Geri Dön
Kültür&Sanat Bünyamin Aygün: Gazeteci doğduysanız, gazeteci ölürsünüz

Bünyamin Aygün: Gazeteci doğduysanız, gazeteci ölürsünüz

HABER için gittiği Suriye’de, 2013 yılında IŞİD tarafından 40 gün esir tutulan, ödüllü foto muhabiri Bünyamin Aygün, düzenlenen söyleşide üniversite öğrencileriyle buluştu. Öğrencilere tecrübelerini aktaran Aygün, ''Gazetecilik, bir meslek değildir. Gazeteci doğulur ve gazeteci doğmuşsanız öyle ölürsünüz. Gazetecilik damarlarınıza girdiyse sizi çeker ve siz Suriye’de, Irak’ta, Libya’da veya Batıda bir savaş varsa  ‘Bu benim görevim’ diye düşünürsünüz” dedi. Söyleşinin ardından Aygün’ün 30 fotoğrafınınyer aldığı  “Sınırdaki İnsanlar” sergisinin açılışı yapıldı.

İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ), ödüllü foto muhabiri Bünyamin Aygün’ü ağırladı. İKÜ Ataköy Yerleşkesinde düzenlenen programda Aygün, ilk olarak mesleki deneyimlerini öğrencilerle paylaştı. Söyleşinin ardından İKÜ Fotoğrafçılık Kulübü ve İletişim Tasarımı Bölümü tarafından organize edilen “Sınırdaki İnsanlar” sergisinin açılışı gerçekleşti. Aygün, kendisine ait 30 fotoğrafın yer aldığı sergiyi İKÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Nihal Sarıer ve protokol ile birlikte gezerek, fotoğrafların hikayelerini katılımcılarla paylaştı.

“ÜNİVERSİTELERDE GENÇLERİN HAYATINA DOKUNUYORSUNUZ”

2003 yılından bu yana Milliyet Gazetesi’nde görev yapan Bünyamin Aygün, “Üniversitelerin sanatsal faaliyet gösteren kişilere önem göstermesi bence çok değerli. Sonuçta üniversiteler bilim yuvası ve bilim yuvalarında kendini ifade etmek hem onur kaynağı oluyor hem de yaptığınız işin boşuna olmadığını görüyorsunuz. Biz de tecrübelerimizi,ilgisi olan insanlara anlatmak isteriz. Sonuçta siz çıkıp da fotoğrafçılıkla, sanatla veya gazetecilikle alakası olmayan insanlara ne kadar anlatırsanız anlatın, o gün orada ‘şov yapmış’ oluyorsunuz ama üniversiteye geldiğinizde siz de eğitime ve o gençlerin hayatına dokunmuş oluyorsunuz” diye konuştu.

“GAZETECİ HABERİN ÖZNESİ OLMAZ”

“Gazeteci bence cesur olmamalı” diyen Aygün, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Cesurluk ve cesaret bir yere kadar. Gazeteci korkulu olmalı. Cesur olmak başka bir şey, korkmak başka bir şey. Korkuyu yaşamalısınız. Çünkü eğer korkmazsanız ve cahil cesareti dediğimiz bir duyguya kapılırsanız 2013’te benim yakalandığım gibi yakalanırsınız. Gazeteci haberin öznesi olarak değil, haberiyle öne çıkmalı. Ben maalesef haberin öznesi olarak çıktım. Bunu bugün,genç gazeteci arkadaşlarımıza örnek olması ve benim yaşadığım talihsiz olayı yaşamamaları için anlatıyorum. Diyeceksiniz ki madem o olayı yaşadınız niye şimdi o bölgeye gidiyorsunuz? Gazetecilik, meslek değildir. Gazeteci doğulur ve gazeteci doğmuşsanız öyle ölürsünüz. Gazetecilik damarınıza girdiyse sizi çeker ve siz eğer Suriye’de, Irak’ta, Libya’da veya Batıda bir savaş varsa ‘Bu benim görevim’ diye düşünürsünüz. İnsanlığa karşı kendinizi görevli addedersiniz ve gidersiniz. Benim gidip o haberleri yapmam da tamamen bu duyguların eseri.”

“GİTMEDİĞİMDE HABERLER EKSİK GELİYORMUŞ GİBİ HİSSEDİYORDUM”

Esir düştüğü bölgeye 2015’ten sonra yine gitmeye başladığını ifade eden Aygün, “Ben Suriye savaşını en başından beri takip eden birkaç gazeteciden biri olduğum için gitmediğimde sanki haberler eksik geliyormuş hissi vardı. Aslında tabi ki öyle değil ama ben gitmeden eksik olan bir şey varsa şayet ben gidince tamamlanacakmış gibi düşünüyorum ve o yüzden gidiyorum. Eksik olan haberleri ben yaparım, fotoğrafları ben çekerim duygusu oluyor” dedi.

“KİMSE ‘BEN GAZETECİLİK YAPACAĞIM’ DİYE GİTMESİN”

“En son geçen yaz Zeytin Dalı Harekatı’ndan sonra Suriye’ye gittim” diyen Aygün, “Bölgede nelerin olduğuyla veMünbiç’e girecek miyiz, girmeyecek miyiz haberleriyle alakalı olarak görev aldım. Oranın şartlarını zaten bilenler bilir. Ama dışarıdan kimse ben orada gazetecilik yapacağım diye gitmesin. Şayet giderse gittiği gün, anında bir kaza kurşunuyla kurban olur ya da bir grubun eline geçer ki böyle insanlar çok var” şeklinde konuştu.

“DENEYİMLERİ PAYLAŞMAK BİZİM İÇİN DEĞERLİ”

İletişim Tasarımı bölümü üçüncü sınıf öğrencisi ve Fotoğrafçılık Kulübü Başkanı İrem Temiz, “Bünyamin Aygün, bize başından beri çok samimi bir şekilde yaklaştı. Bizimle buluşması ve deneyimlerini paylaşması çok önemliydi. Çünkü herkes amatör ya da profesyonel olarak fotoğrafçı olabilir ama deneyimleri paylaşmak bizim için daha etkili oluyor, ileriki süreçte nelerle karşılaşacağımıza dair bize fikir veriyor” diye konuştu.

BÜNYAMİN AYGÜN HAKKINDA

Meslek hayatına, Günaydın ve Hürriyet gazetelerinde muhabirlik yaparak başlayan Bünyamin Aygün, 2003 yılından bu yana Milliyet gazetesinde foto muhabir olarak görev yapıyor. Gazetenin fotoğraf servisi müdürlüğünü de yürüten Aygün, bugüne kadar ABD'nin Irak operasyonu, Filistin intifadası, Suriye iç savaşı, İsrail’in Gazze bombardımanı, Mısır darbesi gibi savaşların yanı sıra birçok toplumsal olay ve afette görev aldı. 2013 yılında haber için gittiği Suriye’de IŞİD tarafından kaçırılarak 40 gün esir alınan deneyimli gazeteci, yaşadıklarını “IŞİD’in elinde 40 gün” adlı anı kitabında topladı. “Işığa Tutunmak”, “Gümüşhane”, “Türkiye’nin Çatıları”, “Kül”, ve “Sessiz Devin Kalesi” olmak üzere toplam altı kitabı bulunan Aygün’ün, Sedat Simavi Yılın Gazetecisi Ödülü, Abdi İpekçi Gazetecilik Cesaret Ödülü ile Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Foto Muhabirleri Derneği tarafından, haber ve haber fotoğrafı dallarında verilen ödüllerde de pek çok birinciliği bulunuyor.