Uygun oyuncun yoksa 3-4-3 kaos futboludur

26 Nisan 2022

3-4-3 oynadığın futbolcularla 4'lü oyunun her türlüsünü oynarsın. Futbolcuların altyapısı ve yetişme tarzı zaten 4'lü oyuna göre olduğu için, 3'lüden 4'lü oyuna kolay geçersin. Ama tam tersi durum çoğu zaman olmayabilir. 3'lü oynamak için başka meziyetler ve fiziksel özellikler de lazım. En başta, başka bir ciğer lazım mesela. Sol ve sağ kanadı sezonun büyük bölümünde gidip gelecek kadar ciğeri olan oyuncular lazım. İki tane de değil, sağlam yedekli 4 tane hem de. Orta sahada da aynı ciğerden 3-4 tane daha lazım, defansa da en az 3 tane birden. (Bunların bir de pas yapıp, orta açabilenini de bulacaksın). Önde de olmazsa olmaz çok çok iyi bir santrafor. Çünkü 3'lü oyunun bizde gördüğümüz örnekleri, top yapmak, oyun kurmak yerine, sürekli baskı yapıp rakipten top kapmaya ve şok gol atmaya yönelik. Bunlar yoksa 3'lü oynamak bir çok maçta kaos futbolundan başka bir şey seyrettirmez. Valerien Ismael için ilk maçta yazdığımız şey, bu takımı tempoyla orantılı, organizasyon yapan bütünlüğe ulaştırması gerekliliğiydi. 4 maçta hemen olmasını bekleyemeyiz tabi ki. Ama ilk maçların gazı bittikten sonra teknik direktöründen pek de bir şey öğrenmemiş bir futbolcu topluluğu var şimdi. Ve açıkçası Beşiktaş, yukarda da bahsettiğimiz şekilde, tam bir kaos futbolu oynuyor şu an. Önümüzdeki sezon düzelmeyecekse, bu iş olmaz, net bu. Fenerbahçe ve Vitor Pereira örneği zaten önümüzde.
Bir de üçlü sistemde oyunun boyunu ne kadar uzatırsan sağ ve solda oynayan oyuncuların geri dönüşlerde kat edeceği mesafe de o kadar uzuyor. Dün de Beşiktaş, defansı çok geride kurunca, Rosier ve Rıdvan geri koşmakta o kadar zorlandı, hatta bir çok atakta, pozisyon bittikten sonra geri gelebildi. Bu boşluklardan da defalarca atak yaptı Kasımpaşa. İkinci devrenin ilk 15 dakikasındaki pozisyonları atsalar 5-6 bile olabilirdi skor.


Yani bu 3'lü oyun Beşiktaş'ın bu kadrosunun kaldırabileceği bir oyun değil, bu net artık. Üstelik bir sonraki sezonda da aynı sistem olacak. Öyleyse önümüzdeki sezonki 3-4-3 için, 8 tane çok iyi transfer lazım Beşiktaş'a. Aşşağısı kurtarmaz. '3'ü, 4'ü ortalama oyuncu olsun' düşüncesi de kurtarmaz.. (Gedson bu sayıya dahil değil). 4'lü sistemde sağ beki, sol beki, orta sahayı, hatta 10 numarayı bile idare edebiliyorsun form düşüklüğünde veya sakat-cezalı durumunda. Ama bu oyun, bu sistem, idare edilebilen bir düzen değil. Beşiktaş'ın da ona göre transfer politikasını çok iyi belirlemesi ve ona göre hareket etmesi lazım.

Bir kaç sözümüz de bazı oyunculara olsun.

Ersin, çıkıp çıkmama olayını bir alışkanlık haline getirdi artık. O zaman Beşiktaş'ın kaleci transferi ya da kaleci antrenörü değişikliğini düşünmesi gerekli artık.
Pjanic sezonun en büyük hayal kırıklığı bana göre. Dün de, oynadığını sarı kart gördüğünde fark ettik.

Yazının devamı...

Valerien Ismael’in pozitif enerjisi hissediliyor

10 Nisan 2022

Son beş maçını kazanamamış Beşiktaş'ın Alanyaspor'u hem de farklı geçmesi önemli. Bunda seyirci faktörü, Batshuayi'nin bu kez kaçırmadan 2 gol atması ve yeni teknik direktörün ilk kez taraftarla buluşması ilk 3 etkendi. 4 gollü galibiyet Valerien Ismael ile Beşiktaşlı taraftarlar arasında güven bağını hemen oluşturmuş oldu. Taraftar Valerien'i sevdi, yeni formatı sevdi. Maçı isteyen daha da önemlisi önde olsa bile oyunu değişikliklerini hücumdan yana kullanan teknik direktör her zaman sevilir zaten. Gece de Beşiktaş için güzel başladı ve güzel bitti. Hedefi kalmamış, Avrupa’ya katılma şansı oldukça zora girmiş bir takımın 37 bin taraftar toplaması ligin bu döneminde takdir edilecek bir olay. Trabzonspor maçından sonra attığı bir tweetle taraftarı stada çağıran ve üstüne bir de gol kaydeden Josef De Souza'ya da ayrı bir tebriği iletmeden geçmek olmaz. Çok büyük oyuncu ve karakter Josef.

Biz burada skor odaklı değerlendirmekten ziyade saha içinde oynanmaya çalışılan oyuna bakacağız. Uzun vadede bu oyun Beşiktaş'a ne katar onu görmeye çalışacağız.

Hatırlayalım;

Sergen Yalçın'la kazanılan şampiyonlukta sistem farklı olsa da aynı oyun başlangıcını görüyorduk hep. Önde müthiş bir baskı, kazanılan topun hemen gole çevrilerek maçın başında avantaj yakalanması. Böyle oynayarak şampiyon oldu Beşiktaş. Valerien ile ilk iki maçta da aynısını yaptı siyah beyazlılar. Trabzon'da kazanamadı Vodafone Park'ta kazandı. Yani bu şekilde önde baskılı oyun için sistemin çok büyük bir önemi yok, istemek, oynatmak ve futbolcuların oynaması önemli.

Burada düşünmemiz gererken 3-4-3 uzun lig maratonunda neye evrilecek, önemli olan konu bu. Hep, önde baskıyla rakipten top çalarak kazanmaya çalışmak mı olacak felsefe, yoksa daha efektif, organizasyon içeren atakların olduğu bir oyun mu olacak? Bunu şu andaki kadroyla ve sadece iki maçta görmemiz ve sonucu kestirip atmamız biraz zor ve haksızlık olur. Ama; Sergen Yalçın döneminden hatırlarsak eğer, böylesi bir oyun anlayışında olmazsa olmazın, ilerde gol atan, iyi paslaşabilen 1 değil, iki değil 3 tane oyuncunun gerekliliği. Ve Aboubakar'ın takımı yalnız bırakışından sonra, yedeksizliğin neredeyse şampiyonluğa mal olacak seviyeye geldiğini de unutmadan hücumda en az 4 tane çok iyi adamının olması gerektiği. (Sergen Yalçın’ın bu oyun tarzını sezonun çok büyük bölümünde 13-14 oyuncuyla yaptığını da unutmamalı). Bunlar olmazsa bu oyun sürekli pres yapan, öbür yandan da pozisyon zenginliğine ulaşamayan ve boşa yorulan bir takıma dönüşür. İşin bir de stoper tarafı var ama ona sonraki haftalarda değineceğiz.

Bu iki maçta unutmamamız gereken bir diğer şey de Trabzon ve Alanya'nın kazanma ve oyun kurma odaklı takımlar olduğu. Böyle 4-5 tane takım var sadece ligde. Genelde kaybetmemeye gelen ve katı defans yapıp kontradan gol arayan takımlar karşısında, baskı, presten ziyade oyun kurmak ve organizasyon yapmak önemli. Beşiktaş'ın da bu konuda (3-4-3'ten bağımsız) çok sıkıntılar yaşadığını ve bu sezon rakiplere çok kontra verdiğini unutmamak lazım.

Sonuç olarak yeni bir teknik direktör için beklenenden fazla, çok iyi bir başlangıç yaptı Valerien Ismael. İki maçta takıma ve taraftara verdiği enerji pozitif. Açıkçası efektif oyun ve organizasyon için çok daha derin bir kadro ve çok çok iyi geçirilen bir sezon başı hazırlığı şart.

 

Yazının devamı...

Türkiye'nin futbol iklimine hoş geldin Valerien Ismael

4 Nisan 2022

Beşiktaş taraftarı Trabzonspor maçını seyretmek için ayrı bir heyecan ve merakla oturdu televizyon başına.

4-2-3-1 ve 4-1-4-1 düzenlerinde zor gol atan takımlarının, Valerien Ismael yönetiminde 3-4-3 ile nasıl gol atacağı ve böyle bir düzende ne sonuç alacağı çok büyük meraka yol açmıştı haliyle. Şampiyonluğu neredeyse garantilemiş olan Trabzonspor kentinin geceye kattığı coşku da maçın başka bir seviyede oynanacağının işaretini veriyordu.

Mutlaka, sahadaki herkesten daha çok heyecanlı ve hırslıydı Valerien Ismael. Ondaki heyecanı ve hırsı futbolcularda da gördük ilk düdükle beraber. Yeni teknik direktöre kendini göstermek isteyen (klasik) ve önümüzdeki sezonda yerini şimdiden garantilemek isteyen futbolcular gibi saldırdı Beşiktaşlı oyuncular. Sahanın her yerinde pres yaptılar, top kaptılar, paslaşmalar yaptılar, pozisyona girmeye çalıştılar.

Büyük ihtimalle saha kenarında 'bu iş olacak buradan galibiyetle döneceğiz' diye düşünüyordu ki Valerien hoca, Türkiye'nin futbol iklimi daha ilk maçtan hemen çıktı tabi karşısına. 3-4-3 mü, 5- 3-2 mi, 4-5-3 mü diye konuşurken insanlar, sahada kuralları bir acayip şekilde yorumlayan, çoktan maçın önüne geçmeye başlamış bir hakem sazı eline almıştı. Bir tarafın faullerine uyarı yaparken, diğer tarafın faullerinde yıldırım hızıyla koşup gelen ve kart veren, penaltı mı, kırmızı kart mı, yoksa öncesi faul mü diye VAR’a bile gitmeyen, geri pasın çift vuruşunun dahi nerden kullanılacağını bile tartışma konusu yaptıran bir Zorbay Küçük, Valerien Ismael'e 'burası Türkiye, yok öyle 3-4-3 , 3-5-2 burada biz ne dersek o olur' mesajını veriyordu adeta.

Zorbay Küçük öyle bir maç yönetti ki genele baktığımızda Valerien Ismael ve yeni sistemi ikinci planda kaldı resmen. Ülkenin kendine has futbol iklimini daha ilk maçtan gösterdiler böylece Valerien Ismael’e. Tabii yeni gelmiş, doğal olarak ilk başta 'saha içinde kalacağız, hakemlerle ilgili konuşmayacağız' diye düşünebilir. Ama seni öyle bir konuştururlar ki hakemlerle ve Türkiye'deki futbol düzeniyle ilgili, bir süre sonra bakmışsın ne 3-4-3'ün kalmış ne de sağlıklı bir konsantrasyonun. O yüzden Beşiktaş'ın başkanı, sportif direktörü, yöneticisi önce bunu öğretmeli Valerien Ismael'e. Misal; 90 dakikada Beşiktaş'ın lehine 3-4 tane penaltı pozisyonundan hiçbirinin çalınmayacağı maçlar oynayabileceklerini anlatmalılar. Taban dalmalarını Beşiktaş'a yapıldığında görmezden gelen hakemin, başka bir maçta aynı pozisyona elinde kırmızı kartla koştuğunu falan anlatmalılar. Beşiktaşlılar itiraz ettiklerinde çat çat çat gösterdikleri kartları, karşı taraf itiraz ettiğinde cebinde unutup güzellikle olayı açıklamaya çalıştıklarını anlatıp artık 'itiraz etme' dersleri falan da vermeliler. Yani bu ülkenin futbol ikliminin 'futbolu oynamak değil, kaos yaratmak' üzerine kurulu olduğunu Valerien Ismael'e anlatmalılar ve adam da ona göre kendini hazırlamalı.

Maça değinelim kısaca:

Beşiktaş maça çok tempolu başladı ve oyunun tamamında da öyle devam etti. Oyunda sürekli isteyen bir Beşiktaş vardı ama 90 dakikaya baktığımızda, pozisyon sayısı önceki maçlara göre yok denecek kadar azdı. Batshuayi penaltıyı atsa belki de kazanabilirdi Beşiktaş. Larin'in kırmızı kart görmesi maçın sonunda değil de ortalarında olsa affedilecek bir hareket değil. Ersin'in ise şu çıkışlarını artık ayarlamayı öğrenmesi gerekiyor. Rakip santrforun stoperin kontrolünde olup olmadığını en iyi onun görmesi gerekir ama bu tarz hatalı çıkışları hep yapıyor. Kaleci antrenörlerinin artık bu duruma el koyması lazım.

Son not:

Yazının devamı...

Çözümsüzlük Beşiktaş'ın karakteri oldu

20 Mart 2022

Aslında Batshuayi attıklarının çok çok daha fazlasını kaçırmasaydı böyle bir başlığa gerek kalmayacaktı.

Sadece Batshuayi değil tabi, Larin de öyle. Yönetimle ilk yarıdan itibaren yapmaya başladığı yeni sözleşme görüşmeleri olumlu ilerleyip, geçen sezonki performansının çok gerisinde kalmamış olsaydı da bu başlığı atmayacaktık. Büyük ihtimalle Ghezzal'ın performansı da yükselecek, gol ve asist sayısını katlayacak, Beşiktaş için de bambaşka şeyleri konuşuyor olacaktık.

Ama Beşiktaş'ın şu an geldiği nokta tam bir çözümsüzlük. İlk olarak gitmeden bir hafta önce Sergen Yalçın söylemişti 'çözüm üretemiyorum' diye. Sergen Yalçın gitti Önder Karaveli geldi. Başlarda motivasyon değişikliği ve hafif bir kıpırdanmayla kazanmaya, en azından kaybetmemeye başladı Beşiktaş. Süper Kupa'yı da kazandı hatta. Ama giderek kendini yeniden gösteren ve geldiğimiz noktada derinleşen bir sorun oldu, oynayıp, oynayıp gol atamamak, atınca maçı kopartamamak ve yenilmese de kazanamamak.

Taraftar güzel oyun ister ama en çok da goller ister, kazanmak ister, 3 puan ister. Sürekli üstün oynasanız da gol atamazsanız, kazanamazsanız, maçları kopartamazsanız değişir her şey. Nihayetinde futbol sonuç oyunudur, üstün olana değil, maçı kazanana verilir 3 puan. Taraftar sevgisi ve davranışı öyle bir ritimde seyreder ki sevgi üzüntüye, üzüntü eleştiriye, eleştiri de isyana dönüşür ve bir bakarsın ayrılık vakti gelir. Çünkü santrforların gol atamıyorsa 3 maç 5 maç aynı söylemlerle günü kurtarırsın ama sonuçta iş döner dolaşır ' gol sorunu varsa buna da çözümü hocanın bulması lazım' konusuna gelir dayanır.

Önder Karaveli, 'ben Beşiktaş'ın teknik direktörüyüm, hep üstün oynuyoruz ama gol atma konusunda sıkıntılarımız var' diyor hep. 'Oyun üstünlüğü hep bizde' diyor. Aslında kendi bakış açısından haklı sayılır. Galatasaray maçının ilk yarısı hariç diğer maçlarda üstün oynayan takım hep Beşiktaş oldu, birçoğunu da kazanabilirdi, kazanamadı. Kazanamadığın maçlar, oynadığın maçların yarıdan fazlasıysa başarısızsındır. Çünkü Beşiktaş'ta da Fenerbahçe'de de Galatasaray'da da teknik direktörler, bırak oynadığı maçların yarısını falan, 6-7 maçta puan kaybettiklerinde bile başarısız sayılırlar çoğu zaman.

Toparlayalım.

Evet santrforların çok gol kaçırıyor olabilir, ama bunun çözümü de hep Batshuayi'yi kesip Güven'i oynatmak, olmadı Güven'i kesip yine Batshuayi'yi oynatmak, (ikisini bir arada oynatmak) Larin'i kesip, Kenan'ı oynatmak, olmadı Kenan'ı kesip Larin'i oynatmak değildir elbette. Bir noktadan sonra başka bir çözüm bekler taraftarlar, futbolseverler. Misal; gol atma istatistiği Batshuayi'den biraz daha iyi Teixeira denenemez mi santraforda. Emirhan neden oynamaz mesela. Bu şekilde tıkanan oyunları, bazen sürpriz oyuncunun çözdüğü (bir hafta önce Arda Güler örneği göz önündeyken) çok görülmüşken, Emirhan neden denenmez. Neden Emirhan için her maç öncesinde plan yapılır kullanmak istenir, ama oyuna sokulmaz. Neden Gökhan Töre'nin gününde olursa çok işe yarayan 'anlık patlamasından' bir 15-20 dakikalığına da faydalanılmak istenmez. Gol atılamayan bir çözümsüzlükte ısrar neden?

Hatay maçı mı?

Yazının devamı...

Hep zarar gördüğünü bildiğin halde gerginliği artırmak niye

15 Mart 2022

Derbilerde yıllardır maç öncesi ve maç sırasındaki gerginliklerden hep zararlı çıkmıştır Beşiktaş. Bu maçta da öyle oldu. Yine faturayı ödediler.

Son dört günün gündemi 'erteleyelim, erteleyemezsin, yok ben ülke puanına şu kadar katkı yaptım, sen sıfır çektin, yok sen de 7 yedin' polemiğini, en iyi değerlendiren ve gerekli motivasyonu fazlasıyla sağlayan Galatasaray oldu.

Sezonun belki de en baskılı, istekli, hırslı ilk yarısını oynadı sarı-kırmızılılar. 45 dakika yetti onlara. Beşiktaş ise Galatasaray'ın inanılmaz baskısına hiç bir şekilde karşılık veremedi. Ne pas yapabildi, ne ikili mücadele kazanabildi. Hatta uzun top bile atamadı. İleride top tutması beklenen Kenan, Güven ve Teixeria Galatasaray'ın defansı tarafından (güç açısından) resmen ezildi, çiğnendi. Ghezzal top bile göremedi. Rosier Beşiktaş'a geldiğinden beri en zor maçını Kerem karşısında oynadı ve kötü oynadı. Onun kanadındaki Kerem iki gol attı. Atiba ve Can orta sahayı tamamen teslim ettiler Galatasaray'a.

Böyle olunca ikili mücadeleler kadar, ataktan dönen bütün topları da aldı Galatasaray. Pozisyona girmeyi bırak, duran top harici gol atma şansı hiç yoktu siyah-beyazlıların. Yakaladılar da ama atamadılar. Galatasaray gününde olsaydı ilk yarı 3-4 farkla bitebilirdi. Öyle bir oyun oldu ki 39'uncu dakikada iki değişiklik yapmak zorunda kaldı Önder Karaveli.

İkinci yarıda, bu sezon Avrupa maçlarında yaptığı gibi, kendi sahasında kaldı ve iyi savunma yaptı Galatasaray. Yedikleri gol kaleci hatası. Beşiktaş'ın çabaları yetmedi maçı çevirmeye. Her şeye rağmen son dakikadaki Nelson-Larin pozisyonuna hakem penaltı verse maç 2-2 bile bitecekti nerdeyse.

Önder Karaveli'yi bu maç için çok eleştiremem. Çünkü; oynamayan ve bu maçta on birde olmadığı için isyan edilen Batshuayi ve Larin, zaten haftalardır yerden yere vurulmuyor muydu? Güven ve Kenan Başakşehir maçında gol atmamış mıydı? Öyleyse bu kadro isyanı neden? Doğru kadroyla çıktı Karaveli, hatta (benim de en çok eleştirdiğim oyuncu değişiklikleri konusunda) 39'da iki değişiklikle ve devrede bir değişiklikle yapması gerekeni yaptı. Mental açıdan futbolcular kendini hazırlamamışlar bu net belliydi. Derbi maçlara futbolcular kendi motive olur, Beşiktaş'ta ilk yarıda motive olan hiç yoktu.

Bir not: Bazen takım için yapılan fedakarlıklar böylesi üst düzey fiziki oyunun olduğu maçlarda ters tepebiliyor. Sakat olan Atiba ve Josef'de de öyle oldu. Birer devre oynadılar, ama sakatlıklarından olacak ki en etkisiz oyunlarıydı. Kadroda hiç olmasalar belki de Necip orta sahada, Serdar ya da Montero stoperde başlayacaktı, ve belki de daha güçlü olacaktı Beşiktaş. Ama oynanmış bitmiş maçtan sonra bunları yazmanın bir anlamı da yok tabii ki. Öncesinde alınmalıydı bu karar. Sağlam futbolcu her zaman sakat futbolcudan iyidir.

Yazının devamı...

Beşiktaş'ın ilk yapması gereken iş santrfor transferi

8 Mart 2022

Yazının finaline geldiğimizde sarf edeceğimiz cümleleri en baştan yazarak başlayalım.

Beşiktaş'ın daha şimdiden yapması gereken ilk işi santrforu belirlemek ve süreci çok uzatmadan yeni sezon kamp dönemine bu transferi bitirerek girmek. Bakın; şu anda takımın önümüzdeki yıllara dönük planı, projesi mi varmış, altyapıdan futbolcu mu gelecekmiş, Önder Karaveli ile mi devam edilecekmiş, yeni teknik direktör mü gelecekmiş mevzusundan daha önemli bu konu. Dün akşam da bir kez daha gördük; eveleyip gevelemeden, ona mı versem, pozisyon mu alsam, köşeye topu mu ittirsem diye düşünmeden, kaleye iyi vuran standart bir santrforu olsaydı Beşiktaş'ın, daha ilk yarıdan 3-0'ı yakalar maçı da bitirirdi. O yüzden yapılması gereken ilk ve en önemli iş santrfor transferi.

Geçen sezon gördük, (üstelik son 10 maç oynamayan) Aboubakar'ın takıma kattığı gücü. Şenol Güneş'in şampiyonluklarında gördük Mario Gomez'in, Cenk Tosun'un, yine Aboubakar'ın etkisini. Öyleyse en öncelikli iş santrfor transferi olmalı.

Şimdi maça geçelim.

Beşiktaş oyunun tamamında hep üstün olan taraftı. Sürekli atak kovalayan, hücum presle Başakşehir'i sahasından çıkartmayan ve birçok pozisyona giren taraftı. Başakşehir ilk 15  dakika (geçmiş yıllarda hep olduğu gibi) Beşiktaş'a pas alanı bırakmayıp, kapacağı hızlı toplarla gol arayacaktı ama bunu bile yapamadı. Hiç atağı yoktu Başakşehir'in. 15 ve 20. dakikalar arası yukarda saydığımız standart özellikli bir santrfor olsaydı maç 20. dakikada bitmişti bile. Yine de 'Beşiktaş bu akşam çok iyi oynuyor' derken yapılan inanılmaz hatalar, Başakşehir'i maça ortak etti. Önce Serdar Saatçı'nın Trezeguet'e verdiği muhteşem pasla gelen gol, devrenin sonunda Önder Karaveli'nin stoper eksikken Necip'i oyun almaktan vazgeçmesi beraberliğe razı Başakşehir'in neredeyse 3 puanı dahi almasını sağlayacak çok büyük hatalardı.

Gecenin Beşiktaş için iyi olan iki olayı Kenan Karaman ve Güven Yalçın'ın gol atması oldu. Maç mağlup devam etse ve o esnada oyundan çıksa büyük ihtimalle yuhalanacak olan Kenan Karaman, attığı gol ve verdiği mücadeleyle 90 dakika sonunda alkışlanan futbolculardan oldu. Güven de dün attığı golle büyük ihtimal Galatasaray maçı için 11'deki yerini garantiledi.

Oyunun çok iyi gittiği ve Beşiktaş'ın maçı tamamen Başakşehir sahasında yıktığı dakikalarda yapılan oyuncu değişikleri ise 'fayda getirmedi' desek yanlış olmaz. Hatta Batshuayi'nin oyuna girmesi Beşiktaş'a adeta el freni oldu. Larin'in sola geçip Kenan'ın da ortaya kaydırılması da Beşiktaş'ın resmen ritmini bozdu, oyunu yavaşlattı. Gol atmış morali üst seviyeye çıkmış Güven Yalçın son düdüğe kadar kesinlikle sahada kalmayı hak ediyordu.

Yazının devamı...

Alttan oymalı kayıp sezon

3 Mart 2022

Halil Umut Meler 98'inci dakikada düdüğü çaldığında sadece maçı değil, koskoca bir sezonu da bitirmişti Beşiktaş için.

Halbuki ne rüyalarla, ne şaşalarla, ne sansasyonlarla yapılmıştı transferler. Bonservisine toplam 110 milyon Euro ödenmiş, Juventus, Barcelona, Roma görmüş Pjanic, Çin'e giderken Shaktar'ın bir kalemde 50 milyon Euro kazandığı Teixeira ve İngiltere'nin Batman'i Batshuayi. Kalemi alıp kadroyu yapanlar Atiba'yı yedeğe çekmişti bile sezon başı. Öyle ya, ne işi vardı Atiba'nın böyle bir takımda, hep hücum hep hücum yapacaktı fişek takım, rekorlar kıracaktı. Şampiyonlar Ligi'nde gruplardan mutlaka çıkılacak, ligde yeniden şampiyon olunacak, kupa üst üste ikinci kez kazanılacaktı. Bunların hepsi yazıldı o kağıtlara. Tarihler 2 Mart 2022 saat 22.30'u gösterdiğinde ise hakemin düdüğü sezonu böyle bitiriverdi işte. Koca bir sezon, koca bir hiç olmuştu mart ayında.

Pjanic yoktu, sakattı. Batshuayi vardı ama maçın herhangi bir anında oyundan alınsa eminim taraftarlar çok sevinecekti. Teixeria ise vardı yoktu, hala bir atımlık baruttu, geçenlerde bir maçta atmıştı zaten o barutu.

Sonuçta futbol, konuşmakla, kağıda kadro yazmakla, gaza gelmekle oynanmıyor işte. Kağıda yazılan rüya takımla Şampiyonlar Ligi'nde sıfır puanla 32 takım içinde sonuncu oluyorsun.

Süper Ligde Sergen Yalçın istifa ettiğinde liderden 18 puan geride kalıyorsun, Önder Karaveli ile bu farkı 22'ye kadar çıkartıyorsun.

'Bir tek bu kaldı, bunu bari alalım' diye kupaya başlıyorsun, Fenerbahçe, Galatasaray, Başakşehir eleniyor, sen kalıyorsun, Trabzonspor kalıyor favori. Ve 3'üncü maçta orayı da bitiriyorsun.

Bitti zannediyorsun bitmiyor. Tüm bunların şokunu yaşarken birkaç dakika sonra da Sergen Yalçın'ın açıklamalarını anlatıyor Sinan Engin; ''Bugün Sergen Yalçın ile görüştüm. Sezon başında yönetimin bana yaptıklarını biliyorsun abi. Sezon başında Beşiktaş taraftarı olmasaydı imza atmazdım. Beşiktaş taraftarı için imza attım. Sezon başında 1.5 ay beni kimse aramadı. Ahmet Nur Çebi iyi insan ama yönetimde onu yanlış yönlendiren insanlar var, bazı kişiler bana çok şey yaptılar, altımı oydular. Ben, Beşiktaş'ın teknik direktörüyken gittiler Sporting maçında Bruno Pinheiro ile görüştüler'' diye ortaya bombayı koyuyor.

Herkes soracak tabi Sergen Yalçın'a, 'şimdiye kadar neden sustun, altını oyanlar kimler? Portekiz'de sen maç oynarken Bruno Pinhero ile görüşenler, bu altını oyanlar mı diye. Birileri bunu açıklamalı. Sergen Yalçın da konuşmalı, Başkan Ahmet Nur Çebi de konuşmalı. Bu konu burada kalmamalı. En geçerli yöntem 'duyma, görme, konuşma unutulur' olmamalı. Beşiktaş taraftarı unutmaz çünkü.

Yazının devamı...

Vida Beşiktaş'ı hayata döndürdü

21 Şubat 2022

Beşiktaş için 1-0'a kadar oynanan oyun, içinde coşku barındırsa da sonuç alacak bir oyun gibi görünmüyordu.

Maçın hemen başında, geçen sezonki futbolu hatırlatan önde baskı ve kapılan toplarla yapılan hızlı ataklar golle sonuçlanmayınca,  sürekli tekrara düşen bir kanat oyununa döndü Beşiktaş. Bu ortalar da yerini bulamayınca doğal olarak gol atamadılar. Ama bu formata sıkışıp kalmak, hücumun farklı organizasyonlarını denememek, hatta şut bile atmamak tam da Altay'ın istediği bir oyun şekliydi. İlk yarı da öyle bitti zaten. Akılda kalan sadece Kenan'ın sağ çaprazdan topu ittirmesi ve Teixeria'nın kalecinin üstünden aşırtamadığı pozisyon vardı.

İkinci yarıda da oyun böyle devam etti. Görünen oydu ki Beşiktaş, oyuncu değişiklikleri etki etmezse, duran top harici gol atacak gibi durmuyordu. Ama Önder Karaveli de oyundan memnun olacaktı ki, Vida'nın kurtarıcı golüne kadar değişiklik yapmamıştı bile. Hırvat stoper kornerden golü atınca 'Beşiktaş coşmaya başladı' desek yanlış olmaz. O dakikadan sonra, Altay'ın kendi ceza sahasını terk etmeye başlamasıyla açılan geniş alanlar, Teixeria, Kenan ve Güven'e bir çok pozisyon yarattı . Direkten dönen toplar gol olsa, Beşiktaş farka giderek maçı bitirecekti ama olmadı. Hatta;  son 5 dakikada yenen baskıya verilen pozisyonlar,  taraftarlar için adeta arkadaş haline gelen 'yoğun stresle biten bir son bölüm'  yaşanmasına sebep oldu yine.

Maç içinde Ghezzal ve Teixeria'ya özel parantez açmak gerekir. Hemen hemen bütün ataklarda ve pozisyonlarda imzası olan Ghezzal'ın, geçen sezondan tek farkı istatistik düşüşü. Onun sebebi de asistlerini ve paslarını sonuca ulaştıramayan hücum hattıdır bana göre. Teixeria da geldiğinden bu yana en etkili ve hareketli maçını oynadı, bir çok pozisyona girdi. Ama son vuruşlarda daha bir ciddiyet içinde olması 'izlenmesi çok keyifli' bir futbolcu ortaya çıkartacak, bu kesin.

Yazının devamı...