Geri Dön
Politika Dışişleri Bakanı Fidan ve Mısır Dışişleri Bakanı Shoukry'den basın toplantısı

Dışişleri Bakanı Fidan ve Mısır Dışişleri Bakanı Shoukry'den basın toplantısı

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry İstanbul'da bir araya geldi. Görüşmenin ardından gerçekleştirilen basın toplantısında soruları yanıtlayan Hakan Fidan, “Dünyayı bekleyen asıl büyük kriz, Filistin meselesiyle makyajı dökülen gerçekliği ortaya çıkan aslında Uluslararası sistemin ikiyüzlülüğü, uluslararası hukuksuzluk ve ikinci dünya savaşından sonra kurulmuş olan hegemonik sistemin işe yaramazlığıdır. Filistin meselesi mevcut devam eden zulüm ve katliam her geçen gün bunun daha açık ve net ortaya çıkmasına sebep olmaktadır" dedi.

Dışişleri Bakanı Fidan ve Mısır Dışişleri Bakanı Shoukry'den basın toplantısı

 

Hollanda'daki temaslarının ardından dün akşam saatlerinde yurda dönen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Mısırlı Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry ile İstanbul'da bir araya geldi. Dışişleri bakanlığının Sarıyer'de bulunan İstanbul temsilciliğinde gerçekleştirilen toplantıda Türkiye-Mısır arasındaki ikili ilişkilerin yanı sıra Gazze'deki savaş, İsrail ve İran arasındaki gerilim başta olmak üzere bölgesel gelişmeler ele alındı. Görüşmenin ardından iki bakan ortak basın toplantısı yaptı.

 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Mısır ve Türkiye'nin işbirliği halklarımızın ve bölgemizin fevkalade yararınadır. Bizde 2 ülke olarak bu anlayışla ilişkilerimizi daha da ileri taşıma iradesi ortaya koyduk. Sayın Cumhurbaşkanımızın şubat ayında Kahire'ye yaptıkları tarihi ziyaret sırasında bu yönde ki irademiz liderler düzeyinde ortaya koyulmuş oldu. Kahire'de yüksek düzeyde işbirliği konseyinin yeniden tesisine ilişkin ortak bildiri imzalanmıştı. Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Sisi'nin konsey toplantısı vesilesiyle ülkemizi ziyaret etmesi gündemimizde. Bugün değerli kardeşim, Sayın Bakan Shoukry ile yüksek düzeyde stratejik işbirliği konseyinin toplantısını hazırlıklarını da ele alma imkanımız oldu. İkili gündemimizdeki konuları ayrıntılı şekilde görüştük. Özellikle, ticaret ve ekonomi iş birliğimizin en güçlü boyutlarından birini oluşturmakta. Mısır'daki yatırımlarımız hali hazırda 3 milyar doları bulmuş durumda. Aramızdaki ticaret hacmi ise yaklaşık 8 milyar seviyesinde. Cumhurbaşkanımızın ziyareti esnasında ortaya konan bir hedef var, 15 milyar dolar. Serbest ticaret anlaşmamızın kapsamını genişleterek ve limanlarımız arasında RO-RO seferleri tekrar başlatarak bu hedefe ulaşmayı planlıyoruz. Savunma sanayi alanındaki ilişkilerimiz de gittikçe güçlenmekte. Enerji ve nükleer enerji başta olmak üzere enerji alanında da geniş bir işbirliği imkanı olduğunu düşünmekteyiz. Mısırla Türkiye arasındaki ikili ilişkilerimize ilaveten bölgesel sorunları da tabii ki ele aldık. Bunların başında Gazze konusu gelmekte. Sayın Shoukry ile hem İslam İşbirliği Arap Ligi'nin ortak oluşturduğu temas grubu vasıtasıyla hem de ikili diyaloğumuz vasıtasıyla Gazze meselesi üzerine çok düzenli bir koordinasyon ve istişare mekanizması aramızda bulunmakta. Krizin başından beri düzenli şekilde beraber çalışmakta ve koordine etmekteyiz. Özellikle Gazze'de şu anda geldiğimiz noktada vahametini ve yapılması gereken konuların altını bir kez daha çizdik. Hangi diplomatik adımlar atılabilir, hangi insani yardımlar konusunda neler yapılabilir? Uzun vadeli iki devletli çözüm konusunda hangi yöntemlere başvurulabilir. Bu konuları ayrıntılı kendisiyle görüştük. Biliyorsunuz Mısır, sorunun sıcaklığına en yakın ülkelerden biri coğrafya olarak. Özellikle insani yardımlar konusunda Mısır'la olan ilişkilerimiz hayati önem taşımakta. Refah sınır kapısından yardımların ulaştırılması için Mısır'la gece gündüz yardım koordinasyon içerisinde çalışıyoruz. Burada insani yardımlarımızı özellikle Refah'a getirmekte kendileri çok büyük yardım sunmaktalar. Ayrıca bunun için kendilerine teşekkür ediyoruz"dedi

 

“TÜRKİYE VE MISIR, AKDENİZ'İN 2 UCUNDA 2 ÖNEMLİ KARDEŞ ÜLKE"

Fidan, “Diğer tarafta yine Türkiye ve Mısır arasında önemli iş birliği alanları olan ve bölgesel sorunları teşkil eden Libya, Sudan, Somali, Etiyopya sorunlarını da masaya yatırma imkanımız oldu. Libya'da Mısır ve Türkiye olarak ve diğer bölge ülkeleriyle, Libya'nın bütünlüğüne ve istikrarına beraber nasıl katkıda bulunuruz. Bu konuda nasıl daha düzenli çalışabiliriz? Hangi türden teklifleri hayata geçirebiliriz? Bunları kendi aramızda istişare etme imkanımız oldu. Aldığımız kararla da bunları daha düzenli bir şekilde görüşmeyi hedefliyoruz. Yine Sudan'da devam eden iç savaşın nasıl durdurulabileceği, bölgesel etkileri ve ileriye yönelik çözüm planlarını şu anda devam etmekte olan müzakere sürecini masaya yatırdık. Ayrıntılı bir şekilde bu konuları görüştük. Karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk. Bu konuda da beraber istişarelerimizi arttırma ve çalışma kararını aldık. Somali ve Etiyopya arasında başlayan özellikle Somali'nin toprak bütünlüğünü tehdit eden yeni sorun alanını da yine beraber görüştük. Burada Türkiye ve Mısır olarak Somali'nin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine olan, bağlılığımızı teyit ettik. Ve bu konuda aradaki siyasal görünen şu anki ihtilafın bir çatışmaya dönüşmeden ne türden adımlar atılabilir? O konuda görüş alışverişinde bulunduk. Gördüğünüz gibi Mısır'la Türkiye arasında sadece ikili ilişkiler bazında değil coğrafyamızı kapsayan diğer konularda da büyük bir işbirliği alanı var. Ve bu konular iki ülkenin beraber hareket etmesini zorunlu hale getirmiş durumda. Türkiye ve Mısır Akdeniz'in 2 ucunda 2 önemli kardeş ülke ve çok büyük iş birliği potansiyelimiz var. İşbirliği sadece halklarımızın ve devletlerimizin menfaatine değil aslında ve bölgemizin de büyük menfaatine biz buradaki büyük potansiyeli görüyoruz" diye konuştu.

 

“FİLİSTİN DEVLETİNİN KURULMALI VE BAŞKENTİ DOĞU KUDÜS OLMALIDIR"

Karşılıklı ziyaretlerin çok önemli olduğunun altını çizerek sözlerine başlayan Mısır Dışişleri Bakanı Sameh Shoukry ise, “Liderlerimizin direktifleri çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkiden daha da güçlendirilmesi için bizler aynı şekilde onların direktifleriyle bu görüşmelerimizi, özellikle bölgedeki güvenlik ve istikrarın sağlanması açısından çok önemli olduğunu buradan söylemek istiyorum. Tabi ki görüşmelerimiz kardeşane, dostane bir atmosfer içerisinde yapıldı. İkili ilişkilerimizi görüştük, siyasi ilişkileri, ekonomik, kültürel, güvenlik alanında da aynı şekilde yüksek düzeylere çıkarmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün bunlarda tabi ki daha fazla işbirliği getirecektir. Bölge için yarar sağlayacaktır ve bölgenin de güven ve istikrarına katkı sağlayacaktır. Biz ticaret alanındaki ticaret hacminin iki ülke arasındaki bu düzene gelmekten mutluluk duymaktayız. Sayın Erdoğan Kahire'ye geldi, Sayın Başkan Sisi ile görüştü. En önemli konulardan birisi de ticaret ilişkileri üzerinde durdular. Bu ticaret ilişkilerini çok daha yükseltmek ve 15 Milyara çıkarmak için hedef koydular. Her iki ülkede de bu seviyeye ulaşmak için imkanlar var. Tabi ki burada çıkarlar önemli ve her ülke arasında ki entegrasyon önemli. Yine aynı şekilde ikili ilişkilerin yanı sıra şu konuda anlaştık. Çalışmalarımızı sürdüreceğiz ve hedeflerimize varmak için kanuni zeminde de neler yapabileceğimizi ele aldık. Stratejik işbirliği konseyinin de önümüzde ki toplantısını görüştük. Geniş bir zemin üzerinde neler yapabiliriz, neler yapmamız gerekiyor. Stratejik İşbirliği Toplantısında ve orada imzalanan anlaşmalar ilişkilerimizin yükseltilmesi açısından tamamen bir alametifarika olacaktır. Her iki devletin imkanları ve özellikle hem uluslararası hem bölgesel konularda işbirliğimiz ve gücümüz çok önemli. Biz özellikle bölgesel meseleler konusunda bildiğiniz gibi şu anda Gazze'de bir savaş var ve bunun yıkıcı etkilerinin giderilmesi için Filistin halk ve Filistin sorunu var. Filistin halkı çok büyük kayıp verdi. Burada şuan da uluslararası kamuoyu da şaşkın bir vaziyette bunu izlemektir. 100 binden fazla ağır yaralı var ve ölenler var. Burada önemli olan biran önce ateşkesin sağlanması Filistin halkının ihtiyaç duyduğu insani yardımların oraya ulaştırılması çok önemli. Bildiğiniz gibi zorla göç ettirilmişleridir, topraklarını terk ettiler. Bunlar mutlaka ele alınması lazım ve onların tekrar evlerine dönmelerini sağlamak gerekmektedir. Filistin devletinin 67 sınırları içerisinde her şeyden önce kurulmalı ve başkenti Doğu Kudüs olmalıdır. Bu anlaşmazlıklar, çatışmalar, bu şiddet sürmemeli. Çünkü bu uluslararası kamuoyu da aynı şekilde bildiğiniz Birleşmiş Milletler Konseyinde alınan kararlarla aksettirildi. Filistin halkı kendi devletini kurma hakkına sahiptir ve yasal haklarına kavuşması gerekmektedir. Bu devam ettiği müddetçe bütün bölgeye etkileri olumsuz bir şekilde yansımaktadır. Yine Libya, Suriye, Sudan, Yemen ve Somali'nin durumlarını ele aldık. Ortak çalışmamız gerekmektedir. Aramızda ki koordinasyonu bu konularda güçlendirmeliyiz. İstikrarın sağlanması konusunda çok önemlidir. İlişkilerimiz bu sorunların çözümüne konusunda olumlu izlenim verecektir. Bu koordinasyon ve kaynaşmanın bölgesel açıdan da önemli olacaktır. Aramızda ki bu yakın çalışmayı sürdüreceğiz. Liderimiz Abdülfettah Es-Sisi'de çok yakın bir zamanda Türkiye'yi ziyaret edecektir" dedi.

“YARDIM GÖNDERME AÇISINDAN İSRAİL'İN SINIR KAPISINDA ENGELLEMELERİYLE KARŞILAŞTIK"

“Gazze'ye insani yardımların ulaştırılabilmesi için, Refah kapısından daha fazla yardım girişinin sağlanabilmesi için ne yapılabilir, Mısır bu konuda diplomatik yolları hala deniyor mu?" sorusuna yanıt veren Shoukry, “Gazze'de savaş başladığından bu yana Mısır, her zaman çabalarını sürdürmektedir. Özellikle sivillerin durumunun iyileştirilmesi açısından biz başlangıçtan beri İsrail'in özellikle sınır kapısında engellemeleriyle karşılaştık. Uluslararası ortaklarımızla bu konuda çalışıyoruz, onlara da bildirdik. Mutlaka işbirliği yapalım ve gerekli düzeyde bu yardımların oraya gönderilmesi gerektiğini görüştük. Bütün dünyadan gelen yardımların bir yerde toplanması söz konusuydu. Biz de İsrail tarafıyla görüşmeler yaptık ve orada olan çalışmaların daha da basitleştirilmesini istedik. Bu şekilde Gazze'ye yardımların ulaştırılmasını sağlamak için. Ancak şuan da orada alınan tedbirler neticesinde istediğimiz düzeyde yardımları gönderemiyoruz. Uluslararası ortaklarımızla bu konuları görüştük ve bu engellemeleri ele aldık. Uygulamaları zorlaştırmakta olduğunu belirttik. Ve bildiğimiz gibi bir karar var. 27-28 nolu karar, mutlaka insani yardımların ulaştırılması gerektiğini ve BM de, Yardımların dağıtılması açısından Gazze'de bir merkez oluşturulması lazım. Orada ki tedbirlere çok fazla bağlı kalmadan, daha rahat bir şekilde dağıtımı konusunda olmalı. Aynı şekilde Mısır, hava yoluyla yardımların ulaştırılması konusuna katıldı. Bildiğiniz gibi 6 geçiş, sınır noktası var. İsrail bir işgal devleti olarak buna uymak zorundadır. Gazze'de ki sivillerin korunması için bu, uluslararası hukuk çerçevesinde yapılmalı. Uluslararası hukuk bunu öngörmektedir ve Mısır'ın insani bir rolü var. Dolayısıyla mutlaka uluslararası toplum yardımların mutlaka ulaştırılması gerektiğini bilmeli" dedi. 

“DAHA FAZLA ASKERİ ÇATIŞMA OLMAMASINI İSTİYORUZ"

İran-İsrail arasında ki gerilimin bölgeye etkilerini nasıl olacağı yönünde ki soruya yanıt veren konuk Shoukry, “Biz tabi ki bu tırmanmadan çok kaygı duymaktayız. Başlangıçtan beri hep söylüyoruz; Bu savaşın, çatışmaların, gerginliğin yayılma ihtimali var. Aynı zamanda bildiğiniz gibi Kızıldeniz'de deniz ulaşımını etkiledi, dünyaya yansımaları var. İran ve İsrail arasında ki askeri tırmanmada arttı. Bizde tabi ki itidal tavsiyesinde bulunduk. Askeri çatışmanın daha fazla yayılmaması, ister doğrudan, ister dolaylı olarak olmaması gerektiğini ve yine aynı şekilde Filistin halkının hukuku korunmalı ve haklarının iade edilmesi lazım. Bütün bölge halkının bundan etkilenmemesi gerektiği için biz bütün araçlarla bunu önlemeye çalışıyoruz. Bütün problemlerin mutlaka diyalogla çözülmesini istiyoruz. Uluslararası hukuk ve BM kararları çerçevesinde olmasını istemekteyiz. Daha fazla askeri çatışma olmamasını istiyoruz. Çünkü tüm dünya ülkelerini, şu veya bu şekilde Türkiye'yi etkilemektedir. Sayın Bakan ile tüm gelişmeleri ele aldık ve ortak çalışma konusunda hem fikiriz. Üzerimize düşen ne varsa yapmalıyız. Gazze'de şuan da yaşanan bu trajediden özellikle sivil Filistinlileri korumak gerekmektedir" dedi.

“FİLİSTİNLİLERİN KANI EZİLEN HALKLARIN UMUTLARININ YEŞERMESİ İÇİN MÜBAREK BİR BESLEYİCİSİ OLACAK"

Aynı soruya cevap veren Hakan Fidan ise, “İsrail'in Filistin topraklarını işgali ve batının buna kayıtsız, şartsız destek vermesi Orta Doğu'da ki İstikrarsızlığın probleminin başlıca nedenlerinden biridir. Bu problemi, bu tanımlamayı bizim gözümüzden kaçıracak, dikkatimizden kaçıracak ne olursa olsun buna itibar etmememiz gerekiyor. Bir numaralı önceliğimiz, İsrail işgalinin sona ermesi ve iki devletli çözüm formülünün hayata geçmesi olmalıdır. Bu olmadığı takdirde dün Yemen'den yapılan saldırılar, bugün İran İsrail arasındaki gerilimin yarın başka bir savaş türü. Öbür gün başka bir ülkenin içinde başka bir biz karşıladık toplumsal rahatsızlık. Bunların hepsi olmaya devam edecektir. Biz Türkiye olarak Mısır gibi diğer dost ülkelerle beraber baştan beri hep aynı şeyi söyledik. Eğer bu kulis, hak ettiği şekilde çözülmez ise, Filistinlilerin hak ettiği devlet, bağımsızlık ve egemenlik verilmezse bu türden krizler bölgemizde artarak devam edecektir. Diğer ülkeler şöyle bir lüks içerisine girmesinler. Bunlar sadece Orta Doğu'da olacak, bize bir etkisi olmayacak diye hiçbir şey içerisine girmesinler. Baştan beri söylediğimiz gibi Filistin konusunda olan her şeyin küresel fay hatlarını tetikleme potansiyeli bulunmak ve tetiklemekte. Burada olan bir şey Batı'yı da etkiliyor, doğuyu da etkiliyor, kuzeyi de etkiliyor, güneyi de etkiliyor. Bunu biz Kızıldeniz'deki ticaret gemileri ile ilgili krizde de gördük. Lojistik zinciri nasıl kesildiğini gördük. Siparişlerin nasıl geciktiğini, fiyatların nasıl arttığını gördük. Bunlar daha başlangıç. Eğer bu türden krizlerin yayılmasının önüne geçmek istiyorsak sahici olarak kollarımızı sıvayarak bu sorunun çözülmesi için gereken adımı atmamız lazım. Bu konuda bazı devletlerin pozisyonu değiştirilmesinden ümit var mıyız? Değerli kardeşimle de konuştuk. Mevcut şartlar böyle devam ettikçe ümit var olma imkanımız azalıyor. Ne yapmamız lazım? Baskıyı arttırmamız lazım. Bölge ülkeleri olarak, İslam ülkeleri olarak diğer Afrika ülkeleri, Batı ülkeleri, Orta Asya ülkeleri herkes bir araya gelip bu haksızlığa karşı sesini organize bir biçimde yükseltmek zorunda. Bunu yapmadığımız sürece bu haksızlık devam edecek. Filistin'deki direniş giderek İsrail - Filistin arasındaki bir savaş olmaktan çıkıp dünyada ezenlerle ezilenler arasındaki bir mücadele formu hüviyeti taşımaya başladı. Latin Amerika'dan Afrika'ya Asya Pasifik'ten Orta Doğu'ya kadar hatta Avrupa başkentlerine kadar birçok yerde kendini ezilmiş, dışlanmış uluslararası sistemin ikiyüzlülüğüne, adaletsizliğine, hukuksuzluğuna maruz kalmış gören bütün devlet ve devlet dışı aktörlerin artık giderek daha bilinçli bir hale gelmeye başladığını ve farklı organizasyonlar içerisine girerek haklarını arama yoluna girmeye başladığını görüyoruz. Filistin'deki şehit olan kardeşlerimiz, Gazze'deki yıkım ilk etapta onların elde ettiği neticeyi getirmeyi bilir kardeşlerimize. Ama eminim ki onların kanı dünyadaki diğer ezilen halkların, insanların umutlarının yeşermesi için mübarek bir besleyicisi olacak" ifadelerini kullandı.

“KÜRESEL ÇAPTA ARTIK DİRENİŞ GÖSTERME İHTİYACI HİSSEDEN İKİ TARAFIN KAVGASI HALİNE DÖNÜŞMEYE BAŞLAMIŞTIR"

Yabancı bir basın mensubunun "Türkiye bu güne kadar uluslararası toplumda Gazze'ye ilişkin rolü nedir? Ve bundan sonra ateşkes ilan edilirse Türkiye'nin rolü ne olacaktır?" sorularına cevap veren Hakan Fidan şöyle konuştu:

“Türkiye olarak sorunun başından beri sadece 7 Ekim olaylarında değil daha öncesinden itibaren Filistin meselesine, Gazze sorununa, Orta Doğu'daki istikrarsızlık problemine Cumhurbaşkanımızın iktidara geldiği günden itibaren gerek Başbakanlığı döneminde gerek Cumhurbaşkanlığı döneminde kurduğu bütün hükümetler, bütün politikalar, bütün uluslararası ilişkiler bu sorunun hak ettiği biçimde çözülmesi üzerine odaklanmıştır. Hükümetlerimiz, devletimiz bu sorunla ilgili çabadan, çalışmadan, gayretten bir saniye bile vazgeçmemiştir. Bunu duygusallıktan uzak, rasyonel bir biçimde, Filistin meselesine sahiden katkıda bulunacak bir şekilde, nasıl yapabiliriz. Hep bunun arayışı içerisinde olduk. Bölgesel ortaklarımızda Mısır başta olmak üzere nasıl çalışabiliriz? Uluslararası hukuk sistemini nasıl harekete geçirebiliriz? Burada kamuoyunun gördüğü konular, görmediği konular kıyaslandığı zaman gerçekten çok az. Hani devlet olarak yaptığımız çalışmalar, diğer devlet aktörleriyle olduğu için oldukça çoğu kamuoyuna uzak olmak zorunda. Çünkü diğer devletlerin belli konulara girerken taahhütlerde bulunurken ve kamuoyuyla paylaşmama hassasiyetleri olabiliyor. Bizim amacımız Filistin meselesinde olabildiğince bütün imkanları kullanarak işgalin sona ermesi, zulmün durması, ateşkesin sağlanması, insani yardımların başlaması gibi çok geniş alanda, farklı şekilde çalışıyoruz. İnsani yardım alanlarında bildiğiniz gibi Türkiye zaman zaman listelerde birinci, zaman zaman ikinci oluyor ama muazzam bir çaba var. Ve bugün gördük ki, Mısırlı kardeşimizle de onu ele aldık. Mesele aslında Gazze'ye yapılan yardım miktarı olmaktan ziyade içeriye gönderilebilen yardım miktarı da kilitlenmiş durumda. Bunu nasıl aşabiliriz, daha fazla nasıl yardım gönderebiliriz? Oradaki şu anda köşeye sıkıştırılmış 2 milyona yakın insanın gündelik hayatını nasıl kolaylaştırdığınız içerisindeyiz. Ayrıca refaha yeni bir askeri operasyonun başlamaması için neler yapılabilir, nasıl bir uluslararası baskı oluşturulabilir. Hep bunların arayışı içerisindeyiz. Eğer mevcut diplomatik çabalar insani yardım faaliyetleri çözüm vermeyecekse ilaveten ne yapılmalı? Ne türden sahici tedbirler ortaya konmalı, bunu ilgili ortaklarımızla ve muhataplarımızla görüşüyoruz. Tek taraflı hangi adımlar atılabilir? Çok taraflı hangi adımlar atılabilir? Uluslararası platformlarda ne yapılabilir? Bölgesel platformlarda ne yapılabilir. İslam İşbirliği Teşkilatında ne yapılabilir? Beraber bir araya gelip Latin Amerika'yla, Afrika'yla, Avrupa Birliği ülkeleriyle neler yapabiliriz? Kuzey Amerika'da neler yapabiliriz? Asya Pasifik'te, Rusya, Çin bütün bunları kesintisiz arayışı var. Fakat burada şunu görüyoruz. Bütün bu mobilizasyon, bütün bu uluslararası aktörlerin bu konu karşısında 'ya bu da yanlış' dediği bir yerde bu yanlışın durmaması başlı başına daha büyük bir problem. Az önceki soruya verdiğim cevapla dikkat çekmeye çalıştım. Dünyayı bekleyen asıl büyük kriz, Filistin meselesiyle makyajı dökülen gerçekliği ortaya çıkan aslında Uluslararası sistemin ikiyüzlülüğü, uluslararası hukuksuzluk ve ikinci dünya savaşından sonra kurulmuş olan hegemonik sistemin işe yaramazlığıdır. Filistin meselesi mevcut devam eden zulüm ve katliam her geçen gün bunun daha açık ve net ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Onun için söylüyorum. Bu mesele artık sadece İsraillilerin Filistinlileri katlettiği bir mesele olarak algılamaktan çıkıp İsrail'in arkasında duran ve katliamı mümkün kılan güçlerle Filistin'i kalplerinde ve kafalarında hisseden ve bu zulme karşı bu ezilmişliğe karşı Küresel çapta artık direniş gösterme ihtiyacı hisseden iki tarafın kavgası haline dönüşmeye başlamıştır. Ben inanıyorum ki diğer ülkeler artık bu meseleyi kendilerine bir platform, gerekçe göstererek uluslararası sistemin ve hegemonyanın ürettiği ezilmişliğe hayır diyerek yeni bir silkinme, yeni bir uyanış içerisinde gerçekten insanlığa barışı, istikrarı, kalkınmayı, umudu getirecek bir düzenin başlangıcı olacak diye düşünüyorum. Buna da inancım tamdır"