TBMM Başkanı Kurtulmuş: Raporlama safhasına geçiyoruz
TBMM'de kurulan Milli Dayanışma ve Kardeşlik Komisyonu toplandı. TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, komisyonun 134 kişi ve kuruluşu dinlendiğini söyleyerek, "Komisyonumuzun dinleme faslı nihayete ermiştir. Bundan sonraki süreçte raporlama safhasına geçiyoruz" dedi.
'Terörsüz Türkiye' hedefi kapsamında kurulan Milli Dayanışma, Demokrasi ve Kardeşlik Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı. Kurtulmuş, "Hepimizin gördüğü ve izlediği gibi sürecimiz ve 'Terörsüz Türkiye' süreci komisyonumuzun çalışmaları şu anda en hassas, en kritik, en kırılgan dönemine girmiştir. Şimdiye kadar hassasiyetle, fedakarca çalışmaları yürüterek bu noktaya getirdik. Bundan sonra da artık son düzlükteyiz ve burada yapacağımız birkaç temel vazifemizi icra edip oluşturacağımız sonucu da TBMM Genel Kurulu'na sunacağız. Ümit ederim ki çalışmalarımız hayırlarla neticelenir. Hepimizin benimsediği gibi bu komisyon ve süreç yalnızca 'Terörsüz Türkiye' meselesi üzerine çalışmaktan ibaret değil, bu meselenin bir kısmıdır. Aynı şekilde bir devlet politikası olarak sürdürülen bu süreç, devletin bütün ilgili kurumları vasıtasıyla sahada ve bir şekilde örgütle yapılan temaslarla bugüne kadar getirildi. Bu sürecin bir al-ver olmadığını, bir pazarlık süreci olmadığını, örgütün kendisini feshetme kararını ortaya koyduktan ve silahları teslim etme sürecine sembolik bir törenle başladıktan sonra süreç hızlanmış ve siyasette üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için TBMM'de bulunan partilerimizden 11'inin ittifakıyla bu komisyonu kurmuş ve bugüne kadar getirmiştir. Bu tarihi süreci, komisyon da tarihi sorumluluğu yüklenerek yerine getiriyor. Bundan sonraki süreçte çok daha dikkatli, hassas davranmamız gereken bir noktada olduğumuz aşikardır. Bunu başta ben olmak üzere her birinize önemli bir uyarı olarak ortaya koymak istiyorum" ifadelerini kullandı.
'DİNLEME FASLI NİHAYETE ERMİŞTİR'
Kurtulmuş, komisyonun şimdiye kadar 134 kişi ve kuruluşu dinlediğini hatırlatarak, "En son 18'inci komisyon toplantımızda, toplantıya katılanların 5'te 3 çoğunluğuyla yani nitelikli çoğunlukla alınan karar gereği komisyonumuzda grubu bulunan partileri temsilen 1'er temsilcinin Ada'ya gitmesi yönünde bir karar aldı. 3 siyasi parti temsilcisini gönderdi ve ziyaret 24 Kasım tarihinde bildiğiniz gibi gerçekleştirildi. Bu ziyaretin gerçekleştirilmesiyle birlikte komisyonumuzun dinleme faslı nihayete ermiştir. Bundan sonraki süreçte raporlama safhasına geçiyoruz. Yani komisyon çalışmalarından sonra 'Terörsüz Türkiye'nin gerçekleştirilmesi ile ilgili bakış açımızı mümkünse müşterek kanaatlerimizi paylaştığımız bir raporu hazırlamayı ümit ediyorum. Böylece bu raporun hazırlanmasıyla birlikte bu tarihi süreç çok önemli bir eşiği daha atlatacak ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olacaktır. Burada grubu bulunan partilerden raporlarını hazırlamalarını, milletvekili arkadaşlarımızdan bireysel raporlarını hazırlamalarını istirham etmiştik. Bana şu ana kadar 5-6 arkadaşımızın hazırladığı rapor ulaştı. Bunların hepsini kaydediyoruz, gönderilen bütün evrakları kaydediyor ve süreci resmi tutanaklar içerisine almış oluyoruz. Dolayısıyla bugünkü oturumumuzda önce raporları dinleyeceğiz" diye konuştu.
'SİYASİ MALZEME YAPILMASIN'
Kurtulmuş, sürecin bu aşamasında dil ve üsluba dikkat edilmesi gerektiğini kaydederek, "Kimsenin süreci siyasi pozisyonlarına malzeme haline getirmemesi lazım. Hepimizin farklı siyasi partileri, görüşleri, kanaatleri farklı ama herhalde ortak olduğumuz nokta; artık bu memlekette silahlar sussun, terör sona ersin, analar ağlamasın, ocaklar sönmesin ve bu milletin geleceği karanlık ellere teslim edilmesin. Onun için siyasi malzeme yapılmaması konusunu her birinizden istirham ediyorum" dedi.
'TÜRKİYE KAZANCAK'
Kurtulmuş, burada basının üstüne de sorumluluk düştüğünü söyleyerek, "Zaman zaman bu uyarıyı yaptık. 'Sürecin aslı, kim ne dedi, nereden geldi, nereye gitti', bütün bunlardan daha önemlisi ortaya hangi somut sonuçlar konuldu. Önemli olan bu siyasi süreçte bu sürecin magazinleştirilmemesi için olağanüstü bir gayret sarf etmemiz gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca dil, üslup ve davranışlarımıza azami ölçüde dikkat etmemiz gerekiyor. Bu mesele bir partinin ya da birkaç partinin meselesi değildir. Bu mesele 86 milyonun meselesidir. Bu mesele hayırla sonuçlandığında bir veya birkaç parti kazanmış olmayacak, sürece karşı olan partiler de dahil olmak üzere bütün Türkiye kazanmış olacak. Bunun için elimizi şimdiye kadar olduğu gibi taşın altına koymaya devam edeceğiz ve olumlu sonuç almak için de sabırla inşallah bu müzakere süreçlerini tamamlamış olacağız. Sağda, solda, içeride veya dışarıdan, 'Bu mesele son noktaya geldi, son günlere yaklaşılıyor, bu meseleyi akamete uğratalım' diye hesap kitap içerisinde olanların varlığını biliyoruz. Akıl akıldan üstün olmayı gerektirir. Onun için bizler de sabırla, farklılıklarımızı ifade ederek yolumuza devam edeceğiz. İnanıyorum ki bu sefer Türkiye kazanacak" dedi.
Kurtulmuş toplantının ilk bölümünde komisyon raporu ile ilgili değerlendirmelerin olacağını, ikinci bölümde ise İmralı ziyaretinin ele alınacağını ekledi.
'17 SAYFALIK RAPORUMUZU MECLİS BAŞKANLIĞIMIZA İLETTİK'
Daha sonra söz alan CHP Grup Başkan Vekili Murat Emir, komisyonun Türkiye'de demokratik standartları yüceltmek, toplumsal barışı inşa etmek ve terörü kalıcı bir biçimde ortadan kaldırma göreviyle başladığını belirtti ve komisyonun hazırlayacağı raporun Türkiye'nin en temel sorunlarının çözülmesi hedefiyle hareket edilmesi gerektiğini söyledi. Emir, komisyonun ilk toplantısında 29 maddeden oluşan bir metni komisyon başkanlığına ilettiklerini ancak Anayasa Mahkemesi (AYM) kararlarının ihlal edilmeye devam edildiğini ve kayyım atamalarının sürdüğünü kaydederek, "Buna benzer birçok olumsuz gelişmeyi de ekleyerek 17 sayfalık bir raporumuz var. Biz hazırız. Bunu biz Meclis Başkanlığına ilettik. Ancak bilinmesini isteriz ki CHP, Türkiye'nin demokrasi, hukuk devleti, adalet, toplumsal barış, eşitlik gibi konularda her zaman en hazır siyasi partidir. Bu bağlamda hemen takdim edebileceğimiz çok daha geniş ve somut önerilerde bulunduğumuz teklifler de var" ifadelerini kullandı.
'KÜRT SORUNU ÇÖZÜMÜ İÇİN DEMOKRATİK SİYASET ORTAMI OLUŞTURULMALI'
Hazırladıkları raporun gerekçelerini paylaşan Emir, raporun birinci maddesinde AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanması için idari ve siyasi engellerin kaldırılmasını, ikinci maddede toplumsal barışın inşası için anayasa da düzenlenen hak ve özgürlüklerin yerine getirilmesi gerektiğini ifade etti. Emir, şöyle devam etti;
“Terörle Mücadele Kanunu'nda hukuki belirlilik ilkesine dayanması yani bu ilke olmadığı zaman keyfi uygulamalar, günlük uygulamalar, o günkü siyasi duruma göre yapılan uygulamalardan hepimiz şikayet etmeliyiz. İkinci maddenin ikinci fıkrası; 'Halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunun' yeniden düzenlenmesidir. Bilindiği gibi bu madde siyasi iktidarın duruma göre birilerine cezalandırmak için kullandığı ama gerçekten tahrik suçunu işleyenlerin cezasız kaldığı bir sürece dönmüştür. İkinci madde 3'ncü fıkra, otoriter yönetimlerden ithal edilen yasa tekliflerinin gündemden kalıcı olarak geri çekildiğinin açıklanmasıdır. Halkın haber alma hakkının önündeki erişimin engellemesi sorunu; Anayasa Mahkemesi’ne getirdik ve BTK'nın erişim yetkisi şu anda askıdadır. Kamuoyunda sansür maddesi olarak bilinen düzenlemenin kaldırılmasıdır. Buradaki kastımız dezenformasyon yasasıdır. 3'ncü madde; Kürt sorununun çözümü için demokratik siyaset ortamının oluşturulmasıdır. Bu noktada önemli bir hususun altını çizmek isterim; biz burada 3 defa kapalı toplantı yaptık ancak kapalı oturumda söylenenler söylenmez ama söylenmeyenler söylenebilir. Adalet Bakanı kapalı oturumda süreçle ilgili neredeyse dişe dokunur hiçbir şey söylememiştir. Oysa artık Adalet Bakanlığının açıkça Türkiye'deki somut durumu, cezaevlerindeki durumları ve yasal çerçevenin nasıl değiştirilebileceğini komisyonla paylaşması gerekir."
Emir ayrıca raporda; kayyım uygulamasına son verilmesi, siyasetin yargı aracılığıyla dizayn edilmesi ve toplumsal muhalefetin sindirilmesi amacıyla anayasaya aykırı olan tutuklamalara ve davalara son verilmesi, insan haklarının geliştirilmesi ve korunması, kadın ve çocuklara karşı şiddetle etkin mücadele, yargı ve infaz sistemindeki antidemokratik ve insan haklarına aykırı uygulamalara son verilmesi, devletin inançlara karşı tarafsız olduğu bir düzenin hayata geçirilmesi yönündeki maddelerin yer aldığını ekledi.
'TERÖR ÖRGÜTÜ DAĞITILMADAN ADIM ATILMAMALIDIR'
DSP Genel Başkanı Önder Aksakal ise komisyon heyetinin terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmenin komisyon ve kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini dile getirdi. Aksakal, "Komisyonun bugüne kadar yaptığı çalışmaların sonunda yapılması planlanan yasal ve anayasal değişikliklerinin neler olduğunu komisyon üyeleriyle başlıklarıyla, genel çerçevesi itibariyle paylaşılmalıdır. Zira basın kanallarından öğrendiğimiz kadarıyla çalışmalar başlamış ve son aşamalarına kadar geldiği konuşulmaktadır. TBMM ile terör örgütü arasında bir tahteravalliye benzeyen, 'Önce sen adım at sonra ben atayım' tartışmasına son verilmeli. Terör örgütü mensupları ve uzantıları Kuzey Irak'ta silahları bırakıp örgütü dağıtmadan adım atılmamalıdır" diye konuştu.
'16 SAYFALIK RAPOR HAZIRLADIK'
MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, 'Terörsüz Türkiye'nin milli ve tarihi bir hedef olduğunu aktararak, "Terörsüz Türkiye, birlik ve beraberliği tahkim etmiş bir ülkedir. Diktiğimiz barış fidanlarının fidelerinin meyvelerini inşallah hep birlikte toplayacağız. Provakasyon peşinde olanların hevesleri kursaklarında kalacaktır. Bu yüksek seviyeyi heba ve heder etmeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Aksi istikamette tavır ve tutumları, millet ve devlete yönelik direniş olarak yorumlamak kaçınılmaz olacaktır. Tarihi bir fırsat önümüzdedir, Terörsüz Türkiye isabetli ve kararlı bir politikadan ibarettir. Türkiye, bugün dirençli, güvenli bir seviyedir. Bu yüksek seviyeyi heba ve heder etmeye kimsenin hakkı yoktur. Bölücü terör örgütünden kaynaklı makus talihi gün be gün değişmektedir. Biz 16 sayfalık bir rapor hazırladık. Raporda; siyasi ve hukuki kararlar, daha çok hukuki kararlara yer verdik. Raporumuzda yer verdiğimiz değerlendirmeler, komisyonumuzun hazırlayacağı müşterek raporda elbette yer edinecektir ancak raporun yazılmasında, çıkarılmasında, Meclis'e sunulmasında fayda gördüğümüz kanun tekliflerini hep beraber Meclis'e göndereceğiz. Biz raporumuzu hazırladık ama bir daha gözden geçirmeye, kelime hatalarından dizaynına kadar yeniden ele almaya karar verdik yoksa hazır. Yasal düzenlemeler yapılabilmesi için sahadaki durumun yani silahların imha edilmesi, örgüt yapısının ve bağlı kuruluşlarının hangi başlık adı altında olursa olsun tamamıyla dağıtılmalı, devletin emniyet güçleri tarafından da bu hususun tespit edilmesi ve bu tespitlere binaen örgütün fiili varlığının sona erdiğini yetkililer ilan etmelidir. Sonra önümüzde ne kadar engel varsa, demokrasinin, kardeşliğin önünde ne kadar engel varsa el birliğiyle çözelim" değerlendirmesinde bulundu.
'SÜRECİ HIZLANDIRMAMIZ LAZIM'
Yeni Yol Partisi Grup Başkanı Bülent Kaya, bütüncül bir yaklaşımla hareket edilmesi çağrısında bulundu ve raporda alınacak kararların cesaretle atılması gerektiğini aktardı. Kaya, "Eğer, 'Biz bekleyelim, örgüt bütün unsurlarıyla silahları bıraksın, ondan sonra biz düzenleme yapalım' dersek korkarım ki, istediğimiz sonucu istediğimiz hızda alamayacağımız bir süreci yaşarız. Bu bir pazarlık veya 'O bir adım atsın, ben bir adım atayım' demekten çok bizim özgüvenle işin sonuna kadar ki süreci düşünüp, planlayıp bir yol haritasını TBMM olarak başkasıyla bir pazarlık yapmaya ihtiyaç duymadan ortaya koymamız ve böylece bu süreci hızlandırmamız lazım. Dolayısıyla raporumuz da mutlaka bu bütüncül yaklaşımı, nasıl bir yasal düzenleme yapılması gerektiğine dair bir çerçeveyi bir hukuki altlık olarak ortaya koymamız gerekir. Buna dair kanaatlerimizi bizler de raporumuzda paylaşacağız" dedi.
'HER GÜN BU İŞİ SABOTE ETMEYE ÇALIŞAN PEK ÇOK KİŞİ VE KURUMU MAALEESEF GÖRÜYORUZ'
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şen, hazırladıkları raporu 'siyasi tutum belgesi' olarak hazırladıklarını ve 9 bölümden oluştuğunu anlattı. Raporun birinci bölümünde, 'Terörsüz Türkiye' sürecine giden yol haritasını, komisyon çalışmalarına yer verdiklerini anlatarak, "Raporumuzda; 'Terörsüz Türkiye' ve 'Terörsüz Bölge'yi anlattık. Amacımızın sadece Türkiye'de terörün sona erdirilmesi ya da PKK'nın kendisini tasfiye etmesi değil çok daha ötesinde bölgenin terörden arındırılması hatta ülkenin ve bölgenin terör potansiyelinin sıfırlanması amacını vurgulamaya çalıştık. Raporumuzda ayrıca tespit ve tescil süreçlerinde her şeyden önce bir eşiğin belirlenmesi gerektiğini vurgulamaya çalıştık. Malumunuz terör örgütünün tasfiyesi ve tescil süreçleriyle ilgili 3 temel görüş vardı; 'Örgüt silah bıraksın sonra kanun çıksın' ya da 'Siz kanun çıkarın onlar da gelirler.' Bu ikisinin de olamayacağını biliyoruz. Onun yerine terör örgütünün kendisini feshettiğine devletin ilgili birimlerinin somut delillerle ortaya koyduğu yerde 'Gerekli kanun düzenlemeleri yapılabilir' demesi halinde Meclis'in kendi iradesiyle isterse bu kanunu çıkartabileceğini belirtmeye çalıştık. Bir diğer maddemizde kamu düzenini korumamız gerektiğinin altını çizdik. Zira her gün bu işi sabote etmeye çalışan pek çok kişi ve kurumu maalesef görüyoruz" ifadelerini kullandı.
'KAMU VİCDANINI İNCİTMEYECEK CEZAİ İNDİRİMLER DÜŞÜNÜLEBİLİR'
Raporda hukuki bir bölümün yer aldığını dile getiren Şen, "Bu bir hukuk metni değil, lakin hukuki bir yönü de olmak zorunda. Genel Kurul bir kanun çıkartmak isterse ona ilham verecek içerikler de bu metinde var. Eğer bir kişi örgüte yardım ve yataklık yaptıysa, örgüt üyesi değildir. Örgüt kendini feshettiyse, o tescil yapıldıktan sonra yardım ve yataklıktan suçlamak da düşer. Hüküm giymişse de aynı şekilde bu suçlar düşer. Bunlara '5 yıllık adli takip olması şartıyla' diye bir ibare koyduk, önerimiz bu şekildedir. Terör faaliyetlerine bulaşmış kişilerin içeride olanlarına ve halihazırda dışarıda yaşamını devam ettirenlere Türkiye'de bulunmaları halinde TCK'nın geçerli olacağı, ancak örgütün kendi varlığına son vermesi sebebiyle kamu vicdanını incitmeyecek cezai indirimler düşünülebilir, bu Meclis'in takdiridir. Kabaca hukuki bölüm böyledir. Topluma kazandırma ve demokratikleşme süreçlerinde bir taraftan kişilerin topluma kazandırılacağı iş, mesleki eğitim bütün kişilere devlet toplumsal destek vermeli, sivil toplum kuruluşları da devreye girmeli. Süreçler demokratikleşme adımlarının daha ileriye götürülmesi şeklinde devam etmelidir. Son maddede ise ekonomik rasyonalite kısmını ele aldık. Neler kaybettiğimizi biliyoruz ancak bir canın yanında bu rakamların hiçbir önemi yoktur. Ülkeye, bölgeye daha geniş anlamda neler yapılabilir bunun yolunu da ayrıca bulmak gerekir" diye konuştu.
'ANADİL HAKKI ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALINMALIDIR'
DEM Parti İstanbul Milletvekili Celal Fırat ise raporda yer alan önerileri paylaşarak;
"Gözaltı ve tutuklama tedbirleri istisnai hale getirilerek yeniden düzenlenmeli, teknik takip, dinleme, arama, el koyma gibi kötüye kullanılmasının önüne geçecek şekilde tanınmalıdır. 'Türk Ceza Kanunu'nda suç ve suçluyu övmek, kanunlara uyup uymamaya tabidir. Halkı askerlikten soğutmak, halkı yanıltıcı bilgiyi yaymak, hakaret ve benzeri hükümler çoğu zaman muhalif kesimleri hedef alan suç tipleridir. Bu düzenlemelerin AİHM ve AYM ifade özgürlüğü kriterlerine göre kaldırılmalıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının ömür boyu sürmesine ilişkin hükümler, umut ilkesi gereği kaldırılmalı, ceza ve zaman aşımı süreleri özellikle Kürt sorunu bağlamında son 35 yıla göre yeniden düzenlemelidir. 'Terörün Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanun', bu kanun bir cadı avına dönüştü. Bu kanun uluslararası sözleşme tanımlarının yanına 'Terörle Mücadele Kanunu' kapsamındaki bütün belirsiz suçları ekleyerek aşırı geniş ve öngörülemez bir hale gelmiştir. Hapishanedeki yakınlarına para gönderenlerin bile terörün finansmanı ile suçlanabileceği uygulamaları kabul edilemez buluyoruz. Özel görevli ağır ceza mahkemeler düşman hukuku ceza anlayışını kurumsallaştırmakta ve Kürt meselesi bağlamında siyasal hak ve özgürlük taleplerini minimalize etmektedir, o nedenle kaldırılmalıdır. Kürt sorunu özünde eşit yurttaşlık, anadili kültür hakkı meseledir. Kürt halkının anadilinde eğitim hakkının hukuk ve anayasa zemininde tanınmamış olması çatışma zeminini sürekli yeniden üretmiştir. Bu nedenle anadil hakkı, anayasal güvence altına alınmalıdır. Anadil hakkı, okul öncesinden üniversiteye kadar tanınmalıdır. Kayyum uygulamaları kaldırılmalıdır."
İMRALI ZİYARETİ TUTANAKLARI OKUNDU
Siyasi parti temsilcilerinin rapor üzerine yaptığı değerlendirmelerin ardından komisyon heyetinin terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a düzenlediği İmralı ziyareti üzerine görüşmelere geçildi. Bu bölümde muhalefet partileri, tutanakların tamamının kamuoyu ile paylaşılması gerektiğini savunurken CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Şahin arasında tartışma yaşandı. CHP'li Tanrıkulu, tutanakların tamamının açıklanması gerektiğini savunurken, Şahin, CHP'nin İmralı ziyaretine katılmama kararını hatırlattı.
ÖCALAN: DEVLET BAHÇELİ TÜRK-KÜRT SİSTEMATİĞİNE BÜYÜK KATKI SAĞLADI
Ardından TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt, heyetin İmralı'ya düzenlediği ziyaretin tutanaklarının bir kısmını paylaştı. Bozkurt, "Bu görüşmede Abdullah Öcalan öncelikle 'Yüzyıllık Türk-Kürt ilişki sistematiğine Sayın Devlet Bahçeli’nin sözleri ile büyük katkı sağladığını, kendisinin Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir cesaret sergilediğini ve kendisine şükran duyduğunu' ifade etmiş, yine bu süreçte gösterdiği cesaret için Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’a şükran ve teşekkürlerini beyan etmiştir" ifadelerini kullandı.
ÖCALAN: VERDİĞİM TÜM SÖZLERİN ARKASINDAYIM
Bozkurt, açıklamasına şöyle devam etti:
"Abdullah Öcalan, sürecin başından beri verdiği tüm sözlerin arkasında olduğunu, koşullar elverirse teorik ve pratik imkanlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu ifade etmiştir. Uzun bir şekilde tarihsel arka planı anlatmış ve Ziya Gökalp’e referans vererek Türk-Kürt kardeşliğinin önemine vurgu yapmıştır. Abdullah Öcalan silahlı yöntemden ayrıldığını, siyasi yöntemi benimsediğini, 27 Şubat 2025 tarihinde yapmış olduğu çağrı çerçevesinde bütün yapıların, PKK’nın tüm bileşenlerinin, örgütsel varlıklarının dağıtılmasının ve silahlarını bırakmasının ilanının toplum tarafından iyi karşılandığını, halkın bu gelişmeyi takip ettiğini, kendisinin Suriye ve Irak’ta da etkili olduğunu ifade etmiştir. Bu noktada Feti Yıldız, Abdullah Öcalan’ın mahkum olduğu davada şehit ailelerinin avukatı olarak kendisinin bulunduğunu hatırlatması üzerine Abdullah Öcalan, 'Ben Devlet beyin el sıkması ile başlayan süreç içinde verdiğim tüm sözlerin arkasındayım' demiştir. Hüseyin Yayman’ın, buraya şehit ailelerinin hassasiyeti ile gelindiğini belirtmesi üzerine ise Abdullah Öcalan, 'Her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, bu gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini' söylemiş, 'Türkiye’de ve bölgede kesinlikle çözüme ulaşmalıyız' diye cevaplamış ve 'TUSAŞ eylemine üzüldüğünü' belirtmiştir."
ÖCALAN: ŞEHİT AİLELERİNE SAYGIYLA BAKIYORUM
Bozkurt görüşmede Öcalan'a Lozan ve 1924 anayasası öncesi döneme ait dilin kullanılması süreci zehirlediği yönündeki sözlerin aktarıldığını metinden okuyarak, "Yine devamla en son Zap Bölgesi boşaltılırken örgüt mensuplarının elinde silah olması kamuoyunda infial yaratmış, 'Bu konuda yapılan çağrıya PKK’nın tam uymadığı görülüyor' denilmiş, 'Suriye’de SDG’nin 10 Mart mutabakatına uymasının elzem olduğu, Suriye konusunda kendisinin yeni bir açıklama yapması gerektiği' söylenmiştir. 'Bu devletin hepimizin devleti olduğu, silahı bırakın derken PKK’nın tüm bileşenlerini kapsadığı, PKK’nın Irak’tan çektiği güçlerini Suriye’ye gönderdiği yönünde gözlemler olduğu, bu durumun daha önceki açıklamalarla çelişki yarattığının kendisine söylenmesi' üzerine Abdullah Öcalan, 'PKK’nın sadece eldeki silahların değil, zihinsel olarak da silahların bırakılması gerektiğini' ifade etmiştir. 'Devamında iki halk arasında tarihsel bir kardeşlik bulunduğunu söylemesi' üzerine Feti Yıldız, 'Şehit haberleri geldiği dönemde bile kimsenin gidip bir Kürt komşusunun camını kırmadığını, bu kadar acıya rağmen Türk-Kürt düşmanlığının hiçbir zaman oluşmadığını belirtmiştir.' Bunun üzerine Abdullah Öcalan, 'Kendisinin şehit ailelerine saygıyla baktığını, acılarının ne kadar büyük olduğunu bildiğini beyan etmiş. Devlet Bahçeli'nin konuşmasında hatırlattığı, 'Ben devlete hizmet etmeye hazırım' sözünü hatırlatıp, 'Buyur' demesine karşılık olarak sözlerinin arkasında olduğunu, koşullar el verirse ve iletişim imkanı artırılırsa teorik ve pratik imkanlarının bunu gerçekleştirmeye müsait olduğunu yenilemiştir. '27 Şubat açıklamasına yönelik olarak süreçte geçen bir yılı başarılı gördüğünü, bu dönemde hiç şehit verilmediğini, çatışma çıkmadığını' ifade etmiş, 'Böylelikle büyük bir politik açılımın sağlandığını, bu kapsamda kamuoyunda olan desteğin arttığını, ilerleyen süreçte kamuoyunun aklında olan bazı soru işaretlerinin giderileceğini de düşündüğünü' söylemiştir" şeklinde aktardı.
ÖCALAN: SÜRECİN BAŞARIYA ULAŞMASI İÇİN TÜM GAYRETİMİ ORTAYA KOYUYORUM'
Heyet üyelerinin Türkiye'nin pratik ve somut adımlar bekliyor demesi üzerine Öcalan, "Pozitif hamleler ve adımlar peşinde olduğunu ifade etmiştir. 'Somut adımlar konusunda bir direnç bulunduğunu çünkü örgütün merkezini Kandil’den Suriye sahasına taşımasının sorunu çözmediği' ifade edilmesi üzerine, 'Kendisinin (Abdullah Öcalan) örgütün lideri olarak her saha için kesin talimat vermesi gerektiğini, bu adımlar gerçekleştiğinde yeni bir iklimin oluşacağını' ifade etmiştir.
Abdullah Öcalan ayrıca, 'Bu soruyu defaatle sordunuz' diyerek, 'Sözlerinin arkasında olduğunu, sürecin başarıya ulaşması için tüm gayretini ortaya koyduğunu, imkanlar ölçüsünde de gayret göstermeye devam edeceğini' ifade etmiştir. '27 Şubat çağırısında ayrı devlet olmadığını, federasyon olmadığını, idari özerklik olmadığını, kültüralist çözümler olmadığının' hatırlatılması üzerine Abdullah Öcalan 'Evet öyle' diyerek onaylamıştır.
ÖCALAN: SURİYE İÇİN ÜNİTER YAPI VE YEREL DEMOKRASİ BENİMSİYORUM
Ardından Bozkurt görüşmenin devamına ilişin şu ifadeleri kullandı:
"Hüseyin Yayman tarafından Suriye konusunda sorulan sorulara; 'SDG’nin 10 Mart’ta anlaşma yaptığı, anlaşmanın 8 madde olduğu, bunları esas aldıklarını, Suriye başta olmak üzere bölgedeki İsrail’in hamlelerine karşı çok dikkatli olunması gerektiğini, Suriye için üniter yapı ve yerel demokrasi benimsediğini' söylemiş. Yerel savunma gücünün olup olmayacağını sorusuna cevap olarak, 'Savunma gücü yok, asayiş kapsamında güçler yani 'polis gibi' cevabını vermiştir. Bu coğrafyada Türksüz Kürt, Kürtsüz Türk yaşayamayacağını belirterek uzun bir tarihsel anlatımda bulunmuş ve Sultan Sencer’e referansla bu birlikteliğin tarihsel önemine vurgu yapmıştır. Reel sosyalizm düşüncesini 1995’ten beri terk ettiğini, zihinsel dönüşümün sancılı bir süreç olduğunu, 'Normalde PKK’yı 1993’te feshetmesi gerektiğini' söylemiş ancak her seferinde bir elin bu girişimini sabote ettiğini ifade etmiştir. Bu sabotaj sürecini darbe mekaniği olarak tanımlamış, 1993’ten günümüze Turgut Özal, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan ile dolaylı görüşmelerinin nihayete erememesinde de bu darbe mekaniğinin etkisinin olduğunu belirtmiştir.
'Ferhat Abdi Şahin’i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?' sorusuna cevap olarak Abdullah Öcalan, 'Kendisine yakın kişilerden biri olduğunu, kendisine bağlı olduğunu' söylemiştir. 'Kendisine, Türkiye için hiçbir zaman gerçekleşmeyecek iddialarda bulunmanın süreci sabote etmek olacağını, buna dikkat etmek gerektiğini belirten ifadelerde bulunulmuştur.'
Gülüstan Kılıç Koçyiğit'in, 'Sizi çok sağlıklı ve zinde gördüm. Kadın hareketiyle ilgili söyleyeceğiniz hususlar var mıdır?' diye sorması üzerine, Abdullah Öcalan, selamlarını iletmiş ve görüşme tamamlanmıştır."
KOMİSYON TOPLANISI SONA ERDİ
Tutanakların paylaşılmasının ardından komisyon toplantısı sona erdi.