Geri Dön
Politika TBMM Genel Kurulu'nda bütçe maratonu başladı

TBMM Genel Kurulu'nda bütçe maratonu başladı

TBMM Genel Kurulu'nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri başladı. Hükümet adına bütçe sunumunu yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "​Dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir" dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda bütçe maratonu başladı

TBMM Genel Kurulu, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmeleri için toplandı. Kurtulmuş, 10 Aralık 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin kabul edişinin 75'inci yıl dönümü dolayısı ile Meclis'in fikirlerini açıklamakta yarar gördüğünü söyledi. Güney Afrika'da, Ruanda'da, Güney Afrika ülkelerinde, Irak'ta, Suriye'de, Myanmar'da dünyanın birçok yerinde büyük insani dramlarının yaşandığını ve insan hakları ihlallerinin yaşandığı insanlık suçlarının yaşandığını belirten Kurtulmuş, "Ne yazık ki bugün de İnsan Hakları Beyannamesi'nin imzalanması, kabul edilmesinden 75 yıl sonra bugün bizim coğrafyamızda, Filistin topraklarında, Gazze'de ağır insanlık suçları işlenmektedir. Biz burada konuşurken Gazze'nin sokaklarının neredeyse yeryüzünden silinmesi iradesi ile yok edildiği ağır bir insanlık suçunu yaşıyoruz. Aynı şekilde İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin açık yükümlülüklerine rağmen bugün insanlık Gazze'de yaşanan ve 67'nci gününe ulaşan bu insanlık suçlarını önlemede ne yazık ki yetersiz kalıyor. Şunu herhalde söylemek çok fazla abartı değildir; aslında bir metin olarak fevkalade insani değerleri esas alan İnsan Hakları Beyannamesi, esasında sadece raflarda kalan, sadece iyi temennilerden ibaret bir metin halindedir" ifadelerini kullandı.

'DÜNYADA YENİ BİR HAK, HUKUK, ADALET SİSTEMİNE İHTİYAÇ VAR'

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde dile getirilen ağır insanlık suçlarını önleyebilecek bir küresel sistemin mevcut olmadığını ifade eden Kurtulmuş, sözlerine şöyle devam etti:

"İşte en son Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde 13 ülkenin bu insanlık dramının durdurulması, acil ateşkesin sağlanmasını temin etmek üzere verdiği karara rağmen bir el hukuksuzluğa kalkmış, bir el insan haklarının ihlal edilmesinden yana oy kullanmış ve ne yazık ki şu anda Gazze'de devam eden bu zulüm durdurulamamıştır. Bu anlamda baktığınız zaman İnsan Hakları Beyannamesi'nin yanında BM de sadece kağıt üzerinde var olan bir kuruluş mahiyeti kazanmıştır. Bu vesile ile bunu bir kere daha TBMM adına, daha önce 2 kez Gazze konusunda insani duyarlılığını ortaya koymuş olan 6 siyasi partimizin ortak deklarasyonuyla bu fikrini ortaya koymuş Meclis adına bir kere daha ifade etmek istiyorum; insan hakları ihlallerinin durdurulabilmesi için dünyada yeni bir hak, hukuk, adalet ekseninde gelişecek yeni bir sisteme ihtiyaç vardır. En son BM Güvenlik Konseyi'nde alınamayan o ateşkes kararı neticesinde, bu karara sebep olanlar, bu karara el kaldıranlar bundan sonra Gazze'de işlenecek insanlık suçlarının doğrudan doğruya sorumlularıdır. Bu vesile ile insanlığın hak ve hukukunun korunduğu, yeryüzünde savaşların, haksızlıkların ortadan kaldırıldığı yeni bir dünyanın kurulması temennisi ile. Böyle bir dünyanın kurulabilmesi için TBMM'nin bu anlamda öncü olmak, garantör olması noktasında Türkiye'nin hedeflerini ortaya koyacağı yeni bir döneme geçilmesini temenni ediyorum."

YILMAZ: BÜTÇE, KAPSAYICI BİR KALKINMA YAKLAŞIMINA SAHİPTİR

Yürütme adına Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bütçe sunumunu yaptı. Yılmaz, 2024 Yılı Bütçesi'nin AK Parti Hükümeti'nin 22’nci, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin 6’ncı, Türkiye Yüzyılının ilk bütçesi olduğunu söyleyerek, "Bu siyasi istikrar beraberinde ekonomik istikrarı da getirmekte, büyüme ve sosyal refah artışına katkı sunmaktadır. Plan ve programlarımızda olduğu gibi bütçe hazırlığı sürecinde de katılımcılığa azami ölçüde önem verilmiş, çeşitli alanlarda öne çıkan hususlar bütçe çalışmalarımıza yansıtılmıştır. 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 'dirençli şehirler', 'güçlü ekonomi' ve 'sağlıklı toplum' anlayışıyla hazırlanmıştır. Bu çerçevede bütçemiz, her alanda inşa, ihya ve Türkiye’nin büyümesini önceleyen kalemleri içermektedir. Bütçemiz; depremle yıkılan şehirlerimizi daha iyi şekilde yeniden ayağa kaldıran, geleceğe dönük afet risklerini azaltan, maliye ve para politikaları koordinasyonunu güçlendiren bir anlayış içerisinde, makro finansal ve fiyat istikrarını sağlama hedefiyle uyumlu bir yapıdadır. 2024 yılı bütçesi; yatırımı, istihdamı, üretimi ve ihracatı destekleyen, kapsayıcı bir kalkınma yaklaşımına sahiptir. Bütçemizde, istikrarlı büyümenin sağladığı imkanların, insan odaklı ve sosyal refahı artırıcı bir yaklaşımla toplumun bütün kesimleri ile paylaşılmasına öncelik verilmiştir. İşçisi, memuru, emeklisi, esnafı, çiftçisi, çocuğu, genci ve yaşlısıyla toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları gözetilerek hazırlanmış, 81 ilimizin, her bir yöremizin gereksinimleri düşünülmüştür. 2024 yılı bütçemizi; milli teknoloji hamlesi, enerji ve gıda arz güvenliği, yeşil ve dijital dönüşüm gibi stratejik alanlarda milletimize verdiğimiz sözleri yerine getirmek için kullanacağız" ifadelerini kullandı. 

'TÜRKİYE'NİN EKONOMİSİ BÜYÜMEYE DEVAM ETTİ'

Yılmaz, 2022 yılında küresel büyümedeki ivme kaybına, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklara ve başta enerji ve gıda olmak üzere emtia fiyatlarındaki olumsuz gelişmelere rağmen, Türkiye'nin ekonomisinin zamanında alınan tedbirlerle bu zorlu dönemde de büyümeye devam ettiğini söyledi. Yılmaz, "İktisadi faaliyetin canlılığını sürdürmesiyle ülkemiz 13 yıllık kesintisiz büyüme başarısı göstermiş, 2022 yılında yüzde 5,5'lik büyüme oranıyla OECD ülkeleri ortalamasının oldukça üzerinde bir performans sergilemiştir. Bu dönemde gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 4,1, gelişmiş ülkelerin ortalama yüzde 2,6 oranında büyüdükleri düşünüldüğünde, Türkiye’nin performansındaki olumlu ayrışma göze çarpmaktadır. Salgın sonrası dönem büyümelerine bakılacak olursa, dünya ekonomisinin 2020-2022 döneminde kümülatif olarak yüzde 7 büyümesine karşın, Türkiye ekonomisi kümülatif olarak yaklaşık yüzde 20 büyüme kaydederek, küresel ekonomilerden olumlu ayrışmıştır. Dünya genelinde ve özellikle en büyük ticaret ortaklarımızın bulunduğu Avrupa ekonomilerinde durgunluk endişeleri devam ederken, Türkiye ekonomisi 11 ilimizde yaşanan deprem felaketlerine rağmen, Orta Vadeli Program hedefleriyle uyumlu bir büyüme performansı sergileyerek 2023 yılında da kesintisiz büyüme eğilimini sürdürmektedir" diye konuştu. 

'EKİM AYI İŞSİZLİK ORANI 11 YILIN EN DÜŞÜK ORANIDIR'

Yılmaz, enflasyonla mücadele konusunda kararlı adımların atıldığı bu dönemde, işgücü piyasalarının olumlu görünümünü korumakta, ekonominin istihdam oluşturma kabiliyetini güçlü bir şekilde sürdürmekte olduğunu vurgulayarak, "Genç istihdam da dahil olmak üzere istihdam artmakta, işsizlik oranları gerilemeye devam etmektedir. 2023 yılında, yaşanan deprem felaketi sonrasında, işgücü piyasasında alınan önlemler sayesinde, istihdam kaybının sınırlı düzeyde kalması sağlanmıştır. Bu kapsamda, deprem ve emeklilik ile ilgili düzenlemeler sonrasında, mevsim etkilerinden arındırılmış aylık verilere göre Ocak-Eylül döneminde istihdam 504 bin kişi artmış, işsizlik oranı ise 0,9 puan azalarak yüzde 9,1’e gerilemiştir. Bugün, konuşmamın hemen öncesinde açıklanan, ekim ayına ait en son güncel işsizlik oranı ise yüzde 8,5 olmuştur. Bu oran Kasım 2012'den bu yana 11 yılın en düşük oranıdır. Bu eğilimler doğrultusunda ve yılın dördüncü çeyreğine ilişkin bazı öncü göstergeler ışığında 2023 yılı geneli için işsizlik oranının da Orta Vadeli Programda öngördüğümüz yüzde 10,1’den daha düşük bir seviyede, tek haneli olarak gerçekleşeceğini beklediğimizi de ifade etmek istiyorum" dedi. 

'YAŞAM STANDARTLARININ YÜKSELTİLMESİNE KATKI SAĞLAMAYI SÜRDÜRECEĞİZ'

AK Parti hükümetleri döneminde her bütçede olduğu gibi, 2024 yılı bütçesinde de milletin bir kuruşunu dahi zayi etmeden, milletin her ferdinin refahını artırmak için kullanmaya devam edeceklerini kaydeden Yılmaz, "Türkiye yüzyılının ilk bütçesini, etkili ve verimli bir biçimde uygulamaya koyarak ülkemizin kalkınmasına ve milletimizin yaşam standartlarının yükseltilmesine katkı sağlamayı sürdüreceğiz. Tarihimizin en büyük afetinin yaralarını sararak şehirlerimizi daha dirençli hale getirirken, makro finansal istikrarımızı güçlendirecek ve kalıcı sosyal refahı artıracağız. Yeşil ve dijital dönüşüm başta olmak üzere teknolojik atılımlarımızı yeni seviyelere taşıyacağız. Uygulanan para ve maliye politikaları ile hayata geçireceğimiz reformlarla ülkemiz ekonomik gelişmesini sürdürecek, uluslararası alanda sahip olduğu etkili pozisyonu ile kendi hak ve menfaatlerini ve mazlum milletlerin haklarını koruyacak, onların destekçisi olmaya devam edecektir. Son 21 yılda gerçekleştirdiğimiz icraatlar ile sağlam bir altyapıyla girdiğimiz Türkiye Yüzyılında, 12'nci Kalkınma Planı ve uzun vadeli stratejimiz olan 2053 vizyonumuzla uyumlu bir şekilde, ülkemizin uluslararası konumunu güçlendirerek, güçlü ve müreffeh bir Türkiye olma gayesiyle çalışmalarımıza devam edeceğiz" değerlendirmesinde bulundu. 

'ENFLASYON 2026'DA TEK HANEYE ÇEKİLECEKTİR'

Yılmaz, 2023 yılında, döviz kurunda yaşanan gelişmeler, hizmet enflasyonundaki katılık, gıda fiyatlarındaki yüksek seyir, vergi düzenlemeleri ve maliyet baskılarına bağlı olarak güçlenen atalet etkisinin enflasyon görünümünde belirleyici olduğunu söyleyerek, "Bu bağlamda, 2023 yılı Haziran ayında başlatılan parasal ve miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi uygulamaları ve makro ihtiyati çerçevenin sadeleştirilmesiyle enflasyon beklentilerinin ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması hedeflenmiştir. Para ve maliye politikaları arasındaki şeffaf ve güvenilir eşgüdüm ile 2024 yılının ikinci yarısından sonra enflasyonda yıllık bazda belirgin bir düşüş beklenmekte, bu dönemden itibaren kalıcı bir dezenflasyon sürecine geçilmesi öngörülmektedir. Nitekim açıklanan güncel veriler son aylarda bir düşüş eğiliminin başlamış olduğunu göstermektedir. 2022 yılında açıklanan aylık enflasyon oranlarının ortalaması yüzde 4,26 düzeyindeyken son 3 ayda açıklanan aylık enflasyon oranları ortalaması yüzde 3,82 düzeyindedir. Bu oranının önümüzdeki aylarda enflasyon oranlarının açıklanmasıyla daha da düşeceğini öngörmekteyiz. Bu süreçte, dezenflasyon politikalarımızın devamlılığı sağlanarak 2025 yılında istikrar dönemine geçilecek; enflasyondaki gerileme hız kazanacak, öngörülebilirlik artacak ve 2026 yılında enflasyon yeniden tek haneye çekilecektir. Bu doğrultuda, enflasyonu istikrarlı ve tek haneli seviyelere çekmek için tüm politika araçlarını kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğiz" dedi. 

'İHRACATIMIZ ARTMIŞTIR'

Yılmaz, dünya geneli ekonomik görünümdeki sorunlar ve jeopolitik gerilimlere rağmen dış ticarette pazar payını artırmayı sürdürdüklerini kaydederek, şöyle konuştu:

"2000’li yılların başında 30 milyar dolar seviyesindeki ihracatımız, 2022 yılında 254,2 milyar dolar seviyelerine ulaşmıştır. Bu dönemde ülkemizin dünya ihracatından aldığı pay da artış eğilimi göstermiştir. Dünya genelindeki mal ihracatındaki payımız 2000’li yılların başında yüzde 0,4 düzeyinde iken 2021 yılında ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkmış, 2023 yılı ikinci çeyreğinde ise çeyreklik bazda yüzde 1,05’e yükselmiştir. 2023 yılında, Covid-19 sonrası dünya genelinde uygulanan genişletici politikaların yerini daraltıcı politikalar almış, küresel büyüme ve ticarette ivme kaybı yaşanmıştır. Bu dönemde, özellikle ana ihracat pazarımız olan Avrupa bölgesinde ekonomik aktivitede yavaşlama gözlenmiştir. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Ocak-Kasım ayları arasındaki ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 0,7’lik düzeyde artmıştır. Orta Vadeli Program tahminimize yakın seyreden ihracat değerimizi ilerleyen yıllarda daha üst seviyelere çıkarmayı hedefliyoruz. İthalat tarafında ise yılın ilk aylarındaki artış eğiliminin tersine döndüğü görülmektedir. Bu eğiliminin devam etmesiyle cari işlemler dengemizde son aylardaki olumlu görünümün sürmesini bekliyoruz. Cari işlemler açığındaki Mayıs ayı sonrasında yaşanan toparlanma, aylık bazda iki defa cari işlemler fazlası verilmesini, mal ve hizmet ticaretine ilişkin dış dengenin iyileşmesini sağlamıştır. Önümüzdeki süreçte cari işlemler dengesi açığının azalmaya devam etmesi öngörülmektedir."

SP: EKONOMİ İKİ BAŞLI YÖNETİLİYOR

TBMM Genel Kurulu'nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri devam ediyor. Bütçenin tümü üzerine gruplar adına ilk sözü Saadet Partisi (SP) Grubu adına İstanbul Milletvekili Selim Temurci aldı. Hükümetin politikalarını eleştiren Temurci, Türkiye’de bir ‘Varlık Fonu’ gerçeği olduğunu belirterek, "Bu ülkede neredeyse birkaç ayda bir önümüze fonlar geliyor. Bu fonlar Meclisin bütçe denetimi dışındaki fonlar, onun için devletin bütün harcamalarının mutlaka bütçe içine konulması ve bu Meclise gelmesi lazım. Harcanan her bir kuruşun denetimini de Sayıştay, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına yapmak zorundadır” dedi.

2024 bütçesiyle ilgili görüşlerini de aktaran Temurci, bütçeyi sorularla eleştirdi. Temurci, "Gelirlerimiz giderlerimizi karşılayabiliyor mu? Karşılayamıyorsa daha iyiye mi daha kötüye mi gidiyor? Ayağını yorganına göre uzatan bir ekonomimiz var mı? Bence 2024 bütçesinde hepimizin sorgulaması gereken başka bir şey var; Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ekonomimize iyi gelmiş midir? Evet, milletimiz o yetkiyi vermiştir ama faizle, dövizle, enflasyonla mücadelede başarılı bütçeler ortaya koyabilmiş miyiz?” dedi.  

Bütçenin tümü üzerinde yapılan görüşmelerde, SP grubu adına ikinci sözü alan Grup Başkanvekili Bülent Kaya ise Hükümetin ekonomi yönetimini eleştirdi. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ekonominin iki başlı yönetildiğini ifade eden Kaya, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde tek başına hükümet olan Cumhurbaşkanı. Peki, nerede Cumhurbaşkanı? Maalesef bugün, bu Mecliste, bu bütçe Cumhurbaşkanı tarafından sunulmuyor. Sorumlusunun olmadığı yerde, bu bir bütçe teklifinden ziyade bir bütçe dayatması olmuyor mu? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte iki başlı bir bütçe yönetim sürecine geçildi. Bütçe politikalarını belirleyemeyen bir Maliye Bakanı, maliye politikaları, vergi politikaları, harcama politikaları üzerinden nasıl bir çalışma yürütebilir? Üretse bile bütçedeki bu iki başlı yapı nedeniyle politikalar ne kadar etkili ve verimli olabilir, ne kadar inandırıcı olabilir?” değerlendirmesinde bulundu.

İYİ PARTİ: FAİZLERİ AŞAĞIYA ÇEKMENİZE RAĞMEN NEDEN ENFLASYON DÜŞMEDİ?

İYİ Parti Grubu adına konuşan Grup Başkanı Koray Aydın, hükümetin uyguladığı tüm programlara rağmen enflasyonun düşmediğini dile getirerek, "Ortak aklın ve ekonominin temel kurallarını hiçe sayarak faizleri aşağıya çekmenize rağmen neden enflasyon düşmedi? Millet olarak çok merak ediyoruz çünkü yoksulluk ve sefalet içindeki milletimizin bunu bilmeye hakkı var. Cumhurbaşkanı’nın enflasyon ve faiz teorileri yerle yeksan oldu; Türkiye’nin ekonomi tarihine de kara bir leke sürmüş oldu" ifadesini kullandı. 

Aydın, Filistin’de yaşananlara da değinerek, "İktidarın Filistin’deki duruşu esasta doğru, usulde ise son derece hatalıdır. Sabah akşam kınama yaparak bu işler olmaz. Mecliste çay ocaklarında kahveyi yasaklayarak bu işler olmaz. Türkiye’den İsrail limanlarına yüzlerce gemi giderken iç politikada hamaset yapmakla bu işler asla olmaz" eleştirisinde bulundu.

MHP: 6 ŞUBAT, TERÖR, EKONOMİ VE TEHDİTLER GÜNDEMİN ÖNE ÇIKAN BAŞLIKLARIDIR

MHP Grubu adına söz alan Grup Başkanvekili Erkan Akçay, da Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun düşünce ve kanaatlerini paylaştı. Dünya savaşların, çatışmaların, salgınların ve ekonomik buhranların neden olduğu küresel krizlerle boğuştuğunu aktaran Akçay, “Ülkemizin gündemi de yoğun ve çetindir. İsrail’in Filistin’deki katliamları, Rusya-Ukrayna savaşı, 6 Şubat'ta yaşadığımız büyük deprem felaketi, terörle mücadele, ekonomik istikrarın sağlanması, bekamızı hedef alan tehditler gündemin öne çıkan başlıklarıdır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye istikrar içinde Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerine emin adımlarla ilerlemektedir” dedi.

Türkiye ve bölgenin tarihinin en kritik döneminden geçtiğine dikkat çeken Akçay, “Şark meselesi yeniden gündeme getirilmiş, asırlık plan ve projeler uygulamaya geçirilmiştir. Sözde müttefiklerimiz güneyimizde terör örgütlerinin hamisi ve tedarikçisi olmuşlardır. Lider ülke Türkiye ülkümüzün önemli unsurlarından biri de bağımsız, etkili, sonuç alıcı, Türkiye merkezli ve çok yönlü bir dış politikadır. Egemenlik haklarımıza yönelik saldırı girişimleri diplomasi ve caydırıcı gücümüzle etkisiz hale getirilmiştir” yorumunda bulundu.

HEDEP'Lİ BAKIRHAN'IN KÜRTÇE İFADELER KULLANMASINA MHP VE İYİ PARTİ'DEN TEPKİ

HEDEP Grubu adına Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan konuştu. Bakırhan konuşması sırasında sık sık Kürtçe ifadeler kullanınca MHP ve İYİ Parti sıralarından tepki gösterildi. Bakırhan, Hükümetin 2024 Bütçesi’nin eleştirerek, "Bu yoksulluk ve kriz koşullarında bunun yüzde 10’unun savaşa ayrılmış olması nasıl açıklanabilir? Verdiğimiz her 100 lira verginin 10 lirası bu halka şiddet ve baskı olarak dönüyor. Bu nasıl izah edilebilir, hangi vicdan bunu kabul edebilir? Barışın maliyeti yoktur ama savaş, şiddet, çatışma maliyetlidir" diye konuştu. 

Genel Kurul’da, bütçe üzerine görüşmeler devam ediyor.

CHP: ENFLASYONLA MÜCADELE YETERLİLİĞİ GÖSTERMEYEN BÜTÇELERİN BİR TEKRARI

TBMM Genel Kurulu'nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri devam ederken, CHP Grubu adına Genel Başkan Özgür Özel söz aldı. Özel, her yıl TBMM’de yapılan bütçe görüşmelerinin önemine vurgu yaptı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle birlikte TBMM’nin pek çok yetkisinin elinden alındığını belirten Özel, “Anayasa değişikliği bu Meclisin elinden sözlü soruyu, gensoruyu, güvenoyunu alan, Meclisin yetkilerini saraya devreden yoldur” ifadesini kullandı.

AK Parti iktidarlarının ekonomik politikalarını  eleştiren Özel, “Cumhuriyetin ilk yüzyılının neredeyse son çeyreğinde Adalet ve Kalkınma Partisi tek başına iktidardaydı.  Adalet ve Kalkınma Partisi, cumhuriyetin ilk yüzyılının son 25 yılında, neredeyse son çeyreğinde bütün bütçeleri yaptı ve Adalet ve Kalkınma Partisi bu bütçeleri yaparken özellikle şu hedefi ortaya koyuyordu; biz, Türkiye Cumhuriyeti’ni dünyanın en güçlü 10 ekonomisi içine sokacağız. Bugün üzülerek görüyorum ki bu bütçe cumhuriyetin ilk çeyreğini kalkındıran, zenginleştiren, milli ekonomiyi güçlendiren bütçeleri örnek almak yerine son 20 yıldaki yoksullaştıran, işsizleştiren, emeği ucuz iş gücü haline getiren, gelir adaletsizliğini büyüten, enflasyonla mücadele yeterliliği göstermeyen bütçelerin bir tekrarı” değerlendirmesinde bulundu.

‘MEMLEKETTE BİR SUÇ EKONOMİSİ VAR’

Türkiye'de bugün bir suç ekonomisinin de gündemde olduğunu ifade eden Özel, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ekonomide siyasi tercih olması gereken yerden, taraftan kullanılmadığı için, yapmış olduğunuz tercihler ekonomi yönetiminde yetkin, mahir isimler olmadığı için, bu hatalarla, bu inatlarla felakete sürüklenen ekonomi için bambaşka çarelere bambaşka yollara sapıldığı için bugün memlekette bir suç ekonomisi var”

Özel’in, AK Parti iktidarları ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne yönelik eleştirilerine AK Parti Bursa Milletvekili Mustafa Varank tepki gösterince, CHP’li milletvekilleri de, “Genel Başkan konuşuyor saygılı olun” diye tepki gösterdi. Özel’in konuşması sırasında Varank ile CHP’li milletvekilleri bir süre sözlü tartışmaya girdi.

MECLİS BAŞKANI İLE TARTIŞMA

Özgür Özel konuşmasının bir bölümünde Meclis Başkanı Numan kurtulmuş ile karşı karşıya geldi. Özel, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi’nin tutuklu Milletvekili Can Atalay kararına yönelik eleştirisini hatırlattı. Yargıtay’ın kararına ilişkin Özel, “Hemen aradım Sayın Kurtulmuş’u ‘Başkanım, Danışma Kurulunu toplayın, buna nasıl tepki vereceğiz, konuşalım.’ dedim. Çünkü o gece (15 Temmuz gecesi) öyle yapmıştık, kapalı Meclisi açmıştık, hep birlikte toplanmıştık, artık durulamaz hale gelince aşağı kata inmiştik, oturup darbeye karşı ne yapacağımızı yazmıştık. Cemil Çiçek de oradaydı, İsmail Kahraman da oradaydı, Erkan Akçay da oradaydı, hep birlikteydik; sandım ki bu darbeye de hep beraber direniriz. Sayın Başkan önce ‘tamam’ dedi. Üç saat sonra vazgeçti” dedi.

Yargıtay’ın kararının Meclis’te tartışılması gerektiğinin altını çizen Özel, Kurtulmuş’un önce Danışma Kurulu’nu toplayacağını ama sonra vazgeçtiğini söyledi. Özel, Kurtulmuş’u tarafsız Meclis Başkanı olmaya davet etti.

Özel’in sözlerine yanıt veren Meclis Başkanı Kurtulmuş ise “Sayın Özel, konuşmanızın başında beni Meclis Başkanlığının tarafsızlık alanına hapsederek iki konuda benim cevap vermem gereken konulara girdiniz. İçtüzük 64’üncü madde ‘Meclis Başkanı tartışmalara katılamaz.’ diyor. Sayın Özel, telefon etti doğrudur. Dedi ki, ‘Bu konuyla ilgili bir Danışma Kurulu toplantısı yapalım.’ O gün Filistin Meclis Başkanını ve heyetini ağırlayacağımızı kendisine söyledim ve ‘Eğer vakit bulabilirsek belki o tören bittikten sonra olabilir.’ dedim” dedi.

Kurtulmuş o günkü program yoğunluğu gerekçesiyle Danışma Kurulu’nu toplamadığını kaydederek, Meclis’te tartışılması ve araştırılması gereken başka konular da olduğunu belirterek şöyle devam etti:

"En başta söylediğim şey, yine Meclis Başkanının tarafsızlığıyla elimi kolumu bağlıyorsunuz, keşke şöyle serbest bir ortamda, istediğiniz her ortamda Türkiye'deki verilen siyasi mücadelenin hangi badirelerden geçerek bu noktaya geldiğini şöyle aklıselim bir şekilde tartışma imkanımız olsa ama sözlerinizde şu çağrışımı da asla kabul etmediğimi ifade etmek isterim; sanki Sevr’i savunanları savunuyormuş gibi, ya da Amerikan, İngiliz mandacılarını savunanları savunuyormuş gibi bir haletiruhiye içerisinde olmayın. Yakın dönem siyasi tarihine ilişkin 6 tane olayın sadece ismini vereceğim, bu olayın yanında kimler vardı, kimler karşısındaydı, bunları araştırmak da herhalde Türk siyasetiyle ilgilenenlere düşer. 6 tane olayın ismini veriyorum, bunların 3 tanesi Osmanlı döneminde oldu, 3 tanesi Cumhuriyet döneminde oldu. Bunlardan birincisi Babıali Baskını’dır, bunlardan bir diğeri Feriye Baskını’dır, bir diğeri ise Abdülhamit Han’ın Hal’ Fetvası’dır. Bu üç olayın arkasında kim var, yanında kimler var, bunları araştırın”

Kurtulmuş’un bu sözleri AK Partili milletvekilleri tarafından alkışlanırken, CHP’li milletvekilleri ise sert tepki göstererek, “Bu ne demek oluyor? Biz mi varız? Ne demek bu? Kim var, anlamadık. Biz mi varız? Kimi suçluyorsunuz Sayın Başkan? Böyle bir bu, tarafsızlığa aykırı, bu yaptığınız tarafsızlığa aykırı” ifadelerini kullandı. 

Tartışmanın karşılıklı uzaması üzerine oturuma ara verildi. Verilen aranın ardından, Genel Kurul’da görüşmeler sürüyor.

AK PARTİ'Lİ ALA: TÜRKİYE YÜZYILI VİZYONUYLA 2024 YILI BÜTÇEMİZ HAZIRLANMIŞTIR

TBMM Genel Kurulu'nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri devam ederken, AK Parti Grubu adına Genel Başkanvekili Efkan Ala söz aldı. Ala, Hükümetin 2024 Yılı Bütçesinin amaç ve hedeflerine değinerek, “İnsanımızı merkeze alan, büyümeyi ve üretimi önceleyen, güçlü Türkiye'yi inşa etmeyi hedefleyen, şehirlerimizi kalkındırmak, ekonomimizi daha dirençli hâle getirmek ve bütün toplum kesimlerinin taleplerini karşılamak üzere Türkiye Yüzyılı vizyonuyla 2024 yılı bütçemiz hazırlanmıştır. Bu vizyon güçlü ve müreffeh Türkiye vizyonudur. Bütçemiz öncelikle eğitim ve sağlığı, nitelikli üretimi, katma değerli dönüşümü ve güçlü büyümeyi desteklemektedir. Bununla beraber adalet, güvenlik, enerji, tarım, ulaştırma, sanayi ve diğer tüm sektörlerde ürettiğimiz katma değerin artırılması için önemli imkanlar sağlayacaktır” dedi.

'BÜTÜN ŞEHİRLERİMİZ SOYKIRIMA KARŞI DURUŞUNU ORTAYA KOYMUŞTUR'

Ala konuşmasında, Filistin’de yaşananlara dikkat çekerek, “Bugün, dünyanın gözü önünde bir soykırım suçu işleniyor. Kendilerine ‘gelişmiş’ diyen ülkeler bu soykırımı sadece izlemekle kalmıyor, maalesef hayasızca destekliyorlar. Türkiye tam bu noktada küresel vicdanın sesi olmuştur. Milyonlar, İstanbul başta olmak üzere bütün şehirlerimizde bu alçak soykırıma karşı duruşunu ortaya koymuştur” değerlendirmesinde bulundu.

ALA’DAN CHP’YE TEPKİ

Ala, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Hamas’ı terör örgütü olarak görenlere gösterdiği tepkiyi hatırlatarak şöyle dedi:

“Allah aşkına, şu ifadelere bir bakın, şu ifadelere bir bakın: ‘Erdoğan tarafından;  Hamas’ın bir terör örgütü olarak kabul edilmesini tamamen reddediyoruz.’ diyor. Kim diyor bunu? Bunu kim söylüyor? Türkiye'nin ana muhalefeti CHP’nin Genel Başkanı. Şimdi de çıkmış Filistin’den bahsediyorsunuz; siz kim, Filistin kim Filistinlilere karşı yaptığınız bu ayıbın ortadan kalkması mümkün değil; Filistinlilere karşı yaptığınız bu ayıbı siyasi hayatınız boyunca temizleyemeyeceksiniz. Bunun utancıyla yaşayacaksınız, bu utanç verici cümleler Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyasi tarihine kara bir leke olarak geçmiştir; bu millet sizi asla affetmeyecektir.”

AK PARTİ’Lİ GÜLER: TÜRKİYE TÜM ÜYE ÜLKELER ARASINDA EN ÇOK DOSYA KAPATAN ÜLKE KONUMUNDADIR

AK Parti Grubu adına ise ikinci sözü Grup Başkanı Abdullah Güler aldı. Güler, muhalefet partilerinin eleştirileri çerçevesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ile ilgili bilimsel verileri paylaştı.

Güler, Türkiye’nin de taraf olduğu AİHM’deki davaların değerlendirmesine değinerek, şunları söyledi:

“İstatistiklere bakıldığında 5 Aralık 2023 itibariyle; tüm üye ülkelerin AİHM kararlarını icra etme oranı sadece yüzde 79,61’dir. Ülkemizin AİHM kararlarını icra etme oranı ise  tüm üye ülkeler ortalamasının üzerinde olacak şekilde yüzde 89,48’dir. Son 5 yıla bakıldığında Ülkemiz tüm üye ülkeler arasında en çok dosya kapatan ülke konumundadır. 2022 yılında ise Ülkemiz en çok dosya kapatan 2’nci ülke konumundadır. Aynı yılda kapatılan emsal dosya sayısında da Türkiye, 26 emsal dosya ile en fazla dosya kapatan ülke konumundadır.  2022 yılında tüm üye ülkeler açısından bakıldığında toplam 39 bin 570 başvuru sonuçlandırılmış ve bin 59 ihlal kararı verilmiştir. İhlal kararının sonuçlandırılmış başvurulara oranı yüzde 2.68’dir. Ülkemiz hakkında 7 bin 245 başvuru sonuçlandırılmış olup 73 ihlal kararı verilmiştir. İhlal kararının sonuçlandırılmış başvurulara oranı yüzde sadece 1.01’dir. Yani bilimsel veriler bize diyor ki; Türkiye ile ilgili AİHM’ye karşı insan hakları ihlal iddialarının yalnızca yüzde 1’i ihlaldir. Üye olan devletlerin vatandaşlarının ihlal iddialarını bir bütün olarak kabul ettiğimiz takdirde ise ülkemizin iki katından da daha fazla bir oran karşımıza çıkmaktadır.”

‘EVLERİNİ TERK ETMEK ZORUNDA KALAN İNSAN SAYISI İSE 1,5 MİLYON OLDU’

Güler, İsrail’in 7 Ekim’den bu yana saldırılarda 7 bini çocuk yaklaşık 5 bini kadın 17 bine yakın insanı öldürdüğünü kaydederek, “8 bine yakın insan kayboldu, 43 binin üzerinde yaralı var. 52 bin konut, 121 kamu binası ile 100 cami tümüyle yıkıldı, 192 cami kısmi yıkıma maruz kaldı, 3 kilise önemli ölçüde hasar gördü, 69 okul tamamen yıkıldı, 275 okul ise kısmi tahribat yaşadı.  Uçaklarından Gazze Şeridi'ndeki evler, okullar, hastaneler ve diğer tüm sivil yerleşim yerlerine 50 bin tondan fazla patlayıcı atıldı. Gazze Şeridi’nde sivillere ait konutların yüzde 61’i yıkıldı. Evlerini terk etmek zorunda kalan insan sayısı ise 1,5 milyon oldu” diye konuştu.

Genel Kurul’da bütçenin tümü üzerinde yapılan görüşmeler devam ediyor.

'ELVEDA DEĞİL YENİDEN MERHABA BÜTÇESİYLE KARŞINIZDAYIZ'

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, milletvekillerinin eleştiri ve sorularına yanıt verdi. TBMM Genel Kurulu’nda, 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi'nin görüşmeleri başladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, siyasi parti temsilcilerinin konuşmalarının ardından milletvekillerinin bütçe üzerine eleştiri ve sorularını yanıtladı. Yılmaz, 2023 Yılı Bütçesi görüşmeleri sırasında muhalefet partilerinin eleştirilerini hatırlatarak, “Bir espri yapalım, geçen dönem Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanıydım ben, bütçe görüşmelerinde yine bulunuyordum. En çok duyduğumuz söz ‘Bu bütçe elveda bütçesi olacak. Bu bütçe son bütçenizdir. Elveda bütçesidir. Bu bütçeyi tartışmamıza gerek yok, zaten biz geleceğiz, yenisini yapacağız; ne gerek var tartışmaya?’ şeklinde değerlendirmeler olmuştu, hatırlıyorsunuz değil mi? Elveda bütçesi olmadı. Bu değerlendirmelere en güzel cevabı milletimiz sandıkta demokratik bir şekilde verdi. Elveda değil yeniden merhaba bütçesiyle karşınızdayız” dedi.

‘SİYASİ İSTİKRAR OLMADAN EKONOMİK İSTİKRAR VE SOSYAL REFAH OLMUYOR’

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, son sözü milletin söyleyeceğini ifade ederek, “Milletimiz son sözünü demokratik olgunluk içinde sandıkta söyledi ve bugün gurur duyuyoruz gerçekten, 22’nci bütçemizi kesintisiz bir şekilde Meclisimize getirmiş olduk. Bu bir siyasi harekete her zaman nasip olan bir hadise değil, dünyada da örneği çok az görülen bir hadise, siyasi istikrarın en güzel sembolü diye düşünüyorum ben dolayısıyla aziz milletimize bizlere yeni bütçe hazırlama yetkisini verdiği için tekrar şükranlarımı sunuyorum. Mayıs seçimleriyle birlikte siyasi belirsizlikler ortadan kalkmış ve ekonomimiz adına son derece olumlu bir ortam oluşmuştur. 20 yıllık tecrübeden şunu rahatlıkla söyleyebiliriz; siyasi istikrar olmadan ekonomik istikrar ve sosyal refah olmuyor, belirsizlikler ekonominin düşmanı özellikle uzun vadeli yatırımlar yapacaklar için siyasi belirsizliklerin ortadan kalkması gerekiyor” diye konuştu.

‘POLİTİKA BELİRSİZLİKLERİNİ DE ORTADAN KALDIRDIK VE ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİ SAĞLADIK’

Yılmaz, muhalefet partilerinin, Hükümetin ekonomik politikalarına yönelik eleştiriyle ilgili, "Siyasi belirsizlikleri azalttığımız gibi hazırladığımız kalkınma planıyla, orta vadeli programla, hükûmet programıyla ve bütçeyle politika belirsizliklerini de ortadan kaldırdık ve öngörülebilirliği sağladık. Dolayısıyla siyasi belirsizliğin ve politika belirsizliklerinin ortadan kalktığı, öngörülebilirliğin sağlandığı bir ortamda yolumuza devam ediyoruz. Bütçemizi orta vadeli program çerçevesinde huzurunuza getirdik. Orta vadeli programı hazırlarken de bütün kesimlerle görüşmeler yaptık; finans kesiminden tarım kesimine, sendikalardan işveren örgütlerine toplumun bütün kesimleriyle görüştük, istişareler yaptık. ‘Bütçe katılımcı hazırlandı mı?’ diye sorular soruldu, ona cevaben söylüyorum. Bütçemize temel teşkil eden bütün bu dokümanlar kalkınma planında binlerce insanın katkısı alınarak özel ihtisas komisyonlarıyla çalışmalar yapıldı, bütçe bu politika dokümanlarının bir uzantısı olarak hazırlandı” dedi.

‘4 TEMEL AMAÇ BELİRLEDİK’

Bütçenin temelini teşkil eden orta vadeli programda 4 tane temel amaç belirlediklerini, üç tane de temel araçları olduğunu aktaran Yılmaz, şöyle dedi:

"Birincisi depremin yaralarını sarmak. Değerli arkadaşlar, depremin ilk aşamalarının yaraları hızla sarıldı; ihtiyaçlar giderildi, vatandaşımız sahipsiz bırakılmadı, geçici barınma imkanları sağlandı, destekler sağlandı ama asıl yük kalıcı hizmetlerin sunulmasında. Başlarken yaptığım konuşmada da söylemiştim, 104 milyar dolarlık bir yükten bahsediyoruz; bu yıl 762 milyar TL, gelecek yıl 1 trilyon 28 milyar TL, üç- dört yıllık süreçte 3 trilyon liranın üzerinde bir kaynağı depremin yaralarını sarmak ve yeni afetlere karşı riskleri azaltmak için kullanacağız. İşte bunun sonucudur ki bu yıl ve gelecek yıl bütçe açığımız normal seyrinden daha yüksek bir seviyededir.”

DEPREM HARCAMALARI

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 6 Şubat’ta meydana gelen ve 11 ili kapsayan deprem harcamalarına ilişkin eleştiri ve sorulara, “Depremle ilgili yaptığımız harcamalar yatırım niteliğinde harcamalardır. Sonuçta bütün bu harcamalar ülkemizin, şehirlerimizin direncini arttıran, geleceğe ülkemizi daha iyi hazırlamaya vesile olan harcamalardır, nitelikli harcamalardır, geçici olarak bütçemizde artış getiriyor olabilirler ama gelecekte çok daha büyük maliyetler ödememize engel olucu nitelikte harcamalardır; bütün bu yönleriyle deprem harcamalarının geçici etkisini değerlendirmek gerekir. Birincisi, depremin yaralarını sarmak ve Türkiye’yi risklere hazırlamak. İkinci amacımız fiyat istikrarını sağlamak. Türkiye ekonomide, reel ekonomide çok başarılı oldu, rakamlarla da bunu ortaya koyduk” değerlendirmesinde bulundu.

‘SON ÜÇ YILDA DÜNYA BİLEŞİK OLARAK YÜZDE 7 BÜYÜRKEN, TÜRKİYE YÜZDE 20 BÜYÜMÜŞ’

20  yıllık süreçte Türkiye’nin yıllık ortalama 5,4 büyüdüğünü aktaran Yılmaz, "Dünya 3,6 büyümüş; her yıl dünyanın 1,8 üzerinde bir büyüme performansımız olmuş. Özellikle son yıllarda bunu artırmışız, son 3 yılda dünya bileşik olarak yüzde 7 büyürken, Türkiye yüzde 20 büyümüş. Turizm gelirlerimiz bu yıl 55 milyar dolara çıkıyor, ihracatımız 255 milyar dolarlara gelmiş, sanayi üretimimiz artmış. Reel tarafta gerçekten güçlüyüz. Finansal tarafta, enflasyonda bir sorunumuz var, bunu da görüyoruz; vatandaşımızın da yaşadığını görüyoruz. İşte şimdi bunu önceliklendirmiş durumdayız. Reel ekonomideki bu başarılarımızla birlikte fiyat istikrarını da sağlamaya dönük ekonomik, makroekonomik politikalarımızda güncellemeler yaptık” dedi.

‘ENFLASYONU ÖNCELENDİRDİK’

Hükümetin makro politikalarından da bahseden Yılmaz, "Politikalarımızı güncelledik. Enflasyonu önceliklendirdik ve şu anda enflasyonla mücadeleyi kararlı bir şekilde sürdürüyoruz. ‘Niye bir anda enflasyonu düşürmüyorsunuz?’ gibi bir soru gelebilir akla; birçok dengeyi eş zamanlı olarak düşünmek zorundayız; enflasyonu düşürürken büyümeyi, istihdamı ihmal edemeyiz, sosyal dengeleri, ihtiyaç içinde olan geniş kitlelerin taleplerini göz ardı edemeyiz. Bütün bu dengeler çerçevesinde enflasyonla mücadele ediyoruz, ‘Bir anda enflasyonu düşürelim’ deseniz ne büyüme kalır ortada ne sosyal denge kalır ne çevresel denge kalır. Dolayısıyla, aşama aşama enflasyonu tek haneli rakamlara düşüreceğiz, gelecek senenin ortalarından itibaren belirgin bir şekilde enflasyondaki düşüşü göreceğiz hep birlikte” dedi.

‘İZLEDİĞİMİZ POLİTİKALARIN ETKİLERİNİ GÖRMEYE BAŞLADIK’

Geçen yaz aylarında yüksek enflasyonlarla karşılaştıklarına da dikkat çeken Yılmaz, “Normalde, yaz dönemi enflasyon düşük olur mevsimsel olarak, sonbahar döneminde biraz daha yükselir, bu sene tam tersini yaşıyoruz; yaz dönemi biraz daha yüksek oldu enflasyon, 9’lar civarında, bugün geldiğimiz noktada, sonbahar olduğu hâlde, mevsimsel koşullar aleyhte olduğu halde yüzde 3’leri biraz aşan enflasyon oranlarına geldik. Bu, izlediğimiz politikaların etkilerini görmeye başladığımızı gösteriyor” diye konuştu.

‘TÜRKİYE KALKINMAKTA OLAN BİR ÜLKE’

Yılmaz, aylık bazda enflasyonun etkilerini gördüklerini kaydederek, şunları söyledi:

"Yıllık bazda etkilerini de 2024’ün ortasından itibaren göreceğiz. Bunda da ‘baz etkisi’ dediğimiz bir şey var; bu yaz yaşadığımız o yüksek enflasyonu bir yıl boyunca enflasyon hesaplarında taşımak durumundayız ama gelecek yılın yaz döneminden itibaren o hesaplardan çıkmış olacak, yeni politikalarımızın etkisi daha net bir şekilde görülmüş olacak. 2024’ün ikinci yarısından itibaren başlayacağız, 2025’te çok daha düşük seviyelere, yüzde 15’ler civarına düşen bir enflasyon göreceğiz, 2026’da da yeniden tek haneli rakamlara ulaşacağız. Bu süreçte, az önce bahsettiğim gibi, temel ilkelerimiz, doğrultumuz değişmez. Nasıl ki 2023’te enflasyonu yüzde 6’lara, faizleri yüzde 4 küsurlara düşürmeyi başardıysak orta vadede enflasyonu da faizleri de inşallah tek haneli rakamlara düşüreceğiz. Ama bu bir süreç, bu sürecin her aşamasının kendine göre ihtiyaçları var, o ihtiyaçlar çerçevesinde yolumuza devam ediyoruz. Üçüncü amacımız, büyüme ve istihdam. Türkiye kalkınmakta olan bir ülke. Gelişmiş ülkeler ile kalkınmış ülkeleri aynı kefeye koyamazsınız. Gelişmiş ülkeler sadece istikrara bakarlar ama kalkınan bir ülkeyseniz istikrarla birlikte büyüme, istihdam, üretim, bunlara da bakmak durumundasınız.”

BÜYÜME RAKAMLARI

Büyüme rakamlarından da bahseden Yılmaz, "İlk 9 ayda yüzde 4,7 büyümeyi başardık, gelecek yıl biraz daha ılımlı, yüzde 4 bir büyüme, sonra ivmesini artırarak 4,5; 5 şeklinde giden bir büyüme perspektifimiz var. Bunu da başaracağımıza inanıyoruz, gelen göstergeler bunu teyit eder nitelikte. ‘Büyüme ile enflasyonla mücadele aynı anda nasıl olur?’ diye soran arkadaşlarımız da var; dünyanın da sorusu bu, resesyona düşmeden enflasyonla mücadele etmek, sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın meselesi. Burada da biz şuna inanıyoruz: Birincisi, bizim büyüme hızımız zaten 5,4 gibi bir ortalamaya sahip, bir miktar bunun altında büyüyeceğiz, istikrar adına bu fedakârlığı yapacağız ama bir taraftan da büyümenin kompozisyonunu değiştiriyoruz; tüketim ağırlıklı bir büyümeden yatırım, üretim, ihracat ağırlıklı bir büyümeye doğru yöneliyoruz” dedi.

‘KALICI SOSYAL REFAHIN ZEMİNİ İSTİKRARDIR’

Dördüncü amaçlarının ise sosyal refah ve kalıcı sosyal refahı sağlamak olduğuna işaret eden Yılmaz, "Enflasyonu düşürmeden, büyümeyi sürdürülebilir kılmadan kalıcı sosyal refahı da sağlayamazsınız. Kalıcı sosyal refahın zemini istikrardır; siyasi istikrardır, ekonomik istikrardır. Bununla birlikte, büyüyen ekonomi, büyüyen bütçe ve oradan da sosyal kesimlere sosyal adalet ilkesi çerçevesinde sağlanan destekler. İşte, bunu nihai olarak başarmak üzere bütün politikalarımızı kurgulamış durumdayız. Bütün bu amaçlara ulaşmak için 3 tane politika alanımız var: Para politikaları, maliye politikaları ve yapısal reformlar. Her üçünde de detaylı bir şekilde izleyeceğimiz yol haritasını paylaşmış durumdayız ve onları birer birer hayata geçireceğiz” diye konuştu.

‘BİZİM DÖNEMİMİZDE 608 MİLYAR DOLAR KAMU YATIRIMI YAPILMIŞ’

Yılmaz, son 20 yılda kamu olarak yapılan yatırımlarla ilgili bilgileri de paylaşarak, “608 milyar doları bulmuş durumda, 2002- 2022 dönemini söylüyorum. Kamu olarak devlet yatırımlarında 608 milyar dolarlık yatırım yapmışız. Bir önceki 20 yılda ne kadar yapılmış diye baktığınızda yine dolar bazında 194 milyar dolar yapılmış yani bizden önceki 20 yılda 194 milyar dolar kamu yatırımı yapılmış, bizim dönemimizde 608 milyar dolar kamu yatırımı yapılmış. İstikrarlı, kapsayıcı, insan odaklı bir büyüme anlayışıyla buna devam edeceğiz” değerlendirmesinde bulundu.

SİSTEME YÖNELİK ELEŞTİRİLERE YANIT

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle ilgili itirazlara da yanıt veren Yılmaz, "Bu kadar seçimden sonra, milletin bu kadar onayından sonra herhalde muhalefet artık bunu dile getirmez. Milletimiz referandumla bu sisteme ‘evet’ dedi. Yapılan mükerrer seçimlerde muhalefet çok açık bir şekilde olayı bir referanduma dönüştürmeye çalıştığı halde, bu sisteme ‘evet’ dedi milletimiz ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yolumuza devam ediyoruz” diye konuştu.