Gündem
Politika
Spor
Dünya
Ekonomi
Kurumsal
English
You are already subscribed to notifications.

İnme sonrası hayata yeniden 'merhaba' dediler

Memorial Göztepe Hastanesi'nde Mucize Organ Beyin Sempozyumu’nun 5’incisini düzenledi. Sempozyumda; inme, beyin hasarı ve nörorehabilitasyon alanındaki güncel tedavi yaklaşımları ele alındı. Etkinlikte, inme ve travmatik beyin hasarı sonrası yeniden hayata tutunan hastalar ile yakınları yaşadıkları iyileşme sürecini anlattı. İnme geçiren hastalardan Sude Yılmaz (22), hastalıkla ilk tanışmasını anlatarak, “İlk beyin kanamasından sonra her şey normalleşmişken, ikinci kanamadan sonra tamamen felç geçirmişim. Yürüyemiyor, göremiyor, hareket edemiyordum. Hayatla ilgili tüm fonksiyonlarımı kaybetmişim. Kendimi bile tanımıyordum, ailemi de tanımıyordum. İkinci kanama durdurulduktan sonra benim için adeta milattan önce ve milattan sonra gibi bir dönem başladı. Bu süreçte mücadele eden herkese söylemek istediğim şu: Hastalık bir yaşam mücadelesidir. Yenilgiyi bekleyen değil, kazanmak için savaşmayı seçen olun” dedi.

ABONE OL
Melike USLU- Ulaşcan ÖZER/İSTANBUL, (DHA)-

Memorial Göztepe Hastanesi, bu yıl 5’inci kez düzenlenen Mucize Organ Beyin Sempozyumu, inme ve beyin hasarı sonrası iyileşme sürecine ışık tutan bilimsel oturumlar ile umut veren hasta hikayelerine ev sahipliği yaptı. Memorial Şişli ve Göztepe Hastaneleri Nörorehabilitasyon ve Fizik Tedavi Merkezi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Engin Çakar’ın öncülüğünde gerçekleştirilen sempozyuma; beyin cerrahisi, kardiyoloji, nöroloji, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanlarının yanı sıra fizyoterapist, ergoterapist ve konuşma-yutma terapistleri katıldı. Etkinlikte inme belirtilerinin erken tanınması, hızlı müdahale, nörorehabilitasyon programları ve robotik tedavilere ilişkin güncel bilgiler aktarıldı.

‘ÜLKEMİZDE HER YIL YAKLAŞIK 150 BİN KİŞİ, DÜNYADA İSE 12-15 MİLYON KİŞİ İNME GEÇİRİYOR’

Türkiye’de her yıl yaklaşık 150 bin kişi, dünyada ise 12-15 milyon kişinin inme geçirdiğini söyleyen Memorial Şişli Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi Başkanı Prof. Dr. Engin Çakar, “Biz daha çok inme ve travmatik beyin hasarlarıyla ilgileniyoruz. Bunlar, dünyada çok ciddi birer sağlık sorunu. Ülkemizde her yıl yaklaşık 150 bin kişi, dünyada ise 12-15 milyon kişi inme geçiriyor. İnme; beyin damarlarında kanama ya da tıkanma meydana geldiğinde ortaya çıkan bir tablodur. Sonuçlarına ise felç diyoruz. Felç; görme bozukluğu, yutma güçlüğü, konuşma bozukluğu, solunum problemleri, kol veya bacakta hareket kaybı gibi kısmi bulgulara yol açabileceği gibi, hastanın tamamen felç olmasına da neden olabilir. Bu nedenle hastanın erken dönemde hastaneye ulaştırılması büyük önem taşıyor. Ardından hastanede uygulanan erken tıbbi tedaviyi takiben, nörorehabilitasyon dediğimiz tıbbi rehabilitasyon programına hızlıca başlanması gerekiyor. Biz bu ‘Mucize Organ Beyin’ sempozyumuyla insanların farkındalığını artırmaya çalışıyoruz. Çünkü istatistikler, yaşayan her dört kişiden birinin yaşamı boyunca en az bir kez inme geçirdiğini gösteriyor. Bu bazen küçük bir tıkanma veya kanama, bazen de daha büyük bir tablo olabiliyor. Dolayısıyla herkesin inmenin ne olduğunu, sebeplerini ve korunma yollarını bilmesi; kendi yaşamına dair önlem alabilmesi için çok önemli” dedi.

‘NORMAL BİR BAŞ AĞRISI SANDIĞIM İÇİN HASTANEYE GİTMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEMİŞTİM’

İnme yaşayan hastalardan 22 yaşındaki Sude Yılmaz yaşadığı süreci şöyle anlattı:

“Hastalıkla tanışmam 2019 yılında oldu. Ondan önce ara ara başım ağrıyordu; arkadaşlarımdan ilaç almıştım. Daha sonra eve geldim. Normal bir baş ağrısı sandığım için hastaneye gitmeyi hiç düşünmemiştim. Bir gün sınavıma çalışıyordum, ailem dışarıdaydı. O sırada başım aniden çok şiddetli ağrımaya başlamış. Bu kısmı hatırlamıyorum. Normalde hiçbir ağrı için komşuya gitmem ama o gün komşumuza gidip ‘Başım çok ağrıyor, bu normal değil. Beni hastaneye götürün.’ demişim. Hastaneye vardığımızda baygınmışım ve beyin kanaması geçirmeye başlamışım. Ailem geldiğinde hastane de beni tutmamış çünkü yeterli donanıma sahip değilmiş; başka bir hastaneye sevk edilmişim. İlk beyin kanaması durdurulmuş. Hatta kendime geldiğimde anneme, ‘Anne bugün sınavım vardı, ben neden buradayım?’ demişim. Bir–iki saat sonra ‘Sude Yılmaz ikinci beyin kanamasını geçirmiştir’ anonsu yapılmış. İkinci kanama, ilki gibi olmadı.”

‘FİZİK TEDAVİNİN VE DOKTORLARIMIZIN DESTEĞİ SAYESİNDE BURADAYIM’

İlk beyin kanamasının ardından kendisini tamamen iyi hissettiğini ancak ikinci kanamanın hayatını değiştirdiğini söyleyen Yılmaz, “İlk beyin kanamasından sonra her şey normalleşmişken, ikinci kanamadan sonra tamamen felç geçirmişim. Yürüyemiyor, göremiyor, hareket edemiyor; hayatla ilgili tüm fonksiyonlarımı kaybetmişim. Kendimi bile tanımıyordum, ailemi de tanımıyordum. İkinci kanama durdurulduktan sonra benim için adeta milattan önce ve milattan sonra gibi bir dönem başladı. Milattan sonrası; yeniden yürümeyi, konuşmayı, görmeyi, kendimi tanımayı öğrendiğim uzun bir süreçti. Fizik tedavinin ve doktorlarımızın desteği sayesinde bugün buradayım. Bu süreçte mücadele eden herkese söylemek istediğim şu: Hastalık bir yaşam mücadelesidir. Yenilgiyi bekleyen değil, kazanmak için savaşmayı seçen olun” ifadelerini kullandı.

‘KİMSE UMUDUNU KAYBETMESİN, TEDAVİYE İNANSIN VE BUNUNLA SONUNA KADAR MÜCADELE ETSİN’

İnme geçiren hastalardan 52 yaşındaki Armağan Erdoğan ise 2018 yılında iş yerinde yaşadığı ani baş ağrısı sonrası gelişen süreci şöyle anlattı:

“2018 yılının Ağustos ayında iş yerinde çalışırken başım ağrımaya başladı. Şirkette doktorlarımız vardı; tansiyonumu ölçmelerini istedim. Ancak kısa süre sonra baygınlık geçirdim ve hastaneye kaldırıldım. Beyin kanaması geçirdiğimi öğrendim. Hemen ameliyat edildim ve yaklaşık yirmi gün yoğun bakımda kaldım. Ardından taburcu oldum ve yazlığa gittim. Eylül ayının başında ikinci bir beyin kanaması daha geçirdim. Bu süreçten sonra tamamen ağır bir tablo gelişti. Eylülden, Ekim 16’ya kadar süren uzun bir yoğun bakım döneminin ardından hastaneye yatırıldım ve fizik tedavi ile rehabilitasyon kliniğinde tedavi almaya başladım. Aralık ayında, elimde bastonla yürüyebilir hâle gelerek tedavimi tamamladım. Şimdi hayatıma devam edebiliyorum; kendi işlerimi yapıyorum, evime bakabiliyorum, araba kullanabiliyorum. Geçen yaz yüzmeye başladım. Bunlar benim için çok büyük adımlar. Bunları yapabildiğim için herkese teşekkür borçluyum. Hiç kimse vazgeçmesin. Çünkü bu tedavi mümkün. Bence kimse umudunu kaybetmesin, tedaviye inansın ve bununla sonuna kadar mücadele etsin.”

‘KARDEŞİM İLK İLETİŞİMİNİ FİZİK TEDAVİ SIRASINDA GERÇEKLEŞTİRDİ’

Sude Yılmaz’ın ablası Nursena Yılmaz da “Bir aile yakını için de, hasta için de gerçekten çok zorlu bir süreçti. Daha önce hiç böyle bir durum yaşamamıştık; sanki bu hastalığı ilk kez kardeşimde görüyormuşuz gibi hissettik. Hasta için ne kadar zorsa, aile yakını için daha da zor olabiliyor. Yaşadığımız olay ani geliştiği için hepimiz büyük bir şok yaşadık. Sude bugüne kadar hiç hastalığını dile getiren bir insan değildi. Ani bir şekilde fenalaşınca hepimiz çok etkilendik. İki ay boyunca yoğun bakımda kaldı. Felç tablosuyla karşı karşıya geldik, solunum cihazına bağlı yaşadı. Doktorlar bize sürekli ‘yüzde bir yaşam, yüzde doksan dokuz ölüm’ gibi ifadeler kullanıyordu. Umudumuz yükselse bile doktor yorumlarıyla tekrar düşüyorduk. Yaklaşık iki aylık yoğun bakım sürecinin ardından dört buçuk - beş aya yakın fizik tedavi dönemi başladı. Asıl mucizelerimiz bu süreçte yaşandı. Sude ilk kez bu dönemde konuşmaya başladı; ilk hareketlerini, ilk iletişimini fizik tedavi sırasında gerçekleştirdi” dedi.

‘DOKTORLARIN DESTEĞİ VE AİLENİN HASTAYA HİSSETTİRDİĞİ SEVGİ BÜYÜK BİR IŞIK OLUYOR’

Yılmaz sözlerini şöyle tamamladı:

“Buradan Engin Bey’e de teşekkür etmek istiyorum. YouTube’da diğer hastaların videolarını paylaştığı için minnettarız. Bu tarz videolar çok büyük farkındalık yaratıyor. Biz başta bu durumu sadece kendimizin yaşadığını sanıyorduk. Ancak bu videolar sayesinde aslında birçok kişinin benzer süreçlerden geçtiğini, hepimizin inme riski taşıyan bireyler olabileceğini gördük. Sude’nin de söylediği gibi hastalara tek tavsiyem: pes etmesinler, mücadele etsinler. Ailelere de sesleniyorum; hasta yakınlarını asla yalnız bırakmasınlar. Sevgiyle, merhametle yanlarında dursunlar. Doktorların desteği ve ailenin hastaya hissettirdiği sevgi gerçekten büyük bir ışık oluyor. Yoğun bakımdayken kardeşime onu ne kadar çok sevdiğimi ve her koşulda yanında olacağımı söyledim. Bizi duyup duymadığını bilmiyordum, fakat o anda gözünden bir damla yaş aktı. Bu benim için unutulmaz bir andı. Umarım kimse böyle zor şeyler yaşamaz ve herkesin hikayesi bizimki gibi mutlu bir sona ulaşır.”

Diğer Haberler

  1. Ambulans uçak, 4 günlük bebek için havalandı
  2. Yerli mobil dijital röntgen cihazı, Ankara'da hizmete sunuldu
  3. Uzmanından böbrek taşının belirtisi herkeste farklıdır uyarısı
  4. ‘Kronik stres yalnızca zihni değil bedeni de etkiliyor’
  5. Akciğer kanserini yenen 50 yıllık sigara tiryakisi: 2 aydır adını anmıyorum
  6. KKKA aşısında klinik öncesi çalışmalar tamamlandı
  7. Saç dökülmesini önlemenin yolları
  8. Taşınabilir otomatik şok cihazlarının yaygınlaşmasına ilişkin yönetmelik, Resmi Gazete'de
  9. ‘Yanlış beslenme alışkanlıkları meme kanseri riskini artırıyor’
  10. Prof. Dr. Kabaçam: Türkiye’de her 2 kişiden 1’i yağlı karaciğer hastası

© Copyright 2025

DHA