Cevdet Yılmaz: Reel sektör ve finans sektörü birbirini tamamlayan iki sektör
'5'inci Finansın Geleceği Zirvesi ve Para Sohbetleri' programında konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Reel sektör-finans sektörüne bütüncül şekilde baktığınız zaman bu iki sektör birbirinin rakibi değil, birbirini tamamlayan iki sektör. Reel sektör ne kadar güçlü olursa, sağlam olursa, sağlıklı olursa finans sektörü için de bu önemli bir sağlıklı zemin oluşturuyor. Finans sektörü ne kadar gelişirse, güçlenirse bu da reel sektörün önünü açar" dedi.
'5'inci Finansın Geleceği Zirvesi ve Para Sohbetleri' programı bugün Turkuvaz Medya Merkezi'nde Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz'ın açılış konuşması ile başladı. Zirve'ye Yılmaz'ın yanı sıra Cumhurbaşkanlığı Yatırım ve Finans Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, BDDK Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu, SPK Başkanı İbrahim Ömer Gönül, Borsa İstanbul Genel Müdürü Korkmaz Ergun ve Turkuvaz Medya Marka ve Pazarlama Grup Başkanı Sinan Köksal da konuşmalar gerçekleştirdi. Zirvenin bu akşam Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in katılımı ile son bulması bekleniyor.
'VERİLER DAHA KAPALI BİR DÜNYAYA DOĞRU GİTTİĞİMİZİ GÖSTERİYOR'
Programın açılış konuşmasını yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, “Son 22 yılın ortalamasına baktığınızda, 22-23 yılın yüzde 3,5 civarında dünya ekonomisinde bir büyüme, yıllık ortalamada büyüme olmuş. 2025-2026 döneminde bunun IMF tahminlerine göre 3,1- 3,2 bandında olması bekleniyor. 2020-2024'ü alırsanız 2,6'ya kadar gerilemiş durumda dünya büyümesi. Ticaret hacminde de benzer bir tablo, hatta daha olumsuz bir tablo var. 2025-2026 döneminde yıllık ortalama ticaretin yüzde 3 arttığını veya tahmin edildiğini görüyoruz. Tarihsel ortalama 4,1. Geçmişte ticaret, ekonomik büyümenin üstünde bir performans gösterirdi. Dünya ticareti, dünya büyümesinden daha yüksek olurdu. Bugün geldiğimiz noktada tersi bir tablo görüyoruz. Özellikle 2030'lu yıllara doğru giderken dünya büyümesi bir miktar dünya ticaretinin üstünde olacak gibi görünüyor. Aslında bu, dünyanın geldiği noktayı da çok güzel gösteren bir veri, daha kapalı bir dünyaya doğru gittiğimizi gösteren bir veri. Dolayısıyla bu şartlarda kendi ekonomimize ve onun içinde de finanse bakmak durumundayız" diye konuştu.
'2025'E GÖRE 2026'DA NİSPİ OLARAK DAHA OLUMLU BİR ORTAM BEKLİYORUZ'
Cevdet Yılmaz, “2025'e göre 2026'da, şu anki tahminlere göre nispi olarak daha olumlu bir ortam bekliyoruz Türkiye açısından. Bunun da üç tane temel başlığı var. Birincisi, ticaret ortaklarımızın büyüme performansı. Bizim ticaretimizin aşağı yukarı yüzde 70'i Avrupa Birliği ve MENA dediğimiz Kuzey Afrika ve Orta Doğu'dan oluşuyor. Bu iki bölgenin büyüme performansı gelecek yıl nispeten daha iyi görünüyor. Bu da bizim ihracatımız açısından, ticaretimiz açısından önemli. Bazen kurun çok tartışıldığını görüyoruz. Geçmişte de yaptığımız teknik çalışmalardan ben şunu rahatlıkla ifade edebilirim. Bizim dış ticaretimizin asıl belirleyicisi kur filan değil, ticaret ortaklarımızın büyüme performansı. Ticaret ortaklarımız büyüyünce bizim ihracatımız artıyor, orada bir pazar daralınca bizim ticaretimiz olumsuz etkileniyor" ifadelerini kullandı.
'DÜNYADAKİ FİNANSAL KOŞULLAR VE EMTİA FİYATLARI TÜRKİYE EKONOMİSİ AÇISINDAN OLUMLU İLERLİYOR'
Yılmaz, “İkinci husus, dünyadaki finansal koşullar. Dünyadaki enflasyon beklendiği kadar hızlı düşmüyor. Bir düşüş eğilimi var. Faiz oranlarının giderek daha küresel düzeyde gerilediği, finansal koşulların gelişmekte olan ülkeler için daha olumluya döndüğü nispi olarak yine bir döneme doğru gidiyoruz. Üçüncüsü tabii emtia fiyatları. Petrol başta olmak üzere burada da yine olumlu bir tablo söz konusu. Petrol ve emtia fiyatlarının da daha ılımlı gideceğini görüyoruz. Bu da Türkiye açısından olumlu bir durum, çünkü biz emtia ve petrol ithal eden, malum, bir ülkeyiz. Geçen yıl 60 milyar dolardan fazla sadece enerjiye bir fatura ödedik. Dolayısıyla bu da Türkiye ekonomisi açısından olumlu" dedi.
'ŞU ANKİ ÖNCELİĞİMİZ FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLAMAK'
Yılmaz, “Türkiye büyümeyi sağladı, reel ekonomiyi korudu, kapasitesini belli bir yere getirdi. Ama bu süreçte finansal piyasalarda sorun yaşamaya başladı. Enflasyon başta olmak üzere bir takım öncelikli alanlarımız değişti. Şu anki önceliğimiz finansal istikrarı sağlamak, finansal piyasalarda istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek. Ama bunu yaparken de o kapasitemizi, oluşturduğumuz kapasiteyi olabildiğince korumak ve geleceğe taşımak. Bugünkü önceliğimiz bu. Ve bununla ilgili de yoğun bir gayret içindeyiz" diye konuştu.
'ENFLASYONLA MÜCADELEMİZİ SADECE PARA POLİTİKASIYLA DA YAPMIYORUZ'
Yılmaz enflasyonla mücadelede izlenen yöntemleri de hatırlatarak, “Enflasyonla mücadelemizi sadece para politikasıyla da yapmıyoruz. Elbette sıkı para politikası, para politikasında doğru bir duruş çok çok önemli. Bu devam ediyor. Ama bir yandan da maliye politikalarıyla, depreme rağmen mali disiplinimizi koruyoruz. Harcama limitlerimizin içinde hareket ediyoruz. Olabildiğince tasarruf tedbirleriyle gidiyoruz. Özellikle tasarrufa konu olan kalemlerde ciddi bir düşüş olduğunu da görüyoruz. Bir de yapısal dönüşümler. Yapısal dönüşümlerde de adımlar atıyoruz. Bu sene örneğin enerji paketini çıkardık Meclisimizde. Bürokratik süreçleri yenilenebilir enerjide oldukça aşağıya çeken, yatırım ortamına madencilikte, enerjide önemli güç veren düzenlemeler yaptık. Diğer yandan iklim kanunu çıkardı Meclisimiz. Bir taraftan da arz yönlü politikalarla enflasyonla mücadele ediyoruz. Burada da iki konuyu önceliklendirmiş durumdayız. Konut ve gıda. Düşük gelirli grupların harcama kompozisyonunda önemli yer tuttuğunu da biliyoruz bunun. Sosyal politika açısından da çok önemli" ifadelerini kullandı.
'BU ORANLAR TÜRK FİNANS SEKTÖRÜNÜN DAYANIKLILIĞINI ORTAYA KOYUYOR'
Yılmaz, “Türk finans sektörü, küresel belirsizlikler karşısındaki dayanıklılığı, uluslararası standartlara uyumu ve dönüşüm kapasitesiyle bölgesinde örnek teşkil etmektedir. Önümüzdeki dönemde bu güçlü yapıyı daha ileriye taşımak istiyoruz. Finans sektörümüz bankacılık ağırlıklı bir yapı arz ediyor. Ekim ayı itibarıyla bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü 44,1 trilyon liraya, krediler 21,6 trilyon liraya, mevduat 25,4 trilyon liraya ulaşmış durumda. Takibe dönüşüm oranı son dönemde bir miktar artmış olmakla birlikte 2,5 civarlarında, oldukça yönetilebilir bir seviyede devam ediyor. Sermaye yeterlik oranı 18,9. Asgari yasal oran olan yüzde 8'in oldukça üzerinde bir sermaye yeterlik oranına sahibiz. Bu oranlar sektörümüzün dayanıklılığını ortaya koyuyor" dedi.
'REEL SEKTÖR VE FİNANS SEKTÖRÜNÜ AYNI RESMİN İKİ PARÇASI GİBİ GÖRMEKTE BÜYÜK FAYDA VAR'
Yılmaz son olarak, “Reel sektör-finans sektörü. Benim kanaatim şu. Bütüncül şekilde baktığınız zaman bu iki sektör birbirinin rakibi değil, birbirini tamamlayan iki sektör. Reel sektör ne kadar güçlü olursa, sağlam olursa, sağlıklı olursa finans sektörü için de bu önemli bir sağlıklı zemin oluşturuyor. Finans sektörü ne alternatifi ne de rakibi. Birbirinin tamamlayıcısı. Finans sektörü ne kadar gelişirse, güçlenirse bu da reel sektörün önünü açar. Dolayısıyla çok kısa vadeli çıkar farklılaşmaları üzerinden bu ilişkinin kurgulanması doğru değil. Daha sağlıklı, daha bütüncül bir bakışla ikisini aynı resmin iki parçası gibi görmekte büyük fayda var diye ifade etmek isterim" diye konuştu.