Dedeme mektup!

Hiç görmediğim, fotoğrafını bile sevemediğim, elini öpüp harçlık alamadığım, 57. Piyade Alayı neferlerinden Tekirdağlı Hüseyin oğlu Hasan, DEDEM!

Sadece adını duydum ananemden, bir de kahramanlığını. Sen Tekirdağ’dan çıktığında 25 yaşında olduğunu da yıllar sonra öğrenebildim. Yine yıllar sonra 57 Piyade Alayı’nda olduğunu keşfettim. O kahraman alayın, bir milletin kaderini değiştirecek fedakarlıklara imza attığını okudum. Mustafa Kemal’in eğittiği nefer olduğunu, şehit Yarbay Hüseyin Avni beyden emir aldığını, hep yıllar sonra farkına vardım Dedem...

Alay sancağını teslim etmemek için yaktığınızı, Kanlı sırt, Bomba sırtı, Conkbayırı, Çatal Dere’de yaşadıklarınızı okuyunca sorguladım kendimi... Ben yapabilir miydim, dayanabilir miydim gün boyu siperde ölümü beklemeyi? Sıtma, dizanteri, veremle mücadele etmeyi başarabilir miydim? Demir yığını bombalara siper ettiğiniz çelik yüreğim var mıydı? Yaşadıklarınızı okudukça korktum, irkildim Dedem…

Dedeme mektup

Anzak Kolordusuna karşı verdiğiniz aylar süren muharebede, düşmanınızın dahi takdirini kazanmanızı görünce, hayran kaldım yüreğinizdeki insan sevgisine… Avustralya ve Yeni Zelanda kaynaklarını taradım, erdemli bir insan olmanın gereğini gösteren onlarca hikaye okudum. Yaralı Anzak askerlerine yaptığınız yardımı, karşılıklı siperlerde birbirinize sigara, bisküvi, ekmek atışınızı... Geldiklerinde vahşi, adam yiyen yamyam zannettikleri sizleri, giderken Coni Türk diyecek kadar kendilerine yakın hissettiklerine şahit oldum. Ülkelerine döndüklerinde sizden düşman olarak değil kahraman olarak söz etmişler. Ondandır ki, torunları her yıl geldiklerinde bu topraklarda sizlere minnet duyuyor, isimlerinizi saygıyla yad ediyor...

Dedeme mektup

O gün mermi sıktıklarınızla bugün koyun koyuna yatıyorsunuz. O gün yaptıklarınızla bugünkü kardeşliğin temelini attınız. Ne büyükmüşsünüz Dedem, düşmana bile el insaf diyecek kadar yüreğiniz insan sevgisiyle doluymuş. İşte bu yüceliğiniz, büyüklüğünüz karşısında korkuyor, irkiliyor ve kendimden utanıyorum…

Dünya hayran size, sadece torunun değil! Filmler çevriliyor kahramanlıklarınıza. Türküler yakılıyor adınıza. Avuçlar semaya açılıyor her dinde, her dilde… Yahya Çavuş, Seyid Onbaşı, Mehmet Çavuş ve dahi nice kahramanlarla adın ölümsüzleşti Dedem!

Sen köyden cepheye gittikten sonra dünyaya gelmiş ananem. Sana mektup yazmışlar adını sen koy diye. Altına da iz bırakmışlar; köy yerinde fotoğraf olmadığından. O küçük bebenin avuç izini mürekkebe batırıp göndermişler, işte kızın bu diye! Çocukluğumdan beri duyarım ananemin dilinden bu hikayeyi. Hep gözümde canlandırırdım o sahneyi; acaba gördüğünde kurumuş mürekkep izini öptü, sarıldı mı o sararmış sayfayı diye...

Dedeme mektup

Adı Tasvir olsun demişsin. Tasvir; his ve mahsusta münhasır olan ifade. Belki de o avuç izi bu ismi koymana sebeb, kim bilir? Ne hissettin, ne hayal ettin bilinmez dedem belki ama ananem hep yüzünü merak etti, hep görmeyi diledi seni… Hiç unutamam ananemin ellerini semaya açıp ‘’Bir kez, bir kez görebilseydim’’ serzenişini… Asla unutamam göz yaşları içinde ‘’rüyalarıma girecek kadar bile yüzünü bilemedim’’ deyişini…

Yıllar oldu ananemi yanına gönderişimiz. Eminim kavuştunuz birbirinize, eminim yan yanasınız. Şimdi tüm torunlarından selam size… Selam olsun onurlu kumandanlarınıza… Selam olsun silah arkadaşlarınıza… Selam olsun yüreği vatan ve insan aşkı ile dolan tüm sevdalılara… Selamlar olsun tüm Çanakkale' de yatanlara...