Geri Dön
Politika'Terörsüz Türkiye' komisyonu hukukçular ile akademisyenleri dinledi

'Terörsüz Türkiye' komisyonu hukukçular ile akademisyenleri dinledi

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, hukukçular ile akademisyenleri dinlemek üzere toplandı.

TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Toplantıya; Hukukçular Derneği, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği (SODAD) ve Hukuki Araştırmalar Derneği (HUDER) temsilcileri ile Prof. Dr. Abdurrahman Eren, Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Prof. Dr. İlhan Üzülmez, Prof. Dr. Mahmut Koca ve Prof. Dr. Bahri Öztürk katıldı.

Terörsüz Türkiye komisyonu hukukçular ile akademisyenleri dinledi

'TAVSİYELERİMİZİ GENEL KURULA İLETECEĞİZ'

Komisyonun açılış konuşmasını yapan Kurtulmuş, yeni yasama yılının hayırlara vesile olmasını temenni ederek, "İnşallah bu yıl içerisinde TBMM'de; milletimizin menfaatine olan, insanlığın hayrına olan fevkalade önemli olan konularda başarılı çalışmaları hep beraber takip eder ve sonuçlandırırız. 13'üncü toplantısına geldiğimiz komisyonumuzun bugüne kadar göstermiş olduğu demokratik, katılımcı, çoğulcu ve meseleleri fevkalade açık bir şekilde ele alan, farklı görüşleri tahammül içerisinde dinleyen tarzının, TBMM çalışmalarında da örneklik teşkil etmesini temenni ediyorum. Dinleme faslının sonuna doğru geldiğimiz bu çalışmalarımız için buraya gelerek görüşlerinizi komisyonumuzla, komisyon marifetiyle milletimizle paylaşan bütün değerli STK temsilcilerine, öğretim görevlilerine ve uzmanlara yürekten teşekkür ediyorum. Ümit ederim ki en kısa süre içerisinde müzakerelerimizi tamamlarız ve bundan sonraki süreçle ilgili gerekli tedbirleri, atılacak adımların çerçevesini çizen çok kapsamlı bir raporu ortaya koyacağız. Bu raporda yer alan konularla ilgili TBMM'nin çalışma yapmasını sağlamak üzere tavsiyelerimizi Genel Kurula ileteceğiz" ifadelerini kullandı.

Terörsüz Türkiye komisyonu hukukçular ile akademisyenleri dinledi

'TBMM OLARAK SONUNA KADAR KINIYORUZ'

Abluka altındaki Gazze'ye insani yardım götürmeyi hedefleyen Küresel Sumud Filosuna İsrail'in müdahalesine tepki gösteren Kurtulmuş, "Dün akşam saat 22.00 sularından itibaren bütün dünyanın gözü önünde, insanlık alemini büyük bir infiale sevk eden Sumud Küresel Kararlılık Platformu'na karşı İsrail terör devletinin yaptığı saldırılar dünya gündeminin ilk sıralarında yer almaktadır. Hazırlığı aylarca süren, dünyanın farklı ülkelerinden yüzlerce aktivistin katıldığı, tamamıyla barışçıl ve hiçbir şekilde siyasi amaç taşımayan ve esası itibarıyla Gazze'deki halkın yaşadığı zulme, katliama, soykırıma ve orada temel insani maddelere erişimdeki eksikliklere bir nebze çare olmak için yola çıkan filo, maalesef dün gece saatlerinden itibaren uluslararası sularda durduruldu. Gemilerin yolları çevrildi, insanların bir kısmı tutuklandı ve öyle anlaşılıyor ki İsrail'in sözde karasuları sınırlarını aşan bazı gemiler halen Gazze'ye doğru yol almaktadır. Öncelikle şunu ifade etmek isterim; İsrail terör kuvvetlerinin müdahale ettiği yer, uluslararası sulardır. Uluslararası sularda BM'nin bütün kurallarına uygun bir şekilde her geminin seyrüsefer güvenliği vardır, buna asla mani olunamaz. Bu nedenle yapılan işlemin tamamı uluslararası hukuka, insancıl hukuka aykırı ve hiçbir şekilde tasvip edilemeyecek barbarca saldırılardır. Bu saldırıları bir kere daha TBMM olarak sonuna kadar kınadığımızı ifade etmek istiyorum" diye konuştu.

'NETANYAHU, YALNIZLAŞMAYA DEVAM EDECEKTİR'

Kurtulmuş, İsrail'in saldırı ile birlikte uluslararası alanda yalnızlaşmaya devem ettiğini belirterek, "En son BM Genel Kurulu'nda soykırımcı Netanyahu kürsüye çıktığında, neredeyse dünyanın tamamını temsil eden delegelerin salonu terk etmesi, açık bir protestoyu ortaya koymaları öyle görünüyor ki, İsrail'in eli kanlı hükümetine ders olmamış. Bu saldırı ile birlikte Netanyahu ve çetesi yalnızlaşmaya devam edecektir. Bir gün gelecek bunlarla aynı karenin içerisinde olmamak hatta aynı binanın içerisinde olmamak için bütün insanlık yarışacaktır. Dolayısıyla Sumud'a yapılan bu saldırı aslında İsrail'in aleyhine dönecektir, dönmeye de başlamıştır. Dün akşamdan itibaren dünyanın birçok yerinde İsrail hükümetine karşı nefret duygusu büyük dalgalar haline gelmiş ve önümüzdeki dönemde başta Avrupa ve Batı ülkeleri olmak üzere insanlar tarafından Sumud'a yapılan saldırıya karşı gerekli cevap verilecektir. Bir kez daha Sumud Filosuna destek veren bütün halklara, devletlere, hükümetlere ve bu insani çabaya gönülden destek olan çok geniş kitlelere insanlık cephesi adına teşekkür ediyorum. Bu faaliyet tamamıyla sivil olarak başladı ve esasında sivil olarak da hedefine ulaştı. Gemilerin bir kısmının artık Gazze sınırlarını, kıyılarını görecek bir noktaya kadar ilerlemiş olması insanlık cephesinin açık bir başarısıdır. Bundan sonra işler insanlık cephesinin lehine çalışacak, dünya siyaseti mazlum ve masum Filistin halkının lehine işleyecek ve bundan sonra çanlar katil Netanyahu ve çetesi için çalmaya devam edecektir. Ümit ediyorum ki en kısa süre içerisinde diğer insanlık suçlarının hesabı sorulduğu gibi Sumud'a karşı yapılan bu insanlık ve hukuk dışı uygulamaların hesabı uluslararası mahkemelerde sorulacaktır. Bu olay bir şekilde bitecek, her birisi ülkelerine geri dönecekler ve dönenler halkları tarafından birer kahraman olarak karşılanacaktır. Bu vesileyle Gazze'deki soykırımın bir an evvel sona erdirilmesi, insanlık dışı tablonun bir an evvel sonlandırılması için dünya kamuoyu baskısının daha fazla artırılması gerektiğini, Sumud filosuna yapılan saldırı göstermiştir" dedi.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un açılış konuşmasının ardından toplantı derneklerin sunumlarıyla devam ediyor.

Terörsüz Türkiye komisyonu hukukçular ile akademisyenleri dinledi

'İDEOLOJİK DAYATMALAR TOPLUMSAL KIRILMALARA YOL AÇMIŞTIR'

Hukukçular Derneği Başkanı Mehmet Melih Gülseren, ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini sonuna kadar desteklediklerini belirtti ve süreç içerisinde şehit aileleri ile gazilerin incitilmemesi gerektiğini ekledi. Gülseren, "Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana demokrasimiz, her vatandaşımızın kendisini ait hissettiği bir yönetim aracı haline gelememiştir. Darbeler ve askeri vesayet rejiminin yıkıcı uygulamaları devletle millet arasındaki birlikteliği uzun süre engellemiştir. Statükocu yaklaşımlar ve ideolojik dayatmalar toplumsal kırılmalara yol açmıştır. Bu kırılmalardan yalnızca Kürt vatandaşlarımız değil farklı kimlik ve inanca sahip vatandaşlarımız da etkilenmiştir" ifadelerini kullandı. Gülseren, son 20 yılda Kürtlerin kültürel ve ekonomik şartlarının iyileştirildiğini söyledi.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Başkanı Serhat Çakmak, yasal düzenleme önerilerinde bulunarak, "Terörle Mücadele Yasası'nın 13 ve 7'nci maddesinin değiştirilmesi gerekiyor. Ayrıca 'Türk Ceza Kanunu'nun 314-2'nci maddesi gerek Venedik Komisyonu'nun raporları gerekse de AGİT'in son dönemlerde verdiği kararlar doğrultusunda ele alınmalıdır. 3713 Sayılı Yasa'nın 4 ve 5'inci maddesinin mülga edilmesi lazım. 113 sayılı Yasa'nın ise komple kaldırılması beklentimiz. Ancak mevcut koşulları ve bu sürecin ilerlemesini göz önünde bulundurduğumuzda aşamalı olarak belli maddelere mülga, belli maddelerin ise değiştirilmesinin doğru olacağını düşünmekteyiz" diye konuştu.

'AÇILIM POLİTİKALARI, ANAYASAL DÜZENLEMELERE KURBAN EDİLMEMELİ'

Sosyal Demokrat Avukatlar Derneği (SODAD) Başkanı Kemal Akkurt, "Açılım politikaları, TBMM'de iktidar cephesinin istediği anayasal düzenlemelere kurban edilmemelidir. Bu nedenle barıştan, özgürlükten ve adaletten yana olan tüm partilerin bu tür stratejik adımları dikkatle değerlendirilmeli ve değerleriyle bağlantılı olarak alternatif politikalar geliştirilmelidirler. Toplumsal muhalefet, hem şiddetin karşısındaki ilkesel duruşu sağlamak hem de güvenlikçi söylemin demokratik hakları bastırmak için araçsallaştırılmasına direnmelidir. Terörsüz Türkiye hedefine demokratikleşme, eşit yurttaşlık ve barışçıl bir temelle yaklaşılmalıdır" dedi.

'TERÖRSÜZ TÜRKİYE, MUTLAK SURETTE BAŞARIYA ULAŞACAK'

Hukuki Araştırmalar Derneği Başkanı (HÜDER) Hasan Oymak, Türkiye'nin 50 yıldır terör sorunu ile uğraştığını vurgulayarak, "Ülkemiz ve milletimiz için 50 yıldır prangaya dönüşmüş, ağır ve taşınmaz bir yüke dönüşmüş olan terör belasından kurtulmaya ramak kala, bu sonucu istemeyen çevrelerin girişimleri milletin azim ve kararlılığı karşısında cılız kalan tepkilerini büyütmeye çalışmaları dikkat çekmektedir. Şurası açıktır ki terörsüz Türkiye çalışmaları bir devlet politikasıdır ve mutlak suretle başarıya ulaşacaktır. Ama bilinmelidir ki devlet politikası olduğu kadar da millet arzusu olarak kabul gördüğü için bu başarı mutlak suretle gelecektir" değerlendirmesinde bulundu.

Toplantı, hukuk derneklerinin yaptığı sunumların ardından akademisyenlerin konuşmalarıyla devam ediyor.

'ANA DİL, MİMLİ BİR KAVRAM'

Prof. Dr. Fazıl Hüsnü Erdem, Kürt meselesinin çözümünde anayasal, kültürel ve idari yapıya ilişkin talepler bulunduğunu kaydetti. Prof. Dr. Erdem, "Anayasal düzlemde bu taleplerin karşılanması Kürt meselesinin çözümü için çok güçlü bir adım olur. Ana dilde eğitim hakkının bu meselenin odağında yer almasını söylersek, herhalde abartmış olmayız. Zira Kürtlerin neredeyse tamamı ana dil konusunda birbirine çok yakın bir konumdadır. Ne yazık ki ana dil Türkiye'de mimli bir kavram, bu talep dile getirildiğinde bazı kesimler resmi dil ile ana dil arasında bir karşıtlık kurarak bu talebi baştan reddediyorlar. Oysa resmi dil ile ana dil arasında bir karşıtlık yoktur. Birinin varlığı, diğerinin yokluğuna bağlı değildir. Aksine dünya tecrübeleri göstermiştir ki doğru bir düzenleme ve planlama yapıldığında bu iki dil birbirini besler. Türkiye nüfusunun yaklaşık 4'te 1'ine tekabül eden Kürt vatandaşlarının sorununa duyarsız kalınamaz" diye konuştu.

'ETKİN PİŞMANLIK DÜZENLEMESİ GÜNDEME GELEBİLİR'

Prof. Dr. İlhan Üzülmez, terörsüz Türkiye sürecinin tamamlanması halinde Türkiye'nin önünün açılacağını vurguladı. Üzülmez, "Çözüm sürecine özgü etkin pişmanlık düzenlemesi gündeme gelebilir. Prensip olarak bu süreçte hakkında işlem yapılacak ve kendilerine sunulan imkanlardan faydalanacak kişilerin belli bir süre ve etkin bir şekilde denetimli serbestlik ilkelerine tabii tutulması gerekir. Etkin bir şekilde uygulanan denetimli serbestlik sürecinde, tekrar suç işleyenler hakkında önceki ceza muhakeme süreçlerinin canlandırılmasının yolu açık bırakılmalıdır. Ancak bu sayede devletin etkin bir şekilde süreci denetleyebildiği ve toplumu kontrol edebildiği bir süreç yürütülebilir. Yine kanaatimce bu süreçte yapılacak hukuk düzenlemelerinden yararlanacak kişilerin, belli bir süre ile siyasi faaliyette bulunmalarının önüne de geçirmelidir. Bu hem sürecin manipüle edilmesini önleyecek hem de toplumun normalleşmesini ve yapılacak düzenlemelerin kabul edilmesini kolaylaştıracaktır" dedi.

'SÜRECE AKTİF KATILMAYANLARIN AFTAN YARARLANMASI ENGELLENMELİ'

Prof. Dr. Bahri Öztürk, 'Türkiye Yüzyılı' idealinin sağlam bir zemine oturtulduğunu aktararak, "Dünyanın böyle bir döneminde, bu altyapının oluşturulmasının zorluklarının farkındayız. Adımlarımızı buna göre atmak zorundayız. Bu adımlardan birisi de terör suçlarıyla suçlanan ve haklarında soruşturma başlatılan, yargılanan, mahkum olan ve cezası infaz edilen kişilerin bu sürece katılmasının sağlanması olacaktır. Ne yazık ki toptancı bir yaklaşımla sonucu gitmek mümkün değil. Şu an itibarıyla sahip olduğumuz yasal düzenlemeler de yeterli değil. Gerçekten de çözüm yolunun sürece dahil edilecek kişinin hükümlü olup, olmadığına göre değişmekte. Hükümlü ise az veya koşullu salıverilmeye ilişkin düzenlemelerle kullanılabilecek, hükümlü değilse ya şüpheli ya da sanıktır; bu durumda örneğin Almanya'da olduğu gibi aktif pişmanlık veya af gündeme gelebilecek. Ancak aktif pişmanlık kavramını burada yeniden tarif etmek icap edecektir. Bu özel bir yasayla olabilir. Bu sürecin devam edebilmesinin en önemli şartı, silahların tümüyle gömüldüğünden emin olunmasıdır. Bu çalışmanın genel affa dönüşmesi engellenmelidir. Bu nedenle etkin pişmanlıktakine benzer bir şekilde sürece aktif olarak katılmayanların af düzenlemesinden yararlanması engellenmelidir" dedi.

'BU TARTIŞMALARIN HENÜZ VAKTİ GELMEDİ'

Akademisyenlerin sunumlarının ardından milletvekilleri görüş ve sorularını paylaştı. MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, akademisyenlerin paylaştığı yasal düzenleme önerilerine ilişkin, "Hocalarımızı dinleyeceğiz elbette. Bazı fikirlerini benimseyeceğiz bazılarına ise karşı çıkacağız. Ancak elbette nezaket içerisinde dinledik. Bu tartışmaların henüz vakti gelmedi. Uygulanacak kanun maddeleri, infaz düzenlemesi ya da Ceza Kanunu ile ilgili konuşmanın henüz vakti gelmedi" diye konuştu.

TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da Türkiye'nin yürüttüğü sürecin kendisine has bir model olduğunu belirtti ve başka ülkelerin 5-10 yılda geldikleri noktaya çok kısa bir süre içerisinde ulaştıklarını söyledi. Kurtulmuş, komisyonun önümüzdeki hafta çarşamba günü toplanacağını belirterek toplantıyı kapattı.