Avrupa’nın en genç takımıyız

14 Haziran 2022

Türk milli takımı geleceğini şekillendiriyor. Kuntz ve başta Kenan Koçak olmak üzere Alman hocanın yardımcıları A Milli Futbol Takımı’nın geleceğini inşaa etmeye çalışıyorlar.

Bunun nedeni Almanya U21 takımını çalıştırmanın verdiği bir alışkanlık değil Kuntz için. Milyonlarca genci bulunan bir ülkede, Türk milli takımının yarınlarını güvence altına almanın yolunun gençlerden, yetenekli gençlerden geçtiğine inanıyor. Aday kadroya davet edilen isimlerin yaş ortalaması da bunu gösteriyor. Avrupa takımlarına genç yaşlarda ihraç ettiğimiz futbolcu sayımız her geçen gün artarken, Kuntz da 2024 Avrupa Şampiyonası finalleri için gençlere güvenerek yola çıktı. Milli takım kadrosunda 23 oyuncunun yaş ortalaması 23.78. Uluslar Ligi’nde yer alan ülkelerden en genci biziz, en yaşlı ise 29.18 ortalama ile Andorra. Avrupa’nın en önde gelen ligleri olarak kabul edilen İngiltere 25.3, Almanya 26.1, İspanya 27.19, İtalya 24.81, Fransa 26.33 ortalama ile kadrolar oluşturdular. Bu gençler iyi kaynaşır, yeteneklerini teknik adamın vereceği taktiklerle sahaya yansıtırlarsa mili takımın geleceği aydınlık. Bu sistem, yıllar ilerledikçe içine yeni gençleri de çekecektir.

SERDAR DURSUN ORTALAMAYI YÜKSELTİYOR

Ay-Yıldızlı ekibin en yaşlısı en çok gol atan Serdar Dursun. 30 yaşındaki golcü oyuncu Uluslar Ligi C Grubu’nda süre aldığı 3 maçta da gol kaydederken, toplamda 7 milli maçta 7 gol gönderdi rakip ağlara. 28 yaşındaki kaptan Hakan Çalhanoğlu ve Kaan Ayhan, Serdar’dan sonra gelen isimler. Takımın geri kalanı oldukça genç isimler.

C Grubunda rakipler zayıf da olsa, maç kazanma alışkanlığı, birbirini tanıma, sisteme alışma, ilerleyen zamanda daha zorlu maçlara hazırlanmak açısından daha uygun bir ortam olamazdı. Bunu en iyi şekilde değerlendirmek isteyen Kuntz ve yardımcıları Litvanya maçını da kazanıp, 4’te 4 yapıp, nadasa bırakacakları tohumların yeşermesini bekleyecekler.

 

Yazının devamı...

9 sarı kartlı, kıran kırana derbi !..

8 Mayıs 2022

Sezonun son derbisi kıran kırana geçti. Es geçilen kartlara rağmen 9 sarı kart çıktı. Hakem Arda Kardeşler kuralları tam uygulasa daha da fazlası olabilir, kırmızı da çıkabilirdi.

Peki neden bu gerginlik ?

İlk dakikadan son dakikaya kadar Beşiktaş taraftarı, taç kullanımı ya da kornere gelen her Fenerbahçeli'ye elinde ne bulduysa fırlattı. Hatta maç sonunda Fenerbahçe otobüsünün yanından geçen Beşiktaş taraftarı tekme atarak otobüsün kaportasını yamulttu.

Neyin öfkesiydi bu ?

Takımlardan birinin şampiyonluk mücadelesi devam etse kim bilir neler olacaktı?

Şampiyon belli, küme düşenler belli. Bu gerginlikler yerine seyir keyfi yüksek bir maç izleyebilseydik keşke.

Aslında oyun hızlı başladı. İlk dakikalarda pozisyonlar yaşandı. Fenerbahçe 6’ncı dakikada öne geçti, peşine penaltı kazandı Beşiktaş. Batshuayi kaçırdı. Ardında bir penaltı daha. Bu kez topun gerisinde Ghezzal vardı ve skoru eşitledi. Maç da burada bitti aslında, devamı gelmedi.

Fenerbahçe iyi başladı ama Beşiktaş 10’uncu dakikadan itibaren üstünlüğü ele geçirdi. İlk yarı bitinceye kadar Fenerbahçe genelde savunan taraf, Beşiktaş pozisyon yakalayan taraftı. Larin ile ikinci yarı başlar başlamaz Beşiktaş öne geçebilirdi ama bu pozisyon da değerlendirilemedi. 46’da Altay ile karşı karşıya iyi vuramadı Kanadalı. Ve Larin’in 50’nci dakikada direkte patlayan kafa vuruşu belli etti ki ilk yarıda atılan goller dışında gol olmayacaktı.

Yazının devamı...

Crespo, Kim, Altay ve İsmail Kartal

17 Nisan 2022

Galatasaray derbisinden sonra zordu, küme düşme hattında bulunan ve son bir umut ile sahaya çıkan Göztepe ile oynamak, derbi zaferinin rehavetinden kurtulmak kolay iş değildi. Fenerbahçe golü erken bulsa da maç içerisinde çok zorlandı. Pelkas’ın sakatlığı da planları bozdu. 30’uncu dakikada Szalai onun yerine alınınca Ferdi öne kaydırıldı, Szalai sol beke geçti. Orginal bir sol bek olmadığı için de biraz bocaladı. İyi niyetli mücadele etse de zaman zaman sol bek oynadığını unutup içeriye stoper mevkiine çok kaydı. Bu bölümlerde Fenerbahçe’nin ritmi bozuldu. Ferdi sol bekte oynarken sık sık topla katediyordu, adam eksiltip rakibi zorluyordu. Szalai girip Ferdi öne çıktığında, bir ara Osayi’nin sağ tarafta önüne geldiğinde takımda ritm de denge de bozuldu. Rossi bazen solda bazen sağda Ferdi ile değişiyorlardı ama çözüm olmadı. Zorunlu oyuncu değişikliğinden sonra top rakibe geçti. Göztepe ilk yarının son dakikaları ve ikinci yarıda tehlikeler yaratan, pozisyonlar bulan taraftı. Bu tehlikeleri önce Crespo bastırıyor, kaçan olursa Kim uzaklaştırıyor, kaleye kadar gelirse Altay tutuyordu. Özellikle Crespo’nun basmadığı yer kalmadı. Enerjisini bu kadar verimli kullanan orta saha dünyada pek yok. Fenerbahçe’nin hücum aksiyonları ise ilk 30 dakika hariç aksadı, tıkandı. Bu tıkanıklığı çözmek için İsmail hoca Arda Güler, Valencia ve Berisha’yı oyuna aldı. Oyuna dahil olan isimlerden 17 yaşındaki Arda fark yarattı, topun Fenerbahçe’de kalmasını sağladı. Penaltıyı kullanıp gole çevirerek de yuvasındaki ilk golünü attı.

Gelelim İsmail Kartal’a… Fenerbahçe’yi takım yapan, camiayı birleştiren, taraftarların tribünleri doldurmasını sağlayan, bitmiş gözüyle bakılan sezona hedef koyduran adam oldu. 5 maçtır kazanıyor Fenerbahçe. Kartal, ligde çıktığı maçlarda sadece lider Trabzonspor ile berabere kaldı, o da 85 dakika 10 kişi oynadığı maçtı. Ve derbinin ardından Göztepe karşısında da 45 bin kişi ismini haykırdı, gözleri doldu, mutluluktan uçuyordu. Tebrikler İsmail Eagle (Kartal), Fenerbahçe’yi uçurduğun için taraftar seni unutmayacak. Yönetimin harıl harıl teknik adam aradığı dönemde bunlara kulak asmadan işini yaptığın için tebrikler hoca.

Bu arada İsmail Hoca yerli teknik adamlar arasında en yüksek puan ortalamasını yakaladı. Hatırlatmak amaçlı yazıyı şöyle bitirelim:

İsmail Kartal : 2.21

Mustafa Denizli: 2.16

Aykut Kocaman: 2.08

Erol Bulut : 1.97

Yazının devamı...

Yeni bir seri mi başladı

11 Nisan 2022

Fenerbahçe-Galatasaray derbisini; daha çok isteyen, daha çok mücadele eden, taraftarından malzemecisine kadar daha çok motive olan sarı-lacivertli taraf kazandı. Fenerbahçe 2-0 kazanırken çok iyi bir futbol oynamadı ama çok mücadele etti. Rakibinden daha çok koştu, tribün avantajını da kullanarak rakibe nefes aldırmayan baskı kurdu.

İlk yarıda Fenerbahçe topla oynama oranında %58’e %42 öndeydi. Fenerbahçe’nin 6 Galatasaray’ın 3 şutu vardı. Rakip ceza sahasında topla buluşmada sarı-lacivertliler 9’a 4 üstündü. İsabetli pas (214-146) ve rakip yarı alanda paslaşmada (68-36) yine rakamlar hep Fenerbahçe’yi gösteriyordu. Sahada görünen de buydu, soyunma odasına 1-0 önde giren de Fenerbahçe oldu.

HAKEM İLE GALATASARAY HAREKETLENDİ

İkinci yarı başladığında Galatasaray’ın biraz kıpırdaması gerekiyordu. 46 ile 68’inci dakikalar arasında top daha çok Galatasaray’daydı. Ama buna Galatasaray’ın bariz bir üstünlüğü etken olmadı. Kişisel görüşüm hakem Atilla Karaoğlan’ın ikili mücadelelerde takdir haklarını hep Galatasaray’dan yana kullanması oldu. Ters faullere işaret etti ve Fenerbahçe’nin hırsını kesti, tribünlerle beraber Kadıköy’ün sinirlerini gerdi. Sanki maçı dengelemeye çalıştı. Galatasaray ikinci yarıda istatistikleri eşitlese de; örneğin ilk yarıda Fenerbahçe lehine olan isabetli pas (214-146) ikinci yarı Galatasaray’ın lehine dönse de (153-178), topla oynama oranı %58’e %42 iken , ikinci yarı %48’e %53 olsa da bu önce hakemin etkisi sonra da sarı-kırmızılıların topu geride kabul etmesi, daha çok Muslera-Nelson-Marcao arasındaki paslaşmalardan kaynaklıydı. Ta ki 68’de Fenerbahçe’nin ikinci golü gelinceye kadar. Bu arada hakem maçın skoruna etki edecek bir karar vermedi, yanlış anlaşılmasın. Bir penaltı, bir ofsayt, bir gol için yanlışları yok, sadece akan oyunda bahsettiğim 46 ile 68’inci dakikalar arasında Fenerbahçe’ye biraz fren yaptılar. 2-0’dan sonra Fenerbahçe skoru korumak adına çok çıkmadı, açık vermedi, 3’üncü bölgede değil 2’inci bölgede rakibi karşılamaya başladı.

İSMAİL KARTAL VE TORRENT HEMEN HEMEN AYNI ZAMANDA BAŞLADI AMA…

2-0 ile amacına ulaşan Fenerbahçe’de dikkat çeken en önemli konu İsmail Kartal ile takımın kimyasını bulması. Galatasaray’da ise Torrent sadece Barcelona deplasmanında 0-0’lık bir beraberlik aldı. Başka bir katkısı yok gibi görünüyor. Kartal, 9’da 8 maç kazanıp 1 beraberlik aldı. Berabere biten maçı ise 10 kişi kaldığı Trabzonspor karşılaşması. Torrent ise 12 maçta 4 galibiyet, 6 mağlubiyet, 2 beraberlik elde ederek etkisiz kaldı.

YABANCISI AZ OLAN KAZANDI

Bir başka taraftan bakarsak Türk oyuncusu çok olan kazandı. Fenerbahçe sahaya 6 , Galatasaray 3 Türk oyuncu ile çıktı. Tabii ki önce futbolcu kalitesi, yetenekli oyuncular rol alır ama derbilerin önemini daha çok yerli futbolcular bilir. Bu da küçük de olsa bir avantajdır. Özellikle Mert Hakan Yandaş ve İrfan Can Kahveci’ye de dikkat çekmek lazım. Hafta boyunca bu maça hazırlanmışlar belli. Sahada birbirine yakın oynadılar, sağ kanatta etkili oldular, gollerde katkıları büyük. Maç sonu sevinçleri, taraftarlarla kutlamalara katılmaları sanki yeni bir yenilmezlik serisinin de habercisiydi.

Yazının devamı...

Dünya Kupası'nda kimi tutacağız ?

3 Nisan 2022

1930'dan bu yana sadece iki kez katılabildiğimiz Dünya Kupası finallerine yine ekrandan bakacağız, peki kimi tutacağız?
Türk futbolseverlerin kimi sambacı Brezilya, kimi tangocu Arjantin'den yana. Son yıllarda İngiltere'den, Belçika'dan sürpriz bekleyenler var. Bazıları Alman disiplinini sever bazıları Portakalları beğenir.


Tabi şu da var; Türkiye'de tuttuğu takımın oyuncusu Dünya Kupası'nda boy gösteriyorsa ona dikkat çekilir. Örneğin Kim Min-Jae sahaya çıktığında Fenerbahçeliler Güney Koreli olacak. Vida sahadaysa Beşiktaşlılar Hırvatistan'ı izleyecek, Larin ve Atiba için Kanada maçlarında ekrana geçecekler. Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Herkes Dünya Kupası'nda kendinden birşeyler bulacak.
Turnuva başlayınca da en göze hoş gelen futbol oynayan ya da en mücadeleci biraz da mağdur olan ülke sempati kazanacak, gönüllerde taht kuracak.

Tarihinde ilk kez Arap coğrafyasında oynanacak Dünya Kupası aynı zamanda ilk kez yaz aylarında değil kış aylarında oynanacak. Bu yıl 21 Kasım’da Katar’da başlayacak şampiyona 18 Aralık'taki final maçıyla son bulacak.
Gruplara kısaca bir göz atalım;

Ev sahibi Katar A Grubu'nda ve açılış maçını Ekvator ile oynayacak. Seyirci faktörü ne kadar etkili olur bilinmez ama ev sahibi için Hollanda veya Senegal ile başlamak daha kırıcı olabilirdi. Bu grupta Hollanda avantajlı. Mane ve Mendy liderliğinde Afrika şampiyonluğuna ulaşan Senegal de bu gruptan çıkar. Dünyanın en iyi liglerinde önemli isimleri bulunan Senegal bence turnuvanın da sürpriz şampiyon adayı. Şahsen ben isterim

Yazının devamı...

Voleybol ve basketbol tamam, ya futbol dünyası?

22 Mart 2022

Sporun her branşında final maçları yaklaşıyor. Sezonlar tamamlanmak üzere.

Peki nerelerde heyecan yaşıyoruz ? Voleybol mu, basketbol mu, futbol mu? Şu aralar bence voleybol. Sonra basketbol. Futbol ne yazık ki son sırada benim için , bu sezon. Yavaş yavaş spor branşlarındaki organizasyonların sonlarına doğru yaklaştığımız şu günlerde geldiğimiz noktaya bir göz attığımızda aslında tahmin edilebilir her şeyin gerçek olduğunu ve bazı gelişmeleri üzülerek, bazı gelişmeleri de büyük mutluluk ile karşıladığımızı fark ettim. Aslında yıllardır mantıklı planlamalar ile ilerleyen alanlardaki olumlu gelişmelerin meyvelerini topladığımızı ve sistemsiz, günü kurtarma adına hamleler yapılan ve sürekli değişikliğe maruz kalan alanlarda ise geriye gittiğimizi görmek çok da zor değil. Atalarımızın da söylediği gibi, perşembenin gelişi, çarşambadan belli olmuştu aslında. 

Bugün, Türkiye'de bir numaralı gündem maddesi olan spor branşının futbol olduğu herkes tarafından kabul edilebilecek bir gerçek. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş gibi birçok branşta rekabetçi olmaya çalışan takımların taraftarlarının çoğu için futbolda gelen bir şampiyonluk. çoğu kez diğer branşlarda yaşanan kötü sezonların üzerinin kapatılmasına bile sebebiyet vermiştir. Ya da futbolda geçirilen başarısız bir sezonda taraftar kitlesi, başka branşlarda iyi giden takımlarının maçlarına yönelmeyi ve o noktaya odaklanmayı doğru bulmuştur. Ancak ne var ki, belki de taraftarların takımların başarılı olmak istediği ilk alan olan uluslararası organizasyonlarda futbol takımlarımızın yaşadığı başarısızlıklar hatta ve hatta her geçen gün daha da kötüye giden süreçler, yaşadığımız dönemde başarıya hasret kalmamıza neden oldu. 2009 yılından bu yana geçen 13 yıllık süreçte takımlarımızın sadece 2 kez çeyrek final ve ötesine gidebildi. Sürekli değişen yabancı kuralı, Finansal Fair-Play öncesi takımların yaptığı umarsızca harcamalar sonucu kulüplerin düştüğü borç batağı, kariyerini bitirme noktasına gelen yabancı oyuncular için milyon Euro'lar harcanması ve daha bir çok sebep. Herkes tarafından konuşulan ve yıllardır basbas bağırılan noktaya sonunda gelmiş durumdayız. UEFA Sıralamasında her geçen gün daha da düşmemizin bir sonucu olarak şampiyon olan takımımız artık Şampiyonlar Ligi'ne direkt olarak katılım sağlayamayacak. 2023-2024 sezonundan itibaren ise Avrupa kupalarına katılacak olan takım sayımız 5'ten 4'e düşecek. Bu süreci tekrar toparlanmamız, enkaza yakın bir noktada olan bulunduğumuz bu noktayı tersine çevirmemiz, kolay olmayacak gibi gözüküyor.

Futbol branşında içinde bulunduğumuz kara tablonun aksine ise basketbol ve voleybolda ise işler belki de her geçen gün daha da iyiye gidiyor. Basketbolda Fenerbahçe Beko ve Anadolu Efes'in son yıllarda Euroleague'de yaşadığı şampiyonluklar ve sürekli olarak o noktalarda rekabetçi takım haline gelmesi aslında herkesin dikkatini çeken en önemli ve mutlu edici gelişme olarak dikkat çekiyor. Bunun dışında ise Fenerbahçe Safiport Kadın Basketbol Takımı'nın yıllardır Final-Four yapması, Galatasaray'ın bu kupayı müzesine götürmesi de bizi geçmişte mutlu eden ve hala daha ümitli olmamızı sağlayan gelişmeler. Kadınlar basketbolunun 2 numaralı kupası olan Eurocup'ta son 4 yılda 2 Türk takımı şampiyonluk yaşadı. Bu sezon da yarı finalde iki takımımız yer alıyor. Galatasaray ÇBK Mersin Yenişehir Belediyesi belki de finalde karşılaşacak ve Avrupa'nın 2 numaralı kupasında bir Türk finali izleyeceğiz. Son yıllarda basketbola ciddi bir yatırım yaparak her geçen gün üstüne koymayı başaran Bahçeşehir Koleji Erkek Basketbol Takımı da FIBA Avrupa Kupası'nda yarı finalde ve kupanın en büyük favorisi olarak göze çarpıyor. Tüm bu gelişmeleri toparladığımızda 2021/2022 sezonunu basketbolda belki de 4 Avrupa şampiyonluğu ile kapatabilme şansımız olduğunu düşünürsek hafızalarımızda uzun süre yer edebilecek bir sezon olması en büyük temennimiz.

Türkiye'de son yıllarda ciddi olarak popülaritesini artıran ve taraflı tarafsız herkesin daha fazla ilgisini çeken spor kuşkusuz voleybol. Ailelerin sürekli çocuklarını voleybola yönlendirmek istemesi, neredeyse her ilde oynanan maçlarda salonların tıklım tıklım dolmasında en büyük pay tabii ki A Milli Kadın Voleybol Takımı'nın. Uluslararası arenada göğsümüzü kabartan Filenin Sultanları, parkede sergilediği mücadele, kazandığı maçlarda yaşadığı sevinç ve kaybedilen maçlarda yaşadığı üzüntü ile tüm Türkiye'nin gönlünü feth etmeyi başardı. Bununla birlikte voleybolda sadece milli takımlar düzeyinde değil kulüp düzeyinde de ne kadar başarılı olduğumuz herkesin malumu. Eczacıbaşı, VakıfBank ve Fenerbahçe Opet'in önderliğinde Galatasaray'ın son yıllarda Türk Hava Yolları'nın atılımları da hem basketbolu seyir zevki daha yüksek bir spor haline getirdi hem de Avrupa'da Türkiye'nin bir voleybol ülkesi olarak anılmasını sağladı. Bu sezon, Vakıfbank ile Fenerbahçe Şampiyonlar Ligi yarı finalinde karşı karşıya gelecek. Eczacıbaşı ise CEV Kupası'nı ülkemize getirmeye çok yakın. Halkbank erkek voleybol takımı Challenge cup’ı alabilir. Aydın Büyükşehir Belediyespor ise CEV Challenge Kupası'nda yarı finale kadar yükselmiş ancak final biletini alamamıştı. Sadece bu sezon özelinde değil son yıllarda voleybolda uluslararası arenada yaşadığımız başarıları, yazmaya ya da hatırlatmaya kalksam bu yazıyı çok daha fazla uzatmış olurum. 

Basketbol ve voleybolda içinde bulunduğumuz başarılı süreçleri görünce ister istemez aklımızdan aynı soru geçiyor; Neden futbolda başaramıyoruz. Aslında tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yok. Örnekleri hemen gözümüzün önünde. Her şey belli bir sistem, planlama, yatırım ve yönetim ile belli bir noktaya gelebilecek seviyede. Ve Türkiye olarak her geçen gün bu süreci daha da uzatıyor, bir adım ileri atacağımıza iki adım geriye atıyoruz. Vakit, herkesin şapkasını önüne koyma vaktidir.

Yazının devamı...