DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

1- (Geniş haber) CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN; GAZZE'DE YAŞANANLAR ARTIK TAHAMMÜL SINIRLARINI AŞMIŞTIR
Mikail BIYIKLI-Ömer HASAR /İSTANBUL,(DHA) - CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, "Netanyahu ve yönetimi, Gazze'de işledikleri insanlık suçlarıyla günümüzün Nazileri olarak isimlerini Hitler, Mussolini ve Stalin'in yanına ekletmişlerdir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Üniversitesi İlim Yayma Vakfı 53. Olağan Genel Kurulu'na katıldı. Programa İstanbul Valisi Davut Gül, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmettin Bilal Erdoğan ve BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar de yer aldı.
"DAHA ÇOK SAYIDA ÖĞRENCİMİZE DESTEK VERECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Kökü derinlere inen ulu bir çınar misali ilim ve hikmet yolcularını kuşatmaya devam ediyor. İlim Yayma Vakfı Resulullah efendimizin ilim rütbesi, rütbelerin en yücesidir tavsiyesinin rehberliğinde ebedi ahlakla kuşanmış gençler yetiştirmek için yarım asırdan fazla süredir fedakarca çalışıyor. 1973 yılından beri kuruluş senedindeki ifadesiyle memleket dahilinde ilmin yayılmasını teşvik için koşan, koşturan, emek veren, bu uğurda çile çeken tüm vakıf mensuplarına şükranlarımı sunuyorum. Ebediyete intikal eden vakıf insanlarımızı bir kez daha rahmetle, hürmetle yad ediyorum. Bundan yaklaşık 4 yıl önce kaybettiğimiz kıymetli yol ve dava arkadaşımız Beykoz eski belediye başkanımız, vakfımızın emektarlarından merhum Yücel Çelikbilek'i burada özellikle şükranla anmak istiyorum. Rabbim ruhlarını şad eylesin. Onları cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Allah'ın izniyle bu ocak tütmeye devam ettikçe vakfımız, emektarlarının da amel defterleri kapanmayacaktır. Biz de sizin en hayırlınız insanlara en faydalı olanınızdır şuuruyla, üstüniyetle çalışan iyilik neferlerini hiçbir zaman unutmayacağız. Elbette bunu yaparken o güzel insanlara olan minnet borcumuzu, vakfımızı çok daha ileriye taşıyarak, daha fazla gencimize ulaşacağız. Daha fazla ilim sevdalısının elinden tutacağız. Daha çok sayıda öğrencimize destek vereceğiz. Ortaöğretimden başlayarak ihtiyaç sahibi evlat yanında olacağız. Nitelikli bilimsel çalışmaları teşvik ederek ilim hazinemizin zenginleşmesini sağlayacağız" dedi.
"MİLLETİMİZ YETKİ VERDİKÇE BİZLER DE SİZLERİN HER DAİM YANINIZDA OLMAYI SÜRDÜRECEĞİZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vakfımızın 53. olağan genel kurulunun bu hedeflerle daha hızlı yol almamıza katkı sunacağına inanıyorum. Vatana, millete, ümmete ve tüm insanlığa faydalı nesiller yetiştirmek misyonuyla hiçbir bir engel tanımadan çalışan, ilim yayma vakfının her bir mensubuna Rabbimden muvaffakiyetler diliyorum. Allah ömür, milletimiz yetki verdikçe bizler de sizlerin her daim yanınızda olmayı sürdüreceğiz. Yeter ki sizler elinizi hikmet yolcularının üzerinden çekmeyin. Yeter ki siz kavline ve davasına sadık kuşaklara yetişmesi için emek vermeye devam edin. Yeter ki sizler sağına soluna bakmadan ben varım diyen Asım'ın nesli bir gençlik için samimiyetle çaba gösterin. Allah'ın izniyle gerisi sadece bir zaman meselesidir. Üstadımız merhum Necip Fazıl ne diyor 'üzülme, davanın sahibi haktır, hak olan davada zafer muhakkaktır'. Evet uğruna ömrümüzü adamak şeref duyduğumuz davasının yeryüzünde adaleti tesis etme davasının hak ve hakikati yüceltme davasını, medeniyetimizi ihya etme davasının sahibi alemlerin Rabbi olan yüce Allah'tır. Biz niyetimizi temiz tuttuğumuz samimiyetimizi koruduğumuz müddetçe önümüzü kimse kesemez. Rabbim bizleri sıratı müstakimden ayırmasın diyorum" diye konuştu.
"GAZZE'DE YAŞANANLAR ARTIK TAHAMMÜL SINIRLARINI AŞMIŞTIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İslam dünyası olarak bir Ramazan-ı Şerif'i daha karşılamaya hazırlanıyoruz. Pazarı, pazartesiye bağlayan gece ilk sahurumuza kalkacak inşallah ilk orucumuzu tutacağız. Mübarek Ramazan ayının tüm İslam alemi ve milletimiz için şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennem azabından kurtuluş olan bu mübarek ayı hep birlikte en güzel şekilde idrak etmeye çalışacağız. Ancak ramazan ayını başta Gazze olmak üzere gönül coğrafyamızın pek çok bölgesinde ciddi insani dramların yaşandığı bir dönemde karşılıyoruz. Özellikle 7 Ekim'den beri Gazze'de yaşananlar artık tahammül sınırlarını aşmıştır. Bir terör devleti olan İsrail, batılı güçlerin sınırsız askeri ve diplomatik desteğini arkasına alarak Filistinli kardeşlerimize yönelik tam anlamıyla bir soykırım politikası uygulamaktadır. Bugüne kadar İsrail'in doğrudan sivilleri hedef alan saldırıları sonucunda 32 binden fazla Filistinli şehit oldu. 72 bin Filistinli ise yaralandı. Yaklaşık 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda bırakıldı. Camiler, üniversiteler, okullar ve sivil yerleşim yerleri harabeye döndü. Gıda almak için sıra bekleyen masumların dahi öldürüldüğü bir barbarlıkla karşı karşıyayız. Kur'an-ı Kerim'de esfeli safilinin canlı örneklerini bugün Gazzeli kardeşlerimize bomba yağdıran alçaklardan birebir görüyoruz. Öyle manzaralara şahit olduk ki içinde en küçük bir insanlık kırıntısı olan birisinin uluslararası hukuka, asgari düzeyde de saygı gösteren bir devletin bunları yapabilmesi mümkün değildir. Netanyahu ve gözünü kin bürümüş yönetimin Gazze'de işledikleri insanlık suçlarıyla günümüzün Nazileri olarak isimlerini Hitler'in, Mussolini'nin, Stalin'in, Franco'nun ve diğer modern dönem canilerinin yanına ekletmişlerdir" ifadelerini kullandı.
"YAKLAŞIK 2 MİLYAR NÜFUSLU İSLAM ALEMİ FİLİSTİN HALKINA KARDEŞLİK GÖREVİNİ MAALESEF TAM MANASIYLA YERİNE GETİREMEMİŞTİR"
Erdoğan konuşmasının devamında, "İnsanlığın vicdanında zaten mahkum olan bu katliamcıların uluslararası hukuk önünde de hesap vermeleri için gerekeni yapıyoruz, yapacağız. 7 Ekim'den bu yana süresi itibariyle geçen 155 günde gerçekten yüreklerimizi dağlayan, içimizi parçalayan bir insan olarak yüzümüzü kızartan utanç verici pek çok hadiseyle karşılaştık. Her şeyden önce uluslararası kurumların, insan hakları örgütlerinin ve basın kuruluşlarının söz konusu İsrail olunca nasıl hiçbir işe yaramadıklarını hep birlikte gördük, tecrübe ettik. Mesele Filistinli çocukların, kadınların, masum sivillerin yaşam hakkı olunca insan hakları, evrensel beyannamesinin nasıl sadece bir kağıt parçasına dönüştüğüne hep beraber şahitlik ettik. Yine bu süreç bize İslam dünyasının özellikle ortak hareket etme İsrail ve destekçileri üzerinde sonuç alıcı baskı kurma, zulmü ve katliamı engelleme noktasında halen çok önemli eksiklerinin bulunduğunu göstermiştir. Yaklaşık 2 milyar nüfuslu İslam alemi Filistin halkına kardeşlik görevini maalesef tam manasıyla yerine getirememiştir. Elbette çok uğraşıldı, gayret gösterildi, diplomatik açılan çaba harcayanlar ama Gazze'de masum çocukların ya açlıktan ölmesine ya da kurşunlarla ve üzerlerine atılan bombalarla katledilmesine mani olunamadı. Böyle bir durumun oluşmasının şüphesiz pek çok sebebi bulunuyor. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve küresel sistemin İslam dünyasını dışlayan yapısı bu sebeplerden sadece bir tanesidir. İkinci Cihan Harbinin galipleri tarafından kurgulanan mevcut nizamda Müslümanlar üvey evlat olarak görülmektedir. Türkiye dünya beşten büyüktür haykırışı ile aynı zamanda bize dayatılan, bize itilene itiraz etmektedir" dedi.
"19 UÇAK VE 7 SİVİL YARDIM GEMİSİYLE BÖLGEYE GÖNDERDİĞİMİZ İNSANİ YARDIMLARIN TOPLAMI 40 BİN TONU BULDU"
Erdoğan, "Kardeşlerim ülke ve millet olarak İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının ilk gününden itibaren Filistin halkı için tüm imkanlarımızı seferber ettik. 7 Ekim'den bugüne kadar yabancı liderlerle yaptığımız tüm görüşmelerde Filistin meselesinin ve Gazzeli kardeşlerimizin durumunu gündeme getirdik. Katıldığımız tüm uluslararası toplantılarda, Filistin ve Gazze'nin sesi olduk. Ülkemizdeki İsrail muhipleri dahil hemen herkesin Hamas'a terör örgütü yaftası vurmak için yarıştığı bir dönemde biz buna açıkça itiraz ettik. Topraklarını, onurlarını ve kendi insanlarını savunan Filistinli mücahitlere böyle bir kara çalınamayacağını tüm dünyaya cesaretle ilan ettik. Mısır makamlarıyla son dönemde gelişen ilişkilerimizi Gazze'ye yardımların için kullandık. Şimdiye kadar 19 uçak ve 7 sivil yardım gemisiyle bölgeye gönderdiğimiz insani yardımların toplamı 40 bin tonu buldu. Önceki gün yola çıkan Kızılay'ımıza ait 3 bin tonluk bir yardım gemisi daha yarın El Ariş'e ulaşıyor. Her gün refah sınır kapısından Kızılay'a ve sivil toplum kuruluşlarına ait TIR'lar Gazze'ye yardım taşıyor. Bu yardımların içerisinde gıda, su, hijyen, tıbbi ve barınma malzemelerinin yanı sıra 53 adet ambulans bin 551 jeneratör, 8 sahra hastanesiyle 3 bin çadırda bulunuyor. İnşallah ramazan ayı boyunca yardım miktarını daha da arttıracağız. Refakatçileri birlikte ülkemize getirdiğimiz hasta ve yaralı kardeşlerimizin tedavileri devam ediyor. Filistinli kardeşlerimiz arasında milli birliğin ve mutabakatın temini için de yoğun gayret gösteriyoruz. Bu hafta Filistin Devlet Başkanı Sayın Mahmut Abbas'ı Ankara'da misafir ettik. Gerek dışişleri bakanı gerekse il başkanımız ve diğer Filistinli gruplarla yakın diyalog halinde. Yani elimizin uzandığı, gücümüzün yettiği kadar, Filistinli kardeşlerimize tüm imkanlarımızla yardımcı olmaya çalışıyoruz" dedi.
"TAYYİP ERDOĞAN 15 SENE ÖNCE KATİLLERİN YÜZLERİNE KARŞI 'ONE MİNUTE' DİYE HAYKIRIRKEN NEREDE DURUYORSA BUGÜN DE AYNI YERDE DİMDİK DURMAKTADIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin Filistin davası için verdiği samimi mücadelenin en yakın şahidi tüm gruplarıyla tüm Filistinli kardeşlerimizdir. Gazze'deki katliamı unutturmayan ülkelerin en başında yine biz varız. Şunu çok net ifade etmek istedim. Devletiyle ve milletiyle Filistin davasına en üst seviyede sahip çıkan ülke tartışmasız bir şekilde Türkiye'dir. Hal böyleyken her kim hiçbir şey yapmadılar diyerek hükümetimizi eleştiriyorsak açık söylüyorum iftira ediyor, kul hakkına giriyor demektir. Ne sebeple olursa olsun böyle bir cümle kurmak her şeyden önce aziz milletimize yönelik bir hakarettir. Şu gerçeği tüm dünya çok iyi biliyor. Tayyip Erdoğan 15 sene önce katillerin yüzlerine karşı 'one minute' diye haykırırken nerede duruyorsa bugün de aynı yerde dimdik durmaktadır. En fazla hassasiyet gösterdiğimiz ve bedel ödediğimiz bir konuda bize haksızlık edenleri kendilerini sorgulamaya davet ediyorum. Bizim durduğumuz yer ve verdiğimiz mücadelede ayan beyan ortadadır. Burada asıl üzerinde düşünülmesi gereken bizi hem de çok haksız bir şekilde eleştirenlerin Filistinli mücahitlere terörist diyerek kara çalanların çıkarlarını bilerek veya bilmeyerek hizmet etmesidir" dedi.
"KİMSE BİZE KALKIP DA HAMAS İÇİN TERÖR ÖRGÜTÜ İFADESİNİ KULLANDIRTAMAZ"
Erdoğan konuşmasının devamında, "21 yıl önce göreve gelmeden önce, daha başbakan değildim. Genel başkan olarak Amerika'ya ilk yaptığım seyahatte ABD'nin ileri gelenleriyle masaya oturduğumuzda bana orada Hamas'ı sordular. Hamas'a terör örgütü dediler. Ben onlara o zaman hayır Hamas bir terör örgütü değil. Tam aksine bir direniş örgütüdür demiştim. O zaman başbakan değilim. Seçimi kazanmış bir partinin lideri olarak Amerika seyahatini yaptım. Ve onlara da bu cevabı verdim. Şimdi kimse bize kalkıp da Hamas için terör örgütü ifadesini kullandırtamaz. Ve Hamas'ın liderleriyle çok açık net her şeyi rahatlıkla konuşup onların arkasında dimdik duran bir ülke Türkiye. Filistin davasına gönül verenler olarak birbirimize ok atmak yerine asıl bu habis zihniyetle mücadele etmeli, bunlara zemin kazandırmamalıyız. Türkiye'nin olağanüstü çabalarını görmezden her konuşmalarında işgalci İsrail'e selam çakanların foyasını ortaya dökmeliyiz. Şimdi isterseniz ülkemizin Filistin için ortaya koyduğu çabalara şöyle bir bakın" diyerek video izlettirdi.
"TARİHİNDEN ALDIĞI BİRİKİMLE ÇOK DAHA BÜYÜK BAŞARILARIN SAHİBİ OLACAKTIR"
İlim Yayma Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Necmettin Bilal Erdoğan, "Mayasında azim, insanlık ve inanç olan İlim Yayma Vakfı, tarihinden aldığı birikimle çok daha büyük başarıların sahibi olacaktır inşallah. İnsanlığa değer katacak, cihana adalet ve hoşgörü öğretecek nice güzel insanın yetişmesine vesile olacaktır" diye konuştu.
Hediye takdimi ve hatıra fotoğrafının çektirilmesinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan salondan ayrıldı.
Görüntü Dökümü:
-------
-Erdoğan'ın açıklaması
-Detaylar
============================
2- BAKAN URALOĞLU: HATTIMIZLA KAYAŞEHİR-BAKIRKÖY ARASI 39 DAKİKA OLACAK
Melihcan ÇALIŞKAN - Emre Can URAN / İSTANBUL (DHA) ULAŞTIRMA ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu yarın açılışı gerçekleştirilecek Bakırköy Sahil-Bahçelievler-Güngören-Bağcılar Kirazlı metro hattında incelemelerde bulundu. Kayaşehir-Bakırköy sahil arasında metro yolculuğunun 39 dakika olacağını belirten Uraloğlu, “Bakırköy Sahil-Bahçelievler-Güngören-Bağcılar Kirazlı Metro Hattımız 8,4 km uzunluğunda ve 7 istasyonumuzla hizmet vereceğiz. Saatte 80 kilometre hızla günde 1 milyon yolcu bu hattımız ile ulaşım ihtiyaçlarını karşılayacak. Hattımızın 25 yıllık projeksiyondaki ekonomik kazancımız; 6,1 milyar dolar seviyesinde olacaktır.ö dedi.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu yarın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açılışı gerçekleştirilecek Bakırköy Sahil-Bahçelievler-Güngören-Bağcılar Kirazlı metro hattının, Bakırköy Sahil istasyonunda incelemelerde bulundu. Beraberindekilerle birlikte istasyonu gezen Uraloğlu, daha sonra basın açıklaması yaptı. Uraloğlu konuşmasında metro hattıyla ilgili detayları aktardı, hattın karayolu bakım giderleri başta olmak üzere sağlayacağı tasarrufa ve İstanbul'da devam eden diğer metro projelerine değindi.
ÇALIŞMALARIMIZA SON YILLARDA BÜYÜK BİR HIZ KAZANDIRDIK
Uraloğlu, “İstanbul'u bir baştan diğer başa modern raylı sistem ağlarıyla donatma çalışmalarımıza son yıllarda büyük bir hız kazandırdık.Hatırlarsanız İstanbul'umuzda;2022'de Pendik-Sabiha Gökçen Metro Hattı'nı,2023 yılında İstanbul Havalimanı-Kağıthane Metro Hattı'nı ve Başakşehir-Çam Ve Sakura Hastanesi-Kayaşehir Metro Hattı'nı,Bu yıl Ocak ayı içerisinde Gayrettepe-İstanbul Havalimanı Metro Hattımızın son halkası Kağıthane-Gayrettepe kesimini,2 hafta önce de Sirkeci-Kazlıçeşme Raylı sistem hattımızı İstanbullu vatandaşlarımızın hizmetine sunduk. Tüm bu projelerle İstanbul'da yapımını tamamlayıp, halkımızın hizmetine sunduğumuz metro hatları toplamda 139,3 km'dir.ö dedi.
İSTANBUL'DAKİ BU 3 PROJEMİZİN TOPLAM UZUNLUĞU DA 44,4 KM'DİR
Uraloğlu, “Yarın hizmete açacağımız Bakırköy Sahil- Bahçelievler-Güngören-Bağcılar Kirazlı Metro Hattı projesinin yanında İstanbul'da yapım çalışmaları devam eden diğer hatlarımız da; Halkalı-Başakşehir-İstanbul Havalimanı ve Altunizade - Çamlıca Camii - Bosna Bulvarı Metro Hatlarıdır. İstanbul'daki bu 3 projemizin toplam uzunluğu da 44,4 km'dir.ö şeklinde konuştu.
"GÜNDE 1 MİLYON YOLCU BU HAT İLE ULAŞIM İHTİYACINI KARŞILAYACAK"
Uraloğlu, “Bakırköy Sahil-Bahçelievler-Güngören-Bağcılar Kirazlı Metro Hattımız 8,4 km uzunluğunda ve 7 istasyonumuzla hizmet vereceğiz. Özgün mimari tasarımlara sahip 7 istasyonda toplam 105 bin metrekare kapalı alanın inşa ettik ve çevre düzenlemesi ile peyzaj işlerini de tamamladık. Böylece Kayaşehir'den yola çıkan yolcular, Kirazlı'da son bulan bir yolculuk yerine Bakırköy'e kadar tek trenle seyahat edebilecekler. Saatte 80 kilometre hızla günde 1 milyon yolcu bu hattımız ile ulaşım ihtiyaçlarını karşılayacak.ö dedi.
KAYAŞEHİR-BAKIRKÖY SAHİL ARASI 39 DAKİKA OLACAK
Uraloğlu, “Projemizi tamamlayarak; Kirazlı İstasyonunda; Kayaşehir-Kirazlı Metrosu'na,Yenikapı-Bağcılar-Kirazlı Metrosu'na,İncirli İstasyonunda; Metrobüs Hattı'na,Yenikapı-Atatürk Havalimanı metrosuna, Özgürlük Meydanı İstasyonunda; Marmaray, Yüksek Hızlı Tren Hattı'na, Bakırköy Sahil İstasyonunda ise İstanbul Deniz Otobüsü ile entegre olarak kesintisiz ulaşım sağlıyoruz. Bu sayede; Kayaşehir-Bakırköy Sahili arası 39 dakika,Çam ve Sakura Şehir Hastanesi - İncirli arası 31 dakika, Kayaşehir-Kirazlı arası 27 dakika, Metrokent-Özgürlük meydanı arası seyahat süresi ise 30 dakika olacaktır. Böylece; hattımızın 25 yıllık projeksiyondaki karayolu bakım, işletme ve zaman kazancını dikkate aldığımızda toplamda ekonomik kazancımız; 6,1 milyar dolar seviyesinde olacaktır.ö diye konuştu.
MURAT KURUM İLE İSTANBUL'UN DURAKLAMA DÖNEMİNE SON VERECEĞİZ
Yaklaşan yerel seçime de değinen Uraloğlu, “İstanbul, temel atmama törenleri değil, ihtiyaçları giderecek proje üstüne projeyi yani gerçek hizmeti bekliyor.İstanbul, hemşerilerimizin dertleriyle dertlenen, tek gayesi sadece İstanbul olan bir belediye başkanını hak ediyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Sayın Murat Kurum ile de İstanbul'un duraklama dönemine son vereceğiz.ö ifadelerini kullandı.
Görüntü Dökümü:
-------------
- Bakan Abdulkadir Uraloğlu'nun konuşması
- İstasyondan detay görüntüler
===============================
3- TÜRKİYE'NİN KONUŞTUĞU KAZADA AYNI ARAÇTAKİLERİN İFADELERİ
Mikail BIYIKLI-Özden ATİK/İSTANBUL,(DHA)- EYÜPSULTAN'da yazar Eylem Tok'un oğlu T.C. lüks araçla arızalanan ATV motorunu emniyet şeridinde kontrol eden gruba çarparak Murat Aci'nin ölümüne neden olmuştu. Kaza sırasında aynı araçta bulunan arkadaşlarının ifadeleri ortaya çıktı. Polis karakolunda verdiği ifadesinde Z.H.D., "Benim elimde yaralı şahsın telefonu olduğunu ve bu telefonu gidip olay yerine bırakmamız gerektiğini söyledim. O esnada K. A. taksiye bindi ve olay yerine gideceğini düşünerek yanında bulunan telefonu K.A.'ya verdim. Akabinde K.A. böyle bir sorumluluğu taşıyamayacağını söyledi ve telefon site girişinde bulunan duvarın üzerine bıraktı. Daha sonra güvenlik gelerek telefonu aldı. Ardından velilerde site önüne geldi ve bizi uzaklaştırdı. T.C.'nin annesi güvenlik görevlisinden telefonu 'sahibine vereceğim' diyerek almak istedi. Güvenlikte telefonu T.C'nin annesine verdi. Ardından T.C.'nin annesi site önünden ayrıldı" dedi.
Kaza, 1 Mart Cuma günü saat 23.30 sıralarında Mithatpaşa Mahallesi Davutpaşa Caddesi'nde meydana gelmişti. 3 ATV motoru ile geziye çıkan Oğuz Murat Aci (29), Tahsin Arslan (23), Süleyman Arslan (21), Hasan Topal (25), İbrahim Gümüş (27), motorlardan birinin arızalanması üzerine emniyet şeridinde durdu. Evli ve 1 çocuk babası Oğuz Murat Aci, bir ATV motorunun ışıklarını yakarak önlem almaya çalıştı. Diğerleri ise arızalanan motorla ilgilendi. O sırada aynı yönde seyir halinde olan T.C.(17)'nin yönetimindeki lüks araç, emniyet şeridinde bekleyenlere çarparak sulama kanalına düşmüştü. Kazada Oğuz Murat Aci olay yerinde hayatını kaybederken, Tahsin Arslan, Süleyman Arslan, Hasan Topal, İbrahim Gümüş yaralanmıştı. Kazadan sonra T.C'nin annesini arayıp yardım istediği, olay yerine gelen ünlü yazar Eylem Tok oğlunu kendi aracına alarak kaçtığı tespit edildi. Kazaya karışan lüks araç ise olay yerinde bırakıldı. Polisin çalışması sonucu, anne Eylem Tok'un, yaşı tutmadığı için ehliyeti olmayan oğlu T. C.'yi de alarak gece 02.00'de havalimanına gittiği, oradan Mısır'a kaçtıkları belirlenmişti. T.C.'nin kullanmış olduğu araçtaki arkadaşlarının karakolda vermiş olduğu ifadeye ulaşıldı.
"BENİ EVDEN ALMAYA GELDİĞİNDE KENDİSİ LÜKS MARKA ARACINI KULLANIYORDU"
A.K. ifadesinde arkadaşı T.C.'nin kendisini arayarak dışarda takılmak istediğini anlatarak, "T.C. beni evden almaya geldiğinde kendisi lüks marka aracını kullanıyordu. Araçta K.D. isimli bir arkadaşımız da vardı. Araç hareket ettikten sonra K.D. evine bıraktık ve T.C'nin evine doğru gittik. T.C.'nin evinin önüne Demir arkadaşımızı bekledik. Tahminimce 10 dakika sonra Demir kullandığı koyu renkli araç geldi. Araçta hatırladığım kadarıyla Demir, Hakkı ve Poyraz vardı. Toplamda 5 kişi olduk ve siteden çıktık. Ben Demir'in olduğu araca bindim. Demir, Hakkı ve Poyraz diğer araç ile peşimizden geldiler. Yılmaz E., Akın ve K. A. isimli arkadaşlarımız farklı bir siteden aldık. Kerem, Yılmaz E. diğer araca bindiler. Toplamda 7 kişi olduk ve Göktürk içinde arabaları da turladık ve site meydanına geldik. Meydanda oturduğumuz esnada aynı sınıfta olduğum M. E. Y.'ı gördük. Yanına ilk defa gördüğüm ve soyadlarını bilmediğim Bartu ve Arda olarak bildiğim şahısları gördük ve muhabbet etmeye başladık. Böylece toplamda 10 kişi olduk. Daha sonra buradan araçlar ile ayrıldık. Diğer aracı Demir kullanıyordu. Demir'in yanına Kerem, Yılmaz E., M. E.Y., Poyraz ve Hakkı bindi. T.C.'nin kullandığı araca ise ben, Arda ve Bartu bindik. Siteden çıktık. Merkezde bulunan benzinliğe gittik. Yakıt aldıktan sonra benzin istasyonundan çıktık ve Bahçeköy Orman yoluna girdik. Orman yoluna girince Demir kendi aracılığıyla önümüze seyir halindeydi. Bir müddet sonra Demir bize el hareketi yaparak önüne geçmemizi istedi. Biz de buna istinaden Demir'i solladık ve önüne geçtik" dedi.
"T.C.'NİN ANNESİ BİR KADIN İLE ESKİ MODEL BİR ARAÇLA OLAY YERİNE GELDİ"
Kaza anını anlatan A.K. ifadesinin devamında, "Yolda ilerlerken kasise denk geldik. T.C. kasisi görünce biraz yavaşladı ve kasisi geçince hızlandı. Daha sonra T.C. yolun sağ tarafına gidiş istikametimizde bir şeyler olduğunu gördü ve direksiyonunu ani bir şekilde bulunan cisimlere çarpmamak için sola doğru kırdı. Araç bir anda kaymaya başladı. Aracın sağ tarafı yani benim olduğum taraf ATV tarzı araçlara doğru kaymaya başladı. Kayma sonucu T.C.'nin kullanmış olduğu ve benim içinde olduğum araç ATV tarzı araçlara bir anda çarptı. Çarpma olayından sonra aracımız solda bulunan yamaca doğru çıktı. Akabinde araçta bulunan T.C., ben, Arda ve Bartu araçtan indik. İndikten sonra yolun ortasına yerdeki şahsın yaralı şekilde yattığını gördüm. Onların yanına giderek iletişim kurmaya çalıştık. Daha sonra kalabalıktan duyduğum kadarıyla yolun diğer yamacına uçurum tarafında da bir yaralı olduğunu gördüm. T.C. o esnada kendi arabasının önüne gitti ve o aracın altına bir kişi olduğunu bize söyledi. Akabinde yoldan geçen başka araçlar durmuş ve yardımcı oluyordu. Kalabalık kişiler için de birilerinin 112'yi aradığını duydum. Daha sonra yolun yamaç kısmında alt tarafta bir yaralının daha olduğunu öğrendik. Çevrede bulunan vatandaşlar yaralının yanına giderek yardım etmeye çalıştı. T.C. bu esnada kendi özel şoförlerini aradı ve kaza yaptığını söyledi. Bir müddet sonra da T.C. annesi arayarak ona da kaza yaptığını söyledi. Olay yerine itfaiye ekibi geldi ve müdahale etmeye başladı. Müdahale esnasında T.C.'nin annesi bir kadın ile eski model plakasını almadığım bir araçla olay yerine geldi. Beni, T.C. ve Demir'i gelmiş olduk aracı bindirdiler. Daha sonra kendisi araca bindi ve olay yerinden uzaklaştık. Ben ve Demir'i site girişinde indirdiler ve devam ettiler. Site önünde bulunduğumuz esnada yaralılardan birine ait olan cep telefonunun Z. H. K. isimli arkadaşımızla kaldığını gördük. Akabinde ben sitede oturan arkadaşımın yanına gittim" ifadelerini kullandı.
"T.C. DAHA DA HIZLANDI VE HIZLI BİR ŞEKİLDE GİTMEYE BAŞLADI"
Olay esnasında diğer araçta olan Z.H.D. İse ifadesinde "Olay günü kalmak için okuldan sonra Demir isimli arkadaşımın evine gittim. Akşam saatlerinde T.C., Demir'i buluşmak için aramış. Yine akşam saatlerinde Demir evden babasının aracını aldı ve evden çıktık. Araçta ben, Demir, Yılmaz E., Kerem ve Poyraz vardı. Evden çıktık ve dolaşmaya başladık. Daha sonra T.C.r ile evinin önünde buluştuk. Akabinde siteye gittik ve meydan kısmında oturduk. Burada isimlerini, olay nedeniyle öğrenmiş olduğum M. E. Y., Bartu ve Arda'yı gördük. Bir müddet sonra hep beraber oradan kalktık. Bu 3 arkadaş yaya oldukları için Çamlık mevkiine gitmek istediklerini şoför arkadaşlara söylediler ve aracımıza bindiler. Demir'in kullandığı araca ben, Yılmaz E., Poyraz, M. E.Y. ve Kerem ile bindik. Ben aracın sağ ön koltuğuna oturdum. Diğerleri T.C.'nin aracına bindiler. Siteden ayrıldık ve aracımızla benzinlikten yakıt aldıktan sonra Kemerburgaz yoluna yöneldik. Surları geçince Bahçeköy yoluna girdik. Yani orman yoluna saptık. İçinde bulunduğum araç önde gidiyordu. Daha sonra T.C. bizi solladı. Normal hızımızla gidiyorduk. Önde başka bir araç vardı. T.C. bu aracı solladı. Bunun üzerine önde bulunan araç bize de yol verdi ve biz de bu aracı solladıktan sonra T.C.'nin arkasında gitmeye devam ettik. Daha sonra T.C. daha da hızlandı ve hızlı bir şekilde gitmeye başladı. Önümüzde viraj vardı. Viraja sert girince araba biraz yalpaladı ve kaymaya başladı. Ancak aramıza mesafe olduğu için T.C.'nin önünü göremiyordum. Tam virajı alınca T.C.'in aracının yolun sonunda bulunan su kanalına çıktığını gördük" şeklinde konuştu.
"T.C.'NİN ANNESİ GÜVENLİK GÖREVLİSİNDEN TELEFONU 'SAHİBİNE VERECEĞİM' DİYEREK ALDI"
İfadesinin devamında kazayı görünce durduklarını anlatan Z.H.D., "Aşağı indiğimizde yolun ortasında 2 erkek şahsın yaralı şekilde yattığını gördük. Ben bu yaralıların birinin yanına gittim ve konuşmaya çalıştım. Yaralı bana telefonunun flaşını açtı. Telefonunu vererek başına bakmamı istedi. Bende telefonu alarak başına ışık tuttum. O anki dalgınlık ile yaralının telefonunu cebime koydum. Daha sonra diğer yaralının yanına gittim. Yoldan geçen araçlar durarak yardım etmeye başladılar. O esnada etraf çok kalabalık oldu ve araçlar doldu. Olay yerine itfaiye ve 112 ekiplerinin geleceğini düşünerek yolu açmak için Demir'in kullandığı aracı alarak K. A. ile birlikte aracı siteye götürdüm. Aracı siteye bıraktıktan sonra tekrar olay yerine gitmek için taksi çağırdım. Taksiye bineceğim esnada Demir eski model bir araçla ile site önünde indi ve yani yanımıza geldi. O esnada benim elimde yaralı şahsın telefonu olduğunu ve bu telefonu gidip olay yerine bırakmamız gerektiğini söyledim. K. A. taksiye bindi ve olay yerine gideceğini düşünerek yanında bulunan telefonu K.A.'ya verdim. Akabinde K.A. böyle bir sorumluluğu taşıyamayacağını söyledi ve telefon site girişinde bulunan duvarın üzerine bıraktı. Daha sonra güvenlik gelerek telefonu aldı. Ardından velilerde site önüne geldi ve bizi uzaklaştırdı. T.C.'nin annesi güvenlik görevlisinden telefonu 'sahibine vereceğim' diyerek almak istedi. Güvenlikte telefonu T.C.'nin annesine verdi. Ardından T.C."nin annesi site önünden ayrıldı. Ben, Demir ve Poyraz'la Demir'in evine gittik. Sabah olunca ailem beni aldı. Polisin kazaya karışan şahısları araştırdığını öğrenince ifade vermek için büro amirliğimize geldimö şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü
------------------
-Arşiv
============================
4- (Geniş haber) - ORTAKÖY'DE YANGIN PANİĞİ; İKİ KATLI İŞ YERİ ALEV ALEV YANDI
Hasan YILDIRIM / İSTANBUL,(DHA) - BEŞİKTAŞ Ortaköy'de iki katlı ahşap iş yerinde yangın çıktı. Kısa sürede yayılan alevler nedeniyle ahşap bina alev alev yandı.
Yangın, Ortaköy Yelkovan Sokak üzerinde bulunan iki katlı ahşap binanın restoran olarak işletildiği belirtilen ikinci katında saat 11.45 sıralarında çıktı. İş yerinden dumanlar çıktığını görenler hemen itfaiye ekiplerine haber verdi. Olay yerine Beşiktaş ve Beyoğlu itfaiye ekibi sevk edildi. Binanın ahşap olması nedeniyle alevler kısa sürede binanın çatısını sardı. Yayılan yoğun duman Anadolu Yakası'ndan da görüldü. Kısa sürede olay yerine gelen itfaiye ekibi yangına üç taraftan müdahale ederek alevleri kontrol altına aldı. Yangın nedeniyle binada hasar oluştu.
Görüntü Dökümü:
-------
Cep telefonu görüntüsü
Yanan binadan görüntü
İtfaiyenin müdahalesi
Çıkan dumanlar
Aktüel görüntü
Yanan binadan görüntü
Polisin güvenlik şeridi
Cadde üzerindeki itfaiye ekipleri
Hazır bekleyen sağlık ekibi
Ortaköy'den görüntü
Genel ve detaylar
================================
5- DOKTOR YERİNE AKTARA GİDENLER İÇİN HAYATİ UYARI
Özlem YURTÇU KARABULUT, Özkan ÖZGER / İstanbul, (DHA) Aktarlardan alınarak kontrolsüzce temin edilen bitkisel ürünler, kronik böbrek yetmezliğinden, kansere kadar pek çok tehlike saçıyor. "Dünya nüfusunun neredeyse yüzde 75'i, bitkisel ürünlere 'ilaç niyetine' başvurabiliyor" diyen Türk Böbrek Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, "Bitkisel ilaç başka bir şey, bitkilerin ilaç niyetine kullanılması başka bir şey. Aktarlarda satılan içeriği bilinmeyen rastgele ürünler, başta böbrekler olmak üzere hayatı tehdit eden sonuçlara yol açabiliyor. Ağrı kesici niyetine kullanılan çınar yaprağı, veya söğüt ağacı yaprağı ya da kabuğundan yapılan çaylar bunlardan en sık kullanılan ve en toksik olanları. Akut böbrek yetmezliği ile yatırdığımız hastalarımız oldu" dedi. Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Gülistan Bahat Öztürk ise özellikle 70 yaş üstü yaşlı nüfusun kronik hastalıkları nedeniyle bitkisel ürünlere ilgi gösterdiğini söyleyerek, "Aktarlar eczanelerden daha güvenli yerler değil. Geriatrik hastaların kullandığı ilaçlarla bitkisel ürünlerin etkileşimi, çok daha riskli olabiliyor" diye konuştu. TBV Vakfı Başkanı Timur Erk de aktarlarda satılan ürünlerin son kullanma tarihinden saklanma koşullarına dek pek çok risk içerebileceğine işaret etti.
"BİTKİLERİN GÜVENLİ BİR İLAÇ OLMASI YILLAR SÜRÜYOR"
İçeriği bilinmeyen rastgele otların, çöplerin, kabukların kaynatılıp hastalığı tedavi niyetine kullanılmasının çok riskli olduğuna değinen Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever, "Bunlar doğaldır, yan etkisi yoktur şeklindeki önyargı geçersiz. Pek çok ilaç bitkilerden elde ediliyor. Ama bu ilaçlar için bitkiler önce saflaştırılıyor, toksisite çalışmaları yapılıyor, kimyasal içerikleri saptanıyor, dozları standardize ediliyor, hayvan çalışmaları yapılıyor vs, kısaca çok uzun bir süreçten geçiyor" dedi.
"BÖBREK EN RİSK ALTINDAKİ ORGAN"
Vücudumuzdaki zehirleri "süzme" görevinin iki organda olduğuna işaret eden Prof. Dr. Sever, "Bu organlar toksik maddeleri detoksifiye ediyor, yani zehirsiz hale getirip vücut dışına atıyor. Bunlardan biri karaciğer, diğeri böbrek. İskelet kasına bir dakikada 4 mililitre kan giderken beyne 50 mililitre, karaciğere 95 mililitre, böbreğe ise tam 360 mililitre kan gidiyor. Yani kalbin atımının büyük bir bölümünü böbrekler alıyor. Bu da çok fazla kan almak, çok fazla toksinle karşılaşmak demek. Bu nedenle böbreklerin riski çok çok daha yüksek. O nedenle komşular tarif etti, tavsiye verdi diye ne olduğu bilinmeyen yaprakların vs kaynatılıp ilaç niyetine içilmesi hiç masum değil. bu şekilde çok hasta yatırıyoruz akut böbrek yetersizlikleri saptadığımız" diye konuştu
BALKANLARI VURAN OT HASTALIĞI
Çin ot nefropatisi hastalığını özellikle vurgulayan Prof. Dr. Sever, ülkemizde en sık Trakya yöresinde rastlandığı için Balkan nefropatisi olarak da adlandırılan bu hastalığın özellikle zayıflama çaylarında kullanıldığı bilinen bazı bitkilerin içeriğindeki "aristoloşik asitöten kaynaklandığını anlattı. Aristoşilik asit, lohusa otu, zeravent, kabakulak otu, yılan kökü, kurtluca gibi bitkilerde bulunuyor ve diyaliz gerektirecek kadar ciddi böbrek yetmezliğine neden olabiliyor. Prof. Dr. Sever, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çin ot böbrek hastalığı denilen özel bir problem var. Buna yol açan madde de biliniyor. Aristo cholic asit asit. Bu olay özellikle Balkanlar'da da çok sık görülüyor. Tuna Nehri kıyısında ki bizde de Trakya yöresinde var. Balkan nefropatisi ya da Balkan böbrek hastalığı dediğimiz bir tabloya yol açtığı saptanmış bu maddenin. Çiçekli pek çok bitkide bu maddenin olduğunu görebiliyoruz. Oradaki asıl problem akut böbrek yetersizliğinden ziyade, kronik, sinsi ilerleyen böbrek yetmezliği. Bu hastalarda böbrek nakillerinin yapılmak zorunda kalındığını, kronik diyalize gittiğini biliyoruz. Ayrıca bu madde idrar yolu kanserlerine de yol açıyor"
"AĞRI KESİCİ NİYETİNE İÇİP BÖBREKLERDEN OLUYORLAR"
Halk arasında ağrı gidermek için sıkça başvurulan yaprak türlerinin başında çınar ya da söğüt yaprağı geliyor. Prof. Dr. Sever, direkt ağaçtan toplayıp kaynatarak içildiğine de şahit olduklarını anlatarak bunun tehlikelerine ise şöyle değinerek sözlerini noktaladı: "Bunları aktarlardan da almadan bahçeden toplayıp kaynatıp ekstraktını, suyunu içiyorlar. Sürekli olarak içen bir grup var. Biz çınar yaprağına bağlı akut böbrek yetersizliği ile hastalar yatırdık geçtiğimiz yıllarda. Söğüt ağacının yaprakları ve kabukları da çok toksik. Aspirinin temel maddesine çok benzeyen bir madde var içinde salisilik asit. Ama böbrekte büyük hasar yaratıyor. Bana bir nefrolog olarak 'Aktardan şu otu aldım, acaba zararı dokunur mu?' dediklerinde 'Bilmem' diyorum. Çünkü bunun yanıtını vermek o kadar kolay değil. O yaprağın vs içindeki bütün kimyasalları incelemiş olmak, bilmek ve bunların her birinin böbreklerde zararlı olup olmayacağını saptamak lazım ki bu da kolay değil."
YAŞLILAR ÇOK DAHA BÜYÜK RİSK ALTINDA"
TBV Vakfı Başkanı Timur Erk ise poşet içinde satılan ürünlerin içeriğinde ne olduğunun bilinmediğine dikkat çekti ve "Bir poşet içinde ya da kavanozda veriyorlar ürünü size. Üzerinde son tüketim tarihi yok, hangi koşullarda saklanıyor Allah bilir. Nemli ortam olabilir, böceklenme olabilir, herhangi bir başka sıkıntı olabilir. Dolayısıyla bu tür konularda mutlaka tıpkı gelişmiş ülkelerde 'drug store'larda olduğu gibi, tüketim tarihi, içerik bilgisi ve olması gereken ikazların da etiket içinde bulunduğu ürünler şeklinde satılmalı" dedi. Geriatri Uzmanı Prof. Dr. Gülistan Bahat Öztürk ise özellikle yaşlı nüfusta kontrolsüz bitkisel ürün kullanımının daha büyük riskler yarattığına değinerek "Toplumumuzda şöyle genel bir algı var, aktarlar eczanelerden daha güvenlidir. Özellikle yaşlılarımız çok sayıda ilaç kullanıyor. Araştırmalarımız var bu konuda, yaşlı hastalarımız günde ortalama 5 farklı ilaç kullanıyor. Bitkisel ürün ya da gıda takviyelerinin ilaç etkileşimlerini bilmiyoruz. İlacın etkisini artırabilir azaltabilir, toksik etkileşim yapabilir. Örneğin kiraz sapıyla karaciğer yetersizliği olduğunu biliyoruz. Ginkgo Biloba kan sulandırıcı etkisi olan bir takım ilaçlarla beraber kullanıldığında hayati tehlike yaratan kanamalara neden olabiliyor. Depresyon için kullanılan sarı kantaron, depresyon ilaçları ile birlikte kullanıldığında serotonin sendromuna yol açabiliyor. Bitkisel ürünler karaciğerde bir takım enzimleri, metabolik yolları aktive edebiliyor. Bu da hali hazırda kullanılan ilaçların etkisini arttırabiliyor ya da azaltabiliyor. Tüm bunlar ileri yaşlarda çok daha yüksek risklere yol açıyor." ifadelerini kullandı.
Görüntü dökümü:
------------
Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever röp
Prof. Dr. Gülistan Bahat Öztürk röp
Timur Erk röp
Genel ve detay görüntüler
==============================
6- SULTANGAZİ'DE HAMİLE KADIN 5 ÇOCUĞUYLA SOKAKTA KALDI
Oğuzhan CİN - Emin YEŞİL /İSTANBUL,(DHA) SULTANGAZİ'de eşi 1 hafta önce sınırdışı edilen Suriyeli Ruveyde K., ev sahipleri tarafından 5 çocuğuyla yaşadığı evden çıkarıldı. Çocuklarıyla beraber bir depoya sığınan kadın, oradan da atıldı. Çevre sakinleri tarafından bir Kur'an kursuna kısa süreli olarak yerleştirilen Ruveyde K. ve 5 çocuğu geri gönderme merkezine teslim edildi.
Esentepe Mahallesi'nde yaşayan Ruveyde K., eşinin sınırdışı edilmesinden birkaç gün sonra ev sahibi tarafından 5 çocuğuyla yaşadığı evden çıkarıldı. Çocuklarıyla birlikte sokakta kalan ve ikiz bebeklere hamile olduğu öğrenilen Ruveyde K., çevre sakinleri tarafından bir depoya yerleştirildi. Depo sahibinin durumu öğrenmesinin ardından oradan da çıkarılan aile, sokakta kalınca mahalleli bu kez Ruveyde K. ve çocuklarını bir Kur'an kursuna yerleştirdi. Daha sonra Ruveyde K. ve 5 çocuğunun Selimpaşa geri gönderme merkezine teslim edildiği öğrenildi. Ruveyde K.'nin 2 çocuğu daha olduğu öğrenildi.
"HERKESİ ARADIK; BİR YANIT ALAMADIK"
Mahalle sakinlerinden Mustafa Kazcı, "Mal sahibi arkadaşımız onları çıkartmış. Çalışanlardan biri de anahtarı teslim etmeden önce bu aileyi buraya getirmiş yerleştirmiş. Bu kişilere elimizden geldiği kadar yardım etmeye çalıştık. Geldik baktık. Bir anne, 5 çocuk. Galiba çocuklarından biri de polisler tarafından alınarak yurda yerleştirilmiş. Diğer çocuklara bir işlem yapılmamış. Biz burada elimizden geldiği kadar herkesi aradık, belediye olsun, kaymakamlık olsun. Tandığımız bildiğimiz herkese haber verdik. Herhangi bir yanıt alamadık" diye konuştu.
"İNSANIN İÇİ PARÇALANIYOR"
Tevhide Özbey, "5-6 kişiler, anne dün geç geldi. Saat 11.00'e kadar gelmedi. Biz geldik burada çocuklara yardım ettik. Yemek, içecek, yatak getirdik. Hiç fayda etmedi yer soğuk. Olmuyor böyle sabah 07.00 'de geldim hepsi yerde yatıyordu. İnsanın içi parçalanıyor, insan dayanamıyor. Ben şahsen çok üzüldüm, çok da ağladım. Bu akşam da hiç uyuyamadım. Öyle bir strese girdik. Komşulardan Allah razı olsun herkes bir şeyler getirdi, yemek, para. Her şey yemek ve parayla bitmiyor" dedi. Ayşe Kazcı, "Toplam 7 çocuğu var, ikizlere de hamile. Şu an düşük tehlikesi de var, durumu baya kötü. Kadın sancılı, çocuklar sefil halde. Üstlerinde başlarında hiçbir şey yok. Allah yardımcıları olsun" şeklinde konuştu.
Görüntü Dökümü:
-----------------------
- Aileden görüntüler
- Kaldıkları yerden görüntüler
- Mustafa Kazcı ile röportaj
-Tevhide Özbey ile röportaj
- Ayşe Kazcı ile röportaj
- Genel ve detay görüntüler
===============================
7- BAKIRKÖY’DE YARIM ÜST GEÇİT ÇEVRESİNDE TEHLİKELİ GEÇİŞ
Melihcan ÇALIŞKAN – Emre Can URAN / İSTANBUL (DHA) ATAKÖY’de bir bölümü olmayan üst geçit, karşıdan karşıya geçmek isteyenler için tehlike oluşturuyor. Çevresinde, Baruthane ve Baruthane Millet Caddesi, hastane ve alışveriş merkezi de bulunan alanda trafik ışığı, yaya geçidi ve alt geçit de bulunmadığı öğrenildi. Üst geçide İBB tarafından "Üst geçitleri yeniliyoruz, engellilerin kullanımı için uygun hale geçiriyoruz" yazısı konuldu. İBB'den yapılan açıklamada ise üst geçidin bir bölümünün İstanbul Valiliği’nin Şubat ayının başındaki talebiyle bir yat fuarı için kaldırıldığı, çalışmalara yakın zamanda başlanacağı bilgisi verildi.
Rauf Orbay Caddesi’nde bulunan üst geçit, bir bölünün eksik olması nedeniyle kullanılamıyor. Karşıdan karşıya geçmek isteyen yayalar tehlike yaşıyor. Çevresinde, 9 Ocak 2024’te açılışı yapılan Baruthane, Baruthane Millet Bahçesi Parkı, hastane ve alışveriş merkezi de bulunan alanın yakınında, yaya geçidi, trafik ışığı ve alt geçit de bulunmadığı öğrenildi. Karşıdan karşıya geçmek isteyen yayaların hızla gelen araçlar sebebiyle tehlike yaşadığı, bekleyen bazı yayaların ise kaza korkusuyla geçmekten vazgeçtiği görüldü.
"GEÇMEK MÜMKÜN DEĞİL SANİYEDE BİR ARABA GEÇİYOR"
Çevre sakini emekli Erdal Karakoca, "Karşıdan karşıya geçebileceğiniz noktanın buradan 10-15 dakika yürüme mesafesi var. Karşıya geçmek için yürünmesi gerekiyor. Buradan karşıya geçilemez mümkün değil çünkü saniyede bir arabalar geçiyor. Gençler belki geçer tabi, o da tehlike yaratır" ifadelerini kullandı.
"YAYA GEÇİDİNİN IŞIKLARIN OLMASI GEREKİYOR"
Gezmek için Ataköy'e gelen Gökhan Yeterli ise, "Üst geçidi kaldırmışlar biz buralı değiliz ama bu yanlış tabi ki. Yaya geçidinin, ışıkların olması gerekiyor. Tabi ki bu durum tehlike oluşturur" dedi.
Bu arada üst geçide İBB tarafından "Üst geçitleri yeniliyoruz, engellilerin kullanımı için uygun hale geçiriyoruz" yazısı konuldu. İBB’den üst geçidin İstanbul Valiliği’nin Şubat ayının başındaki talebiyle aynı ay içerisinde gerçekleşecek bir yat fuarı için kaldırıldığı, çalışmalara yakın zamanda başlanacağı ve çalışmaların yaklaşık 1 haftada tamamlanacağı bilgisi verildi.
Görüntü Dökümü:
---------------
-Karşıdan karşıya geçmek isteyenlerin görüntüsü
-Uyarı tabelasının ve çevredeki yapıların görüntüsü
-Erdal Karakoca ve Gökhan Yeterli ile röportaj
=============================
8- İSTANBUL VE ESKİŞEHİR'DE TERÖR OPERASYONU: 20 GÖZALTI
İstanbul DHA -İSTANBUL ve Eskişehir'de DHKP/C ve MLKP terör örgütlerine yönelik eş zamanlı olarak gerçekleştirilen “Bozdoğan-10" operasyonlarında 20 şüpheli yakalandı.
Operasyonla ilgili bilgileri İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya açıkladı.
Sosyal medya hesabından açıklama yapan Yerlikaya, "Sizlerin duası ve desteğiyle son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelemiz kararlılıkla devam edecek. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı koordinesinde, İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan çalışmalar sonucu; İstanbul ve Eskişehir'de düzenlenen operasyonlarda;
DHKP/C terör örgütü içerisinde “aranıyor" durumda olan örgüt mensuplarının ihtiyaçlarını karşılayarak silah ve mühimmat tedariki sağlayan, örgütsel dokümanları ileterek örgütün kuryeliğini yaptığı tespit edilen 11 şüpheli yakalandı.
MLKP Terör Örgütü içerisinde, örgütün sözde şehitler ayı olarak gördüğü Kasım ayındaki etkinliklerinde, örgüt adına faaliyet yürütürken hayatını kaybeden örgüt mensuplarının anmalarına katılan, sosyal medya üzerinden örgüt propagandası yaptığı tespit edilen 9 şüpheli yakalandı. Operasyonlar sonucu, çok sayıda dijital materyal ve örgütsel dokümana el konuldu.
İstanbul Başsavcılığımızı ve operasyonları gerçekleştiren Kahraman Polislerimizi tebrik ediyorum. Allah ayaklarına taş değdirmesin. Milletimizin duası sizinle" dedi.
============================
9- KURUM: İMAMOĞLU HİÇ UTANMADAN, SIKILMADAN 'METRO TEMELLERİNİ BEN ATTIM' DİYOR
Sevda SARIKAYA- Mehmet ALA / İSTANBUL, (DHA)- AK Parti İBB Başkan Adayı Murat Kurum Pendik'te Ülkü Ocakları buluşmasına katıldı. Programın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kurum, İmamoğlu'nun 'Mahmutbey-Esenyurt, Göztepe-Ataşehir ve Çekmeköy-Sancaktepe metro hatlarının temellerini ben attım' sözlerinin sorulması üzerine "Bırakın metroların temellerini atmayı söz konusu üç hatla alakalı 2017'de kendisinin Beylikdüzü'nde belediye başkanı olduğu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi grubu buraya verilecek krediye itiraz etmiştir. Hiç utanmadan, sıkılmadan çok rahat bir şekilde yalan söyleyerek 'temelleri ben attım' diyor maalesef emek hırsızlığı yapılıyor" ifadelerini kullandı.
AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum, Pendik'te Ülkü Ocakları buluşmasında gençlerle bir araya geldi. Programa Pendik Belediye Başkanı Ahmet Cin İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı Alparslan Doğan da katıldı.
"BU İTTİFAK BİR KARDEŞLİK İTTİFAKIDIR"
Buradaki konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin desteğinin motivasyonlarını yükselttiğini söyleyen Kurum, "Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli beyefendinin destekleriyle, dualarıyla yola çıkmak bizim için büyük bir onur olmuştur. Motivasyonumuzu en yüksek seviyeye çıkarmıştır. Biz Cumhur İttifakı'yız. Bu kutlu ittifak; Türk milletinin istikbali, son bağımsız Türk devletinin istiklali için kurulmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli arasındaki uyumu, bizler de il, ilçe teşkilatlarımızda; belediye yönetimlerimizde örnek alacağız. Çünkü bu ittifak bir kardeşlik ittifakıdır. Elbette hedefimiz sizlerle birlikte Fatih'in emaneti İstanbul'umuzu liyakatsiz ellerden kurtarıp, emin ellere kavuşturmaktır. Bu şehri ihmal edenlerin, insanımızı çaresiz bırakanların, İstanbul'u durduranların dönemini 31 Mart akşamı hep birlikte bitireceğiz. İstanbul'un 571 yıllık onurunu, gururunu hep birlikte yeniden ayağa kaldıracağız ve İstanbul'un yeniden yükselişini, yeniden yükseliş dönemini hep birlikte başlatacağız" dedi.
"BIRAKIN TEMELİNİ ATMAYI VERİLECEK KREDİYE İTİRAZ ETTİLER"
Programın ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kurum, İmamoğlu'nun sosyal medyada katıldığı bir programda "Mahmutbey-Esenyurt, Göztepe-Ataşehir ve Çekmeköy-Sancaktepe metro hatları temellerini ben attım" sözlerine ilişkin açıklamalarda bulundu. Kurum, "İlgisiz başkan dediğimiz zaman zoruna gidiyor ama ilgisiz olduğunu buradan da anlayabiliyoruz. Yapılan işlerin, metro hatlarının ne zaman başladığını dahi bilmeyen maalesef çok rahat bir şekilde de yalan söyleyip ileriye gidebilecek kadar, yarı zamanlı belediyeye uğrayan, belediyeyle, İstanbul'la ilgilenmeyen bir belediye başkanıyla karşı karşıyayız. Bırakın metroların temellerini atmayı söz konusu üç hatla alakalı 2017'de kendisinin Beylikdüzü'nde belediye başkanı olduğu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi grubu buraya verilecek krediye itiraz etmiştir. Hiç utanmadan, sıkılmadan çok rahat bir şekilde yalan söyleyerek 'temelleri ben attım' diyor maalesef emek hırsızlığı yapılıyor. İnsanların emeğini yok sayacak şekilde pervasızca hareket ediyorlar" diye konuştu.
"BEN OLSAM İSTİFA EDERDİM"
Kurum, "En çok 'metro yaptım' deyip 8 kilometre yaptığını, 115 bin konut sözü verip 5 bin küsur konut yapabildiğini görüyoruz. Milletimizde bunu gördü, maske düştü. Ben olsaydım ve metrobüs duraklarındaki o eziyeti görseydim emin olun istifa ederdim. Kendisini bırakın 5 yıllık yeni bir dönemde görmeyi şu an görevinden istifa etmesini bekliyoruz. Hem iş yapmayacaksın hem yapılan işe sahip çıkmaya çalışacaksın, hem oradaki emekleri alın terini yok sayacaksın, 2017'de rahmetli Kadir abinin attığı temeli görmezden geleceksin. Sokaklardaki o sahipsiz hayvanlarla ilgili her işte olduğu gibi yine herhangi bir tedbir yok. Sokak hayvanlarını bu şehirde korku olmaktan çıkaracağız. İstanbul'un sokaklarını güvenli ve huzurlu hale getireceğiz. Reklam bütçesinin, deprem bütçesinin iki katı olan bir anlayıştan bahsediyoruz" ifadelerini kullandı.
"4 TANE LOKANTA AÇIP MİLLETİ KANDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR"
Kent lokantalarına ilişkin de konuşan Kurum, "Kent lokantasını bir proje olarak İstanbul'a sunmak, çok büyük bir projeymiş gibi de bahsetmek bizi hayretlere düşürüyor. İki gecede İstanbul'un 39 ilçesinde lokanta, sosyal tesis açarız. Bunu sanki işmiş, marifetmiş gibi anlatıp, efendim yarım çay bardağı su, süt verip bunu bir hizmet gibi göstererek milleti kandırmaya yönelik söylemlerden artık bıktık. Biz öyle 4 tane lokanta açıp, biz iş yaptık diye milletin karşısına çıkmaktan utanırız" dedi.
Görüntü Dökümü:
--------------------
-Murat Kurum'un konuşması
-Programdan detaylar
-Kurum'un açıklamaları
=================================
10- İSTANBUL'DA ATM'LERDEN HIRSIZLIK YAPAN ŞÜPHELİLER KAMERADA
Ali AKSOYER / İSTANBUL, (DHA)- İSTANBUL'da ATM'lerin para yatırma ünitelerinin kapağını kırıp içindeki paraları çaldıkları iddia edilen 12 şüpheli yakalandı. 41 ATM'den para çaldığı tespit edilen şüphelilerden 10'u tutuklanarak cezaevine gönderildi. Şüphelilerin hırsızlık yaptıkları anlar ise güvenlik kameralarına yansıdı.
İstanbul'da ATM'lerde meydana gelen hırsızlık olayları üzerine polis tarafından soruşturma başlatıldı. Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, yaptıkları incelemede şüphelilerin bazı hırsızlıklarının güvenlik kameralarına yansıdığını tespit etti. Görüntülerde, yüzlerini motosiklet kaskı ile gizleyen şüphelilerin ATM'de işlem yapıyormuş gibi davranarak para yatırma ünitesinin kapağını parçaladığı ardından alabildikleri kadar parayı alarak kaçtıkları görüldü.
Hırsızlık Büro Amirliği ekipleri, olaya karışan 12 şüphelinin kimliğini tespit etti. Ekipler, önceki gün Esenyurt, Beylikdüzü ve Avcılar'da belirlenen adreslere operasyon düzenledi. Operasyonda, 12 şüpheli yakalanarak Asayiş Şube Müdürlüğüne getirildi. Yapılan çalışmalarda şüphelilerin 41 ATM'den aynı yöntemi kullanarak hırsızlık yaptıkları tespit edildi. Emniyette işlemleri tamamlanan şüpheliler adliyeye sevk edildi. 10 Şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Görüntü Dökümü:
-------------------
-Şüphelilerin hırsızlık yaptıkları anlar
-Şüphelilerin adliyeye sevki
================================
11- BAĞCILAR'DA DÖVİZ SATIŞ BÜROSUNDAKİ SOYGUN KAMERADA
Ali AKSOYER / İSTANBUL, (DHA)- BAĞCILAR'da bir döviz satış bürosuna girerek silah tehdidi ile bankonun üzerinde bulunan paraları alıp kaçan iki şüpheli polis tarafından yakalandı. İki şüpheli tutuklanarak cezaevine gönderilirken, soygun anları güvenlik kameralarına saniye saniye yansıdı.
Bağcılar'da 5 Mart Salı günü saat 19.40 sıralarında döviz satış bürosuna gelen iki kişi bir anda silahlarını çıkardı. Şüpheliler, bankonun üzerinde bulunan paraları yanlarında getirdikleri poşete koyduktan sonra olay yerinden ayrıldılar. Polis, soygun olayı üzerine harekete geçerek soruşturma başlattı. Soygun anının iş yeri kameralarına yansıdığı tespit edildi. Görüntülerde, şüphelilerin içeri girdikten hemen sonra silahlarını çektikleri ardından birkaç dakika içinde bankonun üzerinde bulunan paraları alarak kaçtıkları anlar yer aldı.
Ekipler, güvenlik kamera görüntülerini takip ederek kısa sürede şüphelilerin kimliğini tespit etti. Şüpheliler Hasan Ali D. (23) ve Eyüp A. (24) gözaltına alındı. Gasp Büro Amirliğine getirilen şüphelilerden Hasan Ali D.'nin daha önceden 6 suç kaydı bulunduğu ve silahla tehdit suçlamasıyla polis tarafından arandığı ortaya çıktı.
Emniyetteki işlemleri tamamlanan şüpheliler çıkarıldıkları adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Görüntü Dökümü:
----------------
-Soygun anı güvenlik kamera görüntüsü
-Şüphelilerin adliyeye sevki
===============================
12- KADIKÖY'DE TAKSİ ŞOFÖRÜNÜ BIÇAKLAYAN 3 KİŞİ YAKALANDI
Cengiz ÇOBAN / İSTANBUL, (DHA)- KADIKÖY'de taksi şoförü Osman E.'yi (59) bıçaklayan 18 yaşından küçük 3 şüpheli polis ekiplerince yakalandı. Şüphelilerden 2'si adli kontrol şartıyla serbest bırakılırken, biri tutuklandı.
Olay, 5 Mart Salı günü saat 13.00 sıralarında 19 Mayıs Mahallesi İnönü Caddesi'nde meydana geldi. Yaşları 18'den küçük olan 3 kişi, taksici Osman E.'yi bıçaklayarak yaraladı. 59 yaşındaki taksi şoförü ambulansla hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili çalışma yapan polis ekipleri, şüphelilerin müşteri olarak taksiye binmek istediklerini, taksicinin ise lastiğinin patlak olduğunu bu yüzden kendilerini götüremeyeceğini söylemesi üzerine tartışma çıktığını ve saldırganlardan birinin Eker'i bıçakladığını belirledi.
Polisler, şüpheli A.A.'yı (14) olay yerinde yakaladı. Çalışmaların devamında, diğer şüphelilerin O.Ş. (17) ve S.A. (17) olduğu tespit edildi. 5 Mart tarihinde S.A., 7 Mart'ta ise O.Ş. Beyoğlu'nda yakalandı. Şüphelilerin, gasp, yağma, yaralama, hırsızlık, yankesicilik, gibi suçlardan çok sayıda kayıtları olduğu, ayrıca O.Ş.'nin kamu malına zarar verme suçundan arandığı tespit edildi.
Şüphelilerden A.A. ve S.A. sevk edildikleri adli makamlarca serbest bırakılırken, O.Ş. tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Görüntü Dökümü:
----------------
-Şüphelilerin görüntüsü
-Polis merkezine çıkışı
-Genel ve detay görüntüler
(arşiv)
-Olayın görüntüsü
=================================
13- OTOMOBİLİYLE 317 KİLOMETRE HIZ YAPAN SÜRÜCÜ GÖZALTINA ALINDI
Derya EVREN KORKMAZ / İSTANBUL, (DHA)- TUZLA'da otomobiliyle 317 kilometre hız yapan ve bu anları sosyal medya hesabında paylaşan Samet Ç., gözaltına alındı. Farklı maddelerden toplam 14 bin 258 lira ceza yazılan Samet Ç.'nin işlemlerinin ardından adliyeye sevk edileceği öğrenildi.
Samet Ç. isimli bir sosyal medya kullanıcısı, lüks otomobiliyle 317 kilometre hız yaptığı anlara ait görüntüleri sosyal medya hesabından paylaştı. Görüntülere diğer sosyal medya kullanıcıları tepki gösterirken polis ise sürücünün yakalanması için çalışma başlattı. Yapılan çalışmalarda Samet Ç.'nin söz konusu görüntüleri Tuzla'da Akfırat Kuzey Marmara Otoyolu İstanbul Park Girişi mevkiinde çektiği belirlendi. Ekipler, Samet Ç.'yi yakalayarak gözaltına aldı.
Polis, Samet Ç.'ye makas atmak maddesinden 6 bin 439, yönetmelikte belirtilen hız limitini yüzde 50'den fazla aşmak maddesinden 6 bin 439, trafik güvenliği ile ilgili yasak ve kurallara uymamak maddesinden 690, saygısızca araç kullanmak maddesinden de 690 lira olmak üzere toplamda 14 bin 258 lira idari para cezası kesti. Gözaltına alınan Samet Ç., işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecek.
Görüntü Dökümü:
-----------------
-Sosyal medyada paylaşılan hız görüntüsü
-Şüphelinin gözaltına alınması









