TBMM Başkanı Kurtulmuş: Süreci zehirlemek isteyen grupların varlığını biliyoruz
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, 'Terörsüz Türkiye' sürecine ilişkin, "Bu sürecin bir an evvel 86 milyonun faydasına olacak şekilde bitirilmesini isteyen, samimiyetle, iyi niyetle bir araya gelen, çözüm üretmek için gayret sarf edenler olduğu gibi sayıca çok az olsalar da bu süreci zehirlemek isteyen bazı grupların varlığını biliyoruz" dedi.

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Toplantıya, Cumartesi Anneleri ve Barış Annelerinin yanı sıra İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı (İHH), İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) ile Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı temsilcileri katıldı.
'ACILAR, HEPİMİZİN ORTAK ACILARIDIR'
Komisyonun açılış konuşmasını yapan TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "İlk 3 hafta içerisinde iç çalışma düzenimizi tespit ettikten sonra toplumun farklı kesimlerini dinlemeye, onların sürece ilişkin katkılarını almaya ve bu süreçte komisyonumuza söylemek durumunda hissettikleri görüşlerini almaya başladık. Dün şehit ailelerimiz, gazilerimiz ve onların yakınları ile başladığımız görüşmelerimize Diyarbakır Anneleri ile devam ettik. Bugün ilk oturumda 'Barış Anneleri' ve 'Cumartesi Anneleri'ni dinleyerek oturumumuzu sürdüreceğiz. Öncelikle şunu söylemek isterim ki; Türkiye'nin 40 yılı aşkın bir süredir devam eden bu süreçte yaşadıkları acılar, aslında hepimizin ortak acılarıdır. Bu acıları yarıştırmak veya birini diğerinin önüne geçirmek gibi herhangi bir tavrın içerisinde olmamak gerektiği kanaatindeyim. Esas mesele geçmişte yaşadıklarımızı karıştırmak, kurcalamak ve bunlar üzerine yeni tartışmalar ortaya koymak değildir.
Tam tersine geçmişte yaşadıklarımızı yeniden yaşamamak için siyaset kurumu olarak tedbirlerimizi almak ve yolumuza esenlik, huzur içerisinde ve tıpkı komisyonumuzun adında yer aldığı gibi kardeşlik ve demokrasi içerisinde yürümektir. Amacımız bütün bu görüşmelerle birlikte geçmişin tartışmalarını tekrar etmek değildir. Ortak geleceği kurabilmek için kararlılığımızı artırmaktır" ifadelerini kullandı.
'AÇIK BİR PROVOKATÖRLÜKTÜR'
Geçmişte yaşanan acıların bugüne taşınmaması gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, "Bir başka meselesi ise şudur; bu sürecin bir an evvel 86 milyonun faydasına olacak şekilde bitirilmesini isteyen, samimiyetle, iyi niyetle bir araya gelen, çözüm üretmek için gayret sarf edenler olduğu gibi sayıca çok az olsalar da bu süreci zehirlemek isteyen bazı grupların varlığını biliyoruz. Bunu dün bir uyarı olarak ortaya koymuştuk. Ne yazık ki dün yaşanan gelişmeler bu uyarımızda ne kadar haklı olduğumuzu ortaya koydu. Komisyonun kurulmasından önce gündeme gelmemiş, komisyonun hiçbir anında ve hiçbir şekilde paylaşılmamış bazı konuları, hem de gizli oturumlarda konuşulmuş gibi ortaya koymak en hafif tabiriyle açık bir provokatörlüktür.
Bu tür provokasyon içerisinde olan çevrelere karşı komisyonumuzun 51 üyesinin hepsi ortak bir kararlılık içerisindedir. Müsaadenizle bu kararlılığımızı sizlerin adına buradan bir kere daha ifade etmek istiyorum. Mesele gerçekten bu milleti, yaşadığı acıları bir daha yaşamayacak şekilde barış ve huzur içerisinde gerçekten yüksek demokrasi standartlar içerisinde adaletle yarınlara taşımaktır. Bunun için bu komisyon üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmektedir. Türkiye'de 11 siyasi partiyi temsil eden 51 üyeden oluşan bu komisyon şu ana kadar olan süreçte büyük bir olgunluk içerisinde, herkes farklı fikirlerini çok net bir şekilde söyleyerek ama sonuç itibarıyla hepimiz ortak hedefe yani barış, esenlik ve huzura hizmet ederek komisyon çalışmalarını bugüne getirdik. En kısa zamanda bu çalışmalarımızı tamamlayarak millete karşı olan ödevimizi başarıyla yerine getirmeyi ümit ve temenni ediyorum" diye konuştu.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un açılış konuşmasının ardından komisyon toplantısı, 'Barış Anneleri' ve 'Cumartesi Anneleri'nin konuşmalarıyla devam ediyor.
CUMARTESİ ANNELERİ VE BARIŞ ANNELERİ KONUŞTU
Komisyon toplantısında ilk sözü Cumartesi Anneleri aldı. Aileler adına konuşan İkbal Eren Yarıcı, komisyonun Cumartesi Anneleri ile görüşme isteğinin önemli bir adım olduğunu belirtti ve benzer bir komisyonun Cumartesi Anneleri için de kurulması gerektiğini söyledi.
Barış Anneleri adına konuşan Nezahat Teke ise komisyonda Kürtçe konuşabilmesi halinde kendisini daha iyi ifade edebileceğini belirterek Kürtçe konuşamadığı için üzgün olduğunu dile getirdi. Bunun üzerine DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş, gönüllü tercümanlık yapabileceğini belirtti. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Genel Kurul'daki kuralların komisyon toplantısında geçerli olduğunu ve bu nedenle tercümanlığa izin vermeyeceğini ifade etti. Teke, "Bakın ben burada kendimi Kürtçe ifade edemiyorum, buna gerçekten çok üzüldüm çünkü benim çektiğim acılar, ninniler, döktüğümüz gözyaşları hep Kürtçeydi. 27 Şubat'ta Diyarbakır'da Öcalan'ın açıklamalarını duyduğumuzda ve komisyonun kurulmasıyla bizlerin içinde bir ümit doğdu. Ama 27 Şubat'tan bu yana kadar, şu an 8'inci aydayız ve herhangi bir adım yok. Bizim çalışmalarımız sadece annelerin ağlamaması içindir. Peki bunun için ne gerekiyor? Silahların susması ve adımların atılması gerekiyor.
Son olarak söz alan Barış Annesi Rebia Kıran ise sözlerine Kürtçe ile başladı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kıran'ın sözlerine Türkçe ile devam etmesi için uyarıda bulundu. Rebia Kıran'ın yaptığı konuşmanın ardından komisyon, sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarıyla devam ediyor.
İNSAN HAKLARI DERNEKLERİ KONUŞTU
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Hüseyin Küçükbalan, komisyonun barışa vesile olmasını ve 1 Ekim 2024 tarihi itibariyle başlayan sürecin kalıcı barış ihtimalini ortaya çıkarttığını belirtti. Küçükbalan, "Komisyonun sürecin ilerlemesi bakımından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Elbette komisyonun kanun ile kurulmamış olmasının yarattığı sorunlar var. Halen sivil toplum örgütlerinin komisyon ile nasıl bir ilişki kuracağına dair yasal bir düzenlemenin olmaması da komisyonun eksikliği olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Yine komisyonun 6 aylık bir süreyle çalışacak olması, her ne kadar ikişer aylık aralarla komisyonun çalışma süresinin uzatabilmesi mümkün olsa da ilk etapta 100 yıllık bir meselenin 6 ay gibi bir sürede çözülmeye çalışılması sıkıntılı olacaktır. Komisyonun halen çatışmanın taraflarını dinleyecek bir programa sahip olmaması ciddi bir eksikliktir. Komisyon 5'nci oturumunu gerçekleştiriyor ama halen çatışmanın, şiddetin sona ermesi konusunda ciddi bir çabanın sahibi olan Abdullah Öcalan ile görüşme konusunun komisyonun gündeminde olmadığını ne yazık ki görüyoruz. 2'nci toplantıda güvenlik bürokrasisi dinlendi. Şüphesiz kapalı toplantıyla güvenlik bürokrasisinin dinlenmesini önemlidir ancak akabinde Abdullah Öcalan ile de görüşülmeliydi. Bunun yanında diaspora da bulunan Kürt siyasetçilerle de görüşülmeli. Ayrıca madem Kürt meselesini şiddet zemininden çıkarıp demokrasi ve diyalog zeminine çekeceğiz, o zaman KCK Eş Başkanı'nın da içerisinde bulunduğu 30 PKK militanının olduğu grubun yanı sıra silah bırakacak olan militanların cesaretlendirilmesi için onların da bu sürece görüşleriyle katılması gerekiyor. Komisyon keşke 11 Temmuz'dan önce kurulsaydı da silah bırakma törenini görseydi" ifadelerini kullandı.
Küçükbalan ayrıca Kürt sorununun çözülebilmesi için yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerektiğini sözlerine ekledi.
'AL-VER, TAVİZ VE PAZARLIK GİBİ ALGILANACAK YAKLAŞIMLARDAN UZAK DURULMALI'
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUM-DER) Başkanı Kaya Kartal sürece katkı sunan tüm partilere teşekkür etti ve sürecin başarısı için bazı ezberlerin bozulması gerektiğini dile getirdi. Kaya, "Süreç elbette hukuki metinlerle taçlandırılmalıdır. Komisyonun zaten usul ve ilkelerini ifade eden metnin 2'nci maddesinde buna dönük bir görev oluşturulmuş. Çözüm yönünde atılan adımları sonuna kadar desteklemek, tekrar silaha dönülmesini ya da kan akmasını engelleyecek mekanizmalar ve fikirler üretmek, yapıcı tavır içerisinde olmak hepimizin bu topraklara, insanlara karşı temel bir sorumluluğudur. Bundan hiç kimsenin kaçmaması gerekiyor. Kanaatimizce Kürt meselesi, Türkiye'nin en önemli insan hakları sorunlarından birisi ve bu sorun kendisinden ibaret değil. Kürt meselesi üzerinden aslında çok çeşitli alanlarla Türkiye gündemini meşgul ediyor. İnsan hakları alanını zehirleyen bir rolü de var. Bu kadar büyük bir sorununun çözümünün konuşulamaz alanlar, değiştirilemez maddeler gibi sınırlardan uzaklaşmak olduğu kanaatindeyiz. İfade özgürlüğü çerçevesinde bu sorun bütün başlıklarıyla masaya yatırılabilmeli, yeni bir bakış açısı kurmak istiyorsak mevcut ezberleri tekrar gözden geçirmek, sınamak gerekiyor. Kök sorunlara inerek yeni bir paradigma kurmak lazım. Meselenin insan hakları boyutu bakımından tarihi tecrübe, hukuki, insani ve İslami çerçevede taleplerimiz var. O anlamda hak ve özgürlükler ile alakalı başlıklarda taviz koparma gibi algılanacak yaklaşımlardan uzak durulması kanaatindeyiz. Devletin topyekün adaleti gerçekleştirme cesareti ile hareket etmesi gerekiyor. Bu cesaret gösterilebilmeli artık, ortada bir hak varsa sahibine iade edilmeli. Al-ver, taviz ve pazarlık gibi algılanacak yaklaşımlardan uzak durulmalı, bunlara fırsat verilmemeli, bu bağlamda özellikle anadilde eğitim ve Kürt kimliğinin tanınması ya da en azından yok sayılmaması anlamında gerekli düzenlemelerin yapılması aciliyet gerektiriyor. Peşi sıra gelen onlarca sorun da bu başlıkların çözülmesiyle birlikte çözüleceği kanaatindeyiz" diye konuştu.
'BARIŞ VE REFAH ORTAMININ OLUŞABİLMESİ İÇİN DEMOKRASİMİZİ GÜÇLENDİRMEK ELZEMDİR'
Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı Başkanı Mahsum Batı, yürütülen sürecin 2013-2015 yılları arasındaki 'Çözüm Süreci'nin aksine şeffaf olması gerektiğini belirtti. Batı, "Hepimizin arzuladığı kalıcı barış ve refah ortamının oluşabilmesi için demokrasimizi güçlendirmek elzemdir. Bunun için yıllardır süren şiddet ortamının yarattığı sonuçlarla yüzleşmek ve var olan cezasızlık iklimini ortadan kaldırmak toplumsal barışın tesisi için olmazsa olmazdır. Bununla yüzleşmeden ve cezasızlık iklimini ortadan kaldırmadan demokrasiyi inşa etmek oldukça güçtür. Sabah dinlediğiniz Cumartesi Anneleri, bin haftayı aşan bir süredir üç kuşak bir arada Galatasaray Meydanında kayıplarını arıyor. Birçoğunun avukatlığını o dönemde sevgili baro başkanımız Tahir Elçi yapmıştı. Malumunuz kendisi 2015 yılında yaptığı bir basın açıklamasının hemen akabinde kameraların gözü önünde yapılan bir saldırı sonucu yaşamını yitirdi. Bizler de 10 yıldır faillerini arıyoruz. Failler halen bulunmadı, bulunmadı diyorum çünkü bulunmak istenmedi. 10 yıl boyunca yürüttüğümüz bu mücadelede hukukun istismar edilerek faillerin nasıl ustalıkla gizlendiğini, bu cinayetin de diğer binlerce faili cinayet gibi nasıl failsiz bırakıldığını gördük. Bu sebeple Tahir Elçi dosyası klasik bir cezasızlık örneğidir" dedi.
'SÜREÇ TOPLUMSALLAŞMALIDIR'
İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı (İHH) adına söz alan Barış Oktay ise sürecin toplumsallaşmasını önceleyen maddelerden bahsederek, "Silahsızlanma süreci uzatılmamalıdır. Bu sürecin herhangi bir provakasyona veya sabotaja maruz kalmaması için uzatılmamalıdır. Bu ihtimaller göz önünde bulundurularak güvenlik tedbirleri aksatılmadan silahsızlanma süreci bitirilmelidir. PKK, silahsızlanma takvimini açıklamalı ve en yakın zamanda bu süreci bitirmelidir. İç ve dış tüm kesimler Türkiye ile ortak zeminde buluşmalıdır. Kürt meselesi son dönemde Türkiye dışında yaşanan bölgesel gelişmelerden bağımsız değerlendirilmeyecek şekilde uluslararası boyut kazanmıştır. 7 Ekim 2023 Aksa Tufanı sonrası Orta Doğu'da oluşan yeni dengeler ışığında bu coğrafya da yer alan tüm Kürt kesimlerinin Türkiye ile ortak zeminde buluşması gerektiğini tüm taraflar olumlu bir bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Ülkemiz de milli dayanışma ve kardeşliğin sağlanması, kamuoyunun güveninin, desteğinin alınabilmesi için süreç toplumsallaşmalıdır. Sürecin toplumsallaşması için tüm kesimler sürece dahil edilmelidir. Sivil toplum kuruluşları çatışma, çözüm dönemlerinde sürece tüm kesimleri katmak için görevler üstlenmelidir. Sivil toplum süreci şeffaflık, açıklık ve çoğulculuk ilkelerinin uygulanmasına katkı sağlamalıdır. Toplumsallaşmanın gözlemcisi ve uyarıcı raporlarla sürecin devamlılığını katkı sunmalıdır. Ülkemizin içerisinde bulunduğu milli beraberlik, dayanışma ve kardeşlik sürecinin devletçe ve milletçe desteklendiği unutulmamalıdır. Şüphesiz ki sürecin önemli bir ayağı siyaset diğer ayağı ise sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu sebeple bu süreçte hiçbir siyasi parti veya sivil toplum kuruluşu, süreci sadece kendi talep ve çabalarına indirgememelidir. Süreci topluma mal etmeye çalışılmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.
KOMİSYON TOPLANTISINA ARA VERİLDİ
Sivil toplum kuruluşlarının açıklamalarının ardından Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyon toplantısına ara verdi. Komisyon aranın ardından çalışmalarına devam edecek.
KOMİSYON ESKİ TBMM BAŞKANLARI İLE HUKUKÇULARI DİNLEYECEK
Komisyon toplantısı verilen aranın ardından yeniden topladı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyona davet edilen kurumlar ile kişilerin paylaştığı görüşlerin, komisyonun resmi görüşü olmadığını belirtti. CHP İstanbul Milletvekili Türkan Elçi'nin yaptığı değerlendirmelerin ardından komisyon toplantısı sona erdi.
Yaklaşık 4.5 saat süren komisyon toplantının ardından TBMM'nin resmi hesabından yapılan paylaşımda, "Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, 27 Ağustos 2025 Çarşamba günü saat 11.00'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda 6. toplantısını gerçekleştirecektir. Bu toplantıda, önceki dönem Meclis Başkanları Hikmet Çetin, Ömer İzgi, Bülent Arınç, Köksal Toptan, Mehmet Ali Şahin, Cemil Çiçek, İsmet Yılmaz, İsmail Kahraman, Binali Yıldırım, Mustafa Şentop’un sürece ilişkin görüş, öneri ve değerlendirmeleri alınacaktır. Ayrıca Komisyonun 28 Ağustos Perşembe günü saat 14.00'te Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın Numan Kurtulmuş’un başkanlığında TBMM Tören Salonu’nda gerçekleşecek 7. toplantısında Türkiye Barolar Birliği dinlenecektir" denildi.










