00:26Datça'daki sahile vuran balıkların ölüm nedeni kirlilik değilmişFatih Gölbaşı, 54 yıl önce ortaokulda babasının isteğiyle laboratuvarlar için cam aletleri yapan ustasının yanına çırak olarak girdi. Cam şekillendirme sanatı üzerine kendini geliştiren Gölbaşı, daha sonra Hacettepe Üniversitesi'nde tıbbi cam üretimi üzerine çalıştı. Emekli olduktan sonra kişisel atölyesini açan Gölbaşı, üniversitede arkeoloji bölümünde tanıştığı hocalarla birlikte çalışmaya başladı. Gölbaşı, aynı zamanda arkeolojik kazılarda hasarlı olarak bulunan ve tarihi milattan önce 400'lere kadar dayandığı belirtilen, kadınların askere giden ya da hayatını kaybeden eşleri için akıttıkları gözyaşlarını sakladıkları gözyaşı şişelerini üniversite hocalarıyla restore ederek aslına uygun hale getiriyor.
'ERİYEN CAMA ÜFLEYEREK ÇALIŞIYORUZ'
Fatih Gölbaşı, fabrikadan gelen çeşitli kalınlıklarda, 1-1,5 metrelik boru halindeki camları işlediklerini ifade ederek, "Yapılacak objenin büyüklüğüne göre iki yönde bulunan 'sap' dediğimiz kısmı çekip, ocakta eriyen camı bazen çekerek, bazen üfleyerek bazen de birbirine yapıştırarak çalışıyoruz. Gözyaşı, parfüm, zehir şişeleri ve hediyelik eşyalar üzerine çalışıyorum. Yılda 1500'e yakın obje üretiyorum. Aynı zamanda teorik bilgisi olup da pratik bilgileri olmayan öğrencilere, bu mesleğin kaybolup gitmemesi amacıyla dersler veriyorum" ifadelerini kullandı.
'GÖZYAŞI ŞİŞELERİ, SADAKATİN GÖSTERGESİYDİ'
Milattan önce de sosyal yaşamın parçası olan gözyaşı, parfüm, zehir şişeleri ve benzeri ürünler üzerine çalışmalar yaptığını söyleyen Gölbaşı, "Gözyaşı şişeleri, milattan önce ve sonra da kullanılmış. Askerlerin savaşa gittiklerinde, eşlerinden ayrı kaldığı dönemlerde, eşlerinin kocalarını ne kadar sevdiğini anlatabilmeleri amacıyla üretilmiş. Bu şişelerin içine gözyaşlarını biriktirerek, eşlerine sevgilerini anlatmaya çalışmışlar. Hanımlar, kocalarına sadakatlerini, bağlılıklarını, sevgilerini ayrı kaldıklarında ne kadar üzüntü çektiklerini anlatabilmek için bu gözyaşı şişelerine gözlerinden akan yaşları doldurmuşlar. Bu şişeleri, kötü emellerle kullanma isteği olanlar da var. İçine zehir saklayıp kullanan kişilerin olduğunu biliyoruz. Ayrıca daha önce kazılarda bulunmuş kırık parçaları bir araya getiren hocalarımız, bu şişelerin aslına yakın bir çalışma yapmamı isteyebiliyor. Arkeoloji alanında çeşitli çalışmaları bulunan Prof. Dr. Cenker Atila Bey'in, doçentlik tezinde bu tip kazılardan çıkmış ürünlerin ve eserlerin benzerlerini yapmaya çalıştık. Üniversitelerimizin yapmış olduğu kazılarda bulunan o kırık şişeleri farklı şekillerde restore ettik. Bugünün şartlarında daha kaliteli hale getirip, daha düzgün bir yapıyla benzerlerini de yapmaya çalışıyoruz" diye konuştu.
'ATEŞ YAKAR, CAM İSE KESER'
Cam üfleme sanatının diğer mesleklere oranla fazla risk taşıdığını söyleyen Gölbaşı, "Ateş yakar, cam ise keser. Ama iki unsurun bir araya gelip de o camı alevde erittiğinizde farklı şekiller elde ediyorsunuz. O farklı şekilleri elde ettikçe cam sizi daha da içine çekiyor. Bizim mesleğe hep 'sanat' derler ama ben her zaman 'zanaat' derim. 'Arkadaşlarımın hepsi kabuklarına çekilmiş emekliliklerini yaşıyorlar' diyebilirim. Ama ben, arkamdan gelebilecek kabiliyetli, cam sanatını sevebilen gençlere, bu sanatı daha iyi noktalara taşısınlar diye bilgilerimi, tecrübelerimi aktarmak için bu işe hala devam ediyorum" açıklamasında bulundu.
02:49‘Kaza yaptım’ diyerek çağırdığı sevgilisine evlilik teklif etti
02:01Plakalarını kapatıp kantara girmeyen 6 TIR'a 461 bin 875 TL ceza
01:56Donan göletin yüzeyindeki buzu motorlu testere ile kesti
05:00Trabzon'da bıçaklı kavga; 1'i ağır 8 yaralı
00:45Zeytinburnu’nda park halindeki otomobile uzun namlulu silahla ateş açtılar; o anlar kamerada
01:21Üreme dönemindeki yaban keçileri, termal kameralı dronla izleniyor
03:34Kendisini 'Lübnanlı Murat' olarak tanıtan şüpheli turist kadını ikna etmek için döviz bürosuna götürmüş