‘’Altının kıymetini sarraf bilir’’

Bizde insan kıymeti nedense hep ölünce bilinir. Yaşarken yerden yere vurduklarımızı öldükten sonra göklere çıkarırız. Sayısız örnek var bu anlamda. Son dönemde o isimlerden biri de eski başbakanlardan rahmetli Prof. Dr. Necmeddin Erbakan. Türk siyasetine girdiği günden beri hem basının hem aydın (!) kesimin şimşeklerini üzerine çekmiş biri. Tabi ki cuntacı kafanın da. Defalarca partisi kapatıldı, siyasi yasaklı hale geldi, 12 Eylül döneminde de cezaevinde yattı. Yaşarken kıymeti bilinmeyenlerden.

‘’Altının kıymetini sarraf bilir’’

MEYVE VEREN AĞAÇ TAŞLANMADI MI?

Aktif siyasi hayatında nüktedan tavırları ile düşündüren ve sorgulatan kimliği çoğu zaman alay konusu edildi. Ağır sanayi dedikçe karşısına, Erzincan’da temelini attığı fabrikanın temsili temelini söküp TBMM önüne getiren CHP Senatörü Niyazi Ünsal’ın olayı, konurdu. Ama aynı Ünsal’ın bu fabrikayı Kayseri’ye taşıma fikri gündeme gelince şiddetle itiraz etmesinden hiç bahsedilmezdi. Bu ülkede ne zaman hayırlı bir iş yapsanız önünüze sekte vurulmadı mı? Devrim arabalarının başına gelen gibi. Otomobile bilinçli olarak yakıt koymayıp Türkiye’nin ilk yerli otomobilini çalışmadı diye proje rafa kaldırılmadı mı? Nuri Demirağ tarafından üretilen ilk uçak fabrikasının başına gelenlerde hepimizin malumu. Uzun lafın kısası, bizde meyve veren ağaç taşlanır, kuruyup odun olunca da kıymete biner. Erbakan Hoca da, hayattayken sevmeyen, ona düşmanlık beslemekten geri durmayan herkesin şimdilerde idolü olması gibi…

TECRÜBE ZOR KAZANILIR

‘’Tu kaka’’ anlayışımız sadece siyasi arenada değil hemen her alanda mevcut. Yıllarını arkeolojiye adamış bilim insanlarımız da bir çırpıda kenara atıldı. 65 yaşına gelmiş üniversitelerinden emekliye ayrılmış 14 kazı başkanı 2019 yılında kazılardan el çektirildi. Hocaların yarım yüzyıllık deneyimleri hiçe sayıldı. Zor kazanılan tecrübe kolay harcandı. Türk arkeolojisine en büyük köstek oldu. İşte o hocalardan biri de Türk arkeolojisinin duayenlerinden Ord. Prof. Ekrem Akurgal’ın talebesi Foça Kazı Başkanı Prof. Dr. Ömer Özyiğit’di. Özyiğit 1989 yılında başladığı Phokaia kazılarında İon medeniyetine ait çok önemli bilgileri arkeoloji dünyasına kazandırmış, yurtdışında da ün salmış bir bilim insanıydı. 3 ciltlik Phokaia kitabı onun 30 yıllık çalışmalarını anlatan en büyük kanıt.

ARDINDAN LOKMA DÖKÜLDÜ

Özyiğit, geçmiş dönemde antik Foça’nın (Phokaia) imara açılmasının önüne geçmek için uzun yıllar mücadele etti. Rantiyeciler kazı evini mi basmadı, belediye başkanı kazısı kapatıldığında Foça meydanında helva döktürüp ardından lokma mı dağıtmadı? Ne çileler çekti, yakın şahidiyim. Yeri geldi muhalefetle uğraştı yeri geldi iktidarla kavga etti. Ama tek bir gayesi vardı; Arkeolojik sit alanı olan Foça’yı geleceğe taşımak, bilimin ışığında arkeolojik kazılarını sürdürmek.

O OLMASA FOÇA TARUMAR OLURDU

Özyiğit ile 2005 yada 2006 yılında yaptığımız bir haber onun mücadeleci yönünü göstermesi bakımından önemli. İzmir Müze’sinin inşaat izni verdiği yere gece 40 öğrencisiyle giden Özyiğit, sabaha karşı 5 lahit tespit etti ve buradaki nekrapol alanını koruma altına aldırdı. O dönemde Milliyet gazetesinde ‘’Şafak Baskını’’ başlığı ile manşetten duyurmuştuk. Hoca bu azmi göstermese bugün o arazide villalar yükselmiş, lahitler ise iş makinaları ile param parça edilip hafriyat molozu olmuştu.

‘’Altının kıymetini sarraf bilir’’

KAZI YAPMAK YERİNE DÜMEN ÇEVİRDİLER

Hoca 2019 yılından bu yana kazısını kaybetti. Elbet boş durmuyor. Şahane araştırma kitapları yolda. Ama Foça kazıları olduğu gibi kaldı. Kazı başkanlığı İzmir Müzesi’ne verildi. Müze Müdürü Hünkar Keser bilimsel arkeolojik kazı yapmak yerine başka dümenler peşine düştü. Bu nedenle olacak ki Ömer hocayı da kazı alanına bile sokmadı. Kültür ve Turizm Bakanlığı çalkalanan iddialar üzerine müfettiş tayin etti. Müfettiş raporunda, müze müdürü ve beş çalışanın naylon fatura üzerinden haksız kazanç sağladığını, kazı evi için 10 bin lirayı aşmaması gereken temizlik faturasını 85 bin liraya ulaştığını, “kazı için alındı” gösterilen araç ve gereçlerin hiçbirinin kazı alanına getirilmediğini ve kazıda görev yapmamış kişilere ödenek verildiğini tespit etti. Bakanlık müze müdürünü görevden alarak, düz arkeolog olarak başka bir müzeye görevlendirdi.

‘’Altının kıymetini sarraf bilir’’

İLLA ÖLMEK Mİ GEREK?

Şimdi yıllarını Foça kazılarına adayan Prof. Dr. Ömer Özyiğit’in kıymetini bilmek için illa ölmesini mi beklememiz gerek? Özyiğit neden bu kazıların onursal başkanı yapılmaz ve altına bilim insanlarından oluşan bir ekip kurulmaz? Salgın dönemini Türkiye’nin başarı ile bitirmesinin en büyük nedeni Sağlık Bakanlığı tarafından oluşturulan Bilim Heyetleri. Kararların bilimin ışığında alınması halkımızı büyük yara almaktan kurtardı. Türk arkeolojisinin de bilim insanlarından oluşan ve 50 yıldır bu coğrafyada arkeolojik kazılarda çalışmış, dünyaca ün yapmış isimlerden oluşan akil insanlara ihtiyacı var. Prof. Dr. Ömer Özyiğit, Prof. Dr. Fahri Işık, Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, Prof. Dr. Sait Başaran gibi akil insanlar Türk arkeolojisini çok daha ileriye taşıyacaktır.

‘’Kör ölür badem gözlü olur’’ muamelesi yapmadan bu hocaların kıymeti yaşarken biline…