Geri Dön
İstanbulDHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

DHA İSTANBUL BÜLTENİ - 2

1- DHA HABER MERKEZİ'NE KONUK OLAN BAKAN MEMİŞOĞLU, GÜNDEME İLİŞKİN SORULARI YANITLADI

Özlem YURTÇU KARABULUT- Güven USTA-Harun ŞAHBAZOĞLU- Fırat ALKIZ - Uğur GÜLBOY/İSTANBUL, (DHA)- DEMİRÖREN Haber Ajansı'nın yeni programı 'DHA Haber Merkezi'nin konuğu olan Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu, 'Yenidoğan Çetesi', sağlıkta şiddet olayları, kansere karşı genetik tedavi teknolojisinin Türkiye'de üretilmesi, SGK'dan yerli bilime katkı, aile hekimlerine düşen nüfusun düşürülmesi ve yeni yönetmelik, 85 yaş üzerinin kronik hastalıkları için evde ilaç raporu, ambulanslara renk ayarı ve vakaya ulaşma süreleri, dumansız hava sahası için çapraz denetim uygulaması ve çocukların sağlık elçiliğinin de aralarında olduğu birçok konuda açıklamalarda bulundu.

Bakan Kemal Memişoğlu, DHA Haber Merkezi'nde Demirören Haber Ajansı Genel Müdürü Cemal Coşkun, Haber Direktörü Abdullah Köse ve Sağlık Muhabiri Özlem Yurtçu Karabulut'un gündeme dair sorularını yanıtladı. Koruyan, üreten, geliştiren sağlık vizyonunun ilk meyvelerini vermeye başladığını belirten Bakan Memişoğlu, bazı kan kanseri türlerinin tedavisi için umut olan yeni nesil genetik tedavi CD19 CAR-T hücre tedavisinin klinik araştırmaları ve üretim aşamalarının Türkiye'de ilk kez yerli bir firma tarafından gerçekleştirilmesini sağlayacak protokolün imzalandığını kaydetti. Sağlık Bakanlığı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) desteğiyle Türkiye'de artık fikirden ürüne, her türlü ilaç, tıbbi cihaz veya ürün geliştirmenin yerli imkanlarla mümkün olabileceğini belirten Bakan Memişoğlu, bu kapsamda çocukluk çağında görülen tip 1 diyabetin takibi için hayati öneme sahip sensörlerin de yerli olarak üretilmeye başlandığını ve haziran ayında hastaların kullanımına sunulacağını söyledi.

KANSER TEDAVİSİNDE YERLİ TEKNOLOJİ

Türkiye'nin, sağlık hizmetleri konusunda çok iyi bir yerde olduğunu söyleyen Bakan Memişoğlu, "Biz aynı zamanda sağlık teknolojisi, sağlıkla ilgili bilgi üretimi konusunda da son 10 yıldır büyük çaba içindeyiz. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın politikalarında üreten sağlığı desteklemesi ile biz bunu daha da hızlandırma sürecine girdik. CAR-T Cell, kanser tedavisinde çok ileri teknoloji tedavi yöntemlerinden biri. Bunu da çok kısa zamanda Türkiye'de yerli olarak üreterek insanlarımızın hizmetine sunacağız. TÜSEB de bu işin bir parçası. Biz Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığını üreten sağlığın lokomotifi olarak değerlendiriyoruz. Bununla ilgili bir kanun da çıkardık. Artık Türkiye'de bilim alanında bir fikri olanın fikir aşamasından itibaren bilimini, araştırmasını, sanayisi ve üniversitesiyle birleştirerek ticari bir ürün haline getirebilmesini sağlayacak 'fikirden ürüne' diye bir üreten sağlık modeli oluşturduk. Bunun ilk meyvelerinden biri de CAR-T Cell olacak. TÜSEB birçok alanda çalışıyor. Covid'de solunum cihazı üretti ülkemiz. Akciğer pompasından kalp kapaklarına kadar, üretebilir Know-How'a, bilgiye sahibiz. Çok yakın zamanda böyle birçok müjdeyi toplumumuza ileteceğiz. Çünkü biz sadece sağlık hizmetine değil aynı zamanda sağlığın teknolojisini, bilimini üreten, dünyanın öncü, lider ülkelerinden biri de olmak istiyoruz. Hem insan gücümüz, hem altyapımız, hem de siyasi irademiz ve desteğimiz var. Birkaç yıl içinde Türkiye'de özellikle sağlıkla ilgili birçok cihaz, malzeme, ilaçlar yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayacak" dedi.

'YENİ MOLEKÜL GELİŞTİRİLMESİNDE YOL ALMAMIZ LAZIM'

Türkiye'nin ilaç üretiminde halen kendisine ait orijinal molekül üretmekte istenen düzeyde olmadığını da belirten Bakan Memişoğlu, "Biz ilaçları kutu bazı üretebiliyoruz ama kendi molekülümüz ya da cihazımız konusunda daha iyi yerlere gelmemiz gerekiyor. İlk olarak o anlamda bir protokol imzalandı, inşallah en geç 2026'da insanlarımıza bu tür tedavi yöntemlerini ulaştırmış olacağız. Bizim stratejik olarak gördüğümüz bir diğer şey, TÜSEB'in ortak ve paydaşı olduğu ya da onayladığı bilimsel çalışmaların hasta maliyetinin artık Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması. Yani siz bir ilaç üreteceksiniz ya da bir cihaz geliştireceksiniz. Bunun bilimsel çalışmasını yapmanız gerekiyor. Bilimsel olarak etkisi ve (güvenliğini) ispatlamanız, bunun için de faz çalışmalarını yapmanız gerekiyor. O cihazı, ilacı ya da uygulama yöntemini herkesin kullanımına açmanız için faydalı olduğunu kanıtlamanız lazım. Yani 'kanıta dayalı tıp' dediğimiz aslında bu. Bu aşamalar Faz 0, Faz 1, Faz 2, Faz 3 dediğimiz aşamalardan oluşur. Hayvan deneyleri, gönüllüler üzerindeki klinik çalışmalar ve benzeri yüzyıllardır bu şekilde yürütülen bir süreç" diye konuştu.

ŞEKER HASTASI ÇOCUKLARA YERLİ SENSÖR

Bakan Memişoğlu, açıklamasının devamında, "Gerçekten orijinal bir fikirse ve TÜSEB bunun 'Çalışalım' kararını verirse işte burada fikirden Faz 1 aşamasına gelmiş bir ilaç ya da yöntemle ilgili klinik çalışmalarda kullanılacak malzeme, gönüllülerin maliyetleri ve benzeri masraflarda SGK, finansal destek verebilecek. Normalde uluslararası piyasada maliyetli bir yöntem bu. Bunu yerli olarak üretirsek bu maliyeti düşürür ve bize ait stratejik bir ürün haline getiririz. Uluslararası firmalar sponsor gibi bu aşamaları kendisi finanse edebiliyor. Türkiye'deki bir hekimin bir fikrini uygulanabilir ticari ürün ya da yöntem haline getirmek için de bu bizim için çok değerli. Bu aynı zamanda dışarıya bağımlılığı da azaltmış olacak. Bugün mobil röntgen cihazı yapıyoruz, monitör yapıyoruz, birçok cihaz yapıyoruz. Başka bir müjde daha vereyim; Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatıyla 18 yaş altı çocuklarda glikoz sensörlerinin (sigorta kapsamına alınarak) kullanabilmeleri sağlandı. Şu anda yerlisini yapıyoruz ve inşallah haziran-temmuz ayında ete kemiğe bürümüş olarak kullanılır hale gelecek. TÜSEB bu konuda çok büyük yol katetti. Tamamen yerli olacak, hatta şu anda halihazırda kullandığımız uluslararası muadillerinden bile iyi olacağını düşünüyorum" dedi.

AİLE HEKİMLERİNE TEŞEKKÜR

Aile hekimliğinde hekim başına düşen nüfusun 4 binden 3 bin 500'e indirilmesi ve yeni yönetmelik hakkında konuşan Bakan Memişoğlu, "Esas hedefimiz hastalanmadan sağlığımızı korumak. Bunu da sağlayacak olan Aile Hekimliği. Kişinin evine, ailesine en yakın olan hekim, aile hekimi. Her aile hekiminin kendisine bağlı bir nüfusu var. 4 bin nüfus vardı eskiden ve aile hekimine kendiliğinden gelmesini bekledik bu insanların. Ama toplumda böyle bir alışkanlık maalesef oluşmadı, özellikle orta yaş grubunda. Çünkü ondan önce sağlık ocağı sistemi olduğu içinö ifadelerini kullandı.

Bakan Memişoğlu, kayıtlı olduğu aile hekimini bir kez bile ziyaret etmemiş kişiler olduğunu da vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz bu mantığı değiştirmeye çalışıyoruz. Şu anda sayıyı 3 bin 500'e düşürdük ama aile hekimine de şunu dedik. Bu nüfusun sağlıkla ilgili sorumlusu sensin. Eğer bir sene önceye göre daha az hastaneye gitme ihtiyacı duyuyorsa, sen başarılısın demektir. Çünkü sana bağlı nüfusun hastaneye gitme ihtiyacı azaldı demek bu. O zaman sana maaşının üstünde ki, 3 kat arttırdık teşviği, teşvik veriyoruz. Bu 3 bin 500 nüfus, 1 sene öncesine göre daha az ilaca ihtiyaç duyuyorsa ücretin biraz daha artacak. Bu nüfus senden memnunsa il ortalamasına göre, sen gerçekten bu nüfusa sahip çıkıyorsun demektir. Yaşlı gruba kronik hastalıkları daha başlamadan tanı koyduk. Gerçekten aile hekimlerine ben çok teşekkür ediyorum, bizim için çok değerli işler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar"

İKİ AYDA 1,5 MİLYON KRONİK HASTA YAKALANDI

Bakan Memişoğlu, açıklamalarında şunları söyledi:

"Her birinden Allah razı olsun. Özellikle aile hekimleri. Kasım, aralık ayı ile beraber yaklaşık 10 milyon insanımızı tek tek taradılar ve 1-5 milyon kişinin daha kendisinin haberi yokken kronik hastalığı olduğu tanısını koydular. Onların takibini ve tedavisini yapıyorlar şu anda. 1,5 milyon insanı, hastalık daha ileri safhaya geçmeden şekerini, böbrek yetmezliğini, tansiyonunu takip edilebilir hale getirdiler. Bunun için çok teşekkür ediyorum onlara. Bizim ilk kapımız, en önceliğimiz Aile Hekimliği olmalı. Bunu başaran, yüzde 90'a yakın aile hekimime ben minnettarlığımı buradan arz ediyorum. Çoğu insanın bilmediği başka bir temel ve koruyucu sağlık tarafımız daha var. Türkiye'de 285 tane Sağlıklı Hayat Merkezimiz var. Bu 285 Sağlıklı Hayat Merkezimizde insanlar fizik tedavisinden diyetisyenine, sosyoloğundan çocuk gelişimcisine, diş hekimine, koruyucu diş hekimliğine, kanser taramalarına, gebe eğitiminden anne eğitimine, psikoloğuna, hatta pilatesine kadar her şey var ve ücretsiz. Aile hekimlerinin buradan hastası için randevu alabilir hale getirdik. Aynı zamanda hastaneden de oraya hasta yönlendirilebilmesi için randevu alınabilir hale geldik. Yani diyelim ki hastanedesin endokrin doktoru hastanın diyetisyene gitmesini gerekli gördü, Sağlıklı Hayat Merkezi diyetisyeninden gidip randevu alıp diyetinize başlayabiliyorsunuz"

HASTANELERLE ENTEGRE AİLE HEKİMLERİ

Aile hekimlerini hastanelerle de entegre hale getirildiğini anlatan Bakan Memişoğlu, "Yani bu 3 bin 500 nüfuslu aile hekimi, diyelim bir hastasında hastaneye gitme ihtiyacı duyuldu, bütün hastanelerden yüzde 10 kontenjanı aile hekimlerine ayırdık. Aile hekimi kendi nüfusundaki kişiye ilgili hastanelerden ilgili branşlarda kendisi randevu alabiliyor. 1,5 milyona yakın insan, bu şekilde şu anda randevu alıp hastalıkları için tedavi alıyor. Bu neyi sağlıyor, yanlış branşa başvuru veya gereksiz yere hastaneye gidişi engellemiş oluyoruz. Aile hekimiyle hastanelerdeki hekimin de birbirleriyle haberleşmesini sağlıyoruz artık. Böylece aile hekiminiz aynı zamanda hastanede yapılacak olan tüm uygulamaları vesaire hepsini takip edebilir. Biz vatandaşlarımızın aile hekimliğini bu şekilde daha etkin, hastaneye gitmeden, acile gitmeden problemlerini çözecek kapı olarak görmesini istiyoruz. Tedavi değil koruyuculuğu da önceleyecek aile hekimlerimiz" dedi.

HEKİM GEREKLİ GÖRÜRSE RANDEVU OLUŞTURACAK

Bakan Memişoğlu, halka yönelik talebini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Ayrıca şunu da istiyorum vatandaşlarımızdan, herkes hekimine güvensin. Hekimler insanların sağlıklı kalması ya da hastalandığı zaman tedavi edilmesi için yıllarca eğitim almış, adanmış insanlar. Biz sadece meslek yapmıyoruz, manevi bir tarafı da olan bir iş bu. O yüzden hekim ne derse onu yapmak durumundayız. Yıllarca bunun eğitimini almış, bedeninizi tanıyan bir hekimden bahsediyoruz. Vatandaşın aile hekimine gidip, 'Bu ilacı, bu filmi yaz' Ya da 'Beni hastaneye sevk et' demesini istemiyoruz. Vatandaşlarımız kendi aile hekimine derdini söylesin, ne yapılması gerektiğine hekim karar versin. Aile hekimi uygun görürse onu ikinci veya üçüncü basamak kurumlara sevk edecek. 'Ben randevu alamadım, siz benim için randevu alın' diye aile hekimlerine baskı yapılmasını istemiyorum. Aile hekiminin gerekli değilse bu randevuyu vermesini de istemiyoruz. Gerçekten hastanın hastaneye gitmeye ihtiyacı varsa, hekim buna lüzum görüyorsa randevu alsın istiyoruz. Ya da ilaç yazılacak, aile hekimi bunu istemezse baskı kurulmasın istiyoruz. Bugün siz gereksiz antibiyotik kullandığınız zaman hem mikropların direnci artıyor, hastalıkları tedavi etme oranımız azalıyor. Hem böbreğimiz, karaciğerimiz, vücudun her yerine zarar verebilecek risk yaratabiliyor gereksiz antibiyotik kullanımı. Hepinizin buzdolabında ya da sağında solunda fazla fazla ilaçlar var, yarısını kullanıyoruz yarısını kullanmıyoruz. Ya da gereksiz kullanıyoruz. Onun için toplumumuzdan kendi aile hekimi ya da muayene olduğu hekim gerçekten ilacı uygun görüyorsa ilaç kullanmasını talep ediyorum. Sonuçta bu işin bilimini, ilmini yapan kişiler hekimler. İnsana faydasını da zararını da bilen kişiler hekimler. Yoksa komşu söylemiş vesaire ilaç kullanmak doğru değil"

85 YAŞ ÜSTÜNE EVDE İLAÇ RAPORU

Bakan Memişoğlu, 85 yaş üzeri kişilerin kronik hastalıkları için ilaçlarını alabilmek için hastanelere gitmeden rapor alabilme şansı veren yeni uygulama hakkındaki soruya da şu yanıtı verdi:

"Yaşlılarımız ilaçlarını alabilmek için hastanelerde rapor almaya uğraşıyorlardı. Büyük bir risk ve kendileri açısından da çok zahmetli bir iş. Bu yaş grubundaki vatandaşlarımıza, büyüklerimize raporlarını direkt oldukları yerden yazdırmak istiyoruz. Şöyle bir şey de yapacağız çok yakın zamanda. Onun da çalışmasını yapıyoruz. İlaç raporlarının süresi dolmaya yakın biz diyeceğiz ki sizin ilaç raporunuz bitiyor, raporunuzu yenilemeye geldik. Evde sağlık ile yaşlı hastalarımız artık hastaneye gitmeden raporlarını alabiliyorlar"

ACİL FİLOLARI İLE KIŞ KOŞULLARINDA DA MESAİ SÜRÜYOR

Türkiye'nin inanılmaz bir altyapı, sağlık hizmeti kapasitesi ve insan gücüne sahip olduğunu kaydeden Bakan Memişoğlu, acil hizmetler hakkında da şu bilgileri verdi:

"2008'de ilk helikopterlerimiz, 2010'dan itibaren de bütün ambulans uçaklarımızla hastalarımızı taşımak için çalışıyoruz. Türkiye'de şu an 5 bin 613 tane kara ambulansımız, 513 tane kar paletli ambulanslarımız, helikopterimiz uçak ambulanslarımız hepsi hastalarımızın hizmetinde. Kentsel bölgelerde ambulansın vakaya ulaşma süresi yüzde 90 oranında 10 dakikanın altında. Kırsalda ise bu süre 30 dakikanın altında. Bu, dünya standartlarının çok çok üstünde bir durum. Şu anda çoğu ülkede hastalar saatlerce ambulans bekleyebiliyor. Acil hizmetlerinde çalışan 50 bin çalışanıma minnetlerimi ve şükranımı sunuyorum. UMKE olsun, acil hizmetleri olsun çok önemli görevler yaptılar, yapmaya da devam ediyorlar. Türkiye, şu anda deniz, hava, kara, özellikli ambulanslarımız (yani obezite ambulansı, yeni doğan ambulansları gibi) ile motorize ambulanslarımız sayesinde insanlarımıza bu hizmetleri sunuyoruz"

AMBULANSLARA RENK AYARI

Bakan Memişoğlu, açıklamasında ayrıca, "İki şey ifade etmek istiyorum, buna da özellikle vatandaşlarımızın hassasiyet göstermesinde fayda var. Birincisi gereksiz yere 112'nin aranmasını istemiyoruz. Bu, diğer insanlara haksızlık oluyor. İkincisi de ambulanslarımız için trafikte fermuar yöntemi kullanılarak yollarda geçiş verilmeli. Öte yandan ambulanslarla ilgili yeni bir mevzuat değişikliği de yaptık. 112 ambulansları yani kırmızı ambulanslarla, kronik hastaların nakillerini yapacak ambulanslar artık renk olarak ayırt edilecek şekilde farklılaşacak. Bu yılın sonuna kadar adaptasyon ya da uyum süreci verdik. Nakil ambulansların renklerini griye döndüreceğiz. Böylece içindeki gerçek acil hastaysa ancak çakarını ya da sirenini çalıştıracak. Ayrıca ambulansların kurumsal olmasını sağlıyoruz. Kişisel ambulansların olmasını istemediğimiz için böyle bir mevzuat yaptık. Onu da 2025 sonuna kadar adaptasyon süresi var. 2026'nın başından itibaren artık 112 ambulanslarıyla kronik hastanın naklini yapan ambulansların rengi ayrılacak. Ayrıca bütün ambulansları elektronik sistemlerle donattık ve içi de dahil yönetebilir hale geliyoruz. Bunu zorunlu hale getiriyoruz. Yani ambulansın içinde hangi hasta var, nereye gidiyor, hastanın durumu nasıl, komuta merkezinin bilgilenebileceği şekilde anlık olarak yönetebilir hale gelecek. Ambulansın içindeki hastanın durumu da dahil nereye gideceğini vesaire aynı zamanda emniyetle bağlantılı olarak da takip ettireceğizö diye konuştu.

Kışın zor koşullarda çalışan özellikle kırsaldaki acil ekiplerine de değinen Bakan Memişoğlu, "Karda paletli ambulanslarla gidiyorlar. Havada her türlü hizmeti veriyorlar. Gerçekten genç çocuklar, müthiş derecede heyecanlılar. İnsanlara kendi hayatlarını riske atarak hizmet veriyorlar. Kendi çorabını, ceketini çıkartıp hastaya veren sağlık çalışanlarımız var. Sağlık çalışanlarının bu kadar özverili olduğu bir ülkede yaşıyoruz"

SİSTEMİN TAMAMI BÖYLEYMİŞ GİBİ ALGILANMASI ÜZÜCÜ

Açıklamasında 'Yenidoğan Çetesi'ne de değinen Bakan Memişoğlu, şunları söyledi:

"Bizim için bebeklerimiz ve insanlarımız her birinin canı çok değerli. Üzücü bir olay, çünkü sağlıkçılar genelde hayatlarını insanların iyiliğine, onları yaşatmaya adamış iyi insanlar. Biz her şeyin iyi tarafındayız. Biz insanlara faydalı ya da dertlerine derman olmak için yetiştirildik. Çok manevi bir meslek bu. Bu olay özveriyle çalışan 1,5 milyon sağlık profesyoneline haksızlık aslında. Bebeklerimizin hayatları her şeye bedel. Ama şöyle bir şey de var, artık kendi çürüklerini ayıklayabilen bir sistem var Türkiye'de. Bunu toplumun bilmesini istiyorum. Denetlemeler yaptık raporlar verildi ama normale aykırı çeteleşmiş bir yapıyı dahi bizim de katkımızla ilk başta, sonra adliye ve emniyetin çalışmalarıyla bertaraf edebildik. Bugün adli yargılamalara geçildi ve tabii ki her şeyi açığa çıkaracak bir süreç yaşanıyor. İnşallah gerekli cezaları da alacaklardır. Daha iyi denetleme mekanizmaları da yok olacak. Her türlü süreci yönetmeye çalışıyoruz. Bilimsel kurullar oluşturuyoruz yeniden. Özel hastaneler mevzuatını değiştirip daha kontrol edilebilir ve denetlenebilir hale getiriyoruz. Doğruların haricinde çok fazla dezenformasyon da yapılıyor. Sağlık sisteminin sanki tamamı bu şekildeymiş gibi bir imaj uyandırılmaya çalışıyor. Ya da sağlık çalışanlarına olan güveni tamamen yok edecek söylemlerde bulunuluyor. Asıl bu bizi üzüyor. Çünkü, Türkiye gerçekten sağlık sistemindekilerin ne kadar özverili çalıştığını herkesin bildiği bir sağlık altyapısına sahip. Bugün dünyanın her ülkesinden ülkemize gelinip sağlık hizmeti alınıyor. Örneğin Avrupa'da insanlar hekime ulaşmak için 1 yıl 2 yıl bekliyor. Bizim sağlık sistemimizin bu kadar iyi olduğu bir dönemde, sanki her yer çok kötüymüş gibi bir algı yaratan söylemler üzücü. Bu olay bir istisna. Geçen yıl nisanda zaten gerekli baskınlar yapılarak çete çökertildi. Eylül ayında da çete bilgisayarları, telefonları ve benzeri oradaki belgelerden sonra ölümle illiyet kurularak adli sürece devam edildi."

DUMANSIZ HAVA SAHASI İÇİN ÇAPRAZ DENETİM

Dumansız hava sahası konusunda yeni uygulamalara başlanacağının işaretini de veren Bakan Memişoğlu, 'çapraz denetim' uygulaması hakkında şu bilgileri verdi:

"Sadece koruyucu sağlık hizmetleriyle değil kişinin de kendisini koruyarak sağlıklı kalmaya çalışması gerekiyor. Bunun da ceza ya da yasakla olması taraftarı değilim aslında. Ama tabii ki denetimler yapılıp gerekli cezaların da verilmesi gerekiyor. Türkiye'de 100 kişinin 34,8'i sigara kullanıyor, çok büyük bir rakam. Erkeklerde bu oran yüzde 45'e ulaşıyor. Yani her iki erkekten biri sigara kullanıyor. Kadınların üçte biri sigara içiyor. Sigara içme kurallarına uymayanlara da çapraz dediğimiz bir ili başka bir ilden denetleyerek hem sigara içme kurallarına aykırı hareket eden esnafı ya da kişileri biraz caydıralım istiyoruz. Toplum olarak yeniden dumansız hava sahasını ön plana çıkarmamız lazım. Bir yerde oturup içtiğinizde başkasına da zarar veriyorsunuz. Onun da hakkına giriyorsunuz. Birbirini tanımayan kişiler birbirlerini denetleyebilsin diye örneğin İstanbul'dan gidip Samsun'dan gidip Hakkari'yi denetliyor, İstanbul'dan gidip Sakarya'yı denetliyor gibi. Toplumda başka bir problem daha var, bunlardan en önemlisi kilo, obezite. Türk toplumunun yüzde 62'si kilolu, yüzde 25'i aşırı kilolu. Kalbiniz daha büyük bir alana hizmet etmek durumunda kalıyor, ayak bileğimiz, dizleriniz, eklemleriniz, daha fazla baskı altında kalıyor. Böbreğiniz daha çok çalışmak, karaciğeriniz daha çok yağ yakmak, bağırsaklar daha çok çalışmak zorunda. Her şeyinizi israf ediyorsunuz yani. Uyku kaliteniz bile düşüyor. Kilo vermenin iki tane basit yolu var. Bir, hareket edeceksiniz, iki, midenizi tam doldurmayacaksınız. Buradan şunu istiyorum, ramazan da geldi; 1 ay boyunca lütfen iftarda suyunuzu, çorbanızı için, bir 15 dakika ara verin, aşırı yemenize gerek yok, enerjinizi giderecek kadar yemelisiniz. Gece 12.00'ye doğru hafif bir şeyler bir daha yiyin."

ÇOCUKLARDA OBEZİTE UYARISI

Çocuklar arasındaki obezite yaygınlığına da değinen Bakan Memişoğlu özellikle Covid-19 sonrası evde oturma alışkanlığı da artınca mahalle kültürünün de azaldığını ve özellikle şehirleşmeyle çocuklarda da kilo probleminin arttığını söyledi. Bakan Memişoğlu, sözlerinin devamında şunları söyledi:

"Çocukluk çağında kilo aldığınızda kalıcı hale geliyor ve ergenlik çağında azaltmak zorlaşıyor. Çocukları eğitmemiz lazım. Yeni bir program başlatıyoruz, daha önce İstanbul'da yapmıştık bunu. 'Sağlıklı çocuk sağlıklı gelecek' diye. Çocuklar sağlıkçılarla genelde ancak hastanelerde, hasta olduklarında karşılaşıyorlar. Şimdi biz onların yanına gidiyoruz. Her bir çocuğumuza buradan sesleniyorum, her biri aslında bizim sağlık elçimiz. Eğer annesi babası sigara içiyorsa lütfen onlara desin ki ben istemiyorum sigara içmeni. Ya da yanlış besleniyorlarsa, kiloları varsa uyarsın. Biz çocukları sağlık elçilerimiz olarak görüyoruz. Kendileri de abur cubur yemeyecekler ama. Her sabah dişlerini fırçalayacaklar, ellerini yıkayacaklar. Bilgisayarı kendileri istedikleri zaman kullansınlar ama bunu kontrol ederek kullansınlar. Sağlıkta Türkiye Yüzyılı olacaksak, önce çocuklarımızın sağlık konusundaki bilincini artırmalıyız."

'TÜRKİYE'NİN SAĞLIKÇILARI DÜNYAYA ÖRNEK'

14 Mart öncesi meslektaşlarına da önemli mesajlar veren Bakan Memişoğlu, sözlerini şöyle noktaladı:

"Biz hekimler gerçekten toplumun iyiliği için uğraşan, onların derdine derman olmaya çalışan insanlarız. Bunu sadece meslek olarak görmeyip adanmışlık olarak yapıyoruz. Bizler iyi insanlarız, değerli insanlarız ve değerli olan hekimlerin gerçekten bu özverisinden dolayı, onların bir ferdi olarak, bu koltuğa oturup da sağlığı ve iyilik tarafında olan bir mesleği yapan birisi olarak söylüyorum, onlarla gurur duyuyorum. Mustafa Kemal Atatürk'ün dediği gibi, hekimlerimiz gerçekten dünyanın en güvenilir, en iyi hekimleri. Sağlık çalışanlarımız da öyle. Türkiye'nin sağlıkçıları, dünyaya örnek. Bugün tam olarak onlara sahip çıkmamız gerekiyor. Bizler hekim olarak değerli olmak istiyoruz sadece. Değerli hissetmek istiyoruz. Sağlıkla şiddet olayları oluyor, insan anlayamıyor. Toplumun hekimlerine sahip çıkması lazım. Bütün meslektaşlarımın '14 Mart Tıp Bayramı'nı şimdiden kutluyorum. 14 Mart sadece Türkiye'de kutlanan bir bayram. Kurtuluş Savaşı'nda düşmana karşı direnişi başlatan kişiler hekimler. Biz hekimlerle sağlık çalışanları olarak bu toplumun temel taşlarıyız. Ben onlar adına bu koltukta oturuyorum. Sonuçta onlar hastalara hizmet ediyor, biz onlara hizmet ediyoruz. Daha iyi olmaya çalışacağız. Onların her zaman bize tabii ki eleştirileri, uyarıları olacaktır. Çünkü onlar hizmet sunuyorlar. Yanlışları da bize söyleyecekler ve biz de bu makamda oturan insanlar olarak bunu düzeltmek için uğraşacağız."

Görüntü Dökümü:

--------------------

Bakanın konuşması

=================================

2- İSTANBUL'DA UYUŞTURUCU TİCARETİ YAPAN SUÇ ÖRGÜTÜNE YÖNELİK 'NARKOKAPAN-15' OPERASYONUNDA 12 ŞÜPHELİ YAKALANDI

Derya EVREN KORKMAZ / İSTANBUL, (DHA)- İstanbul'da uyuşturucu ticareti yapan organize suç örgütlerine yönelik operasyon düzenlendi. Operasyonda 365 kilo kokain ele geçirilirken 12 kişi gözaltına alındı.

İstanbul Emniyeti Narkotik Suçlarla Mücadele ile İstihbarat Şube müdürlükleri tarafından kentte uyuşturucu ticareti yapan suç örgütlerinin tespit edilmesi için çalışma başlatıldı. Yapılan çalışmaların ardından Güngören, Bahçelievler, Beyoğlu, Kağıthane ve Fatih ilçelerinde tespit edilen 13 farklı adrese operasyon düzenlendi.

OPERASYONDA 365 KİLO KOKAİN ELE GEÇİRİLDİ

Narkokapan-15' adı verilen operasyonda 365 kilo kokain ele geçirilirken 12 kişi gözaltına alındı.

Operasyon detaylarını İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya sosyal medya hesabından paylaştı. Yerlikaya paylaşımında, "Evlatlarımızın geleceğini karartmalarına müsaade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Operasyonu koordine eden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığımızı ve operasyonu gerçekleştiren kahraman İstanbul Polislerimizi tebrik ediyorum" ifadelerini kullandı.

Görüntü Dökümü:

--------------------

-Operasyondan görüntüler

=================================

3- DALTONLAR SUÇ ÖRGÜTÜNÜN YÖNETİCİLERİNDEN SİNAN MEMİ İSTANBUL'A GETİRİLDİ

Derya EVREN KORKMAZ / İSTANBUL, (DHA)- Hakkında kırmızı bültenle arama kararı bulunan ve Polonya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilen Daltonlar organize suç örgütü yöneticilerinden Sinan Memi, İstanbul'a getirildi. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorgusu yapılacak olan Memi'nin, Ferhat Yeşilkaya cinayetinin yanı sıra 3 farklı suça daha karıştığı öğrenildi.

İstanbul Emniyeti Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ile İstihbarat Şube Müdürlüğü ekiplerince yapılan çalışmalarda, Şişli'de Ferhat Yeşilkaya'yı öldüren ve Daltonlar organize suç örgütünün yöneticilerinden olan hakkında kırmızı bültenle arama kararı bulunan Sinan Memi'nin Polonya'da olduğu tespit edildi. Çalışmaların ardından Memi, Polonya'da yakalandı. Memi, İnterpol Daire Başkanlığı, İstihbarat Başkanlığı ve Kom Başkanlığı Koordinesinde Ankara'ya getirildi. Burada teslim alınan Memi, adli işlemleri için İstanbul'a getirildi.

Memi'nin Daltonlar'la birlikte hareket ettiği süreçte Ferhat Yeşilkaya cinayetinin tetikçisi, Kartal'da bir film setine yönelik gerçekleştirilen kurşunlamanın da azmettiricisi olduğu öğrenildi. Daltonlar suç örgütünden ayrıldıktan sonra ise 10 Eylül'de Üsküdar'da Kemal Çağlar Temel'in öldürülmesi konusunda azmettirici, Bakırköy'de bulunan bir iş yeri sahibinin yağma amaçlı tehdit edilmesi, 27 Eylül tarihinde A.M.N. isimli kişinin ikametine yapılan keşif sonrasında çalıntı motosiklet ve silahla yakalanan 2 şüphelinin azmettiricisi olduğu ortaya çıktı.

İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sorgusu yapılacak olan Sinan Memi, işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilecek.

Görüntü Dökümü

-------------------

-Şüphelinin emniyete getirilmesi

==============================

4- AVCILAR'DA YÜZÜNE KEZZAP ATILAN KADIN: EN BÜYÜK CEZAYI ALSIN

İhsan DÖRTKARDEŞ-Derya EVREN KORKMAZ/İSTANBUL (DHA)- AVCILAR'da Şaban Kement (60) görüşme isteğini kabul etmeyen Şengül Selük'ün (44) yüzüne kezzap atıp kaçtı. Hastaneye kaldırılan Selük'ün iki gözünde de görme kaybı oluştuğu öğrenilirken, saldırgan Düzce'de yakalandıktan sonra tutuklandı. Şengül Selük " En büyük cezayı almasını istiyorum. Ömür boyu zindanların arasından çıkmasın. Bana yaşattığının bin katını yaşasın. Şu halimi bir görün. Desteğinizi bekliyorum. Yaşadıklarımı bir Allah bir de ben biliyorum. Ameliyatlarım çok ağır geçti. Sesimi duyan herkes duymayana haber versin.

Olay, 19 Aralık'ta Yeşilkent Mahallesi'nde sabah satlerinde meydana geldi. Şaban Kement yaklaşık 6 aydır görüşmek istediği Şengül Selük'ün teklifini kabul etmemesi üzerine yüzüne kezzap atarak kaçtı. Çevredekilerin ihbarıyla olay yerine polis ve sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekipleri Selük'ü ağır yaralı olarak hastaneye götürdü. Çam ve Sakura Şehir Hastanesi'nde tedavi altına alınan Şengül Selük'ün iki gözünde de görme kaybı oluştuğu öğrenildi. Polis ekipleri ise şüpheliyi yakalamak için çalışma başlattı.

'SESİMİ DUYAN HERKES DUYMAYANA HABER VERSİN'

Hastanede konuşan Şengül Selük "Bana bunu yapan cani sonunda yakalanmış. En büyük cezayı almasını istiyorum. Ömür boyu zindanların arasından çıkmasın. Bana yaşattığının bin katını yaşasın. Şu halimi bir görün. Desteğinizi bekliyorum. Yaşadıklarımı bir Allah bir de ben biliyorum. Ameliyatlarım çok ağır geçti. Sesimi duyan herkes duymayana haber versin. Bana destek olun yardım edin. Benim kimsem yok. Her gün ağlıyorum, gözlerimden kan geliyor"

'BABAM YAŞINDASIN' DİYEREK REDDETTİ

Avcılar Emniyet Müdürlüğü ekipleri bölgedeki güvenlik kamera kayıtlarını incelemeye aldı. Şüphelinin kimliği tespit edildikten sonra yakalamak için çalışma başlatıldı. Saldırgan ise 26 Şubat'ta Düzce'de yakalandıktan sonra tutuklanarak cezaevine gönderildi. Şengül Selük ifadesinde Şaban Kement'i tanımadığını yaklaşık 6 aydır kendisini takip ettiğini, 'Babam yaşındasın' peşimi bırak diyerek görüşme teklifini reddettiğini söyledi.

'FERYADINA UYANDIK'

Mahalle sakini Bektaş Yıldırım, "O saatlerde işe gidiyorduk. Sesini duydum. Balkona çıktığımda tellerin oradan tutmuştu, bağırıyordu. 'Gözüme birisi bir şeyler attı, gözüm yanıyor' diye feryat ediyor, bağırıyordu. Sonra aşağı indim. Birkaç komşu da gelmişti. Gördük perişan haldeydi. Ondan sonra polisi, ambulansı aradılar. Ben işe gittim. Hastaneye kaldırmışlar bildiğimiz bu kadar. Kimin attigini bilmiyoruz, görmedik. Sadece attıktan sonra olaydan sonra onun feryatına uyandık. Polis kamerası olan evlere girdi, kameradan baktı" dedi.

SAKLANDI, YÜZÜNE ATTI

Yan binada oturan Emine Koşar, "Çocuğum eşimle beraber işe gidiyordu. Ama benim eşim önden gitmişti. O arkadan gitmiş. Kız çok iyiydi. İşine gider gelirdi. O adam gelmiş saklamış şuraya oradan da yüzüne doğru sermiş. Allah sorsun hesabını ben ne diyeyim" dedi. Yine mahalle sakini Ramazan Durgut ise, Beylikdüzü'ndeki bir tekstil firmasında çalışan Şengül Selük'ün yüzünün yanı sıra vücudunun tamamen yandığını, komşuların kadını araç ile Esenyurt Devlet Hastanesi'ne kaldırdıklarını anlattı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

------------------------

-Şengül Selük'ün fotoğrafları

(Güvenlik kamerası)

-Şüphelinin güvenlik kamerasındaki görüntüleri

-Tutuklanan şüphelinin fotoğrafı

-Röpler

-Genel ve detaylar

===============================

5- MASLAK'TA İŞ İNSANINA BIÇAKLI SALDIRI KAMERADA: ÇALIŞANLAR SALDIRGANA DUBALARLA VURDU

Doğan Can CESUR / İSTANBUL (DHA) - BEBEK'te birlikte yemek yediği arkadaşını evine bıraktıktan sonra Maslak'taki akaryakıt istasyonuna giren iş insanı Savaş Zafer Soydan (55), 'seni öldüreceğim' diyen Musa K. (19) tarafından bıçaklı saldırıya uğradı. İstasyon çalışanların saldırganı dubalarla kovaladığı anlar güvenlik kamerasına yansıdı. Sarıyer Asayiş Büro Amirliği ekipleri tarafından yakalanan saldırgan ise tutuklandı.

Olay, 20 Şubat'ta saat 00.30 sıralarında Maslak'ta meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, gayrimenkul şirketi sahibi olan iş insanı Savaş Zafer Soydan, arkadaşlarıyla birlikte Beşiktaş Bebek'te geldiği bir mekanda yemek yedi. Yemeğin ardından mekandan çıkan Soydan, aracına bineceği sırada tanımadığı bir kişinin aracının önünde beklediğini gördü.

'SENİ ÖLDÜRECEĞİM' DİYEREK SALDIRDI

Daha sonra aracına binen Soydan, arkadaşını evine bıraktıktan sonra Maslak'ta bulunan bir akaryakıt istasyonuna girdi. Soydan burada yakıt alacağı sıradada Bebek'te gördüğü kişi 'seni öldüreceğim' diyerek bıçakla saldırmaya başladı. Saldırıyı gören istasyon çalışanları ellerine aldıkları dubalarla şüpheliye müdahale etti. Olay anı ise güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Olayın ardından saldırgan kaçarken, yaralı iş insanı için çalışanlar sağlık ekiplerine ihbarda bulundu. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, Soydan'ı yaptıkları ilk müdahalenin ardından ambulansla hastaneye kaldırarak tedavi altına aldı. Soydan polise verdiği ifadede kimseyle husumetinın olmadığını, kendisini yaralayan kişiden şikayetçi olduğunu söyledi.

SARIYER ASAYİŞ POLİSİ YAKALADI

Öte yandan olayla ilgili çalışma başlatan Sarıyer Asayiş Büro Amirliği ekipleri, güvenlik kamera görüntüleri incelemeye aldı. Onlarca saatlik görüntü izleyen polis ekipleri, şüphelinin Musa K. olduğunu tespit etti. Devam eden çalışmalarda Musa K. Beyoğlu Kulaksız Mahallesi'nde yakalandı. Emniyette ifadesi alınan şüphelinin 6 suç kaydı olduğu ortaya çıktı. İşlemleri tamamlanarak adliyeye sevk edilen Musa K. çıkarıldığı mahkemece 'kasten yaralama' suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. (DHA)

Görüntü Dökümü:

--------------------------

(Güvenlik kamerası)

-Saldırı anı

-İş insanını bıçaklaması

-Çalışanların müdahale etmesi

-Saldırganın kaçması

-İş insanının uzaklaşması

-Saldırganın olay öncesi taksiden inmesi

-Cipin şöför tarafında gelmesi

-İş insanın darbetmeye çalışması

=================================

6- KAĞITHANE'DE FORE KAZIK MAKİNESİNİ ÇEKEN HALAT KOPTU: 1'İ ÖĞRENCİ 2 KİŞİ YARALANDIĞI KAZA KAMERADA

Doğan Can CESUR / İSTANBUL (DHA) - KAĞITHANE'de kepçeyle inşaat alanına çekilen yaklaşık 200 ton ağırlığındaki fore kazık makinesinin bağlı olduğu halat koptu. Makine yokuş aşağıya kayarak park halindeki 3 araca çarptı. O anlar cep telefonu ve güvenlik kamerasına yansırken, 1'i öğrenci 2 kişi yaralandı.

Olay, 27 Şubat'ta saat 15.30 sıralarında Çağlayan Mahallesi'nde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, sokak üzerindeki bir inşaat alanında yapılacak çalışma için işçiler, yaklaşık 200 ton ağırlığındaki fore kazık makinesine halat bağlayarak kepçeyle çekmek istedi. Çalışmaların başlamasının ardından kepçe makineyi çekmek için harekete geçti. Makine tam alanın girişine çekildiği sırada halat büyük bir gürültüyle koptu. Operatör Abdülcelil Bakış'ın (46) kontrolünden çıkan makine metrelerce aşağıya kaymaya başladı. Makine kayarken kopan halat iki işçinin yaralanmasına neden oldu.

3 ARACA ÇARPTIKTAN SONRA DURDU

Makine ise park halindeki 3 araca çarptıktan sonra yokuşun başında durdu. Kazanın ardından olay yerine sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk müdahalesi sonrasında yaralı tamirci Erdoğan Önder (44) ve öğrenci S.G. (15) ambulanslarla Şişli Okmeydanı Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu Şehir Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Yaralıların hayati tehlikelerinin olmadığı öğrenildi. Olayın ardından çalışma başlatan Kağıthane Trafik Denetleme Büro Amirliği ekipleri, kazayla ilgili inceleme yaptı. Yapılan çalışmalar sonucunda operatör Abdülcelil Bakış ifadesi alınmak üzere emniyete götürüldü. Kaza nedeniyle makinenin çarptığı 34 CAP 439, 34 BYU 38 ve 06 ADP 659 araçlarda ise hasar oluştu. Kaza anı ve sonrasında yaşananlar ise cep telefonu ve güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı. Polis olayla ilgili soruşturma başlattı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

------------------------

(Cep telefonu)

-Fore kazık makinesinin çekilmesi

-Halatın kopması

-Makinenin kayması

-Makinenin araçlara çarpması

(Güvenlik kamerası)

(Cep telefonu)

-Olayın hemen sonrası

-Bir kadının olayı anlatması

(Aktüel)

-Olay yeri, Kayan makine, İnşaat alanı

-Genel ve Detay

============================

7- BAHÇELİEVLER'DE KAZADA ARAÇTA MAHSUR KALAN KİŞİYİ İTFAİYE KURTARDI

Özgür EREN / İSTANBUL, (DHA)- BAHÇELİEVLER'de 2 ticari aracın çarpışması ile araçta mahsur kalan şoför itfaiye ve sağlık ekipleri tarafından kurtarıldı. Yaralı, ambulans ile hastaneye götürülürken polis ekipleri kaza ile ilgili soruşturma başlattı.

Kaza, Bahçelievler Mahallesi İzzettin Çalışlar Caddesi'nde saat 08.00 sıralarında meydana geldi. İddialara göre 34 HPR 237 plakalı hafif ticari aracın şoförü cadde üzerinde U dönüşü yapmak istediği sırada aynı istikamette ilerleyen 34 BFH 352 plakalı başka bir ticari araç ile çarpıştı. Çarpışmanın etkisi ile hafif ticari aracın kapısı sıkıştığı için şoför araç içerisinde mahsur kaldı. İhbar üzerine olay yerine sağlık, polis ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Olay yerine gelen itfaiye ekipleri mahsur kalan yaralı şoförü bulunduğu yerden alarak sağlık ekiplerine teslim etti.

Yaralı, ambulans ile hastaneye götürülürken diğer sürücü kazayı yara alamadan atlattı. Polis ekipleri de kaza yerinde güvenlik önlemi alarak soruşturma başlattı.

Görüntü Dökümü:

--------------------

-Yaralı sürücünün araç çerisinde hali

-Yaralıya itfaiyenin müdahalesi

-Yaralı sürücünün araç içerisinde yardım beklemesi

-Yaralının sağlık ekiplerine teslim edilmesi

-Yaralının ambulansa alınması

-Kazaya karışan araçlardan görüntü

-Olay yerinden ve itfaiyeden görüntü

==============================

8- RAMAZAN AYININ İLK GÜNÜNDE ORUÇ BABA TÜRBESİ'NDE YOĞUNLUK YAŞANDI

Canan İLARSLAN -Harun Şahbazoğlu, İSTANBUL, (DHA) Ramazan ayının ilk günü iftara saatler kala Fatih'teki Oruç Baba Türbesi'nde yoğunluk oluştu. Meryem Coşkun, "Her sene geliyorum. Allah'tan istiyoruz ama Oruç Baba'nın Hikmeti'ne inanıyorum. Birçok duam da gerçekleşti" dedi.

Ramazan Ayı'nın ilk günü Fatih'te bulunan 'Oruç Baba Türbesi'nde, iftara saatler kala türbeye yoğunluk yaşandı. Türbeye gelenler, geleneksel olarak sirke, şeker, lokum dağıtıp, dua etti. Gelenlerin bir kısmı ise türbenin mermer taşına tesbihler astı, cüzdan ve ev anahtarlarını sürerek, dualar etti.

'BU SENE ERKEN GELDİK'

Oruç Baba Türbesi'ne her yıl geldiğini söyleyen Gülseren Arslan, "Kalp krizi geçirdim. Geçen sene de gelmiştim. Torunlar ile dilek diledik. Hasta olduğumdan kalabalığa giremiyorum. Bu nedenle bu sene erkenden geldim. Herkese şafi ismiyle şifa versin, bana da versin. Ne güzel Allah ramazanımıza erdirdi. İslam alemine hayırlı uğurlu olsun" dedi.

'ZİYARETLERİ SEVİYORUZ'

Güzade Keskin, "Ramazan geldi, hoş geldi. Onu seviyoruz. Senede bir gün Allah tekrarını nasip etsin. Ziyaretleri de hep seviyoruz. Elimizden geldiğince ziyaret edeceğiz. İyi günler, iyi ramazanlar olsun, hayırlı işleriniz olsun. Bol bereketli sağlıklar olsun, huzurlar olsun. Türkiyemize güzel huzurlar getirsin. Ben üç, dört senedir buraya geliyorum, devam ediyorum" dedi.

'10-15 BİN KİŞİ GELİYOR'

Türbeye bakan Ertekin Korkmaz, "Buranın eskilerinden biriyim. Bu türbenin içinde dünyaya geldim. Elimizden geldiği kadar buraya bakmaya çalışıyoruz. Ramazan'ın 1.günü binlerce insan buraya gelir buradan bir şeyler bekler tabii önce Allah'tan niyet etmek lazım fakat ramazanın 1. günü buraya en az 10, 15 bin kişi buraya geliyor. Ben ilk günü işimi gücümü bırakıyorum, çok kalabalık oluyor. Zaten saat 06.00'dan sonra gelirseniz göreceksiniz. Anahtarını sürtüyorlar ev için, araba anahtarı sürtüyorlar araba için, hasta olan eşyasını sürtüyor iyileşmesi için, nişanını atan yüzüğünü atıyor. Bir hafta boyunca buradan milletten şeker, sirke topluyorsunuz. 7 gün boyunca o şekerle sirkeyle orucunuzu açıyorsunuz" şeklinde konuştu.

'ORUÇ BABA'NIN HİKMETİNE İNANIYORUM'

Her sene geldiğini söyleyen Meryem Coşkun, "Allah nasip ederse her sene geliyorum. Allah'tan istiyoruz ama Oruç Baba'nın Hikmeti'ne inanıyorum. Birçok duamda gerçekleşti. Geçen sene bir şey dilemiştim onu da Rabbim kabul etti, onun için geldim. Oruç Baba orucunu bir ay boyunca sirke ile açmış. Onun sabrı için dağıtıyorum. Gönlümden ne geçirdiysem bu sene kabul olursa onu dağıtacağım diye onu getiriyorum. Bu sene çocuklara çikolata getirdim, geçen sene tesbih getirmiştim . Ne alabilirsem onu getiriyorum. Ama muhakkak sirkeyi dağıtıyorum" dedi. İlk defa geldiğini belirten Elif Bıyık, "Burada türbelerde çocuklara şekerler ve çikolatalar dağıtılır ki günahlarımız silinsin. Çocuklar çok mutlu oluyor" dedi. Makbule Erol ise "Allah kabul etsin, namazımla geldim. Allah size de yardım edecek. Oğlum buranın duasıyla ev aldı. Namaz kıldım, duamı ettim. Buraya oturdum" dedi.

Görüntü Dökümü:

------------------------

Oruç Baba Türbesi'nden genel ve detay görüntüler

Gülseren Arslan röp

Güzade Keskin röp

Ertekin Korkmaz röp

Meryem Coşkun röp

Elif Bıyık röp

Makbule Erol röp

===========================

9- FATİH'TE BULUNAN MEHMET EMİN TOKADİ HAZRETLERİ TÜRBESİ'NDE RAMAZAN YOĞUNLUĞU

Kübra SONKAYA- Emir BENLİOĞLU / İSTANBUL, (DHA)- FATİH'te bulunan Mehmet Emin Tokadi Hazretleri Türbesi'nde Ramazan ayının ilk gününde ziyaretçi yoğunluğu yaşandı. Ziyaretçiler, dualar ederek Kuran-ı Kerim okudu. Arzu Kaya, "Daha önce gelmiş olduğumda dualarımın kabulünden dolayı tekrar geldim. Buraya geldiğim zaman huzur doluyorum. İnsana vermiş olduğu başka bir manevi huzur var" dedi.

Ramazan ayının ilk gününde Mehmet Emin Tokadi Hazretleri Türbesi'nde iftara saatler kala yoğunluk yaşandı. Her yaş grubundan ziyaretçi türbeye geldi. 'Edilen duaların geri çevrilmediği yer' olarak bilinen türbede ziyaretçiler, dualar ederek Kuran-ı Kerim okudu.

'BURAYA GELDİĞİM ZAMAN HUZUR DOLUYORUM'

Türbeyi ziyaret eden Arzu Kaya, "Daha önce gelmiş olduğumda dualarımın kabulünden dolayı tekrar geldim açıkçası. Ama buraya geldiğim zaman huzur doluyorum. Tarihinden dolayı, görünüm olarak insana vermiş olduğu başka bir manevi huzur var. O bakımdan geldim başka bir niyetle gelmedim açıkçası. Genelde üç Cuma gelip sela ile ezan arasında ettiğiniz zaman dualarınızın kabul olduğu söyleniyor. Birkaç kişi de denediği için gerçekten de olduğu söylenildiği için öyle biliniyor" dedi.

'BURASI ÇOK ÖZEL BİR YER '

Mehmet Emin Tokadi Hazretleri Türbesi'ne her zaman geldiğini söyleyen Şule Elifoğlu, "Bugüne özel de geldim. Dualarımızın kabul olacağını zaten biliyoruz. Burası çok özel bir yer benim için. Dua etmeye geldik, Mehmet Emin Tokadi Hazretleri çok özel, aslında tüm evliyalar özel ama burası hem bize çok yakın, hem de geldikçe huzur bulduğumuz bir yer. O yüzden sık sık geliyoruz" ifadelerini kullandı.

Filiz Akbaş ise, "3-4 senede bir geliyorum. Ramazan'ın ilk günü olduğu için ziyaret edelim dedik. Onun için geldik. Dua edeceğiz, her şey Allah'tan ama bunlar da bizim için bir vesile oluyor" şeklinde konuştu.

Görüntü Dökümü:

-------------------

Türbeden genel ve detaylar

Ziyaretçilerden görüntüler

Arzu Kaya ile röportaj

Şule Elifoğlu ile röportaj

Filiz Akbaş ile röportaj

==========================

10- BEBEK'TE VALE OPERASYONU: 7 KİŞİYE 6 BİN 498 LİRA CEZA

Doğan Can CESUR / İSTANBUL (DHA)- BEBEK'te Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri ve zabıta ekipleri tarafından yapılan vale denetiminde yoldaki dubalara ve mekanların önündeki vale çadırlarına el konuldu. Denetimde vale yeterlilik belgesi olmayan 7 kişiye toplam 6 bin 498 lira da idari para cezası uygulandı.

Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri ile zabıta ekipleri tarafından 25 Şubat'ta Bebek'te vale denetimi gerçekleştirildi. Yollara konulan dubalar zabıta ekipleri tarafından tek tek toplandı. Mekanların önündeki kaldırımlara kurulan vale çadırları ise yine ekipler tarafından kaldırılarak kamyonete konuldu.

7 KİŞİYE 6 BİN 498 LİRA CEZA

Denetimde vale yeterlilik belgesi olmayan Batuhan S. (21), Samet S. (28), Ramazan K. (24), Mustafa K. (30), Ali L. (64), Fatih G. (32) ve Macit Mete K.'ya (31) toplamda 6 bin 498 lira idari para cezası uygulandı. Macit Mete K.'nın poliste 3, Batuhan S.'nin ise 1 suç kaydı olduğu ortaya çıktı. Yapılan denetim ise kameralara yansıdı. (DHA)

Görüntü Dökümü:

------------------

(Aktüel)

-Denetim yapılması

-Dubaların toplanması

-Çadırların toplanması

-Üst araması yapılması

-Genel ve Detay

============================

11- YEŞİLAY 105'İNCİ YILINI KUTLUYOR

Kübra SONKAYA- Emir BENLİOĞLU / İSTANBUL, (DHA)- YEŞİLAY, 'Bağımsız Gelecek ve Sağlıklı Nesiller' sloganıyla 105. Yılını kutluyor. Yeşilay gönüllüleri, her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay Haftası'nda düzenlenen etkinlikler kapsamında, Rami Kütüphanesi'nde buluştu. Etkinlikte konuşan Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, "Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığımızla beraber yürüttüğümüz programda, anaokulundan liseye kadar her yıl en az 10 milyon çocuğumuza ulaşıyoruz. En az 2 milyon gencimize, anne babaya eğitim vermiş oluyoruz" dedi.

Yeşilay gönüllüleri, her yıl 1-7 Mart tarihleri arasında kutlanan Yeşilay Haftası'nda düzenlenen etkinlikler kapsamında, Yeşilay'ın 'Bağımsız Gelecek ve Sağlıklı Nesiller' sloganıyla 105. yılını kutlamak için Rami Kütüphanesi'nde buluştu. Etkinlikte, Yeşilay gönüllüleri, şube müdürleri ve davetliler yer aldı.

'DÜNYANIN EN KAPSAMLI ÖNLEME ÇALIŞMASINI YÜRÜTÜYORUZ'

Etkinlikte konuşan Yeşilay Genel Başkanı Doç. Dr. Mehmet Dinç, "Yeşilay ne yapıyor? 3 tane temel iş yapıyor. Bunlardan birincisi önleme çalışmalarımız. Önleme çalışmalarımızda temel hassasiyetimiz, hiçbir insan, ama özellikle de çocuklarımız, gençlerimiz, bağımlı olmasın hassasiyetimiz var. Çünkü biliyoruz ki, bir insanın başına gelebilecek en zor şey bağımlılıktır. Bir insanın içinde kendi düşmanını beslemesi, büyütmesi, kendi eliyle kendine zarar vermesi demektir bağımlılık. Ve sadece bağımlılık dendiğinde bedene verdiği zararlar belki düşünülüyor ama baktığımızda çok boyutlu, yıkıcı, onarımı zor zararlara sebep olan çok büyük bir sıkıntıdan bahsediyoruz. Psikolojik etkisinden bahsetmeden, ilişkileri etkisinden bahsetmeden, ekonomik katkısından bahsetmeden, insanın kendine dair ümidini, hayata dair heyecanını yıkan, yok eden bir problemden bahsediyoruz bağlılık dediğimizde. O yüzden bağımlılıkla alakalı büyük bir hassasiyetimiz var. Türkiye Yeşilay Cemiyeti olarak bir tane gündemimiz var. Başka hiçbir konuya dalmıyoruz, hiçbir yere dikkatimizi vermiyoruz. Sadece temel meselemiz temel derdimiz, hiçbir insanımız, hiçbir çocuğumuz gencimiz bağımlı olmasın. Bu noktada da dünyanın en kapsamlı önleme çalışmasını yürütüyoruz. Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı kapsamında, Milli Eğitim Bakanlığımızla beraber yürüttüğümüz programda, anaokulundan liseye kadar her yıl en az 10 milyon çocuğumuza ulaşıyoruz. En az 2 milyon gencimize, anne babaya eğitim vermiş oluyoruz. Bu eğitimleri verirken onların gelişim dönemlerini, ihtiyaçlarını, pedagojik dillerini organize ederek, gözeterek geliştirdiğimiz eğitim programları ile gözetiyoruz" dedi.

'105 NOKTADA ÜCRETSİZ PSİKOTERAPİ HİZMETİ VEREN DANIŞMANLIK MERKEZLERİMİZ VAR'

Mehmet Dinç, "Türkiye'nin her yerinde bin 800 formatörümüzün desteğiyle, her noktaya, her köşeye, her mahalleye, her köye ulaşmaya hiçbir çocuğumuzu süreçten geri bırakmamaya çalışıyoruz. Ama bir şekilde herhangi bir çocuğumuz, gencimiz bağımlı olduysa ondan da asla vazgeçmiyoruz. Türkiye'nin her yerinde 105 noktada ücretsiz psikoterapi hizmeti veren danışmanlık merkezlerimiz var. Bunu çok önemsiyoruz çünkü Yeşilay uzun yıllar boyunca önleme çalışması yapmış, rehabilitasyon çalışmasında sorumluluğu üzerine aldığında, dünyadaki 20 tane ülkeyi araştırdı. Yaptığınız çalışmaların mutlaka bilimsel temelde analizlerini yaparak hesap verilebilir bir şekilde yapıyoruz. Biz böyle yapalım, böyle düşündük, hadi başlayalım demiyoruz. Önce dünya hangi noktaya gelmiş, biz yaparsak nasıl yapmamız lazım, mevcut tecrübe nedir onu değerlendirerek bir araştırma yaptık. İki sene süren araştırmamızın birinci senesinde dünyadaki en başarılı 20 tane ülkeyi örnek olarak aldık, çalıştık, ziyaret ettik. Onların geldiği noktada kendimizle alakalı, kendi modelimizle alakalı derslerimizi çıkardık. İkinci yılımızda da Türkiye'deki insanımızın ihtiyacına, kültürüne, aile yapısına, şartlarına, avantajlarımıza ve dezavantajlarımıza bakarak Türkiye'miz özel bir model geliştirmiş olduk. Pilot çalışmalarını yaptık, muhakkak yapıyoruz tüm çalışmalarımızda. Bu çalışmalar kapsamında Üsküdar'da ve Şanlıurfa Eyyübiye'de yaptığımız çalışmalar çok yüz güldürücü neticeler verince bütün Türkiye'ye bu çalışmayı çok kısa bir zamanda yaymış olduk" ifadelerini kullandı.

'BAĞIMLILIKTAN DOLAYI ISTIRAP ÇEKEN İNSANIMIZ VARSA YALNIZ DEĞİL'

Dinç, 1 milyonun üzerinde arama aldıklarını belirterek, "Bugün Türkiye'nin herhangi bir şehrinde, herhangi bir bağımlılıktan dolayı ıstırap çeken insanımız varsa yalnız değil, çaresiz değil. Yeşilay danışmanlık merkezimiz, uzman psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarımızın marifetiyle onların her zaman yanında. 115 telefon hattını arayarak, ücretsiz bir şekilde en yakın Yeşilay danışmanlık merkezinden destek alabilirler. Şimdiye kadar 1 milyon 300 binin üzerinde aramaya psikolog arkadaşlarımız cevap vermiş oldular. Ve bu aramalarda psikoeğitime ihtiyacı olan insanımıza eğitim, bilgi paylaşmaya ihtiyacı olan insanımıza bilgi paylaşımımızı, hususi desteğe ihtiyaç olan bağımlılıktan dolayı ıstırap yaşayan insanımıza da randevular üzerinden çalışma yaptılar" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

------------------

-Salondan genel ve detaylar

-Mehmet Dinç'in konuşması

============================

12- (ÖZEL) AVCILAR SAHİLİ'NDEKİ TEKNE ENKAZLARI KALDIRILDI

İhsan DÖRTKARDEŞ / İSTANBUL, (DHA)- AVCILAR Sahili'ndeki batık tekne enkazları, İstanbul Valiliği'nin talimatıyla oluşturulan komisyon tarafından kaldırılmaya başlandı. Belediye Zabıta Amiri Engin Ünver, "Sahipsiz, atıl vaziyetteki deniz araçlarını kaldıracağız. Daha yaşanılır, daha güzel bir Avcılar için çalışıyoruz" dedi.

Avcılar balıkçı barınağında çevre kirliliğine yol açan batık tekne enkazlarıyla ilgili şikayetler üzerine İstanbul Valisi Davut Gül, Avcılar Kaymakamlığı, Avcılar Belediyesi, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi 8 ayrı kamu kuruluş temsilcilerinin bulunduğu bir komisyon oluşturdu. Komisyon, sahildeki batık teknelerin bulunduğu rıhtımda kepçelerle temizlik yaptı. Bir balıkçının topladığı ve sahile getirdiği 'Hayalet ağlar' olarak nitelendirilen ağlar da toplandı. Kıyıda bulunan tamamen çürümüş tekne kepçe darbeleri ile parçalanarak damperli kamyonlara yüklendi.

'DAHA YAŞANILIR BİR AVCILAR İÇİN ÇALIŞIYORUZ'

İstanbul Valiliği öncülüğünde Avcılar Kaymakamlığı'nın kurmuş olduğu komisyon kararıyla geldiklerini belirten Belediye Zabıta Amiri Engin Ünver, "Sahipsiz, atıl vaziyetteki deniz araçlarını kaldıracağız. Yıllardır Avcılar'da böyle bir durum vardı. Daha yaşanılır, daha güzel bir Avcılar için çalışıyoruz. İstanbul genelinde bildiğimiz kadarıyla bu çalışma ilk. İstanbul genelinde de böyle bir çalışma olacak galiba" dedi.

Avcılar Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Aytaç Saydam da, görüntü ve çevre kirliliği bakımından kötü durumda olan balıkçı barınağıyla ilgili gösterilen hassasiyet için teşekkür etti. Saydam, "Barınağımızda yıllardır gerek içerden gerek dışardan olan çevresel kirlilik çok kötü bir durumdaydı. Parçalanan bu tekne yıllardır buradaydı. Burada dalgalara karşı duvar bulunmamakta, çıkan lodos sebebiyle gemilerimiz telef olmaktadır" diye konuştu.

Görüntü Dökümü:

------------------

-Barınaktaki atık tekne parçaları kepçe ile toplanırken

-Hayalet ağlar damperli kamyona yüklenirken

-Sahildeki çürük tekne

-Çürük tekne kepçe ile parçalanarak damperli kamyona yüklenirken

-Avcılar Belediyesi Zabıta Amiri Engin Ünver konuşurken

-Avcılar Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Aytaç Saydam konuşurken

-Genel ve detay görüntüler

============================

13- SULTANGAZİ'DE SÜRÜCÜLERİN YOL VERME TARTIŞMASI

Baran AKKAYA- Emin YEŞİL / İSTANBUL, (DHA)- SULTANGAZİ'de trafikte seyir halinde olan minibüs şoförü ile kamyonet şoförü arasında yol verme tartışması çıktı. İki şoförün araçlarını birbirlerinin üzerine sürdüğü anları çevredekiler cep telefonuyla görüntüledi.

Olay, 27 Şubat Perşembe günü öğlen saatlerinde İstanbul Çevreyolu İSTOÇ-Mahmutbey istikametinde yaşandı. 34 DU 9800 plakalı kamyonet şoförü ile 34 FUL 812 plakalı kapalı kasa minibüsün sürücüsü arasında yol verme tartışması yaşandı. Seyir halindeki iki şoför arasındaki tartışma bir süre devam etti. Şoförler birbirlerinin önüne geçmek için manevralar yaptı. Araç sürücüleri hem kendi canlarını hem de trafikteki diğer araçlarda bulunan vatandaşların canlarını tehlikeye attı. Trafikteki diğer sürücüleri tehlikeye atacak şekilde Yol verme tartışması ve şoförlerin trafikteki tehlikeli hareketlerini diğer sürücüler cep telefonu kamerasıyla görüntüledi.

Görüntü Dökümü

-----------------

(Cep telefonu görüntüsü)

-Sürücülerin yol tartışması

-Sürücülerin araçlarını bir birilerinin üzerine sürmesi

İlginizi Çekebilecek Diğer Haberler

Sıradaki Haber