değildi. O insanların hakları ödendi, ben cezaevinden yaptım bunu. İnsanlardan borç alıp ödedim. Size dedim ki beni tutuksuz yargılayın. Eğer ben dışarıda olsaydım buradaki herkesin ödemelerini yapardım, işleri yoluna koyardım, ödemeleri yapılırdı. Bir de avukatlara göre suçlu oldum ödedim diye” dedi.
‘TELEFON GELMESE PATLAMA ANINDA BEN DE ORADA OLACAKTIM’
Patlama anından önce kendisine önemli bir telefon geldiğini ve bu nedenle fabrikadan ayrıldığını söyleyen Yaşar Coşkun, yaşamını yitiren ve kaçak çalıştırıldığı iddia edilen bir işçiyle ilgili olarak şöyle konuştu:
“Ben hayatını kaybedenlerin ailelerine acılarından dolayı saygı duyuyorum ve onlara bir şey söylemedim. Fakat sanki ben fabrikayı patlattım ve insanları ben öldürdüm. Siyasete alet olmayın, kimlerle yürüdüğünüzün farkında değilsiniz. Hakkınızı elbette arayın ama yanlış yolda gitmeyin. Hakkınızı doğru yoldan arayın. Halis benim kardeşim gibiydi, ben onun ailesine bir şey olsun, kendisine bir şey olsun ister miyim? Halis o gün izin almıştı, gidecekti. Halis’in kaçak çalıştığını söylüyorlar ama işin aslı böyle değildi. Halis belki o gün izin için gelmeseydi hayatını kaybetmeyecekti. Bana bir telefon geldi, çıktım oradan ben. Bir saat sonra imalatta patlama oldu. Eğer telefon gelmese bana, ben de orada olacaktım” diye konuştu.
‘BENİM TEK OĞLUM VAR, BEN ONU ORAYA ÖLDÜRMEYE Mİ GETİRDİM?’
Yaşar Coşkun, patlama anında oğlunun tesadüfen üretim bölümünde olmadığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
“Benim bir tane oğlum var, başka da çocuğum yok. Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler mezunu, okulu bitirdi ve fabrikada ithalat ve ihracatla ilgilenmesini istedim. Fakat önce imalata girdi ne olduğunu görsün diye. Her şeyi öğreteceksiniz dedim, her şeyi gösterdiler. Olaydan 2 gün önce onu çağırdım. ‘Askerliğini yap, engel olmasın’ dedim ve askerlik şubesine gönderdim. Şubeden diploma istediler, o gün okula gidip diplomasını aldı sonra fabrikaya gelmiş. İmalata gitmeden E.Ö.’nün yanına gitmiş, ‘İmalat bölümüne gidelim’ diye. Ot biçiyormuş E.Ö., ‘Odaya çık geleceğim’ demiş. Otu biçtikten sonra oğlumun yanına giderken patlama meydana gelmiş. E.Ö. ve oğlum da orada olacaktı eğer biraz daha erken gitselerdi. Hani diyorlar ya işveren kötü, öldürmeye çalışıyor. Benim tek oğlum var, ben onu oraya öldürmeye mi getirdim? Ben burada kimseye bir şey söylemek istemiyorum. Ben eşit yargılanmak istiyorum.”
‘OLASI KASIT VARSA, BU DURUMDA KENDİ KOLUMU MU KESMİŞ OLUYORUM?’
Yaşanan patlamada yaralanarak sağ kolu omuz kısmından kesilen ve tutuksuz yargılanan sorumlu personel A.Ç. mahkeme heyetine savunmasını yaptı. Mahkeme başkanın kendisine ‘olası kasıt’ konusunda fikrini sorması üzerine A.Ç., ‘Eğer olası kasıt varsa, ben bu durumda kendi kolumu mu kesmiş oluyorum? Eğer böyle bir şey iddia ediliyorsa bu benim kolumu kesip attığım anlamına geliyor” dedi.
‘HEM PSİKOLOJİK HEM FİZİKSEL OLARAK YORULDUK’
Patlamadan önce fabrikada görev yaptığı süre boyunca sadece aldığı talimatları yerine getirdiğini ifade eden A.Ç, “Yaklaşık 1,5 yıldır kendimizi savunuyoruz hem psikolojik hem de beden sağlığı olarak yorulduk. Ben şu an işveren vekili olduğum için yargılıyorum ama benim işveren vekili olarak en ufak bir imzam yok, varsa göstersinler. Ben Çin Mahallesi’nin sorumlusu olarak geçiyorum, koronavirüsten dolayı sorumlu gelemedi ve işleyişin düzenlenmesi konusunda bazı konular bana kaldı ama bu emirler de bana yukarıdan geliyordu. Fabrika sahipleri bana üretim konusunda talimat veriyordu, biz de üretim düzenlemesini yapıyorduk” diye konuştu.
‘5 LİRALIK ELDİVEN İÇİN BİLE YUKARIYA SORUYORDUM’
Kendisinin herhangi bir yetkisi bulunmadığını, dolayısıyla üzerine atılan suçlamaları reddettiğini belirten A.Ç. sözlerine şöyle devam etti:
“Buradakiler Çin Mahallesi’nin sorumlusu olarak beni gösteriyorlar, haklılar çünkü orada beni görüyorlardı. Ben, bana verilen talimatları yerine getiriyordum. Ben 5 liralık eldiven almak için bile yukarıya soruyordum, işçiler yırtık eldivenlerle çalışıyordu. Ben sorumlu olsam 5 liralık eldiven almak için bile izin alır mıydım? Ben kimseyi suçlamıyorum, bildiklerim neyse onu anlatıyorum. Üzerime atılan suçları reddediyorum, çünkü benim en ufak bir yetkim yoktu.”
‘AİLEMİN RIZKI İÇİN O FABRİKADA ÇALIŞIYORDUM’
Patlamanın yaşandığı dönem fabrikada genel ustabaşı olarak görev yapan ve tutuksuz yargılan E.Ö. savunmasında, “Ben emeğimin hakkı ve ailemin rızkı için o fabrikada çalışıyordum. İşçi çıkarma yetkim yok, işçiye ceza verme yetkim yok. Ben de orada ustabaşı sıfatıyla çalışan bir işçiyim. Bir o bölüm, bir bu bölüm, sürekli oradan oraya gezdim. Benim en ufak bir yetkim olmadı, bana içeriden söylenenleri, birimdeki yöneticilere iletiyordum. Patlamayla da bir ilgim yok, ben bir emir kuluyum. Beraatimi talep ediyorum” dedi.
Savunmaların alınmasının ardından mahkeme heyeti duruşmaya bir saatlik ara verdi.  

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber