Voleybol ve basketbol tamam, ya futbol dünyası?

Sporun her branşında final maçları yaklaşıyor. Sezonlar tamamlanmak üzere.

Peki nerelerde heyecan yaşıyoruz ? Voleybol mu, basketbol mu, futbol mu? Şu aralar bence voleybol. Sonra basketbol. Futbol ne yazık ki son sırada benim için , bu sezon. Yavaş yavaş spor branşlarındaki organizasyonların sonlarına doğru yaklaştığımız şu günlerde geldiğimiz noktaya bir göz attığımızda aslında tahmin edilebilir her şeyin gerçek olduğunu ve bazı gelişmeleri üzülerek, bazı gelişmeleri de büyük mutluluk ile karşıladığımızı fark ettim. Aslında yıllardır mantıklı planlamalar ile ilerleyen alanlardaki olumlu gelişmelerin meyvelerini topladığımızı ve sistemsiz, günü kurtarma adına hamleler yapılan ve sürekli değişikliğe maruz kalan alanlarda ise geriye gittiğimizi görmek çok da zor değil. Atalarımızın da söylediği gibi, perşembenin gelişi, çarşambadan belli olmuştu aslında. 

Bugün, Türkiye'de bir numaralı gündem maddesi olan spor branşının futbol olduğu herkes tarafından kabul edilebilecek bir gerçek. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi birçok branşta rekabetçi olmaya çalışan takımların taraftarlarının çoğu için futbolda gelen bir şampiyonluk. çoğu kez diğer branşlarda yaşanan kötü sezonların üzerinin kapatılmasına bile sebebiyet vermiştir. Ya da futbolda geçirilen başarısız bir sezonda taraftar kitlesi, başka branşlarda iyi giden takımlarının maçlarına yönelmeyi ve o noktaya odaklanmayı doğru bulmuştur. Ancak ne var ki, belki de taraftarların takımların başarılı olmak istediği ilk alan olan uluslararası organizasyonlarda futbol takımlarımızın yaşadığı başarısızlıklar hatta ve hatta her geçen gün daha da kötüye giden süreçler, yaşadığımız dönemde başarıya hasret kalmamıza neden oldu. 2009 yılından bu yana geçen 13 yıllık süreçte takımlarımızın sadece 2 kez çeyrek final ve ötesine gidebildi. Sürekli değişen yabancı kuralı, Finansal Fair-Play öncesi takımların yaptığı umarsızca harcamalar sonucu kulüplerin düştüğü borç batağı, kariyerini bitirme noktasına gelen yabancı oyuncular için milyon Euro'lar harcanması ve daha bir çok sebep. Herkes tarafından konuşulan ve yıllardır basbas bağırılan noktaya sonunda gelmiş durumdayız. UEFA Sıralamasında her geçen gün daha da düşmemizin bir sonucu olarak şampiyon olan takımımız artık Şampiyonlar Ligi'ne direkt olarak katılım sağlayamayacak. 2023-2024 sezonundan itibaren ise Avrupa kupalarına katılacak olan takım sayımız 5'ten 4'e düşecek. Bu süreci tekrar toparlanmamız, enkaza yakın bir noktada olan bulunduğumuz bu noktayı tersine çevirmemiz, kolay olmayacak gibi gözüküyor.

Futbol branşında içinde bulunduğumuz kara tablonun aksine ise basketbol ve voleybolda ise işler belki de her geçen gün daha da iyiye gidiyor. Basketbolda Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes'in son yıllarda Euroleague'de yaşadığı şampiyonluklar ve sürekli olarak o noktalarda rekabetçi takım haline gelmesi aslında herkesin dikkatini çeken en önemli ve mutlu edici gelişme olarak dikkat çekiyor. Bunun dışında ise Fenerbahçe Safiport Kadın Basketbol Takımı'nın yıllardır Final-Four yapması, Galatasaray'ın bu kupayı müzesine götürmesi de bizi geçmişte mutlu eden ve hala daha ümitli olmamızı sağlayan gelişmeler. Kadınlar basketbolunun 2 numaralı kupası olan Eurocup'ta son 4 yılda 2 Türk takımı şampiyonluk yaşadı. Bu sezon da yarı finalde iki takımımız yer alıyor. Galatasaray ÇBK Mersin Yenişehir Belediyesi belki de finalde karşılaşacak ve Avrupa'nın 2 numaralı kupasında bir Türk finali izleyeceğiz. Son yıllarda basketbola ciddi bir yatırım yaparak her geçen gün üstüne koymayı başaran Bahçeşehir Koleji Erkek Basketbol Takımı da FIBA Avrupa Kupası'nda yarı finalde ve kupanın en büyük favorisi olarak göze çarpıyor. Tüm bu gelişmeleri toparladığımızda 2021/2022 sezonunu basketbolda belki de 4 Avrupa şampiyonluğu ile kapatabilme şansımız olduğunu düşünürsek hafızalarımızda uzun süre yer edebilecek bir sezon olması en büyük temennimiz.

Türkiye'de son yıllarda ciddi olarak popülaritesini artıran ve taraflı tarafsız herkesin daha fazla ilgisini çeken spor kuşkusuz voleybol. Ailelerin sürekli çocuklarını voleybola yönlendirmek istemesi, neredeyse her ilde oynanan maçlarda salonların tıklım tıklım dolmasında en büyük pay tabii ki A Milli Kadın Voleybol Takımı'nın. Uluslararası arenada göğsümüzü kabartan Filenin Sultanları, parkede sergilediği mücadele, kazandığı maçlarda yaşadığı sevinç ve kaybedilen maçlarda yaşadığı üzüntü ile tüm Türkiye'nin gönlünü feth etmeyi başardı. Bununla birlikte voleybolda sadece milli takımlar düzeyinde değil kulüp düzeyinde de ne kadar başarılı olduğumuz herkesin malumu. Eczacıbaşı, VakıfBank ve Fenerbahçe Opet'in önderliğinde Galatasaray'ın son yıllarda Türk Hava Yolları'nın atılımları da hem basketbolu seyir zevki daha yüksek bir spor haline getirdi hem de Avrupa'da Türkiye'nin bir voleybol ülkesi olarak anılmasını sağladı. Bu sezon, Vakıfbank ile Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi yarı finalinde karşı karşıya gelecek. Eczacıbaşı ise CEV Kupası'nı ülkemize getirmeye çok yakın. Halkbank erkek voleybol takımı Challenge cup’ı alabilir. Aydın Büyükşehir Belediyespor ise CEV Challenge Kupası'nda yarı finale kadar yükselmiş ancak final biletini alamamıştı. Sadece bu sezon özelinde değil son yıllarda voleybolda uluslararası arenada yaşadığımız başarıları, yazmaya ya da hatırlatmaya kalksam bu yazıyı çok daha fazla uzatmış olurum. 

Basketbol ve voleybolda içinde bulunduğumuz başarılı süreçleri görünce ister istemez aklımızdan aynı soru geçiyor; Neden futbolda başaramıyoruz. Aslında tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yok. Örnekleri hemen gözümüzün önünde. Her şey belli bir sistem, planlama, yatırım ve yönetim ile belli bir noktaya gelebilecek seviyede. Ve Türkiye olarak her geçen gün bu süreci daha da uzatıyor, bir adım ileri atacağımıza iki adım geriye atıyoruz. Vakit, herkesin şapkasını önüne koyma vaktidir.