Geri Dön
İstanbulDHA İSTANBUL BÜLTEN- 3

DHA İSTANBUL BÜLTEN- 3

DHA İSTANBUL BÜLTEN- 3

1- CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: TÜRKİYE YÜZYILI, İLİM, KÜLTÜR VE SANAT ERBABIMIZIN ESERLERİYLE ŞEKİLLENECEK

Tuğçe SEZER ODABAŞI-Harun ŞAHBAZOĞLU/İSTANBUL,(DHA)- CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, bugün katıldığı 'Beş Ressam Bir Şehir Canım İstanbul' programında yaptığı konuşmada, "Genç ressamlarımızın, bugün aramızda bulunan büyük ustaları kendilerine örnek almalarını, onların bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalarını çok ama çok önemli görüyorum. Kararlı adımlarla yürüdüğümüz Türkiye Yüzyılı, öyle inanıyorum ki ressamlarımızın, şairlerimizin, ediplerimizin; hülasa ilim, kültür ve sanat erbabımızın eserleriyle şekillenecektir. Ve tabi aziz İstanbul, bu muhteşem şehir, daha nice asırlar boyunca özellikle genç sanatçılarımız, genç ressamlarımız için esin kaynağı olmaya devam edecektirö dedi.

'Beş Ressam Bir Şehir Canım İstanbul' Programı bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın katılımıyla Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleşti. Küratörlüğünü Beşir Ayvazoğlu'nun yaptığı, Türk Telekom, Yunus Emre Enstitüsü ve Tarih TV sponsorluğunda gerçekleşen sergi İstanbul'a aşık, İstanbul'un benzersiz olduğunu söyleyen beş ressam Ayhan Türker, Mustafa Sekban, Faruk Cimok, Selahattin Kara ve Enver Fazıl'ın açtıkları pencereden İstanbul'a bakmayı amaçlıyor.

Programda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "'Beş Ressam Bir Şehir: Canım İstanbul' sergisinin açılışında, şehirlerin sultanı, güzel İstanbul'da sizlerle bir arada olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Bu kıymetli programı tertip eden İstanbul Antik Sanat'a ve koleksiyonun sahibi Mehmet Çebi kardeşime, ayrıca sergide emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. İstanbul'umuzun tüm ihtişamıyla tablo gibi süslediği bu anlamlı sergiyi teşrif eden fikir, kültür ve sanat insanlarımıza yürekten teşekkür ediyorum" diye konuştu.

'SANATA VE İSTANBUL'A GÖNÜL VEREN TÜM KARDEŞLERİMİ SERGİYİ ZİYARET ETMEYE DAVET EDİYORUM'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sözlerimin hemen başında, 'Beş Ressam Bir Şehir: Canım İstanbul' sergimizi birbirinden kıymetli eserleriyle tezyin eden Sayın Mustafa Sekvan'ı, Sayın Faruk Cimok'u, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü sahibi Sayın Selahattin Kara'yı ve Sayın Enver Fazıl'ı canı gönülden tebrik ediyorum. Burada sergilenen resimlerini bizlere emanet ederek üç yıl önce aramızdan ayrılan büyük usta Sayın Ayhan Türker'i de rahmetle yad ediyorum. Cenab-ı Allah ruhunu şad, mekanını inşallah cennet eylesin. Ayasofya-i Kebir Camii'nden Emirgan'a, Kız Kulesi'nden Beylerbeyi sırtlarına, Çınaraltı'ndan Mihrabata, Eyüpsultan'dan Üsküdar'a şehir ve insan manzaralarını, tarihi, kültürel ve mimari dokusunu tuvallere yansıtan bu serginin hepimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Osmanlı'da sadrazamlık da yapmış olan diplomat ve şair merhum Koca Ragıp Paşa, üç asır önce kaleme aldığı bir beytinin şu mısraıyla hafızalara kazınmıştır. "Eğer maksud eserse, mısra-yı berceste kafidir.ö Evet, buradaki her bir eseri tüm kompozisyonuyla ahenkli bir şiiri andıran, İstanbul'un en güzel mısraları olarak gördüğümü ifade etmek isterim. İstanbul'da yaşayan sanatseverler, 16 Eylül'e kadar büyük emek verilen bu sergiyi zaten ziyaret edeceklerdir. Diğer illerimizdeki İstanbul aşıklarının da bu sanat şölenini bizzat yerinde gelip göreceklerine inanıyorum. Sanata ve İstanbul'a gönül veren tüm kardeşlerimi sergiyi ziyaret etmeye davet ediyorum" ifadelerini kullandı.

'GÖNÜL COĞRAFYAMIZIN DÖRT BİR YANINDA ADETA YILDIZ GİBİ PARLADIK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Evvel emirde şu hakikatin altını çizmemiz gerektiği kanaatindeyim. Bin yıldır üzerinde özgürce yaşadığımız ve inşallah kıyamete kadar da milletimizin ana yurdu olacak bu aziz topraklar, dünyanın en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmıştır. Bu medeniyetler felsefeden mimariye, bilimden sanata, siyasetten hukuka hemen her alanda ürünlerini önce bu coğrafyada vermiştir. Anadolu'da üretilen eserler, burada oluşan değerler asırlar boyunca halka halka önce etrafına, ardından tüm cihana yayılmıştır. Bin yıllara sari bu sürece biz de millet olarak son derece önemli katkılar yaptık. İnancımızla, dilimizle, geleneğimizle, motiflerimizle, ilmi ve kültürel hazinemizle insanlığa pek çok değer kazandırdık. Kimliğimizi teşkil eden, ruh köklerimizi besleyen ne kadar unsur varsa hepsini de sanatımıza ve eserlerimize yansıtmayı, aktarmayı, dert edinmeyi başardık. Bakınız, merhum Ahmet Hamdi Tanpınar 1932 yılında, yani bundan tam 93 sene önce verdiği bir mülakatta sanatın amacını nasıl tarif ediyor. 'Sanatın gayesi güzelliktir. Güzellik bir kemaldir. Sanatın malzemesi de bu kemali nakşetmeye çalışır.' Millet olarak bu anlayışla sanatı iyiye, güzele, hakka ve hakikate giden yolun köşe taşları olarak gördük; eserlerimize daima bu hikmetli kavrayışla baktık, üslubumuzu yine buna göre belirledik. Şiirimizle, müziğimizle, mimari eserlerimiz ve kültür varlıklarımızla sanatın her şubesinde yalnızca Anadolu'da değil, gönül coğrafyamızın dört bir yanında adeta yıldız gibi parladık" dedi.

'İSTANBUL, TÜRK-İSLAM COĞRAFYASININ ORTAK DEĞERİ, ORTAK ZENGİNLİĞİDİR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şurası bir gerçek ki bu yıldızların en göz kamaştıranı İstanbul'dur. İstanbul'umuz, kutlu fethin ilk günlerinden itibaren tarih ve medeniyet teknemizde yoğurduğumuz sanat hamurunun mayasını oluşturdu. Üstat Necip Fazıl'ın kelimeleriyle ifade edersek, denizle toprağın misale erdiği bu aziz şehir kültür ve sanat hayatımızın en verimli muhitini, hatta çoğu zaman menbaını teşkil etti. Seçkin ve zengin mimarisiyle, tarihi ve kültürel derinliğiyle İstanbul sanat eserlerimizin adeta ser levhası olmuştur. Görenleri kendine hayran bırakan bu güzel şehrin sokakları, meydanları, camileri, çeşmeleri, tepeleri ve daha nicesi, şiirlerimiz, romanlarımız ve türkülerimizle birlikte tuvallerimizi de süslemiştir. Bütün medeniyetlerin mirası, milletimizin bin yıllık mühürü ile mühürlenmiş, burada, İstanbul'da muhafaza altına alınmıştır. İstanbul; medeniyet demektir, tarih demektir, ilim ve sanat demektir. Bu şehir, 3 kıtada hutbelerin adına okunduğu şehirdir. Bu şehir, kutsal emanetlere ev sahipliği yapan bir şehirdir. İstanbul, 86 milyon vatandaşımızla birlikte Türk-İslam coğrafyasının ortak değeri, ortak zenginliğidir" ifadelerini kullandı.

'BU AZİZ ŞEHRE HİZMET ETMEKTEN DAİMA ŞEREF DUYDUM'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şunu da burada büyük bir gururla ifade etmek isterim. Asya'dan Amerika'ya, Afrika'dan Avrupa'ya birçok kıtada bulundum. Dünyanın yüzlerce şehrini farklı vesilelerle ziyaret ettim. Ama tarihiyle, tabiatıyla, maneviyatıyla her metrekaresine nakış nakış işlenmiş güzellikleriyle İstanbul gibisini başka hiçbir yerde görmedim. Gözlerimi dünyaya bu şehirde açmaktan, bu şehirde büyümekten, bu aziz şehre hizmet etmekten daima şeref duydum. Dört buçuk yıl boyunca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak, ardından Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak 28 yıldır İstanbul'a ve İstanbullu hemşerilerimize aşkla hizmet etmenin onurunu yaşıyorum. Marmaray'dan Avrasya Tüneli'ne, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nden Büyük Çamlıca Camii'ne, İstanbul Havalimanı'ndan Atatürk Kültür Merkezi'ne, Ayasofya-ı Kebir Camii'nin tekrar ibadete açılmasından Rami Kütüphanesi'ne ve daha nicesine; İstanbul'da, inşallah ileride hep hayırla yad edilecek kalıcı izler ve eserler bırakmanın bahtiyarlığı içindeyiz" dedi.

'İSTANBUL İÇİN HİÇBİR ZAMAN YAPTIKLARIMIZLA YETİNMEDİK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul için hiçbir zaman yaptıklarımızla yetinmedik. Yetinmeyeceğiz. Allah ömür ve imkan verdikçe İstanbul'un ve İstanbulluların hizmetinde olmaya devam edeceğiz. Hakim-ul İstanbul değil, hadim-ul İstanbul olarak devam edeceğiz. Bu can, bu tende olduğu müddetçe İstanbul'a olan sevdamız bitmeyecek. Dünya güzeli İstanbul'un hizmetkarı olmayı, son nefesime kadar bir övünç madalyası olarak gözümde büyük bir iftiharla taşıyacağım. Şunu da burada açıkça söylemek arzusundayım. Bundan 30 sene önce olduğu gibi bugün de İstanbul'dan aldığımız ilhamla, bu şehre layık olabilmenin şuuruyla, Fatih Sultan Mehmet'in emanetine sahip çıkmanın sorumluluğuyla hareket ediyoruz. Gazze'den Suriye'ye, Somali'den Sudan'a, Kafkasya'dan Balkanlar'a nerede varsak, orada İstanbullu olmanın hakkını vermeye çalışıyoruz. Çünkü mücadeleyi biz burada öğrendik. Sabrı, dirayeti, pes etmemeyi bu şehrin sokaklarında öğrendik. Vicdanlı olmayı, şefkat ve merhametle davranmayı bize bu şehir öğretti. Mazlumun yanında, zalimin karşısında durmayı bize burası öğretti. Ne pahasına ne olursa olsun, hakkın hatırını gözetmeyi burada öğrendik. Büyük düşünmeyi, geleceğe dair iddialı hedefler belirleyip o hedeflere ulaşmak için koşmayı bize İstanbul öğretti. Hamdolsun, bugüne kadar İstanbul'un aziz hatırasına ve emanetine gölge düşürmedik. İnşallah bundan sonra da emanete layıkıyla sahip çıkacağız" diye konuştu.

'TOPLUMA VE ÖZ DEĞERLERİNE YABANCI ÜRÜNLER ARTIK ESKİSİ KADAR RAĞBET GÖRMÜYOR'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bugünkü sergileri bizim siyaset sahnesinde verdiğimiz mücadelenin sanat alanındaki bir yansıması olarak görüyorum. İstanbul başta olmak üzere kültür ve sanat hayatımıza zenginlik katacak, bu alanda çeşitliliği artıracak her türlü projeyi teşvik ediyoruz. Özellikle resim sanatında eskiye nazaran çok daha dinamik bir iklime sahibiz. Bu alanda ortaya konulan çabaları takdirle karşılıyor, memnuniyetle takip ediyoruz. Dünyadaki yenilikleri çok yakından takip eden, kendisini sürekli geliştiren, sanatında ilerleyen, derinleşen ressamlarımız, Türk resmini her geçen gün daha yukarılara taşıyor. Taklitçi, kompleksli, topluma ve öz değerlerine yabancı ürünler artık eskisi kadar rağbet görmüyor. Bunu, Türkiye'nin kültür ve sanat birikimi adına çok kıymetli buluyorum. Şurası bir gerçek ki kalıcı işler yapmak, yeni yollar açmak, dünya resmine imzanızı atmak istiyorsanız önce kendiniz olmak zorundasınız. Aksi takdirde mukallitlik girdabından kurtulmanız, bir adım öteye gitmeniz mümkün değildir" diye konuştu.

'TÜRKİYE YÜZYILI, RESSAMLARIMIZIN, HÜLASA İLİM, KÜLTÜR VE SANAT ERBABIMIZIN ESERLERİYLE ŞEKİLLENECEK'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu anlamda genç ressamlarımızın, bugün aramızda bulunan büyük ustaları kendilerine örnek almalarını, onların bilgi ve tecrübelerinden faydalanmalarını çok ama çok önemli görüyorum. Kararlı adımlarla yürüdüğümüz Türkiye Yüzyılı, öyle inanıyorum ki ressamlarımızın, şairlerimizin, ediplerimizin; hülasa ilim, kültür ve sanat erbabımızın eserleriyle şekillenecektir. Ve tabi aziz İstanbul, bu muhteşem şehir, daha nice asırlar boyunca özellikle genç sanatçılarımız, genç ressamlarımız için esin kaynağı olmaya devam edecektir. Bu düşüncelerle, 'Beş Ressam Bir Şehir: Canım İstanbul' sergimizin düzenlenmesinde emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum. Sergimizi eserleriyle zenginleştiren ressamlarımızın her birine ayrı ayrı şükranlarımı sunuyorum. Programımıza iştirak eden siz kıymetli misafirlerimizi bir kez daha saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sergimizin kültür ve sanat camiamız başta olmak üzere, ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum" diye konuştu.

"Sözlerime, büyük dava, fikir ve aksiyon adamı Üstad Necip Fazıl'ın 'Canım İstanbul' şiiriyle son vermek istiyorum" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şiir okumasının ardından beraberindeki heyetle sergi açılışını gerçekleştirdi. Program sergi ziyaretiyle son buldu. '5 Ressam 1 Şehir: Canım İstanbul' sergisi, 16 Eylül tarihine kadar Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda ziyaret edilebilecek. (DHA)

Görüntü Dökümü:

--------

-Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşması

======

2- MİLLİ EĞİTİM BAKANI TEKİN, MEKTUPLA KENDİSİNİ OKULLARINA DAVET EDEN ÖĞRENCİLERİ ZİYARET ETTİ

Esra GÜNTEPE - Ulaşcan ÖZER / İSTANBUL ( DHA)-MİLLİ Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Güngören'de kendisine mektup yazarak okullarına davet eden Atatürk İlkokulu öğrencilerini ziyaret etti. Ardından Halil Bedi Yönetken Ortaokulunda düzenlenen bayrak törenine katıldı.

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Güngören'de kendisine mektup yazarak okullarına davet eden Atatürk İlkokulu öğrencilerini ziyaret etti. Okul yönetimi tarafından karşılanan Bakan Tekin, geçen eğitim öğretim dönemi sonunda kendisine mektup gönderen 2-C sınıfı öğrencileriyle bir araya geldi. Öğrencilerin yazdığı mektupları tek tek açarak onlarla tanışan Tekin, öğrencilere başarı dileklerinde bulundu. Sohbetin ardından çocuklara çeşitli hediyeler verildi. Ziyarette Tekin'e, Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Bilal Macit, Güngören Kaymakamı Abdullah Küçük, Güngören Belediye Başkanı Bünyamin Demir ve İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Murat Mücahit Yentür eşlik etti. Bakan Tekin, buradaki programın ardından Bakırköy'deki Halil Bedi Yönetken Ortaokulu'nda düzenlenen bayrak törenine katıldı. Tören sonrası öğretmenler odasında eğitimcilerle sohbet eden Tekin, öğretmenlerin görüş ve taleplerini dinledi. (DHA)

Görüntü Dökümü

------------

-Okulların gezilmesi

-Hediyelerin verilmesi

-Mektup sahiplerinin isimlerinin okunması

-Genel ve detay görüntüler

===========

3- İMAMOĞLU 'SAHTE DİPLOMA' DAVASINDA İLK KEZ HAKİM KARŞISINDA -6

Ayşe GÜREL - Mehmet ALA - Canan İLARSLAN - Emir Efe BENLİOĞLU / İSTANBUL, (DHA)-İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, lisans diplomasının sahte olduğu iddiasına ilişkin, 'Zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik' suçlamasıyla 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis ve siyasi yasak talebiyle ilk kez hakim karşısına çıktı. Duruşma, saat 10.50'de İmamoğlu'nun salona alınmasıyla başladı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun lisans diplomasına ilişkin ihbarlar ve Yükseköğretim Kurulu'nca (YÖK) hazırlanan rapor ile diplomasının sahteliğine ilişkin tespitler üzerine başlatılan soruşturma kapsamında hazırlanan iddianamede, İmamoğlu'nun 'Zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik' suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi. İmamoğlu, siyasi yasağında talep edildiği davada bugün ilk kez hakim karşısına çıktı. İstanbul Adliye'ndeki 59. Asliye Ceza Mahkemesi salonunun yetersiz kalması nedeniyle Silivri'deki Marmara Kapalı Ceza İnfaz Kurumu yerleşkesinde bulunan 1 No'lu duruşma salonunda görülen duruşmaya başka bir dosya kapsamında tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu, CHP Genel Başkanı Özgür Özel, tedbiren görevden uzaklaştırılan CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, CHP Genel Başkan yardımcısı Gül Çiftçi, bazı belediye başkanları, milletvekilleri ve İmamoğlu'nun ailesi katıldı. Duruşma, saat 10.50'de İmamoğlu'nun duruşma salonuna alınmasıyla başladı.

Ekrem İmamoğlu, duruşma esnasında kimlik tespiti yapılırken yüksek lisans mezunu olduğunu belirtti. Öte yandan iddianamenin okunmasının ardından sonra İmamoğlu 'anlattığınız hiç bir şeyin benimle alakası yok efendim' dedi.

'ANACIĞIMIN AK SÜTÜ KADAR HELAL OLAN DİPLOMAMI İPTAL ETTİLER'

İmamoğlu savunmasında, "İddianameyi okuduğunuzda 35 sene önce 18 yaşında bir çocuğun nasıl böyle bir şey yaptığına inanabiliyor musunuz? Bu iddianameyi savcı yazmadı, bir sonraki seçimi kazanacağımı bilenler yazdırdı. Şu an darbe süreci içerisinde olduğumuzu söylemek isterim. Yaklaşık bir yıldır bu kurgunun adım adım yürütüldüğü, 18 Mart'ta diplomamın iptaliyle fişimin çekildiği, 19 Mart'ta operasyonlarla devam eden çok acı bir sürecin içerisindeyiz. Çok zor bir dönemi hep beraber yaşıyoruz. Ben, 18 yaşında bir çocuk olarak elimin dahi değmediği bir olaydan yargılanıyorum, hem de hapis cezasıyla. Arkadaşlarımın bir kısmı üniversiteden geldi. Savunma yapmak zor çünkü dava tamamen saçmalıktan ibaret. İstanbul Üniversitesi'nin yetkisi olmayan bir diplomanın iptaline kalkışması bile başlı başına bir saçmalıktır. Dava konusu ise bana göre tamamen bir kurgu. Sanki ben hileyle diploma almışım, yüksek lisansa başvurmuşum, askerlik şubesine götürüp kullanmışım, sonra da Yüksek Seçim Kurulu'na sunmuşum. İşte burası zurnanın zırt dediği yerdir. Lise diplomasıyla bile belediye başkanı olunabiliyor. Cumhuriyet Başsavcılığı 24 Şubat'ta İstanbul Üniversitesi'ne 'acele et, hemen karar ver' diye yazı gönderiyor. Yazıda, 'Bahse konu diplomanın kullanılmaya devam edildiği, dekanlıkta tanınırlığa dair işlemlerin sürdüğü' deniliyor. Savcı, 'Ekrem İmamoğlu cumhurbaşkanlığına başvurur' diye telaşa kapılıyor ve aslında kendini ele veriyor. Bu evrak işin özeti aslında. Yüksek lisans diploması üzerinden kurgulanan bir oyun. Bu iddianameyi hazırlayanların aklı tarihe utanç yazısı olarak geçmiştir. Ekrem İmamoğlu, 18 yaşında bir öğrenciydi. 18 yaşındaki bir çocuğun düşürüldüğü duruma bakar mısınız? Yazıklar olsun bu yazıları hazırlayanlara. Anacığımın ak sütü kadar helal olan diplomamı iptal ettiler. 30-35 yıl önce benim cumhurbaşkanı olacağımı anlamışlar" dedi.

'UMUDU İFLAS ETTİRİYORLAR AMA ETTİRMEYECEĞİM'

Hakimin, "Doğu Akdeniz Üniversitesi'ne kayıt oldunuz mu?" sorusu üzerine İmamoğlu, "Doğu Akdeniz Üniversitesi'yle ilgili bir kaydım yok, kaydolmadım. Eğer 'İmamoğlu Doğu Akdeniz'de okudu' diyorlarsa bu yalandır. Web sitesinde 'Doğu Akdeniz' yazıldığını savcılıktan öğrendim. Bir arkadaşımın benden bir sene önce geçiş yaptığını öğrendim. Bir sene sonra da bir ilan gördüm ve başvurdum. İşin hikayesi budur. Daha sonra İstanbul Üniversitesi'ne gittim. O gencecik yaşta çalışan bir iş insanı oldum. Dolu dolu yıllarımla o üniversiteyi bitirdim ve anamın ak sütü gibi helal diplomamı aldım. Partimizin 23 Mart'ta Genel Başkanımızın ortaya koyduğu ön seçimle adayımızı tercih edeceğimiz tarihe sırf ulaşmamam için diplomamı alelacele iptal ettirdiler. Yazık. Burada adaleti, en yüce yargı makamını temsil eden hakiminden savcısına kadar herkes, sadece kendi koltuğu için, milletin cebinden para harcadı. Bugün iletişim çağında, tarihi geçmiş pespaye bir kararla karşı karşıya kaldık. Halkımızın adım adım karanlığa mahkum edildiği bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Umudu iflas ettiriyorlar ama ettirmeyeceğim. Sevgi dolu konuşuyorum diye benimle 'sevgi pıtırcığı' diye dalga geçiyorlar. Evet, ben hala bir sevgi pıtırcığıyım. Böyle bir geçiş döneminde 12 metrekarede öyle özgürüm ki. Bu ülkede eğitime güvenmeyenlerin oranı yüzde yetmiş. Üniversite mezunlarımızın üçte biri işsiz" şeklinde konuştu. (DHA)

'91 YILINDA ÖĞRENCİ BELGESİ ALMIŞIM'

İmamoğlu savunmasının devamında, "Bu iddianame ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti'ne hakaret ediyorsunuz. Diploma iptal edilsin diye neredeyse Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin varlığını inkar edecekler. University College of Northern Cyprus şu an Girne Amerikan Üniversitesi olarak devam ediyor. Türkiye benim vatanım, Kıbrıs gerçekten yavru vatanım. Diyorlar ki üniversite kütüğüne sahte şekilde Doğu Akdeniz Üniversitesi yazılmış. Doğu Akdeniz Üniversitesi ve ben ne alaka? Oturup üniversitenin kütüğüne ben mi yazdım? Benim pırlanta gibi dilekçem var. University College of Northern Cyprus'ın hazırlık ve işletme 2'nci sınıfını alttan ders bırakmadan bitirdiğimi yazdığım dilekçem var" dedi. Hakimin "Doğu Akdeniz yazdığınızö yönünde bir iddia var beyanı üzerine İmamoğlu, iddianamenin saçmalık olduğunu zaten söyledim. University College of Northern Cyprus'tan geldiğimi gizlememişim ki. 1 sene önce bu okuldan geçiş yapan oldu diyorum. 1 sene önce İstanbul Üniversitesi öğrenci almış, başka delile gerek var mı? Diyorlar ya, kütükte University College of Northern Cyprus yazmıyor. Ben 91 yılında öğrenci belgesi almışım, burada da yazıyor: "Northern Cyprus Universityö Ben, İstanbul Üniversitesi'ndeki rektörü bu olaydan önce aradığımda "Bakın, bu namustur, yanlış bir iş yapmayın" dediğimde acı içindeki sesini duydum. 3 tane adam atamışsınız. Sanat tarihçisi, doktor. Hukukçu yok. Niye? Her şeyi göze alabilsinler diye" ifadelerini kullandı.

İMAMOĞLU DURUŞMAYA SEÇİM PANOSU GETİRDİ

Ekrem İmamoğlu yanında getirdiği 2024 İstanbul seçim sonuçlarının yazdığı harita şeklindeki panoyu göstererek "39 ilçenin 32'sinde İmamoğlu birinci çıktı. Bunun sadece dört tanesinde bir puan civarında ve altında bir oranla ikinci oldum. Benim için öyle bir onur ki o yüzden savcının yazdığı saçmalıklar bana vız gelir' ifadelerini kullandı.

PEHLİVAN'IN SAVUNMA YAPMASI İÇİN ARA VERİLDİ

'Yolsuzluk' soruşturması kapsamında tutuklanan avukat Mehmet Pehlivan'ın İmamoğlu hakkında savunma yapması için tutuklu bulunduğu cezaevine SEGBİS ile bağlanması beklendi. Mahkeme heyeti bağlantının sağlanması için duruşmaya ara verildi.

DURUŞMA ARASINDA SORULARI YANITLADI

Duruşmaya ara verilmesi üzerine basın mensuplarının sorularını yanıtlayan İmamoğlu, İl başkanlığında yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? sorusuna ilişkin İmamoğlu, "İl başkanlığında yaşananlar çok acı. Evi gasp edilmiş gibi içim yanarak izledim. Bu, ülkenin düzeni adına tehdittir. Türkiye'nin siyasetinin, demokrasisinin meselesidir. AK Parti'de gerçekten siyaset yapmış insanların dahi bu işe 'dur' demesi şarttır. Bu uygulama şekli, polisin bu şekilde devreye alınması, Türk polisinin bu kadar itibarının aşağılandığı başka bir dönem olmamıştır. Ben bütün kuruluşları buna 'dur' demeye davet ediyorum. Düşünsenize, polis işlem yapıyor ama evrak veremiyor. Üsküdar'da kaçak büfeleri yıkarken polis nöbet tuttum, ama bu şekilde olmaz. Talimatın altı yasayla, hukukla beslenmek zorundadır. Allah korusun, yani böyle ucu yok. O zaman biz en güvenli yerde duruyoruz" ifadelerini kullandı.

'BU MESELE DEMOKRASİYE YAPILAN BİR MÜDAHALEDİR'

15 Eylül'de görülecek kurultay davasına ilişkin ne düşünüyorsunuz? sorusu üzerine ise İmamoğlu, "Bu mesele, Cumhuriyet Halk Partisi meselesi değil, Türkiye'deki demokrasinin varlığı-yokluğu meselesidir. Bu mesele CHP'ye yapılan bir müdahale değil, demokrasiye yapılan bir müdahaledir. Umut ediyorum ki bu defter o gün kapanır. Bu ülke bir günlük istişare zeminine hazır olsun. Bu kavgayı, çatışmayı isteyen aklın nasıl bir siyaset zihni var? Nasıl bir ihtirasla bunu taşıyor?" dedi.

'UMARIM KENDİSİ İÇİN DOĞRU BİR KARAR VERİR'

Kemal Kılıçdaroğlu'nun sessizliğini nasıl yorumluyorsunuz? sorusuna ise İmamoğlu, "Umarım kendisi için doğru bir karar verir. Diliyorum, istiyorumö dedi.

'SAVUNMA VERMEYİ REDDEDİYORUM'

Avukat Mehmet Pehlivan bulunduğu cezaevinden duruşmaya SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemleri) ile bağlanarak, "Şu an duruşmada Türk hukuk tarihinde belki bir ilki yaşıyoruz. Tutuklu bir avukat olarak, üstümde cübbem dahi olmadan müdafi olarak hazır edildim. Cübbemin olmaması, müdafilikten geri duracağımı kimse düşünmesin. Ben, karşınızda müdafi görevini yaparken tutsak bir avukat olarak bulunuyorum. Bunun kayıtlarınıza geçmesi Türk hukuk tarihi açısından önemli. Müvekkilimle ilgili birçok hukuki eksiklik olması nedeniyle savunma vermeyi reddediyorum. Bir sonraki duruşmada salonda hazır bulunmayı talep ediyorum. Savunmayı salona getirildiğimde yapacağım" ifadelerini kullandı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

------

-Basın mensuplarının bekleyişi

-Duruşma salonu önünde bekleyenler

-Ailesi ve yakın çalışma arkadaşlarının binaya girişi

-Özgür Özel'in Silivri'ye gelmesi

=========

4- CHP'Lİ ÖZÇAĞDAŞ VE KARABAT SARIYER'DEKİ ESKİ İL BİNASINDA KONUŞTU

Gülseren KARAPINAR- Doğukan YİLMAZ / İSTANBUL, (DHA)- SARIYER'deki CHP'nin eski İl Başkanlığı binasında CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat basın açıklaması gerçekleştirdi. Karabat, "Dün Ankara'da ne oldu. Esastan ret kararı verildi. Şimdi bu esastan reddin hukuksal işlemleri ayrı bir şey, kayyumu boşa düşürüyor. Ama siyasi etik ve ahlak gereği de yıllardan beri bu partiye görev yapmış birilerinin ilçe başkanlığı yapmış, il başkanlığı yapmış birilerinin o karar çıktığı andan itibaren artık daha fazla ortalığı germemesi gerekir. 'Süremiz zaten kısa' diyor ya. Sürenin bittiğini de bilmesi gerekir. Süre zaten kısaysa kısa bir süre için bu kadar gerginliğe değer mi. Ve ben söylüyorum, 'Gürsel Tekin, kısa bir süre için Gürsel Tekin adını yok etmeye değer mi" ifadelereini kullandı.

CHP'nin Sarıyer'de bulunan eski İl Başkanlığı binası önündeki bekleyiş bugün de devam ediyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgüür Karabat il binasında açıklamalarda bulundu.

'BURASI CUMHURİYET HALK PARTİSİ'NİN MALI'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, "Bugün itibariyle sizin de gördüğünüz üzere Genel Başkanlık Çalışma Ofisimiz halen tüm yurttaşlarımızın katılımına kapalı. İl başkanlarımız, İlçe Başkanlarımız, parti üyelerimiz ve yurttaşlarımız maalesef buraya girme hakkına sahip değiller. Buradaki tartışma aslında ister çalışma ofisi olsun ister İl Başkanlığı olsun tüm yurttaşlara açık olması gerekir kaldı ki, Cumhuriyet Halk Partisi tarafından gerekli bildirimler gerekli kişilere gerekli kurumlara zamanında yapıldı. İnanılmaz bir ayak diremeyle karşı karşıyayız. Valilik tarafından kanunsuz bir işgalle karşı karşıyayız. Anlamsız bir direnişle karşı karşıyayız. Kendi binamız üzerindeki tasarrufumuzun uygulanmamasını isteniyor. Türkiye'nin bu görüntülere ihtiyacı olmadığını düşündüğümüzden, dün genel başkanınız buraya geldi, heyetleri kabul etti. O sıralarda yine her şey normale dönmüştü. Genel başkanımızın ayrılmasından sonra koşar adım tekrar geri gelerek burası bloke edildi. Bunun hangisinin doğru olduğuna bir karar vermeleri gerekir. O nedenle Cumhuriyet Halk Partisi olarak Genel Başkanlık Çalışma Ofisimizde çalışmalarımızı sürdürmeye devam ediyoruz. Enteresan bir durum var. Burası bir partinin özel mülkü. Birazdan Karabat'a sözü bırakacağım. Çünkü bütün bu parti mülklerinden sorumlu olan genel başkan yardımcımız burada. Burası Cumhuriyet Halk Partisi'nin malı. İstediğimiz her şeyi yapabiliriz. İster çalışma ofisi yaparız. İster Parti Okulu yaparız. İster Akademi yaparız. İster ilçe başkanlığı. İster İl Başkanlığı... Valilik tamamen ayak diretiyor. Kayyum heyeti sanki bundan mutsuzmuş gibi açıklamalar yapıyor. İçişleri Bakanlığı ölüm sessizliğine kapılmış ama gerçek şu; buraya yurttaşlar gelemiyorlar gidemiyorlar. Çalışanlar gelemiyorlar, gidemiyorlar. Partiler gelemiyorlar, gidemiyorlar" dedi.

'KISA BİR SÜRE İÇİN GÜRSEL TEKİN ADINI YOK ETMEYE DEĞER Mİ'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, "Hem buraya 5 bin polisle girip hem bu barikatları kurdurup 11 kilometre barikat siparişi verdirip hem de 'Bunların kaldırılmasıyla uğraşıyoruz' demek aslında çok inandırıcı bir tutum değil. Samimi bir tutumda değil. Ben Gürsel Bey'le beraber onun ilçe başkanıydım. Ve ben o zaman onu şöyle tanıyordum. Barikatın arkasında partiyi savunan olarak tanıyordum. Bugün barikatın karşısında geçmiş birisi olarak böyle konuşunca çok inandırıcı gelmiyor. Onun ötesinde bir hukuk devletinde yaşıyoruz. Hukuk devletinde medeni hukuk uyan herkes bilir ki eşyanın sahibi kimse tasarruf hakkı ondadır. Eşyanın sahibi Cumhuriyet Halk Partisi ve onu temsil edenler de bugün itibariyle belli. Biz diyoruz ki 'Burası il başkanlığı değil'. Kime söylememiz lazım bunu. Bunu biz bir izine bağlı olarak söylemiyoruz. Bunu bir bildirim hakkımız var. Bunu kime bildireceğiz. Yargıtaya. Peki Yargıtay'a bildirdikten sonra, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na bildirdikten sonra onların ne yapması gerekiyor. İlgili birimlere, İstanbul ilindeki valiliğe yazı yazması lazım. Valinin de bir silsile halinde emniyete bildirim yapması lazım ki il binasını koruması gerekiyorsa il binası neredeyse orayı korumaya alsın. İl binası Bahçelievler'de. Dolayısıyla bir tedbir alması gerekirse oraya tedbir alması gerek. Ama bir ayak diremeyle karşı karşıyayız. Sanki bir şeyi bekleme havasındalar. Sanki bir şeyi bekleme havasında. Böyle gelsin de pazartesi, gelsin de pazartesi. Hani eskiden kara çarşambalar, perşembeler, cumalar oluyor da ekonomik krizde. Öyle bir şey. Ama şunu söyleyeyim artık eskiden bir günü derdik biz 'Kara Perşembe' ekonomik krizlerde anlatırdık. Bugün bu ülkede her gün kara bir gün olarak yaşanıyor. Her gün. Ekonomik anlamda da böyle, siyasi olarak da böyle, hukuksal olarak da böyle. Dolayısıyla bir pazartesi beklemeye gerek yok. Bu toplumun beklemesi gerektiği gün bir pazar. O pazarda sandığın kurulduğu Pazar, onu söylemek isterim. Dolayısıyla sandıktan kaçanların hamleleriyle karşı karşıyayız. Şunu söylemek isterim; biz kararlı ve inatlı bir şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Çünkü haklıyız. Haklıyız bunu görüyoruz. Kimsenin hukuka müdahale etmediği alanda kararların nasıl çıktığını görüyoruz. Unutmuşlar bir tane mahkemeyi kenarda müdahale etmemişler. Dün Ankara'da ne oldu? Esastan ret kararı verildi. Şimdi bu esastan rettin hukuksal işlemleri ayrı bir şey, kayyumu boşa düşürüyor. Ama siyasi etik ve ahlak gereği de yıllardan beri bu partiye görev yapmış birilerinin ilçe başkanlığı yapmış, il başkanlığı yapmış birilerinin o karar çıktığı andan itibaren artık daha fazla ortalığı germemesi gerekir. 'Süremiz zaten kısa' diyor ya. Sürenin bittiğini de bilmesi gerekir. Süre zaten kısaysa kısa bir süre için bu kadar gerginliğe değer mi. Bu kadar yokuşa değer mi. Ve ben söylüyorum, 'Gürsel Tekin, kısa bir süre için Gürsel Tekin adını yok etmeye değer mi" dedi.

'YÜKSEK DİSİPLİN KURULU ÜYELERİ GELEMEDİ AMA PARTİDEN ATILMIŞ KİŞİLER BURAYA ARAÇLA GELDİ'

Karabat, "Söyleyeyim ayın 21'inde Kurultay var. Hadi pazartesi bir karar çıktı. Kayyum görevini çarşamba alır en fazla yasal olarak bahsediyorum. Bina girişinden bahsetmiyorum. Geriye kaldı Pazar. Üç gün. Üç güne değer mi. Pazar günü zaten seçim yapacağız. Üç gün sonra da burada seçim yapacağız 24'ünde. Ne yapacağız ondan sonra? Dolayısıyla buraya partinin çalışanları giremiyor. Bak partinin çalışanları giremiyor. Ben bugün bizim olduğumuz katı temizleyecek kişilerle ilgili bir sürü görüşme yaparak özel izinle, isimler bildirerek alıyorum. Partinin resmi çalışanları şu ablukanın içine gelip ilk günlerde gelip giremedi. Şimdi o arkadaşlar doğal olarak ücretsiz izin talebinde bulundular. Bakın partinin çalışanları Allah aşkına şuraya gelebilir mi ya. Otobüse binecek, minibüse binecek, polis barikatını geçecek, belki polise karşı karşıya gelecek. Hepsinin çoluğu var, çocuğu var, özel durumları var, bilmem neyi var. Gelebilir mi parti çalışanı buraya? Yüksek Disiplin kurulu üyeleri gelemedi. Ama partiden atılmış kişiler buraya geldi. Partiden atılmış kişiler hatta buraya araçla geldi. Parti aleyhine konuşanlar, partinin genel başkanları aleyhine 'Amerikancı' diyenler özel izinle buraya girdi. Özel izinle. Dolayısıyla arkadaşlar, biz dikkatli ve özenli bir şekilde takip ediyoruz. Burası bir kez daha söylüyorum. Partimizin Genel Başkanlık Çalışma Ofisidir. Burada 'çalışmıyorlar' diyorlarsa bakın iki tane genel başkan yardımcısı, bir tane milletvekilimizle beraberce burada çalışıyoruz. Çalışmaya devam ediyoruz. Çünkü çok önemli hazırlıklarımız var. Parti bir program çalıştayı geçirdi. Bu olaylardan dolayı kamuoyunun dikkatine fazla sunamadık ama çok önemli birikimler sağladı. Bunu da pazartesi günden itibaren kamuoyuyla etkin bir şekilde paylaşmaya devam edeceğiz. Paylaşmamız gereken işler artık, Katar'a bir saldırı oldu İsrail'in. Başka işler oluyor. Bizim artık Türkiye'nin milli savunma politikası ile ilgili görüşlerimizi paylaşmamız gerekiyor. Ekonomiyle ilgili aynı şekilde sosyal güvenlikle ilgili aynı şekilde Türkiye'nin Cumhuriyet Halk Partisi üretecek politikalar ihtiyacı var. Biz onları anlatalım. Recep Tayyip Erdoğan da onlara karşılık versin. Onlara cevap versin. Bakalım burada yarışalım. Onlar bizi yeniyorlarsa baş göz üstüne ama böyle barikatla bizi yenemezler" şeklinde konuştu. (DHA)

Görüntü Dökümü

---------------

-CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş'ın konuşması

-CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat'ın konuşması

========

5- KÜÇÜKÇEKMECE'DE 5 KATLI BİNADA YANGIN; BİR KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ /GENİŞ HABER

Özgür EREN- Altunay TUGA / İSTANBUL, (DHA)- Küçükçekmece'de 5 katlı apartmanda çıkan yangında dumandan etkilenen 6 kişi ambulanslarla hastanelere götürüldü. 63 yaşındaki apartman sakini hastanede hayatını kaybederken dumandan etkilenenlerin yakınları olay yerinde sinir krizi geçirdi.

Olay, Cumhuriyet Mahallesi Yeşilçam Sokak'ta bulunan 5 katlı apartmanın girişinde öğlen saatlerinde meydana geldi. Apartmanın girişinde çıkan dumanlar kısa sürede bütün binayı sardı. Apartman sakinlerinin bir kısmı kendilerini sokağa atarken bir kısmı da üst katlara çıkmaya çalıştı. İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye, sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri merdiven yardımı ile mahsur kalan 1'i çocuk 4 kişiye ulaştı. Apartman içerisinde yoğun dumana maruz kalan Mustafa Gürhan (63) merdiven ile apartmandan çıkartılıp sağlık ekiplerine teslim edildi. Ağır yaralı alan Gürhan ambulans ile hastaneye götürüldü ancak tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybetti.

'1 İTFAİYE ERİ DE DUMANDAN ETKİLENDİ'

Üst katlarda yoğun dumana maruz kalan 1 kadın da itfaiye ekipleri tarafından kurtarıldı. Durumu ağır olan kadın, sağlık ekipleri tarafından ambulansla hastaneye götürüldü. Yaralıların ambulanslara taşınması sırasında bazı apartman sakinleri gözyaşlarına tutmadı. Yakınlarının ambulanslara taşındığını görenler ise sinir krizi geçirdi. Sokakta yaşanan panik anları kameralara yansıdı. Yangın sırasında dumandan etkilenen kediler apartmandan çıkartıldı. Kedilere sahipleri, şırınga içerisinde ayran içirdi.

Yangına müdahale sırasında 1 itfaiye eri de dumandan etkilenerek hastaneye götürüldü. Polis ekipleri olay yerinde ve çevresinde güvenlik önlemi alırken yangın ile ilgili soruşturma başlatıldı.

Sokak sakini Çiğdem Aslan, "Patır patır sesler geldi. Yanan apartmanda arkadaşlarım vardı. Tek amca yaşıyordu, ona baktık biz. Bir anda alevler sardı. Elektrik kablolarındanmış. Sonra ortalık ana baba günü gibi oldu. İlk alevler kapıdan çıktı. İnsanlar çıkamadı. İlk kurtulanlar garajdan çıkanlar. Diğerleri hep yukarıya kaçmış. 3 kişiyi gördüm. Kadın olan pek kötü değildi. Tanıdığım kişinin durumu iyi değildi. 1 tane de çocuk çıkartılar ama ben görmedim" dedi.

Görüntü Dökümü:

------------------

-Sokakta yaşanan panik ve ağlamalar

-Yaralıların merdivenle sokağa indirilmesi

-Yaralıların sedyeyle hastaneye götürülmesi

-Yaralı yakınlarının sinir krizleri

-Ekiplerden görüntü

-Polis ekiplerinden görüntü

-Polisin sakinleştirme çabaları

-Yanan binadan görüntü

-Sokaktan görüntü

-Sokak sakini ile röportaj

-Genel ve detay görüntüler

========

6-ŞİŞLİ CEMAL REŞİT REY KONSER SALONU'NDA ÇIKAN YANGIN SÖNDÜRÜLDÜ; 2 İŞÇİ DUMANDAN ETKİLENDİ

Doğan Can CESUR / İSTANBUL, (DHA) - Şişli'de tadilat halindeki Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu'nun alt katındaki depo bölümünde çıkan yangın söndürüldü. Kaynak yapıldığı sırada malzemelerin alev alması nedeniyle çıkan yangında 2 işçi dumandan etkilendi.

Yangın, saat 16.00 sıralarında Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda çıktı. Edinilen bilgiye göre, tadilat yapılan salonun alt katındaki depo alanında işçiler kaynak makinesiyle çalıştığı sırada kıvılcım sıçrayan malzemeler alev aldı. Dumanların yükselmesi üzerine ihbar üzerine Beyoğlu, Şişli ve Beşiktaş İtfaiye Grup Amirliklerine bağlı ekipler olay yerine sevk edildi. Kısa sürede gelen ekiplerin müdahalesiyle yangın södürüldü. Yangında 2 işçinin dumandan etkilendiği öğrenildi. Çalışanlar tahliye edilirken, salonda soğutma çalışmaları yapıldı. Yangının çıkış nedenine ilişkin çalışma başlatıldı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

-----------

(Aktüel)

-Olay yeri

-Ekiplerin müdahalesi

-Depodan çıkan dumanlar

-Dışarıdaki işçiler

-Yaşanan hareketlilik

-Genel ve Detay

======

7 - ZEYTİNBURNU'NDA CAMİ GÖREVLİSİNİ DÖVEN BOKSÖR HAKKINDA İDDİANAME HAZIRLANDI

Ceyda BIYIKLIOĞLU/ İSTANBUL, (DHA) - ZEYTİNBURNU'nda camide çalışan temizlik görevlisini döverek çenesini kıran ve kısmi yüz felcine yol açan sanık Yavuz Özden hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. Savcılık, boksörün 2 yıl 3 aydan 4 yıl 6 aya kadar hapsini talep etti.

Olay 22 Ocak'ta saat 18.45 sıralarında Yenidoğan Mahallesi'ndeki bir camide meydana geldi. Bir dönem Dünya Kick Boks Şampiyonu olan boksör Yavuz Özden, caminin tuvaletine girdi. Özden burada iddiaya göre engelli tuvaletinin kapısını tekmeleyerek içeride birinin olup olmadığını kontrol etti. Bir kişinin haber vermesi üzerine temizlik görevlisi olan evli ve 1 çocuk babası Osman Amaç, madde bağımlısının kapıyı tekmelediğini düşünerek tuvalete geldi. Buradan Özden'i uyaran Amaç ardından namaz kılmak için camiye girdi. Namazını kıldıktan sonra dışarıya çıkan Osman Amaç, tartıştığı Yavuz Özden'in saldırısına uğradı. Gardını alan Özden, Amaç'ı yumruklayarak dövmeye başladı. Ayakkabı çekeceği ile karışıklık vermeye çalışan Amaç'ı caminin içerisine sokan Özden, onu yere yatırıp darbetmeye devam etti. Camidekilerin araya girmesiyle Özden ve Amaç birbirlerinden ayrıldı. Kavga anları güvenlik kamerası tarafından kaydedildi. Olayın ardından Özden camiden ayrılırken, çenesinin kırıldığını farkeden Osman Amaç ise hastaneye götürüldü. Ameliyata alınan Amaç tedaviye alındı. Ancak Amaç'ın kısmi yüz felci geçirdiği tespit edildi. Hastaneden taburcu edilen Osman Amaç, emniyete giderek şikayette bulundu.

Amaç'ın şikayeti üzerine harekete geçen polis ekipleri, Yavuz Özden'i gözaltına aldı. Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen Özden, çıkarıldığı mahkemece tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olayla ilgili Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma tamamlanarak, iddianame hazırlandı. Tarafların ifadelerine yer verilen iddianamede, Dünya şampiyonu boksör Yavuz Özden'in 'Kemik kırılmasına sebebiyet verecek şekilde nitelikli kasten yaralama' suçundan 2 yıl 3 aydan 4 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması istendi. Sanık Özden'in 16 Aralık'ta Bakırköy 26. Asliye Ceza Mahkemesi'nde hakim karşısına çıkacak. (DHA)

Görüntü Dökümü

------------------------

ARŞİV

(Güvenlik kamerası)

- Olay anı

(Emniyet görüntüsü)

- Şüphelinin emniyete getirilmesi

========================================

8 - EŞİNİ BOĞARAK ÖLDÜRDÜĞÜ ÖNE SÜRÜLEN SANIK HAKİM KARŞISINA ÇIKTI: EŞİM KENDİ KENDİNE ÖLDÜ

Ceyda BIYIKLIOĞLU/İSTANBUL, (DHA) - ESENYURT'ta eşi Sibel Güler'i (33) boğarak öldürdüğü öne sürülen tutuklu sanık Sercan Güler ilk kez hakim karşısına çıktı. Güler savunmasında, "Eşim kendi kendine öldü ben uyuyordumö dedi. Mahkeme heyeti, duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.

Olay 12 Şubat'ta Esenyurt Akçaburgaz Mahallesi 3002. Sokak'ta meydana geldi. Gece saatlerinde Sercan Güler'in bağırışlarını duyan akrabaları, Güler ailesinin evine girdiklerinde Sibel Güler'in nefes almadığını fark etti. İhbar üzerine adrese gelen acil sağlık ekibi, Sibel Güler'in hayatını kaybettiğini belirledi. Hayatını kaybeden kadının eşi Sercan Güler, polis tarafından gözaltına alındıktan sonra çıkarıldığı adli makamlarca tutuklandı. Yapılan otopside Sibel Güler'in 'boyun baskısı ve el ile ağzının kapatılması' nedeniyle hayatını kaybettiği tespit edildi. Soruşturma kapsamında sanık Sercan Güler hakkında Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından hazırlanan raporda, sanığın işlediği öne sürülen fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamadığı ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış olduğu belirtilerek 'akli dengesinin yerinde olmadığı' tespit edildi. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede ise, sanık Sercan Güler'in 'Eşe karşı kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis ile cezalandırılması talep edildi.

Olayla ilgili açılan davanın ilk duruşması bugün Bakırköy 24. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşma salonunda tutuklu sanık Sercan Güler, hayatını kaybeden Sibel Güler'in ailesi ve taraf avukatları hazır bulundu. Duruşmada savunma yapan sanık Sercan Güler, "Eşim kendi kendine öldü. Aramızda tartışma, kavga olmadı. Ben eşimin yanında yatıyordum. Uyanınca nefes almadığını fark ettim. Şok yaşadım. Kendimden geçtim. Bağırıp, çağırmaya başladım. Evde çocuklar da vardı. Karşı dairede oturan annem, ağabeyim ve ablam uyandı. Evimize gelip 112'ye haber verdiler. Otopsi raporunda yer alan, 'Boyun baskısı ve el ile ağız kapatma nedeniyle ölüm' beyanı doğru değil. Ben sadece parmağımla nefes alıp almadığını kontrol ettim. Otopsi de çıkan boyun baskısı o yüzden olabilir. Olay anına dair bir şey hatırlamıyorum. Akli dengem yerinde değil. İlaç kullanıyorum. 5 ay Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde yattım" dedi.

'BABAM, KURBAN OLDUĞUM ALLAH'IM SUÇUMU AFFET DİYE BAĞRIYORDU'

Duruşmada tanık sıfatıyla ifade veren çiftin çocuklarından N.Y.G. ise, "Ben kardeşimin ağlama sesine uyandım. Salona geçtim. Babam kardeşime sussun diye çikolata verdi. Babam o zamanlar yeni namaza başlamıştı. Benim tabletimi alıp namaz kılmak için mutfağa geçti. Sonra küçük kardeşim ağladı. Ben de anne diye seslendim, ama cevap yoktu. Ardından babam mutfakta kendi kendine bağırmaya başladı. 'Kurban olduğum Allah'ım suçumu affet' diye bağırıyordu" dedi.

'AĞZINDA YEMEK KAŞIĞI VARDI'

Olay günü bağırış seslerini duyup eve gelen Serdar Güler ise, "Ben seslere uyandım. Evden çıkıp aşağıya inerken 'Allah-u Ekber' diye bir ses yükseldi. Eve girdiğimde Sercan'ı seccadenin üstünde gördüm. Sinir krizi geçiriyordu. 'Allahım niye böyle oldu. Bana yardım et' diye bağırıyordu. Annem geldi. Annemi görünce, 'Anne yatak odasına git' dedi. Annem odayı açamadı. O sırada odanın anahtarının Sercan'ın avucunda olduğunu gördüm. Avucunu açıp anahtarı aldım. Anneme fırlattım. Annem odayı açar açmaz, çığlık attı. Yatak odasına girdiğim zaman Sibel'in cansız bedenini gördüm. Sibel'in ağzında yemek kaşığı vardı" dedi.

'TEKRAR AKIL SAĞLIĞI RAPORU ALINMASINI TALEP EDİYORUZ'

Sibel Güler'in anne ve babasının avukatı Kenan Babahan, "Sanığın akli dengesi yerindedir. Daha önce de eşinin çalışmasını istemediği için kıskançlıkları olmuştur. Özellikle maktulün ablası, kardeşinin sanık nedeniyle çok kez zor durumda kaldığını söylemiştir. Biz akıl sağlığı raporunun tekrar alınmasını talep ediyoruz" dedi.

DURUŞMA ERTELENDİ

Tarafları dinleyen mahkeme heyeti, sanık hakkında tekrar akıl sağlığı raporu alınması talebini reddederek, eksik hususların tamamlanması amacıyla duruşmayı erteledi. (DHA)

=========

9- AVCILAR'DA YANAN OTOMOBİL KULLANILAMAZ HALE GELDİ

İhsan DÖRTKARDEŞ/İSTANBUL,(DHA) - AVCILAR'da seyir halindeki otomobilin motor kısmında yangın çıktı. Aracın tamamına yayılan yangın, itfaiye tarafından söndürüldü. Yangın sonrasında araç kullanılamaz hale geldi.

Yangın saat 09.00 sıralarında Ambarlı Mahallesi Reşit Paşa Caddesi'nde seyir halindeki 11 AAF 676 plakalı otomobilin motor kısmında başladı. Kaputtan yükselen dumanı gören sürücü aracı durdurarak, indi. Yangın, kısa sürede aracın tamamına yayılırken, ihbar üzerine adrese polis, itfaiye ve acil sağlık ekipleri geldi. Yangın, itfaiyenin müdahalesi ile söndürüldü. Sağlık ekiplerinin kontrollerinde yangında yaralanan kimsenin olmadığı anlaşılırken, yangın sonrasında araç kullanılamaz hale geldi. Yangınla ilgili inceleme başlatıldı. (DHA)

Görüntü dökümü:

------------

(Cep telefonu)

- Yanan aracın görüntüleri

- İtfaiyenin müdahalesi

(Aktüel)

- Olay yerinden görüntüler

========

10- FATİH'TE ÇOCUĞU OYALAYARAK MASADAKİ TELEFONU ALDI

Emre KURT-Utku Can SÖNMEZ/İSTANBUL,(DHA)- FATİH'te bir iş yerine giren şüpheli, masada oturan çocuğu oyalayarak cep telefonunu aldı. O anlar güvenlik kamerasına yansıdı.

Olay, geçtiğimiz günlerde Molla Gürani Mahallesi'nde meydana geldi. İddiaya göre, kimliği belirsiz bir kişi iş yerine gelerek masanın başında bulunan çocuğa babasını sordu. Çocuğu bu şekilde oyalayan şüpheli, masanın üzerinde duran cep telefonunu alarak iş yerinden çıktı. Telefonun çalındığını fark eden iş yeri sahibi, güvenlik kamaralarını inceledi. Hırsızlık anı iş yerinin güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Görüntülerde şüphelinin çocuğa bir şeyler sorduğu, ardından masanın üzerindeki telefonu alıp hızla uzaklaştığı görülüyor. İş yeri sahibinin şüpheliden şikayetçi olmadığı öğrenildi. (DHA)

Görüntü Dökümü:

-----------

(Güvenlik kamerası)

-Şüphelinin iş yerine girerek çocukla sohbet edişi

-Cep telefonunu alarak dışarı çıkışı

=========================

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber